Cevaplar.Org

TOPLUMSAL BÄ°R YARAMIZ; GIYBET

Dilin afetlerinden olan gıybeti de Kur’an’ı Kerim yasaklamaktadır ve gıybet yapanı ölü eti yiyene benzetmektedir.(1)


Muhammed Salih Ekinci

sghursi@gmail.com

2016-10-08 11:05:25

Dilin afetlerinden olan gıybeti de Kur'an'ı Kerim yasaklamaktadır ve gıybet yapanı ölü eti yiyene benzetmektedir.(1)

Hadis-i Şerifte Peygamber (S.A.V) şöyle buyurur: "Şüphesiz, sizin kanlarınız, mallarınız ve ırzlarınız birbirinize haramdır." (Mealen, Müslim)

Ebu Berzet'ül Eslemi'den rivayet edilen bir hadiste de Peygamber (S.A.V): "Ey dilleri ile iman edip te kalplerine imanın (tam) girmediği kimseler! Müslümanların gıybetini yapmayınız, ayıplarını araştırmayınız. Zira her kim müslüman kardeşinin ayıplarını araştırırsa Allah da onun ayıplarının araştırır, Allah kimin ayıplarının araştırırsa, onu evinin içinde bile rezil, rüsvay eder" buyurmaktadır. (Ebu Davud, Ceyyid bir senedle)

Gıybetin manası: Kişinin Müslüman kardeşini, duyduğu zaman hoşuna gitmeyeceği bir şey ile anmasıdır. Bu, ister bedeni ile ilgili bir eksiklik olsun, iyi görmemek, gözünün biri kör olmak, şaşı, kel, uzun, kısa olmak ve bunlara benzer şeyler gibi.

İster soyu ile ilgili olsun, 'babası Nebetî'dir(2) veya Hindudur veya fasıktır veya alçaktır' ve benzeri şeyler gibi.

İster ahlâkıyla ilgili olsun, 'kötü ahlâklıdır, cimridir, kibirlidir' vb. şeyler gibi.

İsterse elbisesi ile ilgili olsun, 'eteği uzundur, elbisesinin yeni geniştir. Üstü başı (elbiseleri) kirlidir' gibi.

Buraya kadar anlatılanların gıybet olduğunun delili, Peygamber (S.AV.)'in gıybetten sorulunca: "Gıybet; kişinin müslüman kardeşini hoşlanmadığı bir şey ile anmasıdır." Diye cevaplamasıdır. Soruyu soran zat: "Ey Allah'ın Resulü! Ya söylediklerim kardeşimde varsa?" deyince de, Peygamber (SAV): "Eğer söylediklerin o kardeşinde varsa, onu gıybet etmişsindir, eğer söylediklerin onda yoksa bu durumda ona iftira etmişsindir." buyurdu. (Müslim).

Şurası bilinmeli ki, kendisinden zem(ayıplama, kötüleme) anlaşılan her şey gıybete girmekte (gıybet sayılmakta)dır. Bu ister söz olsun, ister kaş – göz ve (ya) el işareti ve benzeri bir şey olsun. Bunun gibi bu maksatla yazılan yazı da bir gıybettir. Zira kalem de bir dildir.

Gıybetin en kötü çeşitlerinden biri, zahitlik iddiasında bulunan riyakâr kimselerin yaptıkları gıybettir. Meselâ, yanlarında (devlet erkânıyla oturup kalkan) bir insandan bahsedilince: 'Devlet idarecileriyle haşir-neşir olmakla, onlardan dünyevî birtakım şeyler koparmak için utanmaya bırakıp yüzsuyu dökmekle bizi imtihan etmeyen Allah'a hamd olsun! Veya: 'Hayânın azlığından Allah'a sığınırız' veya: 'Allah'tan bizi hayâsızlıktan (yüzsuyu dökmekten) korumasını isteriz' demeleri gibi. Çünkü bunlar, bu sözleriyle bir taraftan kendilerinden bahsedilen insanları ayıplayıp, kötülemiş, bir taraftan da (dolaylı olarak) kendi şahıslarını övmüşlerdir.

Zahitlik iddiasında bulunanlardan bazıları da yanlarında birisi zikredilince: 'Zavallı, büyük bir musibete müptela olmuş, Allah bizim de onun da günahlarını affetsin!' diyerek dua eder göründüğü halde asıl maksadını gizler [ki cehaletinden bunun açıktan yapılan gıybetten daha kötü olduğunun farkında bile değil].

Şurası bilinmeli ki, gıybeti dinleyen de gıybet yapanın günahına ortak olup bu günahtan kurtulabilmesi için sözle gıybet eden engel olması, bir zarardan korkarsa kalbiyle nefret etmesi gerekir. Şayet orayı terk etmesi veya konuyu değiştirmesi mümkün ise [hoşnutsuzluğunu belirtmek amacıyla] öyle yapması gerekir.

Enes(r.a)'den rivayet edildiğine göre Peygamber (S.A.V): "Her kim müslüman kardeşinin gıyabında ona yardım ederse, Allah da hem dünyada hem ahirette kendisine yardım eder" buyurmaktadır. (Beyhaki)

Rivayet edildiğine göre Peygamber (S.A.V) şöyle buyurmaktadır: " Kişi, Allah yanında horlanan bir mü'mini gücü yettiği halde müdafaa etmezse (kıyamet gününde) bütün mahlûkatın huzurunda hor ve hakir kılar." (Ahmed, Taberani)

Başka bir hadiste ise şöyle buyurur: "Her kim bir mü'mini onu ayıplayan bir münafıktan korursa, Allah da onu kıyamet gününde onun vücudunu cehennem ateşinden koruyacak bir melek gönderir." (Ebu Davud)

GIYBET YAPMAYA SEVKEDEN SEBEPLER VE ÇARESİ

A-GIYBET YAPMAYA SEVKEDEN SEBEPLER

Gıybet yapmaya sevk eden birçok sebep vardır [ki bazıları şunlardır]

1. Öfkelendiği kimseden intikam almak, herhangi bir sebepten birinden öfkelenen kimse galeyana geldikçe kendisini öfkelendiren kimsenin gıybetini yaparak yüreğini soğutmak.

2. Arkadaş ve akranlarına uymak. Gıybet yapan arkadaşlarına engel olduğunda veya sözlerini kestiğinde bunun onlara ağır geleceğini ve kendisinden nefret edeceklerini düşünerek iyi geçinme adına yaptıkları gıybete iştirak etmek.

3. Başkasını kötüleyerek kendi itibarını yükseltmek. 'Falan adam cahildir, anlayışsızdır' gibi sözler ederek, detaylı olarak kendi faziletini (üstünlüğünü) ve karşı taraftan daha bilgili olduğunu ispatlamaya çalışması (gibi)

4. Hased. İnsanların sevdiği, saydığı ve övdüğü bir kimseyi kıskanarak itibarını düşürmek gayesiyle kötülemek.

5. Şaka ve eğlence. İnsanları güldürmek veya eğlendirmek maksadıyla başkasının taklidini yapmak.

B-GIYBETİN ÇARESİ (Gıybetten Kurtulmanın Yolu):

Gıybetten kurtulmak için gıybet yapanın yaptığı gıybet ile yüce Allah'ın hoşnutsuzluğunu ve gazabına uğradığını (kıyamet gününde) iyiliklerinin gıybetini yaptığı kimseye verileceğini, iyilikleri yoksa kendisine hasmının günahlarının yükleneceğini bilmesi gerekir. İşte böyle düşünen kimse gıybet yapmamak için her halde diline sahip olacaktır.

Ayrıca ortam kendisini gıybet yapmaya zorladığında kendi ayıplarını düşünüp nefsini ıslah etmekle meşgul olması ve kendisi kusurlu iken başkasını ayıplamaktan utanmasının gerektiğini düşünmesi gerekir.

KALP Ä°LE GIYBET

Bazan gıybet kalp ile de olur. Bu müslümanlar hakkında sui zanda bulunmak demektir [ki haramdır.]

Ancak buradaki zandan maksat, nefsin samimiyetle yöneldiği ve kalbin meylettiği (ihtimal üzere başkasının kötülüğüne kesin hükmetmesi) dir. Onun için, hiçbir müslüman hakkında bu şekilde kötü zanda bulunmamalısın. Ancak, başka şekilde yorumlanamayacak kadar açık olan bir şeyi adalet sahibi (doğru, dürüst, tarafsız...) bir kimse anlattığında kalbinin onu tasdik etmeye meyletmesinde mazur sayılırsın. Çünkü böyle bir kimseyi yalandığında onun hakkında sui zanda bulunmuş olursun ki, birisi hakkında hüsnü zanda bulunurken öbürüsü hakkında sui zanda bulunman uygun değildir. Bilakis (bu durumda) adalet sahibi kimseyi töhmet altında bırakmaman için gıybeti yapanla gıybeti yapılan şahıslar arasında bir düşmanlığın olup olmadığını araştırmalısın.

Bir müslüman hakkında aklına kötü bir düşünce geldiğinde ona (her zamankinden) daha fazla iyilik yapmalı ve ona hayır duada bulunmalısın. Çünkü bu, şeytanı öfkelendirip senden uzaklaştırır. Öyle ki dua ve iyilikle meşgul olursun korkusuyla artık bir daha da sana yaklaşıp aklına kötü düşünceler sokamayacaktır.

Bir müslüman kesin hata (günah) işlediğini öğrendiğinde, ona gizlice nasihat etmelisin. [Amacı asla gıybetini yapmamalısın.]

Şurası da bilinmeli ki, mü'minlerin eksikliklerini araştırmak da sui zannın sonuçlarından biridir. Çünkü kalp, zan ile yetinmektedir. Bilakis, zannettiği şeyin doğruluğunu ispatlamak için inceden inceye araştırmaya girer. Hâlbuki bu yasaklanmıştır. Çünkü müslümanın rüsvay olmasına sebep olmaktadır. Oysa müslümanın ayıbı açığa çıkmadığı (öğrenmediğin) zaman, kalbin ona karşı beslediği kötü zandan kurtulmuş olur.

GIYBET YAPMAYI MUBAH KILAN MAZERETLER

Gıybet esas itibariyle haram olmakla birlikte dinen geçerli olan bazı gaye (şart)ler onun bu niteliğini ortadan kaldırmaktadır ki bunlar altı şeydir:

1. Zulüm, zulme uğrayan kimsenin hakkını alacak mercilere zalimi şikayet etmesi,

2. Kötülüğe engel olmak zalimi doğru yola getirmek için destek aramak,

3. Fetva sormak, müftüye (ismini kimliğini belirterek) Falan adam bana zulmetti, veya hakkımı aldı. Zulmünden nasıl kurtulurum, hakkımı nasıl alırım? Demesi gibi. Böyle bir durumda kişinin kendine zulmeden kimseyi açıklaması mubah [olup, gıybet sayılmamakta]dır. Ancak, isim ve kimlik belirtmeksizin üstü kapalı sorması daha iyidir. [Meselâ,]: Babası veya kardeşi kendisine haksızlık eden bir kişi hakkında ne dersin? Veya buna benzer bir şey söylemesi gibi.

Fetva isterken isim belirtmeni mubah olduğunu [ve bunun gıybet sayılmadığına] delil, Hind'in rivayet ettiği hadistir:

Hind, Peygamber (SAV)'e: "Ebu Süfyan son derece cimri (pinti) bir adamdır" dediği halde, Peygamber (SAV) Hind'in bu sözünü gıybet olarak kabul etmemiş ve karşı çıkmamıştır. (Buhari, Müslim).

4. Müslümanları uyararak kötülüklerden ve zararlardan korumak. Bir din âliminin mübdeti(bidatçı), veya fasık bir kimsenin yanına gidip geldiğini, onlarla oturup kalktığını görüp, onların o kötü düşünce ve davranışlarının ona da sirayet edeceğinden korkarak kendisine onların durumunu açıklamak gibi.

Bunun gibi, [iki kişiyi birbiriyle] evlendirmek, herhangi bir şeyi emanet koymak hususunda kendisi ile istişare edilen kimsenin, istişarede bulunanın ancak açıktan anlatmakla yapmak istediğinden vazgeçeceğini bildiği zaman, haysiyet kırma maksadıyla olmamak şartıyla nasihat gayesiyle bildiğini anlatması da gıybet sayılmamıştır.

5. Lakabıyla meşhur olan birini bu lakapla tanıtmak. A'rec ve A'meş gibi.(3) Böyle bir kimseyi lakabıyla anlatmak da caiz olup gıybet sayılmamaktadır. Ancak, lakapsız bilinebilirse, lakabını kullanmadan anlatmak daha iyi olur.

6. Açıktan günah işleyip günahlarıyla anılmaktan rahatsız olmayan kimsenin aleyhinde konuşmak. Nitekim, Peygamber (SAV): "Her kim haya (utanma) örtüsü atarsa, artık onun gıybeti yoktur (arkasında konuşmak gıybet değildir.)"(4) buyurmaktadır.

Birisi Hasan Basri(r.a)'ye: "Herkesin gözü önünde günah işleyen kimsenin yaptığı ahlâksızlıkları anlatmam gıybet midir?" diye sorunca, Hasan: "Hayır, o dokunulmazlığını kaybetmiştir," dedi.

GIYBETÄ°N KEFARETÄ°

Gıybetin kefaretine gelince, şurası bilinmeli ki, gıybet eden kimse iki suç işlemiştir:

1. Yüce Allah'ın hakkına tecavüz etmek. Zira gıybet etmekle yüce Allah'ın yasakladığı bir işi yapmıştır. Bunun kefareti pişmanlık duyup , tevbe etmek [ve yaptığına üzülmek]tir.

2. Kul hakkına tecavüz etmek.

Şayet yaptığı gıybet, çekiştirilen adama ulaşmış ise, [bunun kefareti], ona gidip helalleşmek ve yaptığına pişmanlık duyduğunu bildirmektir. Nitekim Ebu Hureyre (r.a)'den rivayet edildiğine göre Peygamber (SAV) şöyle buyurur: "Haksızlık yaparak (müslüman) kardeşinin malına veya ırzına (şeref ve haysiyetine) zarar veren kimse, altın ve gümüşün olmadığı bir gün (kıyamet) gelmeden önce gitsin onunla helalleşsin. Aksi takdirde o gün iyilikleri varsa alınıp hak sahibine verilir, iyilikleri yoksa kendisiyle hak sahibinin günahları yükletilir." (Buhari, Müslim)

Şayet gıybet adama ulaşmamışsa, bilmediği bir şeyi bildirip de kalbini kin ile doldurmamak için helalleşmek yerine kendisine Allah'tan af ve bağışlanma dilenmelidir.

Mücahid şöyle der: "Gıybetin kefareti, gıybetini yaptığın kimseyi hayırla anıp kendisine hayır duada bulunmandır" Hakeza, öldüğü için kendisi ile helalleşmek mümkün olmayan kimse için de istiğfar ve hayır duada bulunmak gerekir.

Dipnotlar

1-Bkz. Hucurat Sûresi, 12

2-Nebetî, İran ile Irak arasında oturan, güzel konuşmamak ve kötü ahlâklarıyla tanın İran fellahlarından bir kabile olan "Nebet" kabilesine mensup olanlar.

3-Meselâ bu iki kelimeden birincisi (A'rec), "topal" anlamında olup tabiin neslinden Abdurrahman b. Hurmuz'un lakabı, ikincisi (A'meş) ise, "gözünün yaşı durmadan akan, bulanık, belirsiz gören" anlamında olup yine tabiin neslinden Süleyman b. Mihran el-Kûfî'nin lakabıdır. Aynı zamanda birer muhaddis olan bu iki zat, adeta isimleri unutulmuş kadar lakaplarıyla meşhur olmuş ve kendilerinden hadis rivayet edilirken A'rec'den, A'meş'den şöyle rivayet edilmiştir, şeklinde rivayet edilmektedir.

4-İbn Adî, Ebüş Şeyh, İbn Hibban, Beyhaki, Deylemi, Hatıb ve İbn Asakir tarafından rivayet edilmiştir. Ancak, Beyhaki ve Irakî'ye göre hadis zayıftır.

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

"Allah gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir."

Mü'min, 19

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

"Kim alim geçinmek, sefihlerle münazara yapmak ve halkın dikkatlerini kendine çekmek gibi maksadlarla ilim öğrenirse Allah o kimseyi cehenneme atar."

Tirmizi, Ä°lm 6, (2666)

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Fatih Camii Tekrar İbadete Açıldı(15 Nisan 2002) *Şeyhülislam İbn-i Kemal'in Vefatı(16 Nisan 2002) *Einstein'in Ölümü(18 Nisan 1955) *93 Harbi Başladı(19 Nisan 1877) *Miladi Takvime Göre Efendimiz'in(s.a.v) Doğumu(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI