Cevaplar.Org

RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-108

Ders: Haşir Risalesi, 11. Suret, 10. Hakikat İzah: Prof. Dr. Ahmet Akgündüz *Ben arkadaşlarla sohbet ederken devamlı diyorum; mucize aramaya gerek yok. Siz Cenab-ı Hakk’ın yarattıkları arasında mucize olmayan bir iş arayın. Yani bir şey gösterin ki mucize olmasın. İsterseniz sivrisineği misal verin, isterseniz karpuzu misal verin, isterseniz gözünüzden misal verin. Acip bir şey yani..


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2016-03-15 10:51:31

Ders: Haşir Risalesi, 11. Suret, 10. Hakikat

İzah: Prof. Dr. Ahmet Akgündüz

*Ben arkadaşlarla sohbet ederken devamlı diyorum; mucize aramaya gerek yok. Siz Cenab-ı Hakk'ın yarattıkları arasında mucize olmayan bir iş arayın. Yani bir şey gösterin ki mucize olmasın. İsterseniz sivrisineği misal verin, isterseniz karpuzu misal verin, isterseniz gözünüzden misal verin. Acip bir şey yani..

* "İşte bak, gördüğümüz menzil ve meydan ve meşher gibi acaibler, her tarafta bulunuyor. Lâkin san'atça, suretçe birbirinden ayrıdırlar." (Sözler, s: 56) Dünya dolu papatya var ama hiçbir papatya birbirinin aynısı değil.

 * "O sebatsız menzillerde" (Sözler, s:56) Bu tabir çok güzel.. Bu bir ayet-i kerimenin de mealidir. Bugün bir radyo'dan bir muhabir geldi, "Hocam, Şu Süleymaniye için ne diyorsunuz" dedi. Dedim ki; "ne diyeyim, sebatsız menzillerden bir yer işte.."

 Ben Süleymaniye'yi kendi köyüm kadar tanımıyorum. Eski ihtiyarların, ailelerin adlarını unutmuşum. Fakat mesleğim hukuk tarihi olduğu için, Süleymaniye'yi unutmam mümkün değil. Ebu Suud Efendi Caddesi, Fetva yokuşu, Molla Fenari sokak. Hep tarihte büyük zatların gelip yerleştikleri yerler. Ama şu anda hepsi göç etmiş, gitmişler. Kur'an-ı Kerim'deki o ayeti tekrar hatırlayalım;

وَسَكَنتُمْ فِي مَسَـاكِنِ الَّذِينَ ظَلَمُواْ أَنفُسَهُمْ وَتَبَيَّنَ لَكُمْ كَيْفَ فَعَلْنَا بِهِمْ وَضَرَبْنَا لَكُمُ الأَمْثَالَ {*} وَقَدْ مَكَرُواْ مَكْرَهُمْ وَعِندَ اللّهِ مَكْرُهُمْ وَإِن كَانَ مَكْرُهُمْ لِتَزُولَ مِنْهُ الْجِبَالُ

 "Siz de o kendilerine zulm etmiş olanların meskenlerine sakin oldunuz, onlara nasıl yaptığımız ise sizce tebeyyün etti ve size emsal gösterdik. Filhakika onlar mekirlerini yaptılar, Allah indinde de onlara mekir var, isterse onların mekirleri dağları yerinden oynatacak olsun."(İbrahim: 14/56)

 Not: Akgündüz hocam, sebatsız menziller ibaresine bir misal olsun diye bu ayet-i kerimeyi vermiş. Benim de aklıma şu etkileyici ayet-i kerimeler geldi;

أَوَ لَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ كَانُوا مِن قَبْلِهِمْ

كَانُوا هُمْ أَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَآثَاراً فِي الْأَرْضِ فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ بِذُنُوبِهِمْ وَمَا كَانَ لَهُم مِّنَ اللَّهِ مِن وَاقٍ

"Onlar, yeryüzünde gezip-dolaşmıyorlar mı ki, böylece kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını bir görsünler. Onlar, kuvvet ve yeryüzündeki eserleri bakımından kendilerinden daha üstün idiler. Fakat Allah, onları günahları dolayısıyla (azabla) yakalayıverdi. Onları Allah'tan koruyacak kimse olmadı.(Mümin: 40/21)

فَتِلْكَ بُيُوتُهُمْ خَاوِيَةً بِمَا ظَلَمُوا إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً لِّقَوْمٍ يَعْلَمُونَ

"İşte, zulmetmeleri dolayısıyla enkaza dönüşmüş ıpıssız evleri. Şüphesiz bilen bir kavim için bunda bir ayet vardır." (Neml: 27/52)

كَمْ تَرَكُوا مِن جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ {*} وَزُرُوعٍ وَمَقَامٍ كَرِيمٍ {*} وَنَعْمَةٍ كَانُوا فِيهَا فَاكِهِينَ {*} كَذَلِكَ وَأَوْرَثْنَاهَا قَوْماً آخَرِينَ

"Onlar bağlardan, pınarlardan, ekinlerden, güzel konaklardan ve içinde zevk ile müstefit oldukları nîmetlerden nice nice şeyleri geride bıraktılar. İşte böyle oldu ve onlara başka bir kavmi miras kıldık."(Duhan; 44/25-28)

Not: Bu ayeti, İran fatihi Saad bin Ebu Vakkas(r.a) Sasani hanedanının başşehri Medain'e girdiğinde gözyaşları içinde okumuştur.

وَكَمْ أَهْلَكْنَا مِن قَرْيَةٍ بَطِرَتْ مَعِيشَتَهَا فَتِلْكَ مَسَاكِنُهُمْ لَمْ تُسْكَن مِّن بَعْدِهِمْ إِلَّا قَلِيلاً وَكُنَّا نَحْنُ الْوَارِثِينَ

 "Biz, yaşama biçimleriyle 'refah içinde şımarıp azmış' nice şehri yıkıma uğrattık. İşte meskenleri; çok az (bir zaman) dışında (onlarda) kendilerinden sonra oturulabilmiş değildir. (Onlara) Varis olanlar biziz. (Kasas: 28/58)

* "O sebatsız menzillerde, o devamsız meydanlarda, o bekasız meşherlerde; ne kadar bahir bir hikmetin intizamatı" (Sözler, s.56) Üstad çok güzel bir misal veriyor. Meleklere iman noktasında da aynı misali veriyor. Düşünün diyor, bir padişah kendi misafirlerinin muvakkat bir eğlencesi ve tenezzühü için yolda bir saray inşa etse. Sadece misafirleri gece yoldan geçerken orada kalsın ve sabahleyin asıl ziyafetlerin olduğu özel sarayına gelebilsinler diye. Ve bu yolda bir iki gün kalacakları saraya acayip masraflar, süslemeler tezyinatlar yapıyor. Böyle bir sultan-ı zişan saltanatını o geçici menzil üzerinde bina eder mi? İşte bu dünya ahiret saraylarına giden kafilelerin yolları üzerinde kurulmuş sebatsız bir menzil. 

* "Ne derece zahir bir inayetin işaratı"(Sözler s: 56) İnayet; Cenab-ı Hakk'ın her mahlûkun hem sureten hem sireten, hem manen, hem maddeten bütün hayatına lazım olan her şeyi, onun iradesine bırakmadan, sanki sadece ona bakıyormuş gibi itina ile yaratması ve hayatını devam ettirmesidir. İnayet halk arasında yardım manasına kullanılıyor. Ama burada kullanılma şekli farklı. Üstad inayet için; ekmel nizam içinde bütün maslahat ve hikmetlere riayet etmektir diyor.

Not; Akgündüz hocanın mana olarak naklettiği söz Muhakemat'tadır ve aslı şöyledir; " Delil-i inayet"tir ki; menafi'-i eşyayı ta'dad eden bütün âyât-ı Kur'aniye bu delile îma ve şu bürhanı tanzim ediyorlar. Bu delilin zübdesi, kâinatın nizam-ı ekmelinde riayet-i mesalih ve hikemdir. Bu ise: Sâni'in kasd ve hikmetini isbat ve tesadüf vehmini ortadan nefyediyor.(Muhakemat, s: 122)

*"Hem hiç mümkün müdür ki, bir ağaca taktığı neticeler, meyveler miktarınca herbir zîhayata, belki lisan gibi herbir uzvuna, belki herbir masnua o derece hikmetleri, maslahatları takmakla kendisinin bir Hakîm-i Mutlak olduğunu isbat edip göstersin, sonra bütün hikmetlerin en büyüğü ve bütün maslahatların en mühimmi ve bütün neticelerin en elzemi ve hikmeti hikmet, nimeti nimet, rahmeti rahmet eden ve bütün hikmetlerin, nimetlerin, rahmetlerin, maslahatların menbaı ve gayesi olan beka ve likayı ve saadet-i ebediyeyi vermeyip terkederek, bütün işlerini abesiyet-i mutlaka derekesine düşürsün ve kendini o zâta benzetsin ki; öyle bir saray yapar, herbir taşında binlerce nakışlar, herbir tarafında binler zînetler ve herbir menzilinde binler kıymetdar âlât ve levazımat-ı beytiye bulundursun da sonra ona dam yapmasın, her şey çürüsün, beyhude bozulsun. Hâşâ ve kellâ!.(Sözler,s: 84 )

Bu paragraf çok mühim. Allah selamet versin, Kırkıncı Hocamın çok güzel bir misali var. Hocam şöyle derdi "Erzurum'un bir kargası var, bir kuşburnu var, bir de ola ola Ilıca'da şeker fabrikası var." Allah selamet versin, hocam bazen çok hoş latife yapar. "Yahu düşe düşe Erzurum'a bir şeker fabrikası düşmüş. Şimdi düşünün öyle bir fabrikatörü ki, şeker fabrikasının en ufak teline kadar bütün hassasiyetini gösteriyor. Şekerpancarlarını da getiriyor. Her şey mükemmel çalışıyor. Ama fabrikanın bir eksiği var. Şekerin imal edildiği oluğu Ilıca'dan geçen Fırat'ın bir kolu olan Karasu'ya çevirmiş. Böyle abes bir şey olabilir mi?

Yahu şu kâinatta bütün faaliyet ve işleri ile hikmetini bu kadar isbat eden ve bu kâinatı insan için emirber nefer yapan zat, insanı kabirde çürümeye terk etse yukarıdaki abesiyetten ne farkı olur?

*Sultan-ı Sermedî'nin daire-i memleketinde daimî menziller, âlî mekânlar, sabit makamlar, bâki meskenler, mukim ahali, mes'ud ibadı bulunmazsa; (Sözler, s: 85 ) Baki meskenler deyince, ayet-i kerimede deniliyor ki;

وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً فِي جَنَّاتِ عَدْنٍ

"Adn Cennetinde çok güzel meskenler"(Tevbe; 9/72) Adn'nin bir manası da devamlı manasına olduğunu âlimlerimiz söylüyorlar.

 Not: Müfessirler Adn Cenneti hakkında iki görüş olduğunu ifade ederler. Birincisi el-Kesşâf'da da geçtiği gibi, Adn Cenneti belirli bir yerin özel ismidir. Nitekim çeşitli rivayetler bu görüşü desteklemektedir. Meselâ, Hz. Peygamber de bir gece kendisini iki meleğin uyandırarak, çok güzel bir şehre götürdüklerini, Cennet-i Adn'ı ve buradaki kendi menzilini (konağını) gösterdiklerini anlatmışlardır.(Tecrid-i Sarih Tercemesi, XI, 111)İkinci görüşe göre ise, Adn Cenneti, Cennet'in bir sıfatıdır. Bazı âlimler bunun için, bütün Cennetler Adn Cennetidir demişlerdir (el-Hazin, a.g.e., III. 158) bkz. Talat Sakallı, Adn Cenneti maddesi, Şamil İslam Ansiklopedisi

*Maddi âlemin temel unsuru dörttür; Hava, Su, Işık, Toprak.

Manevi âlemin de temel unsuru dörttür; Hikmet, adalet, inayet, merhamet.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

serkan çakır, 2016-03-15 11:03:14

risale i nuru hakimane ve muhakkikane tahlil ve tetkik eden ve bunu ulum u islamiye ile çok güzel bir şekilde mecz edip bizlere medrese tabirini ve hissiyatını tatmaya vesile olan ahmet akgündüz hocama teşekkür eder salih okur beye de bu gayretlerinin ve bizlere bu güzel çalışmaların tasnifi hususunda çalışmalrından dolayı teşekkür ederiz

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DİĞER YAZILAR

Allah'ın ayetlerine küfredenler, peygamberleri haksız yere öldürenler ve insanlardan adaleti emredenleri öldürenler; işte onlara acıklı bir azabı müjdele.

AL-İ İMRAN, 21.AYET

GÜNÜN HADİSİ

Kur'an'ın Faziletine Dair

"Sizin en hayırlınız Kur'an'ı Kerim'i öğrenen ve öğretendir."- Buhari, Fedailu'l-Kur'an 21

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Camii Tekrar İbadete Açıldı(15 Nisan 1772) *Şeyhülislam İbn-i Kemal'in Vefatı(16 Nisan 1534) *Einstein'in Ölümü(18 Nisan 1955) *93 Harbi Başladı(19 Nisan 1877) *Miladi Takvime Göre Efendimiz'in(s.a.v) Doğumu(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI