Cevaplar.Org

AVF MESLEĞİNDE DENGE AHLAKI-1

Giriş Yerine Bu çalışmada ilk olarak denge kavramı üzerinde durulacak ve daha sonra Avf Mesleği kavramının tarihi ve dini geri planı ele alınacaktır. En son bahiste de Avf Mesleği Denge Ahlakı’nda üretim ve tüketimde denge durumları incelenecektir. İnsani dünyada denge, gelişmiş yüksek bilinç, güçlü irade, akli farkındalık, sağlam kişilik ve derin keşif gibi psiko-sosyal faktörlerle bağlantılıdır. Bu niteliklerden mahrum olma dengesizliği ifade eder.


Bünyamin Duran, (Prof. Dr.)

2015-02-22 05:33:34

GiriÅŸ Yerine

Bu çalışmada ilk olarak denge kavramı üzerinde durulacak ve daha sonra Avf Mesleği kavramının tarihi ve dini geri planı ele alınacaktır. En son bahiste de Avf Mesleği Denge Ahlakı'nda üretim ve tüketimde denge durumları incelenecektir.

İnsani dünyada denge, gelişmiş yüksek bilinç, güçlü irade, akli farkındalık, sağlam kişilik ve derin keşif gibi psiko-sosyal faktörlerle bağlantılıdır. Bu niteliklerden mahrum olma dengesizliği ifade eder.

Denge demek, yüksek bir enerji sarfıyla dengesizlik durumlarının devre dışı bırakılması demektir. Bunun anlamı denge durumu nötr ya da bir eylemsizlik

durumu değil, tersine bilinçli bir seçimle bir eylem ortaya koyma durumudur. Öte yandan dengeyi elde etmek ne kadar önemliyse denge durumunu korumak da aynı derecede önemlidir. Çünkü sürekli değişen maddi ve manevi şartların içsel ve dışsal baskısı elde edilen dengeyi tahrip edebilir.

Bu denge bir de 'dünya-ahiret dengesi' gibi iman, amel, ahlak, irade, akıl gibi çok sayıda faktörün karşılıklı dayanışması ya da etkileşimi sonucu elde edilen bir durum ise hem elde edilmesi hem de korunması çok daha zordur.

Bu çalışmada 'dünya-ahiret dengesi' soyut, toplumun nitelik ve özelliklerinden bağımsız olmayı varsayan bir bakış açısıyla değil, mümkün olduğu kadar somut ve işbölümü ve uzmanlaşmanın arttığı ve yaygınlaştığı, kolektif bilincin zayıflayıp bireyselliğin ağır bastığı ekonomik olarak gelişmiş bir refah toplumu dikkate alınarak incelenecektir. Analizimizde kullanılan kavramsal çerçeve teolojik olmaktan ziyade sosyolojik ve psikolojik olacaktır. Keza muhatabımız sadece belli bir Müslüman grubu değil tüm insanlar olacaktır.

Denge-Ä°rade Ä°liÅŸkisi: Oddyseus Mitolojisi

Denge durumu, şimdi ve ebede kadar uzanan geleceği de ilgilendiren alternatif eylemler arasından optimum durumu seçme eylemi olarak ele alındığında işin içine irade, akıl, çevrenin keşfi, geleceğin hesap edilmesi gibi faktörler de girer. Denge durumuyla ilgili faktörler arasındaki ilişkiyi (sınırlı bir alan için de olsa) ünlü Alman düşünürü Adorno, Homeros'un Oddyseus mitolojisinden aldığı malzemelerle izaha çalışır. Düşünürün ele aldığı mitoloji Yunanlılarla Truvalılar arasında patlak veren savaştan sonra Yunanlı kahraman Oddyseus'un gemisiyle zaferden sonra evine dönerken yaşadığı serüvenlerle ilgilidir.

Mitolojiye göre, Anadolu'dan hareket eden Oddyseus'un en hayati amacı gemisini fırtına ve kayalardan koruyarak karşı sahile ulaşabilmektir. Bunun için o hem kendi karar ve davranışlarını hem de tayfalarının davranışlarını çok akılcı bir şekilde kontrol ve organize etmelidir. Bu nedenle onun çok sağlam bir iradeye, sağlıklı bir akıl yürütmeye ve içinde bulunduğu fiziki ortamı keşfetmeye ihtiyacı vardır. Yani Oddyseus kaba içgüdüleri ve duygularının arzularına uyarak amacına ulaşamaz. (Sherratt, 2002, s.80) Çünkü hayat onun duygularını baştan çıkarıcı sanal tuzaklarla doludur. Nitekim o, kayalar ve fırtına ile boğuşurken, denizkızları (Sirenler) büyüleyici şarkılar söyleyerek, onu ve tayfalarını gemiyi bırakıp dalgalar arasında dans yapmaya çağırır. Oddyseus bu cazip hazlardan kendisini ve tayfalarını

uzak tutabilmek için tayfalarının kulaklarını pamukla kapatır ve kendisini geminin direğine bağlar. Bu yolla Oddyseus geçici zevkleri yerine evine sağ salim ulaşma hedefini tercih etmiş olur.

Adorno, ilgili mitolojiden gerçek hayata geçer ve gerçek hayatta dengenin nasıl

bozulduğunu göstermeye çalışır. Ona göre Oddyseus amacına ulaşabilmek için başta kendi varlığı olmak üzere; yani duygularının istek ve arzularını; aklının emir ve buyruğunu; aynı şekilde dış dünyanın somut gerçekliğini; yani üstünde yüzdüğü suyu; çarpmamak için özen gösterdiği kayayı; fırtınayı ve gemiyi birbirinden kesin hatlarıyla ayırt edebilecek bir akıl ve bilinç düzeyinde olmalıdır. Ancak bu bilinç ve irade düzeyiyle nihai amacı olan eşine ve çocuklarına kavuşabilirdi. Oysa Batı toplumlarında aydınlanmış-seküler birey akli gelişmesi engellenip çocuksu narsizm aşamasında bırakıldığı için ne kendi duyguları arasındaki farkı ne de kendisi ile dış dünya arasındaki farkı ayırt edebilir. Farkında olduğu tek şeyin annesinin memesi olan çocuk gibi seküler bireyin farkında olduğu tek şey de haz kaynaklarıdır. (Sherratt, 2002, s.83) Bu nedenle Batı değerleriyle yetişen bireyin akli ve ahlaki bir denge kurması mümkün değildir.

Burada sorulması gereken soru ahlaki ve dini bir önderlik olmaksızın insanın kendi başına dünya-ahiret dengesini kurup kuramayacağıdır. Sadece dünya-ahiret dengesi değil, normal ve sıradan bir insani dengenin bile insanın kendi çabasıyla kurulamayacağını ünlü filozof Hobbes göstermiştir.

Hobbes ve 'Düzen Problemi'

Hobbes insana materyalist perspektiften bakar. Ona göre insan kendisini yönlendiren çok sayıda duyguya sahiptir. 'İyi', insanın hoşuna giden şeydir. Ancak maalesef bu arzuların gerçekleşmesinin önünde çok sayıda sınırlayıcı vardır. Bu sınırlayıcılar insanlar arası ilişkinin doğasında yatar.

Ona göre insan davranışlarının belirlenmesinde aklın etkisi yok mudur? Hobbes'e göre insanın doğasında akıl da içerilmiştir, insan akıldan mahrum bir yaratık

değildir, ancak insan aklı duygularının hizmetindedir. İnsan arzuları tamamen tesadüfidir, yani nesnelerin bizzat kendi doğalarından elde edilmiş iyi ve kötü yanları yoktur. İnsani eylemin nihai hedefi çok farklı olabildiğinden insanları çatışmadan alıkoyacak hiçbir şey yoktur.

Hobbes'in düşüncesinde bu tehlikeli çatışmanın nedeni kısmen 'güç'te görülebilir. Her insan kendi arzularını gerçekleştirmek için çalışacağına göre, herkes amaçlarını

gerçekleştirecek araçlar üzerinde hâkimiyet kurmaya çalışacaktır. Kişi şimdi sahip olduğu güçle gelecek arzularını gerçekleştirir. Ancak amaçların gerçekleşmesinde kullanılacak araçlar sınırlıdır. Gücün en önemli özelliği başka insanları bu araçlardan uzaklaştırmaktır. Bu nedenle güç insanlar arasında temel parçalanma nedenidir.

Hobbes'e göre doğa insanları beden ve akıl açısından eşit yapmıştır. Birinin bedeni daha güçlüyse öbürünün aklı güçlüdür. Bu nedenle amaçlarının elde edilebileceğine dair beklentileri de eşittir. Şayet iki insan, ikisinin birden elde edemeyeceği aynı şeyi arzu ediyorlarsa onu elde etmek için çatışmaya girerler, hatta bu çıkar çatışmasında birbirlerini tahrip etmeye kadar gidebilirler.

Engelleyici bir kontrolün olmaması durunda insanlar amaçlarına ulaşmak için en etkili araçları devreye sokarlar. Bu araçlar nihai analizde zor kullanma ve hileye başvurmadır. Bu durumda zor kullanarak ve hileye başvurarak herkes herkese düşman olur. Bu ise sürekli savaş durumundan başka bir şey değildir. Hobbes'in ifadesiyle insan hayatı zorbalık, fakirlik ve sefillik üzerine kurulmuştur. Bunun kısmi çaresi 'sosyal sözleşme'dir. Yani kişinin güvenliğini güvence altına almak için doğal özgürlüğünü bir egemen güce teslim etmesidir.Sadece bu egemenin gücüyle herkesin birbirine düşman olması önlenebilir. (Parsons, 1982, s.97)

Batı'da aydınlanma-sekülerleşmenin doğurduğu bu patolojilere çare olarak Durkheim,'Organik Dayanışma'yı (Durkheim, 1984, s.192 vd), Parsons bireyleri ikna edici ahlaki önderliği ve sosyalleşmeyi (Parsons, 1984, s.201 vd; Habermas, 1987, c.2, s.27 vd), Habermas 'İletişim Etik'ini önerir (Habermas, 1987, c.2, s.113 vd). Burada ilgili öneriler üzerinde durmayacağız. Bu konuda benim önermek istediğim 'Avf Mesleğinde Denge Ahlakı' olacaktır. Kısaca üzerinde duralım.

-devam edecek-

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

"Ey inananlar! Rabbinizden korkun.Çünkü kıyametin saatinin depremi cidden korkunç bir şeydir.”

Hac:1

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

İçinde Allah'ın anıldığı ev ile içinde Allah'ın anılmadığı ev diri ile ölüye benzer.

Müslim

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Fatih Donanmayı Haliç'e İndirdi.(22 Nisan 1453) *T.B.M.M. Açıldı.(23 Nisan 1920) *Yavuz Sultan Selim Padişah Oldu.( 25 Nisan 1512) *Çernobil Nükleer Faciası.(26 Nisan 1986) *Sultan II.Abdülhamid Han Tahttan İndirildi.(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI