Cevaplar.Org

HASAN EL BENNA(1906-1949)

Hasan el Benna’nın projesi, arzulanan İslami itidal cemaati gerçekleştirmektir. Bu aynı zamanda aktif hale getirilmesi arzulanan bir Sünni projedir.


Mustafa Özcan

mustafaahmetozcan@gmail.com

2016-01-15 10:39:18

Hasan el Benna'nın projesi, arzulanan İslami itidal cemaati gerçekleştirmektir. Bu aynı zamanda aktif hale getirilmesi arzulanan bir Sünni projedir.

* Hasan el Benna'nın tek erkek evladı Ahmet Seyfülislam'dır. Nasır onu da Seyyid Kutup gibi 1965 yılında tutuklar ve idam etmeye karar verir. Lakin dönemin Lübnan Müftüsü Hasan Halit, Emced Zehavi'nin yaptığı gibi devreye girerek Nasır'dan idamı geri çekmesi için iltimasta bulunur. İstediği gibi de olur ( Eş şeyh Hasan el Benna: Siretün Fikriyyle, Ziyad Ahmet Selame, S: 9, Daru'l Beyarık).

* Doğru İslamiyet veya istikamet meselesi Hasan el Benna'nın da gündemindedir. Müslüman Kardeşlerin kurulmasındaki gayeyi Hasan el Benna şöyle tasvir eder: İslam'ın yüce değerlerini ve doğru İslamiyeti (el İslam es sahih) temsil eden örnek bir nesil vücuda getirmektir ( Müzekkerat ed- Daveti ve'd Daiyeti, Hasan el Benna, Mektebetü Afak, s: 308).

* Gazze, Hasan el Benna ile anılıyor zira Benna ruhuyla ve taraftarlarıyla burada yaşıyor. Benna'nın ilk ve son kalesi sayılabilir. İkiz kardeşler gibi Gazze'ye saldıran Araplar ve Yahudilerin ortak düşmanı Hasan el Benna. Her iki taraf da onu 'terörizmin kuramcısı' olarak tanımlıyor. 

* Hasan el Benna, çok boyutlu bir şahsiyet ve tecdidi de külli bir tecdit olduğundan her yöne açıktır. Bu yönlerden birisi de tasavvuftur.

*Kendisi hem teorik hem de pratik anlamda tasavvufu yaşamış ve özellikle çocukluğu ve gençliği tasavvufun etkisi altında geçmiştir. Dava ve Davetçinin Hatıraları adlı eserinde bu yönüne ışık tutmaktadır. Şazeliye tarikatının kollarından ve dallarından birisi olan Hasefiye tarikatına intisap ediyor. Hatıratında değindiği gibi, 1920 ile 1923 yılları arasını tam bir sufi ve nasik olarak geçiriyor. Onu Hasefiye tarikatına çeken en önemli özelliklerden birisi müteşerri bir çizgide olmasıdır.

*Gençliğinde bazı ramazanları İhyau Ulumiddin dersleri huzurunda ihya etmiştir. Kısaca hayatının baharını tasavvuf ikliminde geçirmiştir. Hasefiye tarikatına dair evradını da Kur'an ve Sünnet ile mukabele etmiş ve asıllara irca etmiştir. Hasan el Benna tasavvufun bidatlardan ve şatahattan (şeriata aykırı ölçüsüz sözler) arındırılmasına gayret etmiş ve bu uğurda bazı yönlendirmelerde bulunmuştur.

* Hasan el Benna'nın Hasefiye tarikatı ile münasebeti bilindiğinden, 1928 yılında Müslüman Kardeşler kurulunca birçok tarikat erbabı Cemaate intisap eder. Hasan el Benna da cemaatinin İslami akımın bütün kollarını kucaklamasını ister. Müslüman Kardeşler, cami yani çatı harekettir. Hasan el Benna, Muhammed Bin Abdulvehhab'ın yaptığı gibi davetini ve hareketini tasavvuf düşmanlığı üzerine bina etmez. Müteşerri olanlarla temasa açıktır. Olmayanların da ıslahını hedeflemektedir. Bu noktada Reşid Rıza'dan da farklıdır. 

* Benna, tasavvufun hakikatinden söz eder, ama kendi yollarını tarikat olarak tanımlamaz.  Benna'nın daha önce bağlı olduğu Hasefiye tarikatı Şeyhi Muhammed Bin Abdulvehab el Hasafi ise Benna'nın tarikatlarından ayrılarak müstakil bir hareket veya cemaat kurmasına razı değildir. Hasan el Benna ve Müslüman Kardeşleri tarikatından ayrılma ve kopma olarak değerlendirir. Hasan el Benna'nın Hasefiye tarikatından ilişiğinin kesildiğini ilan eder ve müritlerine bu yeni harekete uzak durmalarını öğütler. Bununla birlikte, Hasan el Benna'nın hareketinin başarısı eski cemaatinden birçoklarını cezp eder ve ayartır ve yeni harekete katılmalarını temin eder. Bazıları da tarikatlarını bırakmadan Hasan el Benna'ya destek verirler.

*Hasan el Benna İslam'ı en iyi anlayacak milletin Araplar olduğunu ve dolayısıyla ümmeti onların yönetmesi gerektiğini savunur. İslam'ın kan bağına dayalı olarak doğru anlaşılması düşüncesi ırkçılığa varan bir yaklaşımdır. Hasan el Benna 'Beyne'l Emsi Ve'l Yevm' adlı risalesinde Fars, Türk, Deylem, Kölemen gibi İslam'ın tadını tam tatmamış unsurların ümmeti yönetmelerinin İslam devletinin gerilemesine yol açtığını ifade etmektedir.

* Hasan el Benna dört mezhep zemininden selefilere açılım yaptığı gibi Muhammed Surur Zeynelabidin'in de selefi damardan Müslüman Kardeşlere açılım yaptığı varsayılabilir.

* Mısır'da da Hasan el Benna'nın şahadeti veya 1952 darbesi öncesi de siyasi hayat keza böyledir. Bu nedenle Hasan el Benna o günleri hizipçilik ifadesiyle anar. Bu bazen örgütlerde klikçilik şekline bürünür. Entrika ve zıtlaşmalar üzerinde seyretmektedir.

*Yine bazı üyelerinin yanlış tercihlerini cemaate mal ediyor. Veya bazı geçici ilişkileri kalıcı bir damgaya dönüştürüyorlar. Bunlardan birisi de Kahire'deki Amerikan Elçiliği Birinci Kâtibi (CIA ajanı) Philip Ireland'ın Hasan el Benna ile görüşme talebidir. Benna bu görüşmenin tarassut altında tutulan kendi merkezlerinde yapılmasına karşı çıkar. Görüşme, Philip Ireland'ın ikametgâhında gerçekleşir. Amerikalı temsilci komünizm karşısında işbirliği teklif eder. Benna komünizme karşı işbirliği teklifine karşı çıkmaz lakin bunu resmi bir düzeyde gerçekleşmesine itiraz eder. İhvan'ın İstihbarat biriminin başında olan Mahmut Assaf irtibat elemanı olarak görevlendirilir. Komünizm düşmanlığı ABD tarafından İslami kesimleri tavlama unsuru olarak kullanılmıştır. Hâlbuki komünizmin birleştirdiğini Filistin ayırır. İhvan düşmanları vicdanlarını meselenin bu tarafına kapatır. İsrail meselesi mutasavver işbirliği ortamını zehirlemiştir. Bundan dolayı Benna'nın öldürülmesinde dış parmak da vardır.

* Hasan el Benna bizde Camia veya Hizmet olarak anılan gruba tarih içinden sesleniyor: "Birliğinizi bozmak isteyen kim olursa olsun başını paralayın. Lakin içimizden bazıları demokrasi ve kişi özgürlüğü kılıfı altında cıvık kurallara tutunuyor. Özgürlük hiçbir zaman birliği bozmak ve başkalarının hürriyeti ( ahlakı ile) oynamak değildir. ( Müzekkerat ed Dave ve ve'd Daiye, Hasan el Benna, s: 142, Mektebetü Afak)…"

*Abdulhalim Avis'ın anlattığına göre esasında Hasan el Benna yöntem olarak başa dönmek istiyor. Siyasi yöntem yerine manevi hizmete ağırlık vermek istiyor. Ve kanaatimce bu hasretle yâd ettiği metodunda terbiye ile siyaseti baş başa götürmek istemiyor. Ruhi ve manevi terbiyeye daha fazla önem vermek istiyor. Zira gerçek anlamda ruhen tekâmül etmeyen dava adamları kaş yapayım derken göz çıkarabiliyorlar. Sözgelimi Hasan el Benna, Abdurrahman Sindi gibi kimi şakirtlerin taşkın eylemlerinden dolayı gerçek anlamda bizar oluyor. Keza İkinci Mürşit Hasan Hudeybi de Muhammed Ferağlı gibi benzeri zevattan son derece muzdarip oluyor.

*Avis'e göre, Hasan el Benna'nın bir biçimde mesleğini gözden geçirmek istemesi esasında Bediüzzaman mesleğinin lehinde bir durumdur. Zira Hasan el Benna siyasetin ve fırsatçı siyasetçilerin ön plana çıkmasından rahatsızdır ve bundan dolayı vaktinin elvermesi halinde mesleğini gözden geçireceğini ifade etmektedir.

Bediüzzaman mesleğini şefkat üzerine bina etmiş ve 'muhabbet fedaileriyiz' demiştir. Hasan el Benna da esasında mesleğini şefkat üzerine tesis etmiştir. Bundan dolayı Avis'in de sözünü ettiği gibi 'insanlarla sevgi ile savaşacağız' demiştir. Silahı sevgi ve muhabbet olan bir savaş! Kim istemez? Yani o da muhabbet fedaileri makamında olduğunu söylemiştir. Yani ortada bir savaş hali var ama bu savaşın araçları muhabbet ve sevgi. Hasan el Benna sevgi ve yüksek duyguların insanıdır. Hayatında sertliğe yer yoktur. Ve fikirlerini zorla kabul ettirme diye de bir mesele de bahis konusu değildir. Şiddete başvurmadan ve dayanmadan ikna yöntemi üzerine bir mesleği benimsemiştir.

*Daha sonraki hareketler ise aceleyle ve olgunlaşmadan meyveyi koparmak istemişlerdir. Bu da onlarca yıl süren meşakkate ve sıkıntılara neden olmuştur. Malik Bin nebi Hasan el Benna'yı şöyle tasvir etmiştir: "Kur'an okuduğunda, sanki o gün nazil oluyor ve iniyor gibiydi. Kalbiyle gönlüyle ona teslim olmuştu." Avis'in yazısında konu ettiği üzere Muhammed Gazali bir gün kendisini ziyaret eder. Dert yüklüdür. Gözlerinden yaşların süzüldüğünü görür ve panik halinde sorar: Efendim bu gözyaşlarınızın sebebi nedir, niçin dökersiniz?

Cevabı şöyle olur: "Müslüman Kardeşler kaçırılmış ve bazı heveskârların hevesine alet edilmiştir. Maceraperestlerin ve hırslı siyasilerin bineği olmuştur. Aziz öğrencim Muhammed Gazali! Bana gelince; İmkânım olsa tereddütsüz ferdi terbiye dönemine geri dönerdim. Mesurat'a dönerdim yani din, ilim ve rakaik üzerine kurulu terbiye ve eğitime yönelirdim. Temellere geri dönerdim. Zira kalp salih olunca bütün organlar da salih olur. Aziz talebem Gazali! Görevimi yaptım lakin bazıları nefsindeki heva ve hevesten dolayı anlamamakta diretiyor. Onları da Allah'a şikâyet ederim "(http://www.masress.com/almesryoon/32141).

Hasan el Benna'nın sözleri bize Hazreti Musa'nın sözlerini hatırlatıyor. "Ancak kendime ve Harun'a söz geçirebiliyor ve güç yetirebiliyorum." Hasan el Benna'nın sözleri keza bize Hazreti Yakup'un sözlerini hatırlatır: "Ben keder ve hüznümü ancak Allah'a arz ediyorum." Lisan-ı haliyle Hasan el Benna Hazreti Peygamberin (S.A.V.) duasını da tekrarlamış ve dile getirmiş oluyor: "Allahım! Zayıflığımı, çaresizliğimi, insanlar arasındaki önemsizliğimi, değersizliğimi Sana şikâyet ediyorum."

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Hiçbir günahkar, başkasının günah yükünü yüklenemez.

İsrâ, 15

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

"Oruçlu için iki sevinç vardır: Biri, orucu açtığı zamanki sevincidir, diğeri de Rabbine kavuştuğu zamanki sevincidir. Oruçlunun ağzından çıkan koku (haluf), Allah indinde misk kokusundan daha hoştur."

Ebu Hüreyre

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Fatih Donanmayı Haliç'e İndirdi.(22 Nisan 1453) *T.B.M.M. Açıldı.(23 Nisan 1920) *Yavuz Sultan Selim Padişah Oldu.( 25 Nisan 1512) *Çernobil Nükleer Faciası.(26 Nisan 1986) *Sultan II.Abdülhamid Han Tahttan İndirildi.(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI