Cevaplar.Org

ESAD COŞAN HOCAEFENDİ’NİN ESERLERİNDE YUNUS EMRE

Kıymetli ziyaretçilerimizi bu hafta “Yolumuzu Aydınlatanlar” bölümümüzde Prof. Dr. Musa Kazım Yılmaz Beyin “Yunus Emre” adlı çalışmasını neşretmeye başlıyoruz. Bu vesile ile İslam edebiyatı üzerine vukufiyetiyle tanıdığımız merhum Prof. Dr. Esad Coşan Hocaefendi’nin sohbetlerinden Yunus Emre hakkındaki görüşlerini de bir fikir vermesi düşüncesiyle istifadenize arz etmek istedik


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2015-04-22 05:50:16

Kıymetli ziyaretçilerimiz, bu hafta "Yolumuzu Aydınlatanlar" bölümümüzde Prof. Dr. Musa Kazım Yılmaz Beyin "Yunus Emre" adlı çalışmasını neşretmeye başlıyoruz. Bu vesile ile İslam edebiyatı üzerine vukufiyetiyle tanıdığımız merhum Prof. Dr. Esad Coşan Hocaefendi'nin sohbetlerinden Yunus Emre hakkındaki görüşlerini de bir fikir vermesi düşüncesiyle istifadenize arz etmek istedik. Ve minallahi't Tevfik. Salih Okur/cevaplar.org  

Yunus, Orta Asya tasavvufunun yetiştirdiği, Anadolu'ya gelmiş, onu en güzel temsil eden kimselerden birisi. 26 Nisan 1992 – SÖKE

Yunus'la Mevlânâ; ikisinin terminolojisi çok benziyor. Birisi tabii Farsçaya dayalı, birisi Türkçe'ye dayalı; ama incelenirse, birbirine çok benziyor. 26 Nisan 1992 – SÖKE

Yunus'un divanını baştan sona okuyun; nedir?.. Allah aşkı... Hem de nasıl bir Allah aşkı?.. Her şeyini fedâ etmeğe hazır bir insanın aşkı... Rabbi için her şeyini fedâ edecek bir insan... Seziyorsun, söylediği sözden anlıyorsun ki, öl desen ölecek; at kendini desen, atacak... Öyle değil mi, Yunus'un öyle olduğuna şiirlerinden şahit değil miyiz hepimiz?.. Şahidiz. . 5. 8. 1996 - Çankaya / ANKARA

Yunus'u görmüyor musun? Ne mübarek adam, ne kadar aşık-ı sâdık!.. Bize ne diyor bak:

Yunus öldü diye selâ verilir,
Ölen hayvan imiş âşıklar ölmez!
27. 09. 1997 - Creglinberg / ALMANYA

Yunus Emre, kuddise sirruh, cahil halkın anlayışsızlığından ve dedikodusundan bıkmış da:

"Yunus bu cezbe sözlerin sakın ağyâre söyleme!

Bilmez misin cahillerin nice geçer zamanesi?!" diyor. İSLAM, OCAK 93

Yunus Emre, Ahmed-i Yesevî'nin yolunun devamıdır. Yâni muakkiblerindendir, ta'kibcilerindendir. Yolu o açmıştır, Yunus Emre de, o yolda yürüyenlerden birisidir. 30. 10. 1994 - Çeşme / İZMİR

Yunus Emre gerçekten, başka edebiyatları bilen kimselerin sözleriyle, --benim kanaatim de çok net olarak öyle-- emsalsiz bir şairdir. Türk diliyle dinî şiir yazan şairlerin en büyüklerinden, en başta gelenlerindendir Yunus Emre.... Sadece bizim malımız değildir, dünya kendisinin hayranıdır. 30. 10. 1994 - Çeşme / İZMİR

Yunus Emre, çok derin fikirleri çok sade kalıplarla ifade edebilme kabiliyetine sahib bir kimsedir. Emsalsiz bir lirizm ile, çok muazzam fikirleri çok kısa cümleler halinde, mısralar halinde anlatabilen bir kimse... İftihar edeceğimiz bir kimse... 30. 10. 1994 - Çeşme / İZMİR

Yunus Emre'nin kendi elinden yazılmış bir divan bize gelmemiş. Yunus Emre Divanı denilen eserler de karşılaştırıldığı zaman, birbirlerinden çok farkları var... Bunda olan onda yok, onda olan bunda yok... E hangisi Yunus'un bu şiirlerin?.. Belli değil...

Sonra bir de adam bir defter yapmış; bu deftere Yunus'u sevdiği için Yunus'un şiirlerini yazmış. Yanına başka şiirler de yazmış. Yunus'un olanlarla olmayanlar karışmış. Bunların ayıklanması lâzım!..

Fakat her hâlükârda bu Kültür Bakanlığı'nı tebrik ederim, teşekkür ederim. Kültür Bakanlığı'nın 1280 sayılı Klasik Türk Eserleri 14 numaralı baskısı güzel... Bunu temin edebilirsiniz, mevcudu varsa... Yoksa Kültür Bakanlığının yeniden neşretmesini tavsiye ederim. Güzel bir çalışma... Bizim rahmetli Prof. Amil Çelebioğlu kardeşimiz vardı; onun yetiştirdiği bir genç... Hocasına teşekkür ediyor. Ben de bu eseri için ona teşekkür ederim; güzel bir çalışma yapmış. 30. 10. 1994 - Çeşme / İZMİR

Hangi şiir gerçekten Yunus'un diye bir meselemiz var; bunu tesbit etmemiz lâzım!.. Sizin bugün Yunus'un diye sevdiğiniz, ezberlediğiniz, dinlediğiniz ilâhilerin bir kısmı onun değildir meselâ... Çünkü bir kaç tane Yunus var... Çok net, çok kesin, bütün ilim adamlarınca bilinen bir gerçek...

Bir kere iki tane kesin Yunus var: Birisi, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'ye yetişmiş Yunus; ötekisi, Bursa'da Emir Sultan'a yetişmiş Yunus... Birisi Mevlânâ'dan biraz genç; ötekisi Emir Sultan'dan biraz genç... Emir Sultan'dan feyz almış, Emir Sultan'a bağlı... Bu ikinci Yunus daha ziyade, "Şol cennetin ırmakları" "Kâbenin yolları bölük bölüktür" gibi ilâhileri söyleyen... Yâni bizim Yunus'un diye sevdiğimiz şiirlerin yüzde altmışı - yetmişi Bursalı Yunus'undur.

Bursalı Yunus'un Bursa'da kabri vardır ve çok mağdur durumdadır. Mahalle arasında bir evin bahçesi arasında kalmıştır. Ben Bursalı arkadaşlarımıza rica etmiştim, "Bulun, arayın!" diye... Buldular, resmini gönderdiler. Şöyle bir aralıktan geçiliyor. Kimse de, o Şol Cennetin Irmakları'nı yazan Yunus'un orda yattığının farkında değil... Bilseler, yığılacaklar oraya; ama, bilmiyorlar. 30. 10. 1994 - Çeşme / İZMİR

Bir Yunus o, Bursalı Yunus... Bir Yunus da, --şimdi belki Aksaray'a bağlıdır, idârî taksimatı bilmiyorum-- Sivrihisar'lı... O Sivrihisar, --Eskişehirliler üzülse de söylemek zorundayım-- Eskişehir'in Sivrihisar'ı değil... Kızılırmağın kenarında ama, Eskişehir'deki Sivrihisar değil... Hacıbektaş kasabasına çok yakın, Sivrihisar diye bir yer var Kızılırmağın kenarında... Kızılırmak, biliyorsunuz nerelerden dönüp, dolaşıp öyle gidiyor Karadeniz'e... Bunu bir yazı ile, kitapla Refik Saygun anlattı. İncelemeler yaptı, oranın fotoğraflarını çekti. "Bu Sivrihisar'dadır Yunus!" dedi. "İşte, Tapduk Emre'nin kabri var burda... İşte Yunus'un kabri var burda..." dedi. Kimse bunu dinlemedi ama, aslında Yunus'un yeri orası, kabri orada... Onu da tabii, ihyâ etmek lâzım!..

Eskişehir'deki değil... Eskişehir, Yunus'un zamanında ne durumdaydı bilmiyorum. Karaman'da da değil... Asıl yeri, orası... Bilimsel olarak bu böyle; ama, çok kimse bilmiyor. 30. 10. 1994 - Çeşme / İZMİR

İlim bakımından; yüksek derecede dînî bilgileri kazanmış, usta bir âlim... Öyle oduncu filân değil... Ümmî, elifi ve sâireyi okumamış bir insan değil; çok büyük bir alim... Eserlerinden de belli, kendisi de söylüyor. Muhtemelen Konya'da tahsil etmiş ve Sadreddin-i Konevî'nin fikirleri var, Abdülkerim-i Ciylî'nin fikirleri var şiirlerinde. 30. 10. 1994 - Çeşme / İZMİR

Şimdi, bu eski Yunus ile, Mevlânâ zamanına yakın Yunus ile, öteki Bursalı Yunus arasında yüz küsur yıl zaman farkı var... Üslûb farkı var... Bu Yunus'un dili başka, Bursalı Yunus'un dili başka... Şıp diye anlaşılır; kullandığı kelimelerden ve üslûbundan hemen fark edilir 30. 10. 1994 - Çeşme / İZMİR

Gelelim eski Yunus'a... Eski Yunus, cür'etli bir insan, iddialı söz söyleyen bir insan... Nasıl iddialı söz söylüyor?..

Bir kez gönül yıktın ise,
O kıldığın namaz değil!..

"Bir kere bir kalb yıktıysan; senin kıldığın namaz, namaz değil!" diyor. Şeriat bu kadar sıkı değil... Şeriat biraz müsamahalıdır. "O kusurdur, tamam kalb kırması bir kusurdur ama; öbür taraftaki namazı da, namazdır. Ne yapalım, kusurlu bir müslüman... Kusursuz insan olmaz." diye düşünülür. Ama, Yunus sert bir insan; öyle şeylere pek razı gelemiyor, sapasağlam olsun istiyor. "Bir kez gönül yıktın ise; o kıldığın namaz değil!" diyor, defterden siliyor. Eski Yunus sert, sertliğiyle tanınıyor. 30. 10. 1994 - Çeşme / İZMİR

Sonra, biraz da Allah'a olan sevgisinden dolayı, bizim hürmet ettiğimiz bazı şeyleri de küçümser gibi bazı ifadeler kullanıyor; insanın yüreği ağzına geliyor.

Cennet cennet dedikleri,
Birkaç köşkle birkaç hûri;
İsteyene ver anları,
Bana seni gerek seni!..

Şimdi bu çok cür'etli bir söz ama, sonu tatlı bağlandığı için bir şey de diyemiyoruz. Allah'ı o kadar çok seviyor ki, cenneti, hûriyi ve sâireyi de düşünmüyor. 30. 10. 1994 - Çeşme / İZMİR

Alevî değil!.. Bilimsel olarak onu da söylemek bizim vazifemiz... Nerden isbat edebiliriz?.. Meselâ televizyonda çıkacak karşımıza alevî babaları, dedeleri; "Yunus alevî idi." diyecekler. "Ahmed Yesevî alevî idi" diyorlar. Tamam, o zaman Hazret-i Ali de alevî idi. Kendisi netice itibariyle ama, senin bildiğin alevî değil... Alevîlik Hazret-i Ali'yi sevmekse, biz de alevîyiz. Hepimiz seviyoruz ama, yaşantın nasıl?.. 30. 10. 1994 - Çeşme / İZMİR

Yunus Emre bir kere akide olarak isbat etmiş oluyoruz, namazlı niyazlı bir insandı. Sonra sahabe-i kirama hürmet eden bir insandı. Ayet-i kerimeleri bilen bir insandı. Alevî kardeşlerimiz de bu çizgiye gelsinler, bunun başka çaresi yoktur; çünkü, hak budur. 30. 10. 1994 - Çeşme / İZMİR

Yunus tasavvuf yönünden Ahmed-i Yesevî ekolüne bağlıdır; bir... İkincisi, vahdet-i vücud kanaatine sahibdir. 30. 10. 1994 - Çeşme / İZMİR

Muhiddin-i Arabî'nin fikirlerine sahibdir Yunus Emre... Bu da normal, anlaşılıyor. Çünkü Muhiddin-i Arabî'nin kanaatinin, tasavvufî ekolünün Anadolu'da yayılmasına sebep olan Sadreddin-i Konevî, Konya'da uzun zaman hizmet etmiştir. Malatya'ya ve sâireye gitmiştir. Bu vahdet-i vücud düşüncesini Anadolu'da yerleştiren odur. Daha başka mutasavvıf şairler vardır. Mevlânâ da vahdet-i vücuda müntesibdir. 30. 10. 1994 - Çeşme / İZMİR

Yalnız, iki tane Yunus Emre var... Daha pek çok Yunus Emreler vardır da, bizi ilgilendiren iki tane büyük Yunus Emre var... Bir tanesi Bursalı Yunus... "Şol cennetin ırmakları...", "Canım kurban olsun senin yoluna / Adı güzel, kendi güzel Muhammed!.." gibi, şimdi bestelerini dinlediğimiz ilâhileri yazan Bursalı Yunus var... Bir de daha evvelki yıllarda yaşamış, bundan en az 100-150 yıl önce yaşamış asıl Yunus var...

Bu asıl Yunus'a, Gölpınarlı merhum "Eskişehirlidir." dedi... Karaman'da Tapduk Emre Hazretleri'nin bir kabri var; Karamanlılar "Karamanlı..." dediler... Tarih kitaplarında "Sivrihisarlıdır." deniliyor. Onun için "Eskişehirlidir." diye tutturdular; mümkün değil...

Bu Yunus Emre, evet Sivrihisarlıdır ama, Eskişehir'e bağlı Sivrihisar'dan değil... Bu Niğde'ye bağlı bir Sivrihisar'dır ve Hacıbektaş kasabasına çok yakındır. Gelip, gidip münâsebetleri sürdürebilecek bir mesafededir. Öbür taraftaki Sivrihisar'dan, buğday almak için bu tarafa 300 km yol gidilip gelinmez.

Türkiye'de Sivrihisar birkaç tanedir. Belki başka yerlerde de vardır. İkisi de Kızılırmak suyunun kenarındadır. Kızılırmak yayının içinde olmasından, o Niğde'ye bağlı Sivrihisar'dandır. Bunu çok isabetli ve çok doğru olarak, Albay Refik Soykut isbat etti. Bir de kitap neşretti ama, sanıyorum pek tanınmadı. Tanınmadığı için, edebiyat sahasında da akis bulmadı galiba... 7 Kasım 1992 – Ankara

Hacı Bektâş-ı Velî'nin eseriyle fikren mukayese ettiğimizde, çok net alâkaları vardır. Âdetâ bu eski Yunus, şiirlerinde Hacı Bektâş-ı Velî'nin Makalât'ını nazmetmiştir. Aynı konuları işlemiştir. Hattâ ben şunu söyleyeceğim: Hacı Bektâş-ı Velî'nin Makalât'ını okuyup anlamadan, Yunus'u tam olarak anlamak mümkün değildir.

Yunus Emre'yi anlamak kolay değil... İslâm'ı bilecek, tasavvufu bilecek!.. Türkçe'yi bilecek, Farsça'yı bilecek, Arapça'yı bilecek!.. Bir şartım daha var benim, bir de Makalât'ı bilecek!.. Makalât'ı bilmeden Yunus'u doğru bilemezler, bilemediler. Koca bir Yunus Emre yılı geçti, Yunus'u doğru bilemediler. Şerh de edemezler; yâni, şiirlerinin gerçek mânâsını tam anlayamazlar!..

Bu eski Yunus dört kapıdan, kırk makamdan, üçyüzaltmış menzilden bahsediyor... Vücut şehrinden bahsediyor... Tam Hacı Bektâş-ı Velî Hazretleri'nin kitabının konularıdır.

"Acaba bu şiirler sonradan mı yazılmış." diye biris itiraz da edemez; çünkü, Yunus Emre'nin Risâle-i Nushiyye'si var... O tamâmen Makalât'la aynıdır. Birisi manzum, birisi mensur... Demek ki, Yunus'la Hacı Bektâş-ı Velî'nin ilgisi var... 7 Kasım 1992 – Ankara

Geçen sene Yunus yılıydı ya, ben Yunus'u anlatanlara bakıyordum, gülüyordum. Yunus'u anlamak için, Hacı Bektaş'ın kitabını okumak, bilmek lâzım!.. Dört kapı nedir, kırk makam nedir, üçyüzaltmış menzil nedir?..

Şeriat, tarikat yoldur varana,
Ma'rifet, hakîkat andan içeru...

Buyur bakalım anlat hocaefendi!.. Anlayamaz. Peki, sayın Profesör sen anlat!.. Anlayamaz. Neden?.. Makalât'ı okuyacak, o zaman anlar. Tamâmen bu kadar bir fikir bağlantısı var... Hacı Bektâş-ı Velî ile Yunus hakîkaten birbiriyle ilgili... 27. 4. 1993 - Marmara Üniversitesi

Yunus âlim bir insan... Yunus'un her sözü bir cevher, oturaklı bir söz.27. 4. 1993 - Marmara Üniversitesi

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Şüphesiz o, korunmuş bir kitapta (yazılı) olan pek şerefli/değerli Kur'an'dır ki O'na temiz olanlardan başkası dokunamaz.

(Vakıa, 77-78-79)

GÜNÜN HADİSİ

Her kim bir namazı (kılmayı) unutursa (onu) hatırladığında kılsın. Onun bundan başka keffâreti yoktur.

BUHARİ, KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Camii Tekrar İbadete Açıldı(15 Nisan 1772) *Şeyhülislam İbn-i Kemal'in Vefatı(16 Nisan 1534) *Einstein'in Ölümü(18 Nisan 1955) *93 Harbi Başladı(19 Nisan 1877) *Miladi Takvime Göre Efendimiz'in(s.a.v) Doğumu(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI