Cevaplar.Org

TARİHTE BUNLAR OLDU-46

“ON SENELİK PLAN MI?” Bir milletin başına gelecek en büyük felaketlerden birisi, devletin zimamdarlığını günübirlikçi düşünen kişilerin üstlenmesi olsa gerek. Bunlardan birisi olan ilk Suudi kralı Abdülaziz bin Suud’la alakalı enteresan bir hatırayı, merhum Muhammed Esed, Mekke’ye Giden Yol adlı ünlü eserinde şöyle anlatır; “İçinde kralın basiretsizliğini ve idari görüşünün noksanlığını belirten bir konuşmayı hatırlarım. Bu, 1928’de Mekke’de olmuştu. Suriye istiklal hareketinin meşhur lideri Emir Şekip Arslan’ın kralı ziyareti esnasındaydı. İbn-i Suud beni takdim etti;


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2015-10-08 07:57:09

"ON SENELİK PLAN MI?"

Bir milletin başına gelecek en büyük felaketlerden birisi, devletin zimamdarlığını günübirlikçi düşünen kişilerin üstlenmesi olsa gerek. Bunlardan birisi olan ilk Suudi kralı Abdülaziz bin Suud'la alakalı enteresan bir hatırayı, merhum Muhammed Esed, Mekke'ye Giden Yol adlı ünlü eserinde şöyle anlatır; "İçinde kralın basiretsizliğini ve idari görüşünün noksanlığını belirten bir konuşmayı hatırlarım. Bu, 1928'de Mekke'de olmuştu. Suriye istiklal hareketinin meşhur lideri Emir Şekip Arslan'ın kralı ziyareti esnasındaydı. İbn-i Suud beni takdim etti;

-Bu, oğlumuz Muhammed Esed'dir. Güney eyaletlerinden döndü. Bedeviler arasında dolaşmayı sever."

Yalnız siyasi bir lider olmayıp çok taraflı bir kültüre sahip bulunan Emir Şekip Arslan, benim İslamiyet'e intisap etmiş bir Avrupalı olduğumu öğrenince, güney eyaletleri hakkında intibalarımı bilmek istedi. Ona bu seyahat hakkında bilhassa Bişe vadisi hakkında kanaatlerimi anlattım. Orasını şimdiye kadar bir Avrupalı ziyaret etmemişti.

Bu bölgenin geniş zirai imkânlarından, suyu bol ve büyük ümitler vaat eden topraklarından bahsettim. Krala dönerek;

-Ya İmam! Eminim ki, Bişe vadisi ilmi olarak geliştirilirse, kolayca bütün Hicaz'ın hububat ihtiyacını temin eden büyük bir ambar halini alır' dedim.

Kral hayret etti. Zira Hicaz'ın tükettiği buğday, bu memleketin vergilerinden temin edilen parayla dışarıdan ithal olunuyordu. Gelirinin azalması da İbn-i Suud için büyük bir endişe oluyordu tabii. 

-Bişe vadisini ıslah etmek ne kadar sürer? dedi.

Mütehassıs olmadığım için kati bir rakam söyleyemedim. Dışarıdan getirilecek teknik elemanların bu hususta müşahhas bir rapor verebileceklerini söyledim. Tahminen en çok beş ile on sene arasında bu bölgenin verimli hale getirilebileceğini ilave ettim.

İbn-i Suud; "On sene mi?" diye bağırdı, "On sene çok uzun bir zamandır. Biz bedeviler yalnız bir şey biliriz; elimize geçeni ağzımıza atmayı. On sene ileriye giden bir plan yapmak imkânsız denecek kadar zor bizim için."

Emir Şekip kulaklarına inanamadı, ağzı açık, bana bakakaldı. Ben de aynı hareketle ona bakıyordum."

 EFSANE KAHRAMAN OSMAN BATUR'UN ŞEHADETİ

Doğusuyla batısıyla Türkistan son iki yüzyılını bin bir elemle geçirmiştir. Doğu Türkistan Kızıl Çin'in işgalinde hâlâ aynı acıları çekmekte. 

Türkiye'de 1950 sonrası ilk İslamcı kuşaklar, merhum Osman Yüksel Serdengeçti, Arif Nihat Asya, Ahmet Arvasi ve emsali zevat vesilesi ile o İslam yurtlarından haberdar olsa bile, özellikle yetmişli yıllarda Mısır, Pakistan, İran asıllı yazarların etkisinde yetişen İslamcılar için oraların derdinden bahsetmek sanki ırkçılık yapmak zannedildi ve bir kaç kuşak oralara bigâne kaldı. Hâlbuki Moro Müslümanları bizi ne kadar ilgilendiriyorsa, Keşmir nasıl İslam âleminin bir yarası ise, Filistin nasıl hepimizin ortak meselesi ise, Kırım'da öyleydi, Türkistan da öyle.. ve öyledir. 

Bediüzzaman "Kafkas, Türkistan İslam'ın iki bahadır oğullardır" der. İşte o diyarda yetişen kahramanlardan bir tanesinin şehadetini nazarınıza sunacağız; Silamulı Ospan(Osman İslamoğlu-1899-1951) Bu zat, sanki masallardan çıkmış bir kahraman gibidir. Yıllarca bir avuç gönül eri ile Moskof sürülerine ve Kızıl Çin birliklerine Altay dağlarını dar etmiştir.

Daha 12 yaşında çok iyi bir savaşçı olarak nam salan bu yiğit adam, yıllarca dağlara hükmetti. Mücadelesinin kıvılcımı, 1940'ta Çinlilerin Türkistanlı köylü ve çiftçilerden ellerindeki silahlarını teslim etmelerini istemeleri ile başlamıştı. Herkes silahlarını teslime yanaşırken, o sırada çiftçilikle uğraşan Osman Bey buna karşı çıktı; "Bugün silahımızı alan, yarın canımızı alır. Ben silahımı vermem, gücü yeten gelip kendi alsın" diyerek tek başına dağa çıktı. Kısa zamanda gösterdiği başarıları ile ünü gittikçe arttı. Etrafında 50 bin kişiden oluşan bir mücahit ordusu çerçevelendi. Halkının Batur(Bahadır, Cesur, Yiğit kişi) adını verdiği Osman bey, 1943'lere gelindiğinde bütün Altayları düşmanlardan temizledi. 1945'lerde Kansu Vadisindeki işgal de sona erdirilmişti. Yapılan bir kurultayda kendisi Han ilan edildi. 

Dünyayı kendisine hayran eden bu kahraman, dış ülkelerden gelen elçiler heyetlerini sahradaki çadırında karşılarken ayağa kalkmamış, "kefereye ayağa kalkılmaz" demişti. Merhum İsa Yusuf Alptekin beyin ifade ettiği gibi, "dağ gibi bir duruşu vardı."

İkinci Dünya savaşının bitiminde nifak şebekesi Sovyet Rusya, Asya'nın diğer münafığı Kızıl Çin, Osman Batur meselesinin bitirilmesi konusunda anlaştılar. Ona karşı beraber hareket ettiler. Üstün teknik güçleriyle Doğu Türkistan'a yüklendiler. Dağların Arslanı, o pehlivan yapısıyla, orada "salgı" denen kementlerle Rus tayyarelerini düşürüyor, nice kahramanlıklara imza atıyordu.

Düşmanın sayıca ve teknik olarak üstünlüğü ve ard arda gönderilen Komünist sürüleri ile sonunda savaşın yazgısı Osman Batur'un aleyhine döndü. Ama bu kahraman insanı hiçbir şey yıldıramıyordu. O sıralar Doğu Türkistan'dan hicrete mecbur kalan İsa Yusuf Alptekin gözyaşlarıyla bunu şöyle anlatıyordu; "O, bizim dağlarımızın hâkimi, o bizim şahlanmış tarihimiz, o bizim bahtımız, talihimizdi. Kendisine bizimle beraber gelmesini söylediğimiz zaman bu dağlar arslanı "hayır" demişti, "dövüşeceğim"

Gitgide eriyen mücahitler ordusuyla son ana kadar dediğini yaptı ve nihayet 18 Şubat 1951'de Kamambal dağlarında Kızıl Çin askerlerine esir düştü.

Kendisini Urumçi'ye getirdiler. Çeşitli işkencelerden sonra, ibret-i âlem olması için bir atın üzerine bindirilip "Türkistan'ı, Çinlilerden kurtaracağım diyen adamın hâline bakın" diyerek, sokak sokak dolaştırdılar. Bu hâlde bile, son sözleri, bağımsızlık için mücadele edenlerin yolunu aydınlatacak bir meşale idi...
Osman Batur, her sokakta "Ben ölebilirim ama dünya durdukça benim milletim mücadeleye devam edecek" diye haykırıyordu.

Göstermelik olarak kurulan mahkeme beklendiği gibi idam cezası vermişti. Orada Kızıl-Sarı Bolşevik cellâtları toplanmıştı. Güya burası "Halk Mahkemesi" idi. Evvela işgal komutanı Osman Batur'un fenalıkların saydı, döktü. Sonra Komünistlerin Türkistan'da satın aldıkları yerli hainlerden Burhan adlı bir herif Osman Batur'u itham eden ağır sözler söyledi. Satılmış Bolşevik köpeği, karşısında bulunan bu dev insanın gözlerine parmaklarını sokarak, "işte halk düşmanlarını(!) her zaman bu meydanda biz böyle cezalandıracağız. Osman Batur'un cezası ölümdür, ölüm" diye havladı.

Nihayet 29 Nisan 1951 tarihinde, bu kahraman-ı âlişan, elleri ve ayakları kesildikten sonra kurşunlanarak şehid edildi. Ruhu şad olsun.

Kaynaklar

1-Ebul Hasan en Nedvi, İslam Ülkelerinde İdeolojik Savaş, Çev; Akif Nuri, Çığır Yayınları, İst. 1977

2-Osman Yüksel Serdengeçti, Bu Millet Neden Ağlar, Milli Ülkü Yayınevi, Konya, 1986

3-https://tr.wikipedia.org/wiki/Osman_Batur

4-http://www.bilgiustam.com/osman-batur-kimdir-islamoglu-osman/

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

oğuz, 2018-11-29 17:13:48

ağladım ağladım.. Gök`te ay nişanesi dolun kadar durusun En yanık avazlarla ulusun börteçine Türkistan'a bir akın özgürlüğün yolusun İntikam dolu ordun yürüsün kahpe çin`e Her kellede kızıl kan elimize kir olsun Dirilsin Osman Batur yolumuza pir olsun

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DİĞER YAZILAR

Allah'a ve Resûlü'ne iman edin. Sizi, üzerinde tasarrufa yetkili kıldığı şeylerden harcayın. Sizden iman edip de (Allah rızası için) harcayan kimselere büyük mükâfat vardır.

Hadid, 7

GÜNÜN HADİSİ

Emin ve doğruluktan ayrılmayan ticaret ehli (ayette sırat-ı müstakim ashabı olarak zikredilen) peygamberler, sıddikler, şehidler ve salihlerle beraberdir.

Tirmizi, Büyu 4, (1209); İbnu Mace, Ticarat 1, (2139)

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Camii Tekrar İbadete Açıldı(15 Nisan 1772) *Şeyhülislam İbn-i Kemal'in Vefatı(16 Nisan 1534) *Einstein'in Ölümü(18 Nisan 1955) *93 Harbi Başladı(19 Nisan 1877) *Miladi Takvime Göre Efendimiz'in(s.a.v) Doğumu(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI