Cevaplar.Org

SAHABE TARÄ°HÄ° Ä°LE ALAKALI ESERLER HAKKINDA TEYAKKUZ

Tarih kitaplarında geçen sahabe-i kiramı yaralayıcı ifadelerin büyük çoğunluğunun yalan olduğunun beyan edilmesi ve bu konuda Tarihçilerin üç kısma ayrıldıklarının zikredilmesi hakkındadır.


Muhammed Salih Ekinci

sghursi@gmail.com

2015-02-07 10:35:03

Tarih kitaplarında geçen sahabe-i kiramı yaralayıcı ifadelerin büyük çoğunluğunun yalan olduğunun beyan edilmesi ve bu konuda Tarihçilerin üç kısma ayrıldıklarının zikredilmesi hakkındadır.

Kısaca İbn-i Teymiyye, İbn-i Hacer el Heytemi ve İmam-ı Gazali'nin görüşlerini naklettiğimizde mülahaza olundu ki onlar, sahabe-i kiram hakkında tarih kitaplarında geçen, onları yaralayıcı bir tarzda varid olan haberlerin topunun yalan olduğunu ve itimat edilmeye şayan olmadığını bize bildirdiler ve bu konuda bizi uyardılar. Dolayısıyla tarihçilerin her birine, naklettiği ve rivayet ettiği şeyin sıhhati hususunda inanmak gerekli değildir. Böyle olunca tarihçileri üç kısma ayırmış oluyoruz:

a-Birinci kısım ki, Allah'a yakınlık adına selef uleması ve sahabe hakkında onları alaya alan, hafife alan, hakaret içeren bir takım rivayetleri kitaplarına almakla eserlerinin tamam olacağına inanan gruptaki tarihçilerdir ki; Ebu Mıhnef Lut İbn-i Yahya ve Hişam el-Kelbi bunlardandır. Mesudi'yi ve Yakubi'yi de bu gruba dâhil edebiliriz.

b-İkinci grupta bulunan tarihçi taifesi ki, bunlar da insaf ehlidirler, emanete riayeti bilirler. İlim ve metanet ehlidirler ki İbn-i Cerir et-Taberi, İbn-i Asakir ve Hafız İbn Kesir gibi. Sen onların bütün mezhep ve meşreplerden bir takım tarihi haberleri toplayıp emanet ve insaf üzere naklettiklerini görürsün. Mesela Lut İbn Yahya b Ebi Mıhnef aşırı Şiadır, Leys İbn Ömer el Iraki mutedildir şeklinde onların izah ve görüşlerine rastlarsın.

Bu kısımda olan tarihçiler, senetleriyle naklettikleri birçok rivayetleri basiret gözüyle araştırmışlar, ravilerinin hallerini araştırarak hepsinden haber vermişlerdir. Ayrıca bu konuda gördükleri rivayetler noktasında eleştirilerini de yerli yerince yapmışlardır. Sen görürsün ki onlar emanet ve sorumluluk bilinci içerisinde bu rivayetleri tahriç etmişlerdir. Öyle ki, raviler üzerine çalışmalar serdetmişler ve eserlerine bu şekilde başlayarak bunu zikretmişlerdir. Örneğin "ravi üzerine düşen sorumluluk bölümü" gibi. Mütekaddimun ulemasından İbn-i Hacer el Askalani ki, o senetleri tek tek zikretmek suretiyle beyan etmiş, ravilerin hallerinden haber vermiş, isnat ilmi tam bir vech ile onlar arasında vücut bulmuştur.

Öyle ki bu tarihçilerden bazısı "Bizim burada rivayet ettiklerimizin sahih olduğu lazım gelmez" şeklinde açıklamada bulunmuştur. Taberi, Tarihi'nin mukaddimesinde şöyle demiştir: "Biz bu kitabımızı telif ederken hüccet alınsın diye niyet etmedik."

Yine İbn Kesir birçok kere Tarih'inde, Ebu Mıhnef'i anlattığı yerde, bununla beraber onun Şia olduğunu, ümmet nazarında hadisinin de zayıf olduğunu beyan etmiştir. Aynı şekilde, rivayetlerinde müttehem olduğunu beyan ederek eleştirilerini serdetmiştir.(1)

Yine bu tarihçiler haberin durumunu ve sıhhatini, uydurma veya zayıf olduğu noktasındaki görüşlerini belirtmişler ve okuyucuyu uyarmışlardır. İbn Kesir'in bu husustaki payı çok büyüktür. Öyle ki, o, talik ettiği bazı rivayetler için 'bu sahih değildir' yahut 'bu münkerdir' ya da 'bu sahabenin adaletine muhaliftir' gibi kayıtlar düşerek okuyucuyu tembih etmiştir.

Bu mirasımız bize tarih olsun diye ulaşmış değildir. Bilakis tarih araştırmaları ve ders etütleri için son derce zengin bir kaynak olmuştur.

c-Bir üçüncü tarihçiler kısmı da vardır ki, onlar da tahkik ve araştırma yapmaksızın rivayetleri almışlar, tetkik etmeksizin kitaplarında serdetmişlerdir. Böyle olunca zayıf-sahih birbirine karışmış, bazı haberlerin isnatları kopuk gelmiş ve tarihi birer hakikat addedilerek bize gelmiştir. Böyle olunca bu yapılan iş insanlar üzerinde de karışıklığa meydan vermiş hatta âlimlerin önde gelen bazı zevatı da bazı ihtilaflı meseleler nakletmişlerdir. Bu saydığımız gruba iştirak edenler arasında Süyûtî'yi Târîh'ul-Hulefa isimli eseri ile sayabiliriz. Elbette eserinde merfu rivayetlerde mündemiçtir. Bunlar arasına Türk târîhçi Asım Köksal'ı da, hacimli kitabı Târîh'ul-İslâm ile katabiliriz.

Asım Köksal'ın hacimli kitabı Târîh'ul-İslâm ki, bu kitapta yer alan rivayetler gece odun toplayan gibi her türden haberi derlemiş, bir araya getirmiştir, ancak tek tek tahkik etme yoluna gitmemiştir. Özellikle Kerbela vak'ası için ayırdığı kısım ki(*) bu bölüme okuyucular dikkatle ve temkinle yaklaşmalıdırlar.

Tarihçileri bu şekilde üç kısma ayırmamızın sebebi, çoğunun eserlerini, sahabe arasında vaki olan ihtilaf ve harplerden çok sonra tedvin etmiş olmalarıdır. Öyle ki daha sonraki asırlarda yapılan tedvin faaliyetlerinde Ebu Mıhnef Lut İbn Yahya gibi bidatçilerden de rivayetler dâhil olmuştur. Keza bu ve emsalde olanlar, Raşit halifelerin asrını ve sahabelerin tarihini ifsat etmişler, tebdil ve tağyir etmişlerdir.

Onlardan sonra Mes'udi ve Ya'kubi gelmiştir ki onlarda bu batıl haberleri kendi kanaatlerince sahih olarak tevil etmişler bunun dışındakileri batıl olarak görmüşlerdir. Kitaplarına da bu şekilde almışlardır.

Daha sonra gelen nesiller de onların izafe ettiğine aynen katılmıştır. Sonra İbn-ul Esir, el Kamil fi't Târîh isimli eseriyle gelmiş kendi asrında ve daha önceki asırlarda yaşayan tarihçilerin birçoğunun, sahabeler ve Raşit halifeler hakkında yazdıkları tarihi derlemiş; bu derlemeler esnasında birçoğunu İbn-i Cerir'in Tarihinden tedvin etmiştir. Ancak bu tedvin esnasında senet ve metin açısından rivayetleri eleştiriye tabi tutmuş, kimin ne yazdığını kimden yazdığını sorgulamıştır.

Son olarak, muhakkikler şunu tavsiye etmişlerdir ki, tarih kitaplarında okunan yahut görülen rivayetlere, ancak hafız ve rivayet ilimlerinde ehil bir üstadın incelemesi neticesinde sıhhatine kani olunmalıdır. Senedi, ricalinin sika olup olmadığı gibi rivayetin durumlarından bahseden hafız ve ehil âlimlerin görüş ve incelemeleri ile bir sonuca varılmalıdır.

Sonuç olarak, tarih kitaplarını okuyan okuyucu son derece dikkatli ve teyakkuz halinde olmalı, son derece müdekkik olup, araştırma cihetine gitmelidir.

Dipnotlar

1-El Bidaye ve'n Nihaye, c. 8 s. 372-374

*Bu kısım, İslam Tarihinin İçinde derc edildiği gibi Asım Köksal Hoca tarafından müstakil olarak da "Kerbela Faciası" adıyla bastırılmış, hatta Yeni Şafak gazetesi tarafından promosyon olarak okurlarına hediye edilmiştir.(Salih Okur)

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

(Resulüm!) Sana bu mübarek Kitab'ı, ayetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik.

Sa'd, 29

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

“Âdemoğlu, kurban bayramı gününde kan akıtmaktan daha sevimli bir amelle Allâh’a yaklaşabilmiş değildir.

İ. Mâlik, Muvatta’, Kur’an 24; Tirmizî, Edâhî, 1; İbn-i Mâce, Edâhî, 3)

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Fatih Camii'nin yeniden ibadete açılışı(15 Nisan 1772) *Turgut Özal'ın Vefatı(17 Nisan 1993) *Türk-Yunan savaşının başlaması(18 Nisan 1897) *Miladi takvime göre Efendimiz'in (s.a.v.)dünyaya teşrifleri(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI