RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-41
Ders: 10. Söz, 1.2.3. Suretler
İzah: Mehmed Kırkıncı Hocaefendi
Ders: 10. Söz, 1.2.3. Suretler
İzah: Mehmed Kırkıncı Hocaefendi
* بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
فَانْظُرْ اِلَى آثَارِ رَحْمَتِ اللّٰهِ كَيْفَ يُحْيِى اْلاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا اِنَّ ذلِكَ لَمُحْيِى الْمَوْتَى وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Meal-i münifi; "Şimdi bak Allahın rahmeti asârına, Arzı ölümünden sonra nasıl diriltiyor? Şüphe yok ki o her halde ölüleri diriltir, daha da her şey'e kadirdir o" (Rum suresi: 50. Ayet)
*Üstad hazretleri Barla Denizi(Eğirdir Gölü)'nün kenarında gezerken müteaddit defa bu ayet-i kerimeyi okumuş. "Birden bire Haşir Risalesi ruhumda tülû etti" diyor.
Not: Zannederim Üstadın ruhumda tul'u etti dediği risale, Onuncu Sözün esası olan Lasiyyemalar'dır. Mesnevi-i Nuriye'nin Fihristesinde buna şöyle değiniliyor; "İman-ı Haşre dair olan bu risale Risale-i Nur'daki Onuncu Söz'ün esası olup Barla'da, Üstadımızın -bir bahar gününde- rahmet-i İlahiyenin âsârını bağ ve bahçelerde müşahedesinden ve ihtiyarsız olarak فَانْظُرْ اِلَى آثَارِ رَحْمَتِ اللّٰهِ كَيْفَ يُحْيِى اْلاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا اِنَّ ذلِكَ لَمُحْيِى الْمَوْتَى وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ âyet-i kerimesini kırk defaya yakın okumasından sonra tulû' etmiş gayet kıymettar ve bu zamanda çok lüzumlu ve inkâr-ı haşir mefkûresini köküyle kesip İbn-i Sina gibi acib bir dâhînin "Haşir bir mes'ele-i nakliyedir, akıl bu yolda gidemez" dediği haşri en basit fehme de kabul ettiren ve haşrin binler nümunelerini arz yüzünde gösteren; ve haşri iktiza eden pek çok esma-i İlahiyeden tut, tâ mahiyet-i insaniyede dahi haşri isbat eden bir risaledir.(Mesnevi-i Nuriye s: 261 )
Tesbihi cebine koyuyor. Şamlı Hafız Tevfik ağabeyin yanına geliyor. O da hattatmış. Ona diyor ki; "Hafız Efendi, ben bir şey yazdırmak istiyorum. Sen yazabilir misin?" Barla'da Üstada "Hocaefendi" diyorlardı. Tevfik ağabey "olur Hocaefendi yazarım" demiş. Üstad "ben hızlı konuşurum. Sen yetiştirebildiğini yaz, ben sonra yazamadıklarını eklerim" demiş. Öylece Hafız Tevfik ağabey ile beraber Onuncu Sözü yazıyorlar.
Tevfik ağabey aslen Barlalı değilmiş. Babası Barla'da yer aldığından daha sonra oraya yerleşmişler. Kendisinin anlattığına göre, kendisi daha çocukken babasıyla İstanbul Beyoğlu'nda gezerken Üstad oradan geçmiş. Babası, üstadı göstererek, "bu zata Bediüzzaman derler" demiş.
Not: Tevfik ağabey, Üstadla tanışmasını şöyle anlatmış; "Babam zabit idi. İstanbul'da dedem beni gezdirirken, acâib kıyafetli bir adam gördük. Başında kavuk, ayağında şalvar, belinde kaması vardı. Herkes gibi ben de hayretle bakıyordum. Dedem: "O'na Bediüzzaman derler" dedi. Bu şekilde tâ çocukluğumda Üstadı tanımış idim.
Babam vazife ile Şam'a tayin olunca, ailemle beraber ben de Şam'a gittim. Orada hafız oldum ve yazıyı öğrendim. Babam orada vefat edince, dedem gelerek beni Barla köyüne getirdi. Hemen Büyük Cami'ye müezzin tayin oldum. Camiin imamı olan imam efendi de Üstadı gıyaben iyi bilirmiş. Üstadın Barla'ya geldiğini ve Yokuş başındaki odaya yerleştiğini işitince, İmam efendi, bana: "Ziyaretine gidelim." dedi. Birkaç defa ziyaret ettik, fakat hiç konuşmuyordu. Yatağı bir tahta ranzada idi. Duvara asılı bir torbada Kur'an-ı Kerim vardı. Başka bir kitap görünmüyordu. İlk gidişte bize çay yaptı ve verdi. Amma kederli duruyor ve konuşmuyordu. İmam efendi de O'nun bir derya olduğunu biliyormuş.
"Nasıl yapalım da konuşturalım, bir mesele soralım. Peygamberimiz Mi'rac'a rûhen mi, yoksa bedenen mi gitti, diye soralım" dedik. Böylece konuşturmayı umuyorduk. Yine bize çay verdi. İmam efendi sordu: "Efendim ulema farklı söylüyor. Acaba Mi'rac bedenen mi, ruhen mi?" deyince Üstad sağa sola baktı. Ve bana "Hafız, yazın var mı?" ben "Güzel yazarım efendim" "Öyleyse, al şu defteri" dedi ve başladı söylemeye. İşte ilk defa Mi'rac bahsi böyle yazıldı. Tek sayfa olarak tam 35 sayfa yazmışım. Üstad, yazdıklarıma baktı, "Yazın güzelmiş" dedi. "Sen bana lâzımsın. Amma ben asabiyim. Herkesle geçinemem, sen tedbirli ol." Ben de "Efendim, ben de tiryakiyim. Sigara içmeden yapamam. Ne yapacağız?" dedim.
Üstad, "O zaman, (Besa, Arnavut yemini) yapalım. Ben kızınca, sen bir şey deme. Sen kızınca, gidip sinekleri dağıtırsın" dedi.(Abdülkadir Badıllı, Mufassal Tarihçe-i Hayat, Cilt: 1)
*Alaeddin Kaya anlatıyor; kendi memleketinde lisede okurken ateist bir felsefe hocaları varmış. Bu zat bir gün okulda Allah'ın varlığı konusunda bir münazara düzenlemiş. Allah'ın yokluğunu savunanları okulun hep zeki talebelerinden seçmiş ve onlarla günlerce meşgul olmuş, onlara metotlar öğretmiş.
Alaeddin Bey diyor ki; "bana da bir kardeş o sıralar bir bayram kartı göndermişti. Kartın üzerinde "Bir köy muhtarsız olmaz. Bir iğne ustasız olmaz, sahibsiz olamaz. Bir harf kâtibsiz olamaz, biliyorsun. Nasıl oluyor ki, nihayet derecede muntazam şu memleket hâkimsiz olur? (Sözler s: 49) yazılıydı. O kartı saklamıştım.
Münazara esnasında parmağımı kaldırdım. Öğretmene dedim ki; "ben bir şey söylemek istiyorum ama tahtaya yazacağım" Hoca "yaz bakalım" dedi. Ben de o vecizeyi tahtaya yazdım. Bunun üzerine Felsefe hocamız münazara salonunu terk etmek zorunda kaldı, münazara da böylece bitti."
*Bir portakala bakalım. Bu portakal Allah'ın bir mührü. Mühürde ne yazılır? Mühür sahibinin ismi yazılır. Portakala bakalım, evvela ne yazılı? "ve hüve ala külli şeyin kadir" yazılı. Çünkü her şeye kadir olamayan bir portakalı yaratamaz. Kâinata kudreti yetmeyen bir portakala da gücü yetemez. Kâinata gücü yetmeyen bir yumurtayı yaratamaz. Bir yumurta belini kâinata veriyor. Çünkü bir yumurtanın bile yaratılması için bütün kâinatın yerli yerinde olması lazım.
*Kâinatta mihenk nokta insan. Her şey insan için, insan ise Allah'ı bilmesi, tanıması için yaratılmış.
Not. Merhum Necip Fazıl bunu ne güzel ifade eder;
"Seni aramam için beni uzağa attın!
Âlemi benim, beni kendin için yarattın!
*Çok seneler evvel talebelerle ders okurken, cennetten bahsettik. O zaman lisede okuyan bir talebe dedi ki; "Hocam, daima orada kalmaktan bezmez miyiz? Usanmaz mıyız?" dedim ki; "usanırsan, bak cehennem orada, bir uğra gel, anlarsın"
Ama meseleyi öyle bırakmadım. İzah ettim. Dedim ki, "bak bu dünyayı görüyorsun. Üstad, dünya hayatını anlatırken diyor ki, "Bir üzüm yedirse, yüz tokat vurur." (Lem'alar s: 129 )
Buna rağmen gene de yaşamaktan bezmiyoruz. Hiç tokat vurulmayan cennetten bezilir mi?
Not. Kırkıncı Hocamızı te'yiden merhum Namık Kemal beyin şu manidar sözünü nakledelim, "Ne hikmetse, bu kadar insan gördüm; içlerinden hiçbiri dünyadan hoşnut değil, hiçbiri de dünyadan gitmek istemez."
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-200

Ders: 3. Söz İzah: Mehmed Kırkıncı Hocaefendi *Allah ya..Allah’tan gelen şey nasıl olur,
RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-199

Ders: Mesnevi-yi Nuriye, Katre’nin Hatimesi İzah: Prof. Dr. Alaaddin Başar *Üstad, İslam âl
RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-198

Ders: Asa-yı Musa(s. 106) İzah: Prof. Dr. Şener Dilek İzah Edilen Kısım: Sonra o mütefekkir
RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-197

Ders: Mesnevi-yi Nuriye, Katre risalesi, s. 69 İzah: Prof. Dr. Şener Dilek İzah edilen kısım:
RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-196

Ders: 11. Söz İzah: Prof. Dr. Şener Dilek *Sanattaki letafeti, ilimdeki derinliği, tezyinattak
RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-195

Ders: Hutbe-i Şamiye(s. 19) İzah: Prof. Dr. Şener Dilek İzah edilen kısım: “İstikbal yaln
RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-194

Ders: 33. Söz, 23. Pencere İzah: Prof. Dr. Şener Dilek Not: Bu ders, İstanbul Yüzevler’de,
RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-193

Ders: 14. Lem’a, İkinci Makam İzah: Mehmed Kırkıncı Hocaefendi *“Kâinat sîmasında, arz
RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-192

Ders: 17. Lem’a, 13. Nota İzah: Mehmed Kırkıncı Hocaefendi *Cenab-ı Hak bizi kul olarak yar
RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-191

Ders: Şualar(13. Şua,) s: 307 İzah: Prof. Dr. Şener Dilek İzah edilen kısım: “Bugün, bü
RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-190

Ders: 14. Lem'anın İkinci Makamı İzah: Prof. Dr. Alaaddin Başar *“Besmelenin rahmet noktas
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-189
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-188
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-187
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-186
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-185
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-184
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-183
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-182
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-181
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-180
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-179
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-178
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-177
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-176
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-175
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-174
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-173
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-172
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-171
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-170
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-169
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-168
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-167
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-166
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-165
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-164
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-163
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-162
- RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-161

Dua eden, bana dua ettiği zaman onun duasına karşılık veririm.
Bakara, 2/186
GÜNÜN HADİSİ
Bir kimseye şer olarak bir müslüman kardeşine hakaret etmesi kafidir.
Riyazü's Salihin, 3/1605
SON YORUMLAR
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
- Selamünaleyküm bu değerli yazınızdan dolayı Ahmets kardeşimizi tebrik edi...
- Vesîkalara göre, doğum târîhi 13.01.1889 (1 Kânûnisânî 1304), vefât t...
- Açıklayıcı ve net ifadelerle bilgi verdiğiniz ićin siteye teşekkür eder...
- Hocam açıklamalarınız için gerçekten yürekten teşekkürler Hep oyunlar...
- Az önce rast gele aldığım bir hadis kitabında rastgele açtığım bir sayf...
- Rabbimiz gani gani rahmet eylesin…...
- Yahudi propagandası için uydurulmuş yalan bir hikâyeyi bu güzel siteye yak...
TARİHTE BU HAFTA
*Fazıl Mustafa Paşa'nın Belgrad'ı Fethi(9 Ekim 1960)
*HAZRETİ HÜSEYİN (r.a.) Şehid Edildi-Kerbela Vak'ası(10 Ekim 680)
*Ömer Nasuhi Bilmen Vefat Etti(12 Ekim 1971)
*Ankara Başkent Oldu(13 Ekim 1923)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...