Cevaplar.Org

KIRKINCI HOCAM, HACI Ä°SHAK ABÄ° VE TESBÄ°H OLAYI

Yıl 1982. Mayıs'ın sonları. Erzurum İmam-Hatip Lisesinde öğretmenim. 6 yaşlarında ciğerparemiz Nurefşan kızımız basit bir bademcik ameliyatı neticesi vefat ediyor. Allah, onu bize şefaatçi eylesin.


Vehbi KarakaÅŸ

vehbikarakas@hotmail.com

2016-03-22 11:37:03

Yıl 1982. Mayıs'ın sonları. Erzurum İmam-Hatip Lisesinde öğretmenim. 6 yaşlarında ciğerparemiz Nurefşan kızımız basit bir bademcik ameliyatı neticesi vefat ediyor. Allah, onu bize şefaatçi eylesin.

Evimiz taziye için gidip gelenlerle dolup taşıyor. Gelenlerin içinde nuranilerin reisleri ve veliler de bulunuyordu.

Olaydan bir iki gün sonra, evimizde kukadan üç sayı kıymetli bir tesbih peydah oldu. Öyle anlaşılıyordu ki, gelip gidenlerden kalmıştı. Pırıl pırıldı. Onunla çokça evradu ezkar çekildiği belliydi. Ama acaba kimindi?

Sahibini bilemediğimiz için kimseye veremiyorduk. Sabırla korumaya karar verdik. Aradan ne kadar gün geçti bilmiyorum, bir gece sabah ezanlarına yakın bir saatte bir rüya görüyorum: Velayet ve ihlâsıyla tanınmış bir ağabeyimizi (Hacı İshak) kucaklayıp önüme getiriyorlar ve: "Evinizde ki tesbihin sahibi bu, evinizdeki teşbihin sahibi bu!" diyorlar. Hacı İshak abiyi görüyordum, ama onu getirenleri göremiyordum.

Heyecanla uyanıyor, tesbihi alıp ehli velayetin karargâhı olan Kümbet'e gidiyorum. Çünkü rüyada gösterilen zatın da uğrak yerlerinden birinin orası olduğunu biliyordum. Vardım, evimizde bir tesbihin kaldığını, günlerdir sahibini aradığımızı ve nihayet rüyada bulduğumuzu Kırkıncı hocama ve oradakilere anlattım.

Kırkıncı hocam gördüğüm rüyadan hem tebessüm etti ve hem de hayrete düştü. "Kadir Allah!" dedi. Tesbihin sahibi de meğerse tesbihini kaybettiğini, arayıp ta bulamadığını, bu yüzden yanıp tutuştuğunu gider-gelir Kırkıncı hocama söylermiş. Bu yüzden tesbihin bulunduğuna Kırkıncı hocam da çok sevindi. Bununla beraber bana:

-Dur, bu tesbihi öyle kolay vermeyelim, bir latife ile verelim dediler.

Bir müddet sonra Hacı İshak abi öğle namazı için Kümbet'e geldi. Hoşbeşten ve çeşitli latifelerden sonra, tesbihinin bulunduğunu ve rüyamı anlattılar.

Ben tesbihi çıkarıp kendisine verince, sevindi, sevindi, sevindi. Tebessümler içinde sessizce başını salladı. Meğer onu sevindiren ve hayrete düşüren sadece tesbihin bulunması değilmiş. İşin içinde başka bir iş ve bir sır varmış. Ama acaba o neydi? Biz bundan sonrasını onun kendi ifadelerinden öğreneceğiz.

Meğerse o gecelerin yarılarında kalkar, dilekçeler verirmiş, dilekçelerin altına da sözü ve nazı geçenlerin imzalarını atarmış.

- O da ne demek? Gecenin o saatinde hangi daire açık olur. O saatte dilekçeyi kim kabul eder.

Doğru. O saatte hiçbir daire açık olmaz ve dilekçe kabul edilmez. Ama bu maddi alem için böyledir. Maneviyat alemi için durum böyle değildir. Maneviyat dairesinin kapıları hiç kapanmaz. Hele Hakk'ın kapısı her an açıktır. Ve O her zaman uyanık. "Onu ne bir uyku ve ne de uyuklama tutamaz"

Bakalım bizim o veli ağabeyimiz dilekçeleri nereye veriyormuş. Ölmüş velilerin himmetlerine ve gayb âlemlerine inanmayanlar iyi dinlesinler. Olayın öbür cephesini tesbihin sahibinden dinledik. Anlattığına göre:

Yıllarca evrad ve ezkarını çektiği tesbihini kaybedince içi yanmış, günlerce aramış, durmuş. Hiçbir işarete rastlamayınca bir gece teheccüd namazından sonra, Cenab-ı Mevla'ya arz'ı müracaatta bulunmuş, sonra da Bediüzzaman Hazretlerine seslenerek:

-Ey Üstad! Tesbihimi bul! demiş ve istirahata çekilmiş. Biraz sonra bir rüya ve karşısında Bediüzzaman Hazretleri...

Bediüzzaman kendisine hitaben:

-Keçeli, demiş, tesbihi ne yapacaksın? Bu asrın tesbihi Risale-i Nur. Git, Risale-i Nur'u oku!

Bu rüyadan sonra heyecanla uyanan ağabeyimiz, Bediüzzaman Hazretlerinin ikazından sonra tesbihi aramaktan vazgeçer.

Aradan bir kaç gün geçince ağabeyimizde tesbih sevdası yine onu tahrik eder ve karar verir: "Bu gece başka bir makama müracaat edeceğim" Gece kalkar. Yine teheccüd, yine dua ve niyaz. Nihayet kapının tokmağına dokunur. Bu sefer Şah-ı Geylanî'ye seslenir:

-Üstad, der, halimi görüyorsun, tesbihimi bul!

İşte bu ikinci müracaattan sonra ben, aynı gece sabah ezanlarına yakın bir saatte rüyamı görüyorum. Hacı İshak ağabeyi görünmez bir kucakta önüme getiriyorlar ve bana: "Tesbihin sahibi bu, tesbihin sahibi bu! " diyorlar.

Şimdi iki cepheden cereyan eden bu olayı, maddi kıstaslarla nasıl izah edeceksiniz? Ve nasıl inkâr edeceksiniz?

Bu olay, bir taraftan gayb âleminin ne kadar canlı ve ihtişamlı olduğunu, bir taraftan da yüce Allah'ın veli kullarına ne büyük haklar, ne büyük imkânlar verdiğini ispat ediyor. Yüce Mevla ile münasebeti sıkı olana, Yüce Mevla neler yaptırmaz. Dünyayla ahiret, bir evin iki odası gibi olur o insana, Hakk'ın dostuna...

Haddi zatında yapılan müracaatlar Allah'adır. Ama Hakk'ın dostu dilekçelerinin altına Allah katında hatırı sayılır zatların imzalarını attırıyor ki dilekçeleri geri çevrilmesin. Hadise budur.

Nükte:

Tesbihini kaybeden, yanıyor, kavruluyor, bulamayınca da teheccüd namazıyla, dua ve niyazıyla alemi gaybı, velayet sahiplerini harekete geçiriyor, tesbihini buluyor ve rahat ediyor.

Ey hakiki imanını, ihtişam ve medeniyetini, ahlak ve faziletini, kardeşlerine karşı şefkat ve adaletini, hürmet ve muhabbetini ve bütün bir mukaddesatını kaybeden İslam âlemi! Kaybettiğiniz bunca değerlerinizi bulmak için neden acınız, sancınız, çileniz, ıstırabınız, tövbeniz, istiğfarınız, teheccüdünüz, duanız ve niyazınız yok? Hak katında geçer sözünüz, tutar yüzünüz yoksa neden sözü geçerlerin, yüzü tutarların arkasına takılmaz ve neden onların derslerine katılmazsınız? Takılın ve katılın da âlem-i İslâm kaybettiğini bulsun, bütün dünya anarşi ve terörden kurtulsun.

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Kim sabreder ve affederse şüphesiz bu hareketi, yapılmaya değer işlerdendir.

Şûra, 43

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Berâe (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: "Müminlerden (özür sahibi olanlar dışında) (evlerinde) oturanlar ile Allah yolunda malları ve canları ile savaşanlar bir olamaz."

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Fatih Donanmayı Haliç'e İndirdi.(22 Nisan 1453) *T.B.M.M. Açıldı.(23 Nisan 1920) *Yavuz Sultan Selim Padişah Oldu.( 25 Nisan 1512) *Çernobil Nükleer Faciası.(26 Nisan 1986) *Sultan II.Abdülhamid Han Tahttan İndirildi.(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI