Cevaplar.Org

HZ. İBRAHİM’İN, HZ. MUHAMMED’DEN İSTEDİĞİ

O gece bütün kâinat Hz. Muhammed’e bakıyordu. Bütün dünya ve bütün âlem hayatında hem ilk defa hem de son defa yapılacak olan bu kudsi yolculuğu merak ediyordu.


İbrahim Köse

ibrahimkose60@gmail.com

2014-11-01 08:54:53

 

O gece bütün kâinat Hz. Muhammed'e bakıyordu. Bütün dünya ve bütün âlem hayatında hem ilk defa hem de son defa yapılacak olan bu kudsi yolculuğu merak ediyordu.

Bu yolculuk ne Kaptan Kusto'nun Cebelitarık Boğazı'ndaki birbirine karışmayan suların keşfine, ne de Kristof Kolomb'un Amerika Kıtası'nı keşfine benziyordu. Ay'a ilk ayak basan astronot Neil Armstong'un Ay'daki ilk yürüyüşünün nakline de benzemiyordu. Bu yolculuk öyle bir yolculuktu ki, değil Dünya, değil Ay, değil Güneş, bütün evren ve hatta bütün kâinat, hepsi ama hepsi arkada bir nokta gibi kalan ve bütün onları yaratan yüce Sevgiliye, Rabb-i Rahim'imiz olan o yüce Allah'a kavuşma yolculuğuydu.

Bu yolculukta Dünya karınlıklara bürünmüştü. Dünya'da zaman gece vaktiydi. Bunun için dünya bir şey göremiyordu.

Dünyanın ötesinde Güneş vardı. Güneş için gece yoktu fakat Güneş de bakamaz olmuştu o yüce yaratıcının bakışlarından. Yıldızlar titriyor, melekler titriyor; dünya dönüyor, Vega Yıldızı dönüyor ve bütün kâinat akıp gidiyordu. Fakat bir yandan da hepsinin gözü o kutsal yolculukta, o kutsal görüşmedeydi.

Hz. Cebrail, Hz. Muhammed'in önünden gidiyordu. Öyle bir yere vardılar ki, orası bütün peygamberlerin bulunduğu yerdi. İşte orada bir pir-i fâni peygamber vardı. O Pir-i fani peygamberin yanında durdular. O ak saçlı, aksakallı zat Cebrail'e, yanındaki zatın kim olduğunu sordu. O da Ahir Zaman Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (A.S.V) olduğunu söyledi. Bunun üzerine Hz. İbrahim Hz. Muhammed'e dönerek dedi ki:

-Ya Muhammed, ümmetine emret, cennete çok fazla fidan diksin. Çünkü cennetin toprağı verimli, yeri de geniştir. Allah Resulü, "cennet fidanı"nın ne olduğunu sorduğunda da şu cevabı verdi Hz. İbrahim:

-"La havle ve la kuvvete illa billâh"tır. (Ahmed b. Hanbel, Müsned 5/418)

Kim bilir belki de o zaman kadar, peygamberler arasında "La havle ve la kuvvete illa billâh"hakikatini en çok yaşayan ve en iyi anlayan oydu. Çünkü Hazret-i İbrahim'in anladığı bu yüce hakikate ahir zaman peygamberinin ümmetinin de çok mu çok ihtiyacı vardı. O ahir zaman insanı ki, Hz. İbrahim'in duçar kaldığı dağlar gibi belalara, denizler gibi musibetlere düşeceklerdi. Bunu için de "La havle ve la kuvvete illa billâh." (Benim güç ve kuvvetim yoktur. Hepsi sendedir.) duasını çok söylemesi ve manasını çok düşünmesi gerekiyordu.

Evet, gerçekten de Hz. İbrahim'in duçar kaldığı belalarda ve imtihanlarda onu kurtaracak güç ve kuvvet onda yoktu. Ancak onu, o belalardan, o imtihanlardan Allah'ın gücü ve kuvveti kurtarabilirdi.

Onu Nemrut ateşe atmıştı. Kendisinin bu beladan kurtulma gücü yoktu. Onu ancak Allah'ın gücü, kuvveti; rahmeti ve ihsanı kurtarabilirdi ve kurtardı.

Allah imtihan için ondan oğlu İsmail'i kesmesini istemişti. Bu imtihanı yeryüzünde kaç insan kazanabilirdi? Allah bu imtihanla hem Hz. İbrahim'i hem de Hz. İsmail'i denemişti. Ve Allah bu imtihanda, onları büyük bir şefkatle kurtarmıştı.

Hz. İbrahim babasının kurtulmasını da istemişti. Fakat bu defa Allah ona bu kapıyı kapamıştı. Hz. İbrahim'in bu acıya da sabretmesi ve tahammül etmesi zordu. Allah bu konuda da ona sabır ve tahammül vermişti.

Hz. İbrahim'in o günün şartlarında Allah'ı bulması ve anlaması zordu. Fakat Allah ona en güzel aklı ve mantığı vermişti. Çevresindeki doğa unsurlarının ilah olmadığını gözlemleyip Allah'ı bu şekilde bulmuştu. Bu yolla Hz. İbrahim, ahir zamanda da Allah'ı akılla bilimsel olarak bulmak gerektiğini Hz. Muhammed'e anlatmış oluyordu. Bunun bir anlamı da Allah'ın güç ve kuvvetine en çok ihtiyacı olanların bizim gibi ahir zaman insanı olduğunu anlatmaktı.

Hz. İbrahim'in annesi onu bir mağarada (Kusa Mağarası) doğurup büyütmüştü ve babası da putperesti. Onun o mağarada bir kadın tarafından on yıldan fazla bakılıp büyütülmesi ancak Allah'ın güç ve yardımıylaydı. Kim bilir belki de günümüzde de birçok insanın babası putperest olup yavrusuna sahip çıkmayacaktı ve bu konuda Hz. İbrahim'in annesi gibi günümüz anneleri de çocuklarını büyütüp eğitmek için Allah'ın yardımına, güç ve kuvvetine ihtiyaç duyacaktı.

Vallahi bu ahir zaman şartları bir Müslüman için çok ağırdı. Allah'ın yardımından başka bizi kurtaracak bir güç, bir kuvvet yoktu. Bu zamanda her ne olursa olsun başa ne gelirse gelsin biz Hz. İbrahim'in, Peygamberimiz Hz. Muhammed'e bizim için tavsiye eteği duayı dilimize zikir yapıp her gün onlarca hatta yüzlerce defa söylemeliyiz. "La havle vela kuvvete illa billâh."

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Sakın israf etmeyin, çünkü Allah israf edenleri sevmez.

En'âm, 141

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

SABAH İLE YATSI NAMAZLARINI CEMÂATLE KILMANIN FAZÎLETİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ

Münâfıklara sabah ile yatsı (cemâat) namazlarından daha ağır hiç bir namaz yoktur. (Halbuki) bu iki namaz(ın cemâatin)de olan (ecir ve fazîlet)i bilseler emekliye, emekliye (sürtüne, sürtüne) de olsa onlara gel(ip hâzır ol)urlardı. (Ebû Hüreyre)

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Fatih Camii Tekrar İbadete Açıldı(15 Nisan 1772) *Şeyhülislam İbn-i Kemal'in Vefatı(16 Nisan 1534) *Einstein'in Ölümü(18 Nisan 1955) *93 Harbi Başladı(19 Nisan 1877) *Miladi Takvime Göre Efendimiz'in(s.a.v) Doğumu(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI