Cevaplar.Org

ASHABIN İHTİLAFI HAKKINDA RASÛL-İ EKREM (SAV)’ DEN GELEN HABERLER

Rasûl-i Ekrem (sav)’ nin Ashâbının tamamı, meydana gelen bu tür hadiselerden dolayı üzüntü duymuşlardır. Bu olaylara sebep olan her iki grup ta iman ve ihlâslarının gerektirdiği ölçüde davranmış, onlardan her biri bu fitne zamanlarında geri durmayı caiz görmemiş, dinini kurtarma hususunda kendilerini bu işe ehil görmüşlerdir.


Muhammed Salih Ekinci

sghursi@gmail.com

2015-02-22 05:44:11

Rasûl-i Ekrem (sav)' nin Ashâbının tamamı, meydana gelen bu tür hadiselerden dolayı üzüntü duymuşlardır. Bu olaylara sebep olan her iki grup ta iman ve ihlâslarının gerektirdiği ölçüde davranmış, onlardan her biri bu fitne zamanlarında geri durmayı caiz görmemiş, dinini kurtarma hususunda kendilerini bu işe ehil görmüşlerdir.

Ayrıca onlardan hiçbiri şahsi menfaat ve bir takım dünyevi maslahatları için yola çıkmış olmayıp, hepsi de dinlerini müdafaa etmek ve bu fitne ateşine kayıtsız kalmamak üzere harekete geçmişlerdir.

Üçüncü bir grup da harplerden uzak durmuş her iki taifeden de i'tizal ederek onlardan beri olduklarını beyan etmiştir. Onların bu i'tizal ve fitne ortamından çekilmeleri; korkaklık, zayıflık ve çaresizlik sebebiyle meydana gelmemiş, her üç taife de kendi nefislerinde haklı gördükleri birtakım içtihat ve kanaatler doğrultusunda hareket etmişlerdir. Bununla birlikte, onlardan hiçbiri diğerini tekfir etmemiş, sapıklıkla ve fasıklıkla da birbirlerini suçlamamış, sadece birbirlerinin hata ettiklerini beyan etmişlerdir.

Bu konu hakkında Rasûl-i Ekrem (sav)' den nakledilenler

Rasûl-i Ekrem (sav)' den bu hususta gelenler aşağıda anlatıldığı şekliyledir: Rasûl-i Ekrem (sav) Hasan b. Ali hakkında şöyle buyurmuştur ki: "Bu benim oğlumdur, şeref sahibi bir efendidir. Umarım ki Allah bunun sebebiyle yakında Müslümanlardan iki büyük fırkanın arasını ıslah eder."(1)

Hz. Hasan (r.a.)'ın aralarını ıslah ettiği iki büyük taife Hz. Ali ve Hz. Muâviye taraftarlarıdır. Rasûl-i Ekrem (sav) bu haberinde her iki taifeyi de İslâm ile tavsif etmiş, onlardan birini kötüleyici bir tarzda tavsif etmemiştir. Rasûl-i Ekrem (sav) bu sözüyle, Hz. Hasan (r.a.)'ı, aralarını sulh ile ıslah edeceğini beyan ederek övmüş, sulh ile davranan ve sulhu ikame etmek için uğraşan kimseyi de aynı şekilde övmüştür. Rasûl-i Ekrem (sav) bu barış işinin Hz. Hasan'ın eliyle gerçekleşeceğini umduğunu beyan ederek, onun şeref sahibi bir efendi olduğunu ifade buyurmuştur.

Bir başka rivayete göre, Rasûl-i Ekrem (sav) şöyle buyurdular:

"Davaları bir olduğu halde aralarında büyük insanların öldüğü iki büyük taife harp etmeden kıyamet kopmaz."(2)

Hadis âlimleri burada kastedilen cemaatin, Hz. Ali ve Hz. Muâviye cemaati olduğunu beyan etmişlerdir. Burada "davaları birdir" derken, davalarından murat; her iki tarafın da hakkı iddia etmeleri ve kendilerini haklı görmeleri olup, "İslâm" olmaları değildir. İbn Hacer'in Feth'ul Bari'de dediği gibi eğer, "davaları birdir" sözünden murat, "İslâm" olsa idi o zaman "dinleri bir olan" denirdi.

Rasûl-i Ekrem (sav) bir başka sözünde şöyle der: "Müslümanlar arasına tefrika girip iki fırkaya ayrıldıkları zaman dinden çıkan bir taife zuhur edecek, onları, bu iki taifeden hakka en yakın olanı öldürecektir."(3)

Hadiste belirtildiği üzere ümmetin içerisinde, dinden çıkan o taife Haricilerdir. O ikiye ayrılan fırkadan hak üzere olan ve Cenab-ı Hakk'a en yakın olan da Hz. Ali ve onun taraftarlarıdır. Rasûl-i Ekrem (sav) tavsif ettiği taife Hariciler olup, hadisteki ifadede de belirtildiği üzere dinden çıkan grup bu taifedir.

Ehl-i Sünnet âlimlerinin üzerinde durduğu vechiyle Hakk'a daha yakın olan taife de Hz. Ali ve Ashâbıdır. Hz. Muâviye ve Ashâbı da meşru hilafete karşı gelenlerdir. Fakat onlar da bu muhalefetlerinde içtihat etmişlerdir. Onların bu isyanları, küfür, fısk ve dinden çıkmak anlamına gelmez.

Ä°ki muhtelif taifeden Hz. Ali (r.a.)'nin konumu

Hz. Ali'nin bu iki taife içerisindeki konumu ise aşağıda açıklanacağı şekil üzeredir:

Hz. Ali (r.a.), bu fitnelerden uzak kalarak savaşlara katılmayan sahabelerden övgüyle söz etmiştir. O bu meyanda Sıffîn gecelerinde şöyle demiştir:

"Abdullah İbn Ömer ve S'ad İbn Malik'in makamı ne yücedir. Eğer onlar iyilik ve hayır üzere ise, onların ecir ve sevabı bizimkine göre çok büyüktür. Eğer onlar günahkârsa, onların hatası (bize nispetle) gayet az ve hafiftir."(4)

Hz. Ali'den rivayetle şöyle söylediği nakledilmiştir:

"Bizim ölülerimiz de onlardan ölenler de cennettedir. Ancak bu işin külfeti/vebali Benimle Muâviye'ye kalmıştır."(5)

Yine O'ndan yapılan bir rivayete göre şöyle demiştir:

"Bizim ölülerimiz ve Muâviye'nin ölüleri cennettedir."(6)

Hz. Ali'den gelen çok sayıda rivayette, O, Ehl-i Şam'ın öldürülenleri hakkında şöyle diyordu: "Bunların hepsi gerçekten Müslüman'dırlar. Şu kadar var ki, başlarındaki liderlerine tabi olmamışlardır. Bununla beraber onlar, yaralılara hücum etmediler, mal ve ganimet toplama sevdasına düşmediler."(7)

 Hz. Ali (r.a.) oğlu Hasan'a şöyle diyordu:

"Ya Hasan, sen zannediyor musun ki baban işlerin bu raddeye gelmesini istesin! Senin baban yirmi yıl önce ölmeyi ne kadar çok arzu ederdi!"(8)

Bu ve benzeri sözler Cemel vak'asından sonra da aynı şekilde yine ondan rivayet edilmiştir. Ancak daha sonra Hz. Ali'nin Sıffîn'den döndükten sonra bir takım görüş ve düşünceleri meydana gelen yeni hadise ve olaylar üzerine değişmiştir. Rivayete göre, Hz. Ali, Hz. Muâviye'nin yöneticiliğinden sorulduğunda: "Muâviye pek yakında sizin üzerinize halifelik iddiasıyla zuhur edecek" diye cevap vermiştir.

Orada bulunanlar: "O zaman onunla savaşalım mı?" diye sordular. Bunun üzerine Hz. Ali onlara dedi ki: "Hayır! İnsanlara iyi de olsa facir de olsa, bir lider gereklidir."(9)

Rivayet edildiğine göre, Hz. Ali'ye sahabeden iki kişinin Muâviye'ye ve Şam ehline lanet ederek sövdüğü haberi iletildi. O da bu iki kişinin huzuruna getirilmesi için elçi gönderdi. Onlar gelince:

-"Ya Emir'el mü'mininin! Biz hak üzere onlar da batıl üzere değiller mi? diye sorduklarında Hz. Ali:

-"Kabe'nin Rabbine andolsun ki evet." Onlar devamla:

-"Öyleyse, onlara lanet etmemiz ve sövmemize niçin mani oluyorsun?" dediler. O da cevaben:

-"Ben, sizin lanet ediciler olmanızdan hoşlanmıyorum, fakat şöyle diyebilirsiniz: "Allahım! bizlerin ve onların kanlarını bağışla. Bizim ve onların arasını ıslah et. Onların aşırılıklarından bizleri uzak kıl ki, bu sayede hak ve cehalet bilinip birbirinden ayrılsın. Bir de bizleri fitnelere karşı muhafaza eyle"(10)

Hz. Ali'nin kunutta Hz. Muâviye ile Amr İbn-ül As'a lanet ettiği rivayetine gelince, bu rivayetin aslı olmadığı gibi aynı şekilde Hz. Muâviye'nin de kunutta Hz. Ali, Hz. Hasan Hz. Hüseyin ve İbn-i Abbas'a lanet okuduğu şeklinde haberler birer yalan ve iftiradan öteye geçmemektedir.

Hz. Muâviye'nin Hz. Ali karşısındaki konumu

Hz. Muâviye (r.a.) esasında Hz. Ali'nin müminlerin emiri olmaya layık olduğunu ve onun kendisinden daha akdem (öncelikli) olduğu hususuna gönülden inanıyordu. Ancak ona biat etmesinin gecikmesinin sebebi sadece, Hz. Osman'ın katillerinin öldürülmesi veya onların kendisine teslim edilmesi talebi idi.

Yahya İbn Süleyman el-Ca'fi, Ya'la İbn Ubeyd'den; o da babasından yaptığı rivayete göre, "Ebu Müslim el-Havlani ve yanında bulunan birtakım insanlar Hz. Muâviye'ye geldiler ve dediler ki:

- "Sen Ali ile ihtilaf ediyorsun. Yoksa sen de kendini onun emsali olarak mı görüyorsun?

 - "Hayır vallahi. Ben muhakkak biliyorum ki o benden daha faziletlidir ve bu iş hususunda benden daha layıktır. Fakat siz bilmiyor musunuz ki Osman (r.a.) mazlum bir halde katledildi. Ben de onun amcasının oğluyum ve onun kanını talep ediyorum. "Gidin Ali'ye ve ona söyleyin ki bize Osman'ın katillerini teslim etsin". Gidip Hz. Ali ile konuştular fakat Hz. Ali onların dediğini yapmadı.(11)

Binaenaleyh şu aktaracağımız bilgi de Hz. Muâviye (r.a.)'nin Hz. Ali hakkında söylediği sözlerdendir. Hz. Muâviye, yanında Hz. Ali'nin üstün ahlakına dair bazı sözler zikredildiği zaman şöyle demiştir:

"Muhakkak ki siz inkâr edilemeyecek şeyler söylediniz. Allah Ebu-l Hasen'e rahmet eylesin. Gerçekten de o, kendinden öncekileri geçti, ondan sonra gelenler de aciz kaldılar."

Yine Hz. Muâviye şöyle demiştir, "Ah nerede O, nerede! Kadınlar onun bir benzerini doğurmuş değildir."(12)

Hz. Muâviye, Hz. Ali'nin zühdüne dair onu tavsif ederken onun hakkında (yani Hz. Ali hakkında) şöyle demiştir: "O öyle birisidir ki, Beyt'ül Mal'in tozunu süpürür silerdi. Orada namaz kılardı ve şöyle derdi. "Ey altın, Ey gümüş! Benden başkasını aldat!"(13)

Sa'd bin Ebi Vakkas, Hz. Muâviye'ye şöyle dedi:

"Muhakkak ki ben Rasûl-i Ekrem (sav)' den işittim ki o şöyle buyurdu: 'Ali hak ile beraberdir yahutta hak nerede olursa olsun Ali ile beraberdir.'

Dedi ki, "bunu nerde işittin?" Ben, "Ümm-i Seleme'nin evindeyken bunu söyledi." dedim. Bunun üzerine ona sorması için Ümm-i Seleme'nin evine bir elçi gönderdi. Ümm-i Seleme de dedi ki:

"Evet, bunu Rasûl-i Ekrem (sav) benim evimde söyledi."

 Bunun üzerine Hz. Muâviye, Sa'd b. Ebi Vakkas'a:

"Şu ana kadar senin gibi basiretli bir uyarıcı benim yanımda olmadı" dedi ve sözüne şöyle devam etti: "Eğer senin bu söylediğini ben Rasûl-i Ekrem'den işitseydim, ölünceye kadar Ali'nin hizmetkârı olurdum."(14)

Dipnotlar

1-Buhari, Kitab'ul Fiten, hadis no: 7204

2- Buhari, hadis no 7121

3- Müslim, zekât, 150; Ebu Davud, sünnet,13

4-Mecmaüz zevaid c.7 s.246; Mu'cem'ul Kebir, Taberani c.7 s.446

5-İbn Ebi Şeybe , Musannef , c.8 s.727 ; İbn Ca'd, Müsned,hadis no 2092

6-Mecmauz Zevaid c.9 s.353 ; Taberani, el Kebir c.19 ,hadis no 1069

7-İbn Teymiyye, Minhacu's- sünne , c.4 s.467

8-İbn Teymiyye, Minhacu's- sünne , c.6 s.209

9-Mecmau'z -zevaid c.5 s.779

10- el-Ahbar'ut-Tıval,s.155

11-İbn Kesir, el -Bidaye ve'n -Nihaye c.8 s.128; Zehebi, Siyeru A'lam-in Nübela c.3 s.140

12- Ä°bn Ebil Hadid, Åžerh-u Nehcu'l BelaÄŸa, c.10 s.253-254

13-el-Bidaye ve'n Nihaye, c.8, s.73;Tarih-i Dımışk c.6 , s.130

14- İbn Asakir, Tarih-i Dımeşk, c.59 s.142

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

Ali Çırpan, 2015-02-27 04:10:04

Seydanın yeni yazılarını bekliyoruz. teşekkürlerimizle

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DÄ°ÄžER YAZILAR

Elbette onların etleri ve kanları Allah'a ulaşmayacaktır. Ancak O'na sizin takvanız erecektir. Onları bu şekilde sizin buyruğunuza verdi ki, size yolunu gösterdiğinden dolayı, Allah'ı tekbir ile yüceltesiniz.

Hac:37

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Ey Allah'ın Resulü," dedim, "şayet Kadir gecesine tevafuk edersem nasıl dua edeyim?" Şu duayı okumamı söyledi: "Allahümme inneke afuvvun, tuhibbu'l-afve fa'fu anni. (Allahım! Sen affedicisin, affı seversin, beni affet.)

Tirmizi, Da'avat 89,

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Fatih Donanmayı Haliç'e İndirdi.(22 Nisan 1453) *T.B.M.M. Açıldı.(23 Nisan 1920) *Yavuz Sultan Selim Padişah Oldu.( 25 Nisan 1512) *Çernobil Nükleer Faciası.(26 Nisan 1986) *Sultan II.Abdülhamid Han Tahttan İndirildi.(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI