Cevaplar.Org

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-133

Ders: 23. Söz, İkinci Mebhas İzah: Prof. Dr. Alaaddin Başar *23. Söz hep insan hakkında, on bahsi muhtevi. İnsan ahsen-i takvimde yaratılmış. Buradan kasıt ruhun ahsen-i takvimde yaratılmasıdır. Zira Üstadın ifadesiyle cesed ruhun hanesidir. Cesed de o ahsen-i takvim üzere yaratılan ruha uygun olarak ahsen-i takvim üzere yaratılmış. Onun için ahsen-i takvimi ruhumuzda arayacağız, yüzümüzün güzelliğinde değil


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2016-09-22 17:05:36

Ders: 23. Söz, İkinci Mebhas

Ä°zah: Prof. Dr. Alaaddin BaÅŸar

*23. Söz hep insan hakkında, on bahsi muhtevi. İnsan ahsen-i takvimde yaratılmış. Buradan kasıt ruhun ahsen-i takvimde yaratılmasıdır. Zira Üstadın ifadesiyle cesed ruhun hanesidir. Cesed de o ahsen-i takvim üzere yaratılan ruha uygun olarak ahsen-i takvim üzere yaratılmış. Onun için ahsen-i takvimi ruhumuzda arayacağız, yüzümüzün güzelliğinde değil.

*İnsana verilen sermaye çok büyük. Sermaye çok büyük olduğu için, yanlış kullanıldığında da çok büyük zarar olur. Sermaye az olduğunda ise kar da az olur, zarar da. Bir adamın yüz lira sermayesi var, onun iflas ettiğini duysak, yüz milyar lira zarar ettiği aklımıza gelmez. "Yüz lirası gitti" deriz, çünkü sermayesi o kadar. Aynı adam kar etse, denmez ki "yüz milyon kar etti." Deriz ki, "o yüz lira sermayesine elli lira daha eklemiştir herhalde."

İşte insanın istidat ve kabiliyetleri ile sermayesi çok olduğu için, kar etti mi çok kar ediyor, âlâ-yı illiyine çıkıyor, zarar etti mi de çok zarar ediyor, esfel-i safiline sükût ediyor.

*İnsan ahsen-i takvimde yaratıldığı ve ona gayet câmi' bir istidad verildiği için;(Sözler, s: 319 ) Câmi, toplayıcı demek. İnsanın fıtratı çok câmi. Bu camiiyeti düşündüğümüzde ilk aklımıza gelen şey; insanın ruhunda akıl var, kalp var, hafıza var, hayal var, sevgi var, korku var, endişe var, merak var, hırs var, hased var, tevazu var, kibir var.. var da var. O kadar şey var ki insanın istidadında.

Şimdi biz bu istidatı, verilen bu sermayeyi çok boş şeylere harcıyoruz; dedikodu, kavga, haset, malayani(boş) konuşmalar v.s.

*İnsan bir kudret mucizesi. Aslında her bir yaratılan şey öyle de, en büyüğü insan. Mucize denilince akla Peygamberlerin gösterdiği harikalar geliyor. Onlara niye mucize denmiş? Diğer insanlar yapamadığı için. Mu'ciz; aciz bırakan demek. Aslında kâinatta her şey birer kudret mucizesi. Mesela göz bir mucize.. Eşi yapılamıyor. Bizim bir profesör arkadaşımız var. O arkadaş kendi hocası olan emekli bir profesörü ziyarete gidiyor. Yolda yürürlerken, hocası sık sık durup gözüne bir şey sıkıyor. Talebesi olan arkadaşımızın dikkatini çekiyor, sebebini soruyor. Hocası diyor ki; "Göz kapağının içerisinde gözü ıslak tutan bir sıvı üretiliyor. Bizim gözde o özellik kaybolmuş. Sık sık gözüme bu sıvıyı sıkmak zorundayım." Bırak gözü yapmayı da göz bebeğimizi ıslak tutan orada bezler çalışıyor da haberimiz yok.

Konuşuyoruz. Bırak dili ağzı da, tükürük bezi olmasa, konuşamayız. Bir fabrika da burada, devamlı tükürük üretiliyor. Kim bunları ayarlıyor ya? Tükürüğe kadar mucize olmayan bir şey yok.

*Bir zaman estetik ameliyatla bir adama takma göz yapmışlar. Bir kardeş görmüş, yıllar önce bana anlatıyor; "ağabey bir göz yapmışlar, mükemmel, diğerinin aynı." "Görüyor mu" diye sordum. "Yok, görmüyor" diye cevap verdi. "Mübarek" dedim, "adamın iki tane gözü var, biri görüyor, diğeri görmüyor. Sen görmeyen göze hayret etmişsin bana anlatıyorsun. Bana gören gözü anlatsana. Desene; "adamın bir gözü var, görüyor" ama herkes zaten görüyor ya, o basit gibi geliyor, estetik ameliyatla olan, görmeyen göz dikkat çekiyor. Üstad buna ülfet(alışkanlık) diyor. Hâlbuki göz ne demek ya, görmek ne demek? Uyumak ne demek, uyanmak ne demek?

Saç bir mucize..Cenab-ı Hak, kafatası üzerinde bir tarla kurmuş, saç üretiyor orada. Saçımızdan tut tırnağımıza kadar her şeyimiz mucize.

*Hollanda'da Gıyaseddin isminde bir kardeşimiz otuz sene kadar önce bir kaza geçirdi. Belden aşağısı tutmuyor. Belden yukarı da, kol çalışıyor, parmak çalışmıyor. Babası Cemal amca, buradan işçi olarak gitmiş ama becerikli bir zat. Şu an fabrikaları var, Uzakdoğu'ya satış yapıyor, çok büyük zengin oldu. Cemal amcadan bizzat dinledim, dedi ki; "Gıyaseddin bir şu iki parmağını birbirine vursun, neyim var, meyim yok vericem" Çünkü parmaklar birbirine değmeyince kaşık tutamıyor, temizliğini yapmıyor, hiçbir şey yapamıyor. İşte şu parmakların faaliyetleri mucize işte. Yine yıllar önce materyalist bir bilim dergisinde okumuştum. Başparmağı anlatıyor, güzelce de anlatıyor ve diyordu ki, "eğer başparmak olmasaydı şu an ki medeniyet olmazdı, insanlık gelişmezdi." Eğer başparmak diğerlerinden müstakil olarak olmasa bir şey yapamazdık, kalemi de onunla tutuyoruz, kaşığı da, aleti de. Sonunu kötü bağlamış; "işte doğa insana böyle bir parmak vermiştir(!)

*Alyuvarlar kırmızı kemik iliğinde üretiliyor. Her saniye iki buçuk milyon alyuvar üretiliyor. Devamlı üretim var. Ne acayip bir fabrika yahu?

*Yine bir doktor arkadaşımızdan naklen söyleyeyim, insanın kılcal damarlarını açsan, iki buçuk defa ekvatorun etrafını dönebilecek uzunlukta.

*Üstad, insanın acizlik ve fakirliğinin sonsuz olduğunu söylüyor. Hani Hadis-i Şerif var ya; "Fakirlik benim iftiharımdır" diye.

Not: Hacı Bayram Veli(k.s) bir şiirinde bu hadisten şöyle bahseder;

"El fakru fahri, el fakru fahri

Dememiş miydi âlemler fahri."

Bunu bir müsteşrik(oryantalist) okusa hemen der ki; "Müslümanların Peygamberi fakirliği medh ediyor." Hâlbuki burada övülen fakirlik o değil. Ya ne? İnsan her şeye muhtaç yaratılmış. Niye? Bütün bu ihtiyaçlarını Cenab-ı Hak görsün de, Allah'ın bütün isimlerine ayna olsun.

Genel bir kaide olarak şunu söyleyelim, bir mahlûk Allah'ın ne kadar çok ismine, ne kadar ileri derecede mazhar olursa, o kadar değerli, kıymetli oluyor.

Mesela insanın fakrını ele alalım. İnsan en fakir mahlûk ise, en zengin kim oluyor? Taşlar oluyor. Niye taş zengin oluyor? İhtiyaçları en az da onun için. Taşın göze ihtiyacı yoktur, kulağa ihtiyacı yoktur, yürümeye ihtiyacı yoktur, suya ihtiyacı yoktur, havaya ihtiyacı yoktur, bahara ihtiyacı yoktur. Daha bundan zengin olur mu, hiç ihtiyacı yok. Hiçbir şeye ihtiyacı yok, ama işte taş.

Bitki okunca, ağaç olunca ise ihtiyaçlar artıyor. Bahara ihtiyacı var, suya ihtiyacı var. Geceye ihtiyacı var, gündüze ihtiyacı var. İhtiyaçlar taşa nispeten arttı ama değeri de arttı. Çünkü onun ihtiyaçlarını Allah görüyor. Cenab-ı Hak da mahlûkatının ihtiyaçlarını neyle görüyor? Esma tecellisiyle yani isimlerini tecelli ettirerek. Demek ki ihtiyaç arttıkça esma tecellisi de artıyor. Mesela Muhyi(hayat veren) ismi ağaçta bir derece tecelli ediyor. Ama onda da Basir(görücü) ismi tecelli etmiyor. Semi(işitici ismi) yok. Hayvan oldu mu bu iki isim de tecelli ediyor, gözü de kulağı da var. Ama hayvanın da akla ihtiyacı yok, ilme ihtiyacı yok, irfana, tefekküre, tezekküre ihtiyacı yok. Bunlarla alakalı isimler onda tecelli etmiyor. İnsan ise her şeye ihtiyaç duyacak bir camiiyette yaratıldığı için bütün ilahi isimlere ihtiyacı var ve bu isimlerini onda yansımasıyla da insan kıymet kazanıyor. İşte Peygamberimizin iftihar ettiği fakirlikten kast bu.

*Cenab-ı Hakkın dünyada iki türlü emri var;

1-Kevni emirler. Buna bütün herkes uyuyor, ister istemez. Solunum, yerçekimi kanunu, yemek içmek vs.

2-Dinin emirleri; Bunda imtihan var. Dileyen iman, dileyen inkâr ediyor.

*"Her şeyin hazinesi yanında" (Sözler, s: 319) buradaki hazineden kasıt, Esma-i Hüsnadır, Allahu Teâlâ'nın güzel isimleridir. Mesela Cenab-ı Hakkın bir ismi Rabbun Nas. İnsanın Rabbidir. Bu isim bir hazine ve tükenmiyor, bitmiyor. Bu hazineden ilk olarak bir altın yarattı ve ona "Âdem" dedi, ikinci bir altın yarattı, adına Havva dedi. O zamandan bu yana hazine bitmeden devam ediyor.

Bir başka hazine Rezzak(Rızık verici). Su da o hazineden bir altın. Her meyve ve sebze de o hazineden bir altın. Bu hazine de her gün akıp duruyor.

Muhyi(Hayat verici) ismi de bir hazine. Karıncanın hayatı da oradan geliyor, Cebrail(a.s)'in hayatı da oradan geliyor, senin benim hayatımız da oradan geliyor.

 

 

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-200

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-200

Ders: 3. Söz İzah: Mehmed Kırkıncı Hocaefendi *Allah ya..Allah’tan gelen şey nasıl olur,

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-199

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-199

Ders: Mesnevi-yi Nuriye, Katre’nin Hatimesi İzah: Prof. Dr. Alaaddin Başar *Üstad, İslam âl

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-198

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-198

Ders: Asa-yı Musa(s. 106) İzah: Prof. Dr. Şener Dilek İzah Edilen Kısım: Sonra o mütefekkir

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-197

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-197

Ders: Mesnevi-yi Nuriye, Katre risalesi, s. 69 İzah: Prof. Dr. Şener Dilek İzah edilen kısım:

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-196

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-196

Ders: 11. Söz İzah: Prof. Dr. Şener Dilek *Sanattaki letafeti, ilimdeki derinliği, tezyinattak

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-195

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-195

Ders: Hutbe-i Şamiye(s. 19) İzah: Prof. Dr. Şener Dilek İzah edilen kısım: “İstikbal yaln

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-194

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-194

Ders: 33. Söz, 23. Pencere İzah: Prof. Dr. Şener Dilek Not: Bu ders, İstanbul Yüzevler’de,

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-193

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-193

Ders: 14. Lem’a, İkinci Makam İzah: Mehmed Kırkıncı Hocaefendi *“Kâinat sîmasında, arz

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-192

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-192

Ders: 17. Lem’a, 13. Nota İzah: Mehmed Kırkıncı Hocaefendi *Cenab-ı Hak bizi kul olarak yar

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-191

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-191

Ders: Şualar(13. Şua,) s: 307 İzah: Prof. Dr. Şener Dilek İzah edilen kısım: “Bugün, bü

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-190

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-190

Ders: 14. Lem'anın Ä°kinci Makamı Ä°zah: Prof. Dr. Alaaddin BaÅŸar *“Besmelenin rahmet noktasÄ

Size yasak edilen büyük günahlardan kaçınırsanız, kusurlarınızı örteriz ve sizi ağırlancağınız şerefli bir yere yerleştiririz.

Nisâ, 31

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

"Kişi, dostunun dini üzeredir. Bu nedenle, kiminle dost olacağına dikkat etsin!"

Ebû Hureyre radıyallahu anh. Ebû Dâvud.

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Fatih Camii Tekrar İbadete Açıldı(15 Nisan 2002) *Şeyhülislam İbn-i Kemal'in Vefatı(16 Nisan 2002) *Einstein'in Ölümü(18 Nisan 1955) *93 Harbi Başladı(19 Nisan 1877) *Miladi Takvime Göre Efendimiz'in(s.a.v) Doğumu(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI