Cevaplar.Org

BİR DİN ÂLİMİ NASIL OLMALIDIR?

Âlim olmak, büyük bir mazhariyettir. Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır: "...Kulları içinden ancak âlimler, Allah'tan (gereğince) korkar...." (Fatır-28) Bir âlimin, “Allahtan gerçek anlamda korkan âlim” olabilmesi için bilgi sahibi olmanın yanı sıra diğer bazı niteliklere de sahip olması gerekir.


Ali Bozkurt

alibozkurt.02@hotmail.com

2015-07-31 05:20:49

Âlim olmak, büyük bir mazhariyettir. Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:

"...Kulları içinden ancak âlimler, Allah'tan (gereğince) korkar...." (Fatır-28)

Bir âlimin, "Allahtan gerçek anlamda korkan âlim" olabilmesi için bilgi sahibi olmanın yanı sıra diğer bazı niteliklere de sahip olması gerekir.

İlimlerinin ehli olan âlimlerin ne kadar önemli bir mevkide bulunduklarını anlatan bir hadis şöyledir:

Resulullah (sav)'a biri âbid diğeri âlim iki kişiden bahsedilmişti. "Âlimin Abide üstünlüğü, benim sizden en basitinize olan üstünlüğüm gibidir" buyurdu. (Tirmizi, İlim-19)

Peki, din âlimleri hangi özelliklere sahip olmalıdırlar?

Din âlimlerinde bulunması gereken belli başlı özellikleri şu şekilde sıralayabiliriz:

*Din âlimi, bilgisi ile amel eder. Dinin vecibelerini titizlikle yerine getirir. Yaşantısıyla iyi örnek olur. Allah, âlimlerin bu niteliklerini şöyle anlatmaktadır:

 "Geceleyin secde ederek ve ayakta durarak boyun büken, âhiretten çekinen, Rabbinin rahmetini dileyen kimse inkâr eden kimse gibi olur mu? De ki: Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri öğüt alırlar." (39.Zümer-9)

 Yapılmayan ve yapılmayacak olan şeyleri söylemek kınanacak bir durumdur. Allah, "Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?" (61.Saff-2) buyruğu ile mü'minleri uyarmaktadır. Kuşkusuz âlimlerin daha da dikkatli olmaları gerekir.

Allah bilgi sahiplerini kendi nefislerini ihmal etmemeleri konusunda şöyle uyarıyor: "Kitap'ı okuyup durduğunuz halde kendinizi unutur da başkalarına mı iyilikle emredersiniz? Düşünmez misiniz?" (Bakara-44)

Bu konuda şu hadis-i şerif de son derece önemlidir:

Zeyd oğlu Usame r.a der ki: Resulullah s.a.v'in şunu anlattığını işittim: Kıyamet günü bir adam getirilip ateşe atılır. Burada bağırsakları dışarıya fırlamış olarak değirmende merkebin döndüğü gibi bağırsaklara bağlı olarak döner durur. Ateşe atılmış olanlar oraya toplanarak: Be adam sana ne oldu, sen bizlere iyiliği emredip kötülükten nehyetmiyor muydun? diye sorarlar. O da: Evet, size iyiliği emrediyordum fakat kendim bunu yapmıyordum. Kötülükten insanları nehyediyordum ama kendim bu kötülüğü yapıyordum, diye cevap verir. (Buhari, C:7, S:3065)

*Din âlimi, dini bilgileri menfaat elde etmek ve başkasına yaranmak ve riya için değil, sadece Allah için öğrenir. Din âlimi, asıl menfaati ahiret hayatında elde edeceğini bilir.

"Dünya çekicidir, tatlıdır" (Müslim, Zikir, 99) hadisi uyarınca dünyanın cazibesine kapılmamak için gerekli tedbirleri alır. Ayetleri doğru yorumlar, başkasının hoşnutluğunu kazanmak için zorlama yorumlar yapmaz.

Allah'ın; "...Ayetlerimi az bir karşılık ile satmayın...." (Bakara-41) emrini daima aklında tutar.

Hz. Muhammed (s.a.v.)'in; "Her kim Allah'tan başkası için ilim elde ederse, cehennemdeki yerine hazırlansın." (Tirmizi, İlim-6) uyarısını hiç unutmaz.

Dini kimliğini kullanarak siyasete atılmaz.

Bir hadisi konumuzla ilgili bölümü şöyledir: Resulullah (s.a.v.) şöyle haber verir:

"Muhakemesi görülecek bir diğer insan da ilim öğrenmiş, öğrendiğini başkasına öğretmiş ve Kur'an okumuş olan kimsedir. O da getirilir. Allah (c.c.) ona da kendisine verdiği nimetleri anlatır. Bu kimse de nimetleri tanıyıp itiraf eder. Allah (c.c.) ona da: Bunca nimetlere karşı sen ne yaptın? diye sorar. O kul: İlim öğrendim, onu başkalarına da öğrettim ve senin rızan için Kur'an okudum der. Allah ona da: Sen yalan söyledin! Bilakis sana Âlim desinler diye bu ilmi öğrendin. Ne güzel Kur'an okuyor" desinler diye Kur'an okudun ve bunlar da sana söylendi, (artık ne istiyorsun). Ve Allah c.c emir verir de o kul yüzünün üstüne sürüklenerek cehenneme atılır." (Müslim, C: 6, No: 1965)

Şu hadis-i şerifi de unutmamak gerekir:

"Alimlere karşı övünmek, sefihlerle tartışmak ve meclislerin seçkin köşelerinde yer almak için ilim öğrenmeyiniz. Kim böyle yaparsa ona ateş vardır,ona ateş vardır." (İbn Mace, c:1, No: 254)

*Din âlimi, edille-i şer'iye olan kitap, sünnet, icma ve kıyası birbirlerinin alternatifi gibi görmez; sırasıyla bu dört delile de ihtiyaç duyulabileceğini kabul eder.

Kitap ve sünnet konusunda şu ayetleri doğru anlar:

"Allah'a ve Rasûl'e itaat edin." (3.Al-i İmrân-32)

"Peygamber size neyi vermişse onu alın, neyi yasaklamışsa ondan kaçının." (59.Haşr-7)

''Peygambere itaat eden, Allah'a itaat etmiş olur" (4.Nisa-80)

İcma konusunda da şu ayete itibar eder:

"Kendisine doğru yol belli olduktan sonra, kim Peygamber'e karşı gelir ve mü'minlerin yolundan başka bir yola uyarsa, onu döndüğü yolda bırakırız. Ve cehenneme sokarız. Ne kötü bir gidiş yeridir orası" (4.Nisâ-115)

Yine icma konusunda şu hadisi de unutmaz: 

"Ümmetim yanlış yolda (dalâlet üzere) birleşmez" (İbn Mâce, Fiten-18) Kıyasın muteber olduğu konusunda da şu ayete dikkat eder: ''Hâlbuki o haberi Rasûl'e ve kendilerinden olan ulû'l-emr'e arz etselerdi, onlardan hüküm çıkarabilenler, işin aslını anlar ve bilirlerdi" (4.Nisa-83)

*Din âlimi, peygamberler hakkında vacip olan yani peygamberlerin zorunlu olarak sahip oldukları günahlardan uzak olmak (ismet), güvenilir olmak (emanet), doğru sözlü olmak (sıdk), kuvvetli bir akıl ve zekâya sahip emlak (fetanet), Allah tarafından kendisine vahiy edileni bir ekleme ve çıkarma yapmadan insanlara bildirmek (tebliğ) sıfatlarının, kendisi için farz olduğunun bilinci içindedir.

Hem özel işlerinde hem de dini konularda günahlardan uzak kalarak, güvenilir ve doğru sözlü olur. Aklını ferasetle kullanır. Allah'ın emir ve yasaklarını olduğu gibi anlatır.

 Bilimsel araştırmalarında intihal yapmaz.

Âlim olmadığı halde âlim imiş gibi davranmaz. Yeterli ilmi ehliyete sahip olmayanlar faydalı olmak yerine din tahripçisi olurlar.

Şu hadis-i şerif bu konuda bizleri uyarmaktadır:

"Âhir zamanda bir kavim ortaya çıkar. Cahiller başa geçerek insanlara fetvâ verirler. Böylece hem kendileri sapar hem de başkalarını saptırırlar." (Buhari, İlim, 34; Müslim, İlim, 13 Tirmizi, İlim, 5)

*Din alimi, başkaları için benzer tavsiyelerde bulunurken, kendi çocuklarına da dini eğitim vererek ve verdirerek, onların İslam ahlakı üzerine yetişmeleri için gayret eder..

*Din âlimi, üstün ahlaki niteliklere sahip olur.

Hz. Muhammed (s.a.v.)'in; "Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim." (Muvatta, Hüsnü'l-Hulk-8; Ahmed b. Hanbel, 2/381) hadis-i şerifinin gaye ve hikmetine uygun davranışlar içinde bulunur.

"Şüphesiz ki Allah'a, ahiret gününe iman edenlerle Allah'ı çok anan kimseler için Allah'ın elçisinde güzel bir örnek vardır." (33.Ahzâb-21) ayetinin gereğini yerine getirir.

Mütevazı olur. Az, yer, az uyur, az konuşur; çok ibadet eder, çok okur, çok tefekkür eder.

İyi bir eş, iyi bir baba, iyi bir komşu ve iyi bir arkadaş olur.

Konuşmalarında gereğinden fazla espri yapmaz; çünkü fazla şaka yapan konuşmacının anlattığı ciddi şeylerden çok şakaları akılda kalır. Ayrıca çok şaka, kişinin mehabetini/etkileyiciliğini azaltır.

Tarihi veya güncel konuları tahlil ederken dedikodu yapmaz. Değişik kesimleri zan altında bırakmaz. İlmi nedeniyle gurura kapılıp başkalarını aşağılamaz.

*Din âlimi, temel İslami bilimler olan Fıkıh, Tefsir, Hadis ve Kelam ilimlerinde yeterli bilgiye sahiptir.

Fıkhi konularla birlikte fıkıh usulünü, Kur'an'ın tefsiri ile birlikte tefsir usulünü, hadis metinleri ve kaynakları ile birlikte hadis usulünü/metodolojisini/yöntembilimini bilmek gerekir. İtikadi mezhepleri, itikadi konulardaki ehl-i sünnet ve ehl-i bid'at görüşleri mukayeseli olarak bilmek de zaruridir.

Fıkıh usulünü bilmeyen, mükellefin fiillerinin önem ve anlamını kavrayamaz.

Tefsir usulünü bilmeyen, doğru izahlarla yanlış izahları birbirinden ayırt edemez.

Hadis usulünü bilmeyen, fıkhi anlamdaki sünnet kavramı ile dini kaynak anlamındaki sünnet kavramı arasındaki farkı, fert hadis teriminin kapsamı ile haber-i vahid/ahad hadis teriminin kapsamı arasındaki farkı, lafzen mütevatir hadis ile manen mütevatir hadis arasındaki farkı bilemez.

Kelam ilmini bilmeyen, itikat alanındaki bid'atlerin neler olduğunu bilemez. Bütün bunları bilmeyen kişiye din âlimi demek mümkün değildir.

*Din âlimi, asla gösteriş ve şöhret peşinde olmaz; kendisinin önemini değil dini emir ve yasakların önemini anlatır.

Hz. Muhammed (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Her kim duyulsun diye bir iş işlerse, Allah onun kıymetsizliğini duyurur. Her kim gösteriş olsun diye bir iş yaparsa, Allah da onun gösteriş yapmasını ve değersizliğini ortaya çıkarır" (Müslim, Zühd, 38)

Yazı yazdığı gazete patronunun veya konuştuğu televizyon yöneticisinin hoşuna gidecek şekilde konuşma gayreti içinde olmaz.

*Din âlimi, cumhurun görüşünü ciddiye alır.

Bir konudaki değişik görüşleri, özellikle cumhurun yani çoğunluğun görüşünü gizlemez.

Kendisi bir konuda çoğunluk gibi düşünmüyorsa, bunu açık yüreklilikle ifade ederek kendisi gibi düşünenlerin azınlıkta kaldığını söyler. Cumhurla çeliştiği konularda, cumhurdan ziyade kendini sorgular.

"Ümmetim yanlış yolda (dalâlet üzere) birleşmez" (İbn Mâce, Fiten-18) hadisini önemser.

Yine de bazı konularda cumhur gibi düşünmüyorsa, en azından, cumhura saygısını kaybetmez. Cumhuru "gelenekçi", "rivayet kültürüne bağlı" gibi ifadelerle aşağılamaz. Kendisinin çok zeki olduğunu, değişik görüştekilerin geri zekâlı olduklarını ihsas etmez.

Kendisi gibi düşünenlerin fanatikleşmesine sebep olmaz. Kendisinin etrafında toplananları, kendisi gibi düşünmeyenlere hasım haline getirmez. İslam kardeşliğine zarar verebilecek söz ve davranışlardan sakınır.

Diğer din bilginlerini gözden düşürmeye çalışmaz.

Bir din âlimi iyi bir fıkıhçı olduğu halde iyi bir kelamcı olamayabilir, veya azınlığın görüşünü temsil eden bazı kelamcıların etkisinde kalmış olabilir.

Din âlimi, kendi kanaatlerini, cumhurun kanaatleriyle denetim altında tutabilmeli ve cumhurun görüşünü kabul etmek nefsine ağır gelmemelidir.

*Din âlimi, insanlarla Allah arasına girmez.

Çevresindekileri, onlar üzerinde tasarruf yetkisi bulunduğuna inandırma gayreti içinde olmaz.

Gaybı biliyormuş gibi izlenimler vermez.

*Din âlimi, kendisini bid'at ve hurafelerden arındırır.

Yazı ve konuşmalarında mevzu ve zayıf hadislere yer vermez.

Delillerini sağlam kaynaklara dayandırır. Kaynak bildirmeden hadis nakletmez.

İslam'da, erkekler için, formaya benzer bir kıyafet anlayışı olduğunu savunmaz. Kıyafette asıl olanın temizlik, şeffaf ve dar olmama, giydiği ile gösteriş ve kibir niyeti taşımama olduğunu bilir.

*Din âlimi, kitap ve sünnetten ziyade kendi akıl ve anlayışına tabi olmaz. Cemaatten ayrılmaz. (Cemaatten maksat ashap, büyük İslam kalabalığı ve müçtehit imamların çoğunluğudur.)

Muhkem ayetlerden çok müteşabih ayetleri öne çıkarmaz.

Şu ayet-i kerimenin uyarısına riayet eder:

"O, sana Kitab'ı indirendir. Onun (Kur'an'ın) bazı âyetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihtir. Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih âyetlerinin ardına düşerler. Oysa onun gerçek manasını ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar, "Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır" derler. (Bu inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar." (Ali İmran-7)

Bu ayetten sonra da gelen şu ayetin farkındadır:

"(Onlar şöyle yakarırlar:) Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize tarafından rahmet bağışla. Lütfu en bol olan sensin." Al-i İmran-8)

*Din âlimi, faydalı ilme talip olmalıdır.

Bu konuda şu hadis bizi uyarmaktadır:

Ebu Hureyre (r.a)' dan: Resulullah (s.a.v.) şöyle derdi : "Allah'ım şu dört şeyden sana sığınırım; Hayrı olmayan ilimden, huşu duymayan kalpten, doymak bilmeyen nefisten ve icabet edilmeyen dua'dan." (Ebu Davud, c:2, No: 1548, İbn Mace, C:10, no: 3837)

*Din âlimi, İnsanlara verdiği bilgilerle gereksiz tartışmalara yol açmaz. Tartışmalı ve müteşabih konuları gündeme getirerek insanların kafalarını karıştırmaz. Dini konularda sorun çıkaran değil sorun çözen olur.

*Din âlimi, savunduğu görüşlerin kaynağını okuyucu ve dinleyicileriyle paylaşır. Savunduğu ilginç görüşleri, daha önce kimse akıl edememiş de ilk olarak kendisi akıl etmiş gibi davranmaz.

Ortaya koyduğu ilginç görüşlerin hangi bilginlere ait olduğunu ve o bilginlerin hangi mezheplere veya fırkalara mensup olduklarını, söz konusu fırkaların İslam âlemi içindeki taraftarlarının yüzde kaça tekabül ettiğini açıklar. Dürüst bilim adamı hüviyeti, bunu gerektirir.

*Din âlimi, tekfirci bir anlayışla hareket etmez

Mutaassıp olmaz. Doğru, benim söylediğimden ibarettir demez. Farklı görüşlere saygı duyar.

Mezhebini, din gibi algılamaz.

Dini alanda doğru ile yanlış olanı birbirine karıştırmaz.

Son olarak şunları söyleyebiliriz:

Yazının başında da ifade ettiğim gibi, din âlimi olmak büyük bir mazhariyettir. Allah, İslam âlemini gerçek din âlimlerinden yoksun bırakmasın.

Şunu da yazmalıyım: Din âlimlerinde bulunması gereken ve beklenen özellikleri yazmak için, onlardan daha âlim olmak gerekmez; iyi niyetli bir talebe olmak yeterlidir.

Topluma faydalı olan bütün din âlimlerine selam ve saygılarımı sunuyorum.

 

Ali BOZKURT



Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlar (daki hakların)dan bağışlama ile (vaz) geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever.

AL-İ İMRAN,134.AYET

GÜNÜN HADİSİ

İçinde Allah'ın anıldığı ev ile içinde Allah'ın anılmadığı ev diri ile ölüye benzer.

Müslim

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Camii Tekrar İbadete Açıldı(15 Nisan 1772) *Şeyhülislam İbn-i Kemal'in Vefatı(16 Nisan 1534) *Einstein'in Ölümü(18 Nisan 1955) *93 Harbi Başladı(19 Nisan 1877) *Miladi Takvime Göre Efendimiz'in(s.a.v) Doğumu(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI