Cevaplar.Org

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-97

Ders: 16. Söz, 1. Şua İzah: Mehmed Kırkıncı Hocaefendi *Cenab-ı Hakk’ın zatı bir, fiilleri ise nihayetsiz. Bir zat aynı anda nihayetsiz fiili nasıl yapacak? Yine, bir olmasıyla birlikte, hiç kimseden yardım almadan bütün terbiye fiillerini kendisi yapıyor. Mesela bütün çekirdekleri kendisi yaratıyor, her birisini aynı anda kendisi ağaç olmak üzere terbiye ediyor. Ağaçları terbiye ediyor, meyve verdiriyor. Çeşitli bitkileri, yiyecekleri kuşların midesinde terbiye ediyor, yumurta haline getiriyor. Yumurtayı terbiye ediyor, kartal, tavuk, tavus vs. meydana getiriyor. Akla takılan bir mesele. Üstad burada o meseleyi izah ediyor.


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2015-12-24 11:12:29

Ders: 16. Söz, 1. Şua

İzah: Mehmed Kırkıncı Hocaefendi

*Cenab-ı Hakk'ın zatı bir, fiilleri ise nihayetsiz. Bir zat aynı anda nihayetsiz fiili nasıl yapacak? Yine, bir olmasıyla birlikte, hiç kimseden yardım almadan bütün terbiye fiillerini kendisi yapıyor. Mesela bütün çekirdekleri kendisi yaratıyor, her birisini aynı anda kendisi ağaç olmak üzere terbiye ediyor. Ağaçları terbiye ediyor, meyve verdiriyor. Çeşitli bitkileri, yiyecekleri kuşların midesinde terbiye ediyor, yumurta haline getiriyor. Yumurtayı terbiye ediyor, kartal, tavuk, tavus vs. meydana getiriyor. Akla takılan bir mesele. Üstad burada o meseleyi izah ediyor.

Not: İmanını kaybetmiş nesillerden Abdullah Cevdet de bu meseleyi aklına sıkıştıramadığından inkâr yoluna sapmış ve;

"Takıldı kaldı fikrim şu nokta-i tevhidde" demiştir.(Salih Okur)

Not: 2; Burada merhum Said Havva(1935-1989)'nın şu sözünü de hatırda tutmakta fayda vardır; "Bilgi konusunda hatalarımızdan birisi de, düşünce ve yasalar konusunda haddimizi aşarak, Zat-ı İlahiyye'yi ve sıfatlarını mahlûkun ölçü alındığı tasavvur ve sıfatlara tâbi kılmamızdır."(Salih Okur)

*Cenab-ı Hakkın tasarrufu her şeye şâmil. Her yerde tasarruf eden, O. Herkes vicdanen bunu anlar. Şimdi burada herkesin kalbi çalışıyor mu, çalışmıyor mu? Çalışıyor. Çalıştığına göre bunu bir çalıştıran olacak. Biz kendi kalbimizi kendimiz mi çalıştırıyoruz? Hayır. Demek bir çalıştıran var.

Yediğimiz içtiğimiz şeyler vücudumuzda terbiye edilerek ete kana tahvil ediliyor. Bunlardan bizim haberimiz yok yani.

Bu kadar insanların saçları, kılları, hayvanların tüyleri muntazaman bitiyor, büyüyor. İşte Allahu Teala'nın şeriksiz şümullü tasarrufatına bir misal..

*Zerreden güneşe kadar imanın dereceleri var. İmanımızı nasıl büyüteceğiz? İşte bu iman hakikatlarını, tefekkür derslerini okuya okuya, düşüne düşüne..

*Üstad, kâinatın büyüklüğünü anlatma sadedinde "iki kutbun dairesindeki hesap rakamlarına sıkışmayan bir nihayetsiz uzaklık içinde"(Şualar s: 106) ifadesini kullanıyor. İki kutup, kuzey ve güney kutupları. Hayalen bu ikisi arasında bir bez gerip üzerine de rakamlar yazsak. Çıkan rakam hesap rakamlarına sığmaz. Kâinat böyle büyük, Allah ondan büyük.

Not: Ondan dolayı, aşk sultanı Hz. Mevlana Celaleddin-i Rumi(k.s) buyurmuş ki;

Ger cihân pîşet büzürg ü bî bûnist

Piş-i kudret zerre-i mi dânkî nist

 "Dünya senin nazarında büyük ve nihayetsiz görünse de, kudret-i İlahiye karşısında bir zerre bile değildir."

Bir şair de şöyle demiş;

"Büyüksün İlahi büyüksün, büyük!

Büyüklük yanında kalır pek küçük"(Salih Okur)

*Cenab-ı Hakkın sıfatları nihayetsiz. Kudretinin sonu yok. İlminin sonu yok. Ama yarattıklarının sonu var. Her gün böyle bir kâinat yaratsa yine sayılı. İşte Allahu ekber derken, böyle bir pencereden bakıp Allahu ekber demek başka, gaflet anında, alışkanlıkla Allahu ekber demek daha başka.

*İnsanlar mı dağlar için yaratılmış, dağlar mı insanlar için? Elbette dağlar insanlar için. Bağlar da insan için, deryalar da insan için, kısaca dünya ve içinde olanlar insanlar için yaratılmış. Ya insanlar kimin için? Allah için. Bütün kâinatı bize yaratmış, bizi de kendine yaratmış. Akıl vermiş ki, kendisini tanıyalım. Bizim bu dünyaya gönderiliş vazifemiz bu. Tavuğun vazifesi ne? Yumurtlamak. Koyunun vazifesi et, süt, yün vermek. Devenin vazifesi yük taşımak vs..Peki bizim vazifemiz ne? Allah'ı bilmek, Allah bilgisinde(marifetullah) derinleşmek.

Not: Abdullah bin Mübarek(rahimehullah) ne güzel demiştir; "Dünya lezzetleri için yaşayan dünya ehilleri, dünyadaki en lezzetli şeyi tadamadan dünyadan çıktılar. O da Allah'ı bilmek ve tanımak yani marifetullah'tır."(Salih Okur)

*Bütün ağaçları ayna farz edelim, yaprakları da küçük birer ayna olsun. Dağları, hayvanları da yine ayna farz edelim. Güneş aynı anda bütün ağaçlarda, dağlarda, hayvanlarda vs. aksedebilir mi, edebilir. Aslında bir iken külliyet kesbediyor. Bir tek bitkinin yanına da ışığıyla gelebiliyor mu? Gelebiliyor? Feyzini her nebatta aynı anda verebiliyor mu, verebiliyor. Biri diğerine mani oluyor mu? Olmuyor. Birini terbiye ederken diğerini de edebiliyor. Kendisi bir, bitkiler sayılamayacak kadar. Ama hepsine bir tek güneş feyzini verebiliyor. Güneş mahlûk iken böyleyse ya Güneşi yaratan nasıl olur yani?

 * Güneşin aynada aksi var. Bu etrafında gezegenleri dolaştıran o güneş mi? Değil. Peki, başkası mı? Değil. Güneş bu aynada olmakla beraber aynada değil. Allah her yerde hâzır nâzır olmakla beraber, orada değil. Okyanus kadar büyük bir ayna tasavvur edelim. Güneşin ona yansımasını karlı dağlara çevirsek, o buzları eritir mi eritmez mi? Eritir. O yansıma ile o dağlarda bitkiler yeşerir mi, yeşerir. İşte Peygamberimiz(aleyhissalatu vesselam) o okyanus gibi. Allah'tan aldığı ziyayı Cahiliyye asrına çevirerek o asırdaki küfür dağlarını eritti. O küfür buzullarının erimesiyle öyle nebatatlar bitti ki say gitsin, Ebubekirler, Ömerler, Osmanlar, Aliler, Ebuzerler vs..Ta bu asra kadar gelen Müslümanlar O Asr-ı Saadetteki yansımanın meyveleri…

*Bu odadaki şu Elektrik nereden geliyor? Barajdan. Keban barajından gelen bu cereyan bizi burada aydınlatıyor. Berberin dükkânında tıraş yapıyor. Fabrikada makineleri çalıştırıyor. Bir yerde de elektrikli treni götürüyor. Bakın bu cereyan nurani ve maddesiz. Elektriğin bilinmediği geçmiş zamandan bir dedemiz faraza bu zamana gelse bize sorsa "oğul bu lambalarda ne yanıyor?" Desek ki "dede, burada cereyan var."

Bu sefer sorar; "Bu cereyan nedir, beyaz mıdır?"

-Yok dede, beyaz deÄŸil.

-Sarı mı?

-Sarı da değil.

-Siyah mı?

-Siyah ta deÄŸil.

-Katı mı?

-Katı da değil.

-Sıvı mı?

-Sıvı da değil.

-Uzun mu?

-Uzun da deÄŸil.

-Kısa mı?

-Kısa da değil.

İşte bu değillerden bir varlık çıkıyor mu? Çıkıyor. İşte bu misal gibi, Allah cisimden münezzeh, mekândan münezzeh, zamandan münezzeh, kusurdan münezzeh vs. İşte bu münezzehlerin ardından bir varlık ortaya çıkıyor. 

*Cennet zatında ucuz da, nefsimiz bizi aldatıyor. Cennetin bahası; namazımızı kılmak, orucumuzu tutmak, yalan söylememek, hile etmemek gibi şeyler. Şimdi burada oturan insanlara soruyorum. İçinizde 'yarın inşallah Beyoğlu'nda bir mağaza alacağım' diye düşünen var mı? Yok, niye? Çünkü mümkün değil. Ama bak Cenneti alabiliyoruz..

Aklı yarım olan bir adamı devlet çalıştırır mı? Çalıştırmaz. Ağalar, zenginler çalıştırır mı? Çalıştırmaz. Ama Cennete gidebiliyor. Cennet ucuz; okumuşu da gidiyor, okumamışı da gidiyor. Evliyası da gidiyor, Peygamberi de gidiyor.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Onu(Kur’an’ı) Ruh-ul Emin(Cebrail), inzar edenlerden olasın diye, kalbine apaçık Arapça olarak indirmiştir.

Åžuara:193-195

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Allah'ın en sevdiği isimler

Resulullah (sav) buyurdular ki: "Allah'ın en ziyade sevdiği isimler Abdullah ve Abdurrahman'dır." Müslim-Edeb:2 Ebu Davud-Edeb:59

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Şair Muhammed İkbal'in vefatı(21 Nisan 1938) *TBMM'nin açılışı ve çocuk bayramı(23 Nisan 1920) *Osmanlı-Rus Harbi(24 Nisan 1877) *Hudeybiye Gazvesi(26 Nisan 628) *II.Abdülhamid'in tahttan indirilmesi(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI