Cevaplar.Org

RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-137

Ders: Şualar(s: 314) İzah: Prof. Dr. Şener Dilek İzah Edilen Kısım; “Kardeşlerim, Bunun gibi teselliye dair evvelce yazılan küçük mektuplar ara sıra okunsa ve Meyvenin, hususan âhirleri beraber mütalâa edilse ve hatıra gelen Risale-i Nur'un meseleleri müzakere olsa, inşallah talebe-i ulûmun şerefini kazandırır” vd..


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2016-10-23 12:48:07

Ders: Şualar(s: 314)

İzah: Prof. Dr. Şener Dilek

İzah Edilen Kısım; "Kardeşlerim, Bunun gibi teselliye dair evvelce yazılan küçük mektuplar ara sıra okunsa ve Meyvenin, hususan âhirleri beraber mütalâa edilse ve hatıra gelen Risale-i Nur'un meseleleri müzakere olsa, inşallah talebe-i ulûmun şerefini kazandırır" vd..

*Fıtrat-ı insaniyenin bir lazımı; insan zaman zaman teselliye muhtaçtır. Hatta üstad bir gün kendisine yapılmış taarruzlardan-hani diyor ya; "elleri bağlı zayıf ve hasta bir tek adama ordular taarruz ediyor- demiş ki talebelerine; "kardeşler, beni teselli edin."

Demek insan teselliye muhtaç mı? Muhtaç. İşte Lahika mektupları bizi teselli ediyor. İnşirah veriyor, inbisatımıza kuvvet veriyor. Şevke medar oluyor. Teselliye dair mektupları ara sıra okuduğunuz zaman bir de cemaat manası, şahs-ı manevi teşekkül ediyor. Şahs-ı manevide hissiyatların in'ikası var. Hulusiyetler, saffetler, samimiyetler halisane uhuvvetler mukabele sırrıyla birbirine mukabil olduğu zaman onlar insanın ruhunda fevkalade inbisata vesile olabiliyor.

*Üstad, Lahikalar'da diyor ki; "şuurî ve ihtiyarî olmayan çok in'ikâsât vardır." Şuuri akisler mesela derslerde cereyan ediyor. Risale-i Nurun müzakere ve mütalaasında ben dalıyorum inci çıkartıyorum, sen dalıyorsun yakut çıkarıyorsun, o dalıyor pırlanta çıkartıyor. Dolayısıyla fikri in'ikasat birbirine kuvvet vermiş oluyor. Cemaatten hakikate dalanların çıkartmış olduğu mana senin zihninin elinden benim zihnimin eline geçmiş oluyor.

Bir de gayr-i şuuri in'ikâsât var. Onun da çok cihet ve cephesi var. Bir kısmı mesela Allah'ın muadelet kanunuyla kalbde hem lümme-i şeytaniye var, hem de meleğin ilhamı var. Dolayısıyla zaman zaman melek-i ilhama medar gayr-i şuuri in'ikasat oluyor mu, oluyor. Rahmani, Kur'ani, nurani ve latif manalar kalbe geliyor.

Şimdi şu telefonun bir mülk, bir de melekût cephesi var. Melekût cephesi ile bir mesajı yazıyor ve yüz kişiye gönderiyorsun. Bu manada bir de manevi in'ikasat var. Yani sırr-ı ihlâsa hamil olan bir ders hava sahifesi itibarıyla manevi in'ikasa medar oluyor, birçok kalplere, gönüllere hava sahifesi itibarıyla Nuraniyet sırrıyla yansımış oluyor.

Not: Bu hususu Şener beyin yaptığı geniş bir açıklamadan okumak için bkz. (Prof. Dr. Şener Dilek, Risale-i Nur Nasıl Okunmalı, s: 497-502- Feyza Yayıncılık, İst. 2013)

*Şimdi bütün televizyonların çalışması, yayınları alabilmesi için dağda ne kuruluyor? Verici değil mi? Manevi in'ikasatın bir cephesi de velayet-i vustaya bakıyor. Tasarrufat âlemine medar da in'ikasat var. Mesela Üstad, Barla Lahikasında; "Ben Hulusi'yi görmeden evvel ona ders veriyormuşum" diyor. O cephelerde var yani, oralar biraz mesture ve örtülü..

*Kâinatta bazı hastalıklar sirayet edicidir. Aynen öyle de his ve duygular da melekût cephesi yönüyle bulaşıcıdır. Bir bahçeye giren bir kişi güllere hiç dokunmasa bile o güllerin kokusu ona gidiyor. Gülün bir maddi, mülk cephesi var, bir de onun arkasında melekût cephesi yani kokusu var. İşte maneviyatın da öyle kokusu var. Gülvari istidatları inkişaf eden bir Müslümanın manevi kokusu da hava sahifesi vasıtasıyla in'ikasla yansıyor.

*Nazar-ı Muhammedi

Sada-i Muhammedi

Sima-yı Muhammedi

Sohbeti Muhammedi müessirdir.

* İlim ta'limle alınır. Talim olmadan ilim olmaz. Üstad; "Arasıra gelen hastalıklar ve ihtiyarlıktan neş'et eden titizlikler olmasaydı, mükemmel ve rahat-ı kalb ile derslerime daha ziyade çalışacaktım" diyor. İkinci Şua için ne diyor; "Bu risaleyi anlayarak okuyan adam imanını kurtarır inşallah" diyor. İşaratü'l İ'caz'da ibadeti anlatırken "Sâniin azametini zihinlerde tesbit etmeye" ibadetin vesile olduğunu söylüyor.

24. Sözde bir misal var. Hiç şehir görmemiş, dağda yaşayan bir çobanın Padişahın yemesini, içmesini sofrasını, işlerini kendi dar çerçevesine vurup düşünmesi gibi. Çoğu insanların itikadi hatalara düşmesinin sebebi, Kudret-i İlahiyeye dair bir meseleyi kendi zihnine, mantık ve muhakemesine vuruyor, orada hataya düşüyor.

Hâlbuki tasarrufat-ı İlahiyeye Kudret-i Rabbaniye noktasından bakmak lazımdır. Mesela adam diyor ki; "Bu İkinci Dünya Savaşında bu kadar insan öldü, Azrail(a.s) bu kadar insana nasıl yetişti?" Şimdi bu adam niye bu soruyu soruyor? Çünkü Azrail(a.s )'i kağnı arabasına bindiriyor veya ata bindiriyor. O atla nereye kadar gidecek Azrail? Kime kavuşacak?" Üstad hazretleri ise diyor; Mesela şu vadide bir ağaç da olsa, binler ağaç ta olsa, güneş doğduktan sonra ha bir ağaca ışık vermiş ha yüz binler ağaca, fark yoktur. Hâlbuki Üstadın deyimiyle güneş Cenab-ı Hakkın Nur isminin kesif bir aynasıdır.

*İnsanın idrak pergeli açılmazsa meselelere telsim olur ama aklı kavrayamaz. Aklı kavrayamadığı için de birçok meselelerde teslimiyeti var ama aklı tufeyli. Ben bir zaman bir dergide okumuştum, ceviz kadar atom bombası üretildiğini yazmıştı. Hiroşima'ya atılandan kat kat fazla tesiri var. Şimdi o bombayı al, eski bir zamana git. Gürzlerle, kılıçlarla karşıdan gelen bir ordunun önünde dur. "Eğer bir adım daha atarsanız, sizi ve memleketinizi bu elimdeki bombayla mahvı perişan ederim" desen, senin bir divane olduğuna hükmederler. O sırada Hızır(aleyhisselam) gelse seni tasdik etse, o ordu, o ordu içindeki ulema, evliya, askerler, bürokratlar derler ki; "tamam Hızır(a.s) diyorsa doğrudur, onun sözüne teslim oluyoruz ama bizim yine de aklımız almadı."

İşte Risale-i Nur aklı iman noktasında inkişaf ettiriyor. O inkişafın da basamakları tetebbuattır, tahkik derecesinde Risale-i Nur'u okumaktır. 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takva sahiplerine önder kıl!

Furkan, 74

GÜNÜN HADİSİ

Îmân altmış bu kadar şu'bedir. Hayâ da îmânın bir şu'besidir.

BUHARİ,KİTÂBÜ'L-ÎMÂN, EBU HUREYRE(r.a.)'dan

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Camii Tekrar İbadete Açıldı(15 Nisan 2002) *Şeyhülislam İbn-i Kemal'in Vefatı(16 Nisan 2002) *Einstein'in Ölümü(18 Nisan 1955) *93 Harbi Başladı(19 Nisan 1877) *Miladi Takvime Göre Efendimiz'in(s.a.v) Doğumu(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI