Cevaplar.Org

MUHAMMED EMİN EL HÜSEYNİ-8.Bölüm

Üstad Bediüzzaman Ve Emin El Hüseyni Emin el Hüseyni çok renkli bir şahsiyetti. İslam âlemindeki bütün ihya hareketlerini, İslam’ın derdini omuzlayan kâmetleri yakından tanır, elinden geldiği kadar onları maddi manevi desteklerdi. Üstad Bediüzzaman’ı da eskiden beri takip ettiğini aşağıdaki metindeki ifadelerden okuyacağız.


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2014-09-01 02:29:44

Üstad Bediüzzaman Ve Emin El Hüseyni

Emin el Hüseyni çok renkli bir şahsiyetti. İslam âlemindeki bütün ihya hareketlerini, İslam'ın derdini omuzlayan kâmetleri yakından tanır, elinden geldiği kadar onları maddi manevi desteklerdi.

Üstad Bediüzzaman'ı da eskiden beri takip ettiğini aşağıdaki metindeki ifadelerden okuyacağız.

İlk olarak sözü Salih Özcan beye bırakacağız. Kendileri, 1950'lerde el Hüseyni'nin damadı Abdülkerim es Saad ile Bediüzzaman hazretlerini ziyaret etmiş. Şöyle anlatıyor;

"1956 yılında Ankara Denizciler Caddesinde Küçük Çarşı Han'da yazıhanemde otururken, iri yarı esmer bir zat içeri girdi. Adının Abdülkerim Saad olduğunu ve kendisinin Hacı Emin el-Hüseynî'nin damadı olduğunu söyledi. Oturup sohbet ettim. Birkaç gün içinde yanıma birkaç defa daha geldi. Postanenin yanında bir otelde kalıyordu. Sonra öğrendim ki, Mısır'da ihtilal yapan dokuz subaydan birisiymiş. Sonra Abdunnasır'a ters düşmüş. Mısır'dan ayrılmış ve Beyrut'a gelmiş. Hacı Emin el-Hüseynî'nin kızıyla evlenmiş. Hilal mecmuasını görmüş. Nasır'ın aleyhindeki yazılarımdan dolayı benimle tanışmak istemiş.

Konuşurken ona Üstad Bediüzzaman'dan bahsettim, kendisine bir Hutbetü'l- Şamiye verdim. Beyrut'a gideceğini söyledi. Bir ay sonra tekrar geldi: "Vaktiniz varsa Üstad'ı ziyarete gidelim" dedi. Ben de "Hemen yarın gidelim" dedim.

Akşam istasyondan Eskişehir'e bilet aldım. Sabah treni ile hareket ettik. Eskişehir'den otobüsle Emirdağ'a geldik. Otobüsten inince Mehmet Çalışkan'ın dükkânına gittim. Üstad Hazretleri'ni ziyaret etmek istediğimizi söyledim. O da Üstad Hazretleriyle görüştükten sonra: "Buyurun, sizi kabul edecek" dedi ve Üstad Hazretleri'nin yanına girdik.

Üstad Hazretleri, Abdülkerim'e sordu: "Kardeş sen nereden geliyorsun, ismin ne?"

O da: "Efendim, BaÄŸdat'tan geliyorum. Ä°smim Ahmet" dedi.

Ãœstad Hazretleri yine sordu: "Nereden geliyorsun, ismin ne?''

"Efendim BaÄŸdat'tan geliyorum, ismim Ahmet."

Üstad Hazretleri yine sordu. Aynı cevabı alınca: "Fesubhanallah" dedi "Bu hakiki ismin değil kardeşim, asıl ismin ne?" deyince, "Efendim, asıl ismim Abdülkerim Saad ve Mısırlıyım." dedi.

Üstad Hazretleri: "Ha, şimdi oldu." dedi. Abdülkerim, Hutbetü'l-Şamiye'yi ve Kısa Tarihçe-i Hayat'ı bastırıp getirmiş. Üstad Hazretleri bundan memnun oldu.

Altı yedi ay sonra tekrar geldi. "Vaktin müsait ise Üstad'a gidelim" dedi. İkinci gün trene binip gittik. Sabah Isparta'ya inince doğru Üstad Hazretleri'nin kaldığı eve gittik. Üstad Hazretleri'ni ziyaret ettik. Üstad Hazretleri'ne getirdiği bir cübbe ile bir sarığı takdim etti: "Bunları Filistin Müftüsü Hacı Emin el-Hüseynî size hediye olarak gönderdi" dedi. Üstad Hazretleri: "Kardeşim, ben hediye kabul etmem" dedi. "Fakat bu büyük mücahidin hediyesini de reddedemem. Yalnız benim kitaplarımdan değeri kadar kitap alır, ona götürürseniz kabul ederim" diyerek bir takım Risale-i Nur verdi. Abdülkerim kitapları alıp götürdü."

Abdülkadir Badıllı, Mufassal Tarihçe Hayat adlı eserinde bu hediyeye değinerek; "Bu cübbe, halen üstadın hizmetkârlarından Mustafa Sungur ağabeydedir" diye yazmaktadır.

1969'da Mesnevi-yi Nuriye'yi bastırmak için Üstadın talebesi merhum Tahiri Mutlu ağabey ile birlikte Beyrut'a giden Badıllı ağabey, merhum Hüseyni'yi de ziyaretlerini Hayat-ı Nuriyem adlı hatıratında şöyle anlatmaktadır; " Adresini birisinden, ya da Salih Özcan'dan almıştık. Bir taksi tutarak o zatın hizmet merkezine gittik. Kapıda kendimizi tanıttık. İçeriye kabul ettiler. Seyyid Emin el-Hüseyni'nin makam odasında hayli kimseler vardı. Onlarla konuşuyordu. Çok geniş olan odasının tabanına kıymetli büyük bir İran halısı serilmişti. Ayakkabı çıkartılmıyordu. Fakat mübarek Tahiri ağabey tevazuundan ve o zata karşı hürmetinden dolayı ayakkabılarını çıkarıp öyle girmişti odasına. Seyyid Emin el-Hüseyni Efendi; "Ayakkabınızı çıkarmayın" dediyse de, Tahiri ağabey içeriye ayakkabısız girdi.

Selam verdik, elini öptük ve onun izniyle oturduk. Bize bir şeyler ikram etti. Seyyid Emin el-Hüseyni çok güzel Osmanlıca bir Türkçe ile bizimle konuştu. Biz Salih Özcan'ın mektubunu kendisine takdim ettikten sonra, El Mesneviyyül Arabiyyü'n Nuri'yi de kendisine gösterdik. "Basmak istediğimiz kitap budur" dedik. Kitabın bazı yerlerine baktı. "Kitap eğer matbu olsa idi, hemen filme alır, kolayca tab ettirirdik. Fakat kitap el yazmasıdır, tekrar dizilmesi gerekmektedir. Beyrut'ta fiyatlar Suriye'ye göre epey fazladır. Beni dinlerseniz, bunu Şam'da tab ettiriverin" demişlerdi.

Biz bu zatın fikrini kabul ettik. Bunun üzerine, Suriye'ye göre tab' ve dizgi masraflarını kâtiplerine hesaplattırdı. Üç bin Lübnan parasıyla tab'ın gerçekleşebileceği neticesi çıktı. Lübnan parası Suriye'nin iki katı idi. Bize üç bin Lübnan parasını verdi. Bu zat-ı muhterem, Üstadımız Bediüzzaman'ı çok iyi tanıyor, eskiden beri alaka gösteriyormuş. Hatta 1950'lerde damadını özel şekilde, kıymetli kumaştan bir cübbe ile Üstad'a göndermiş." 

Emin El Hüseyni Ve Hasan El Benna

El-Hâc Emin el Hüseyni'nin İhvan-ı Müslimin hareketinin kurucu lideri merhum Hasan el Benna ile de yakın bir ilgisi vardı. İkisi de yekdiğerini çok sever, çok takdir ederdi. Kısaca bu hususa da değinmek istiyoruz.

Bilindiği gibi, İhvan 1928'de kurulmasından ve akabinde 1932'de merkezlerini Kahire'ye taşımalarının ardından, başta neş'et ettiği yer olan Mısır'da olmak üzere çevre İslam ülkelerinde hızlı bir yayılış göstermişti.

İhvan davetçileri 1935'de ilk defa olarak Filistin'e geldiler. Bu tarihte Hasan El Benna'nın kardeşi Abdurrahman El Benna, irşad bürosu üyesi Abdulmuiz Abdussettar, Mahmud Lebib ve Muhammed Esad el Hakim, Kudüs müftüsü ve dönemin İslam Konseyi Başkanı Hacı Emin El Hüseyni'yi ziyaret ederek, Müslüman Kardeşler'in Filistin'deki ilk örgütlenmesini başlattılar. 26 Ekim 1945'de Müslüman Kardeşler Kudüs'te resmi olarak ilk ofisini açtı. Hacı Emin El Hüseyni Müslüman Kardeşler'in Filistin'deki lideri olarak belirlendi. Daha sonraki yıllarda Filistin İhvanı "Hamas" adını alacaktır.

Müslüman Kardeşler, sonraki yıllarda İsrail devletinin kurulması çabalarına karşı bölgede ortaya çıkan Filistin isyanlarında ve 1948 savaşında aktif rol alarak bölge halkının sempatisini kazandı.

Bilindiği gibi Hasan el Benna, Filistin Mücadelesine en yakından ve en samimi ilgi duyan bir liderdi. Filistin sorununa ilk sahip çıkan da o olmuştur. Öyle ki, Filistin konusunda Arap ülke liderlerinin ciddiyetsizlikleri karşısında kükremiş, Filistin'e haber göndererek; "Çare yok, elli bin mücahidi toplayıp Filistin'de yanınızda olacağım" demiş ve çok enteresandır, bu sözü söyledikten iki gün sonra şehid edilmiştir. 

1970 yılının Haziran ayında İsrail'deki İsriyye Üniversitesi'nin bir ya­yın organında yer alan "Düşmanını tanı" başlıklı yazının altında İmam Hasan el-Benna'nın bir resmi ve altında da şu ifadeler yazıyordu; "Bu resmin sahibi ve arkadaşları, İsrail'in en büyük düşmanlarıdır. 1948 yılından itibaren İsrail'e karşı savaşan bu kişilere karşı, Mısır'daki dostlarımız harekete geçmemiş olsalardı, bugün İsrail'in adından bile söz edilemezdi."

Kendisini Mısır'da ziyaret eden Emin El Hüseyni şunları söylemiştir; "Hilmiyetu'l Cedide(Kahire'de bir semt)'ki evinde kendisini ziyaret ettiğimde, evinin basit olduğunu ve yerde sadece bir kilimin olduğunu gördüm. Bütün hâli, onun dünya nimetlerinden yüz çevirdiğini ve kanaat içinde yaşadığını göstermekteydi."

Merhum Ali Ulvi Kurucu Bey, hatıralarında Emin el Hüseyni'nin son Şeyhülislamımız Mustafa Sabri Efendi'yi ziyaretlerinde Benna konusunda aralarında geçen şu muhavereyi anlatıyor; "Mustafa Sabri Efendi, Müftü'ye sordu: "Hasan ül Benna ile görüşür müsünüz?" Onun cevabı şöyle "Efendim, Müslüman dünyasında bugün görüşülecek birisi varsa, odur. Yılmadı, korkmadı. Kendisi bir iptidai, ilk mektep hocasıdır. Dârülulûm'dan mezun olmasına rağmen, bilhassa bu mesleği tercih etmiştir... Kendisine pek çok cazip teklifler geldi. Fakat ihlâslı ve zeki arkadaş... Bunların kendisinin önünü kesmek, faaliyetlerine mani olmak için birer tuzak olduğunu biliyordu. Kabul etmedi.

Kahire Üniversitesi'nde İslâm Tarihi kürsüsünde profesörlük teklif ettiler. Yetmiş lira maaş ile... O sırada kendisi yirmi lira maaşlı bir ilk mektep muallimi. Teklifi reddetti ve onlara şöyle dedi:

"Alâkanıza teşekkür ederim. Fakat ben tarih mütehassısı değilim. Benim için yeni bir saha. Sabaha kadar hazırlayacağım dersleri, ertesi gün çocuklara vermeye çalışacağım. Maksat Mısır gençliğine faydalı olmaksa, ben size, bu işi çok daha iyi yapabi­lecek, tarih mütehassısları bulabilirim..."

Hasan el Benna'yı yolundan döndürmek için böyle çok tu­zaklar kurdular, ağlar attılar. Ama o, bu oyunlara aldanmadı."

Müftü Efendi'nin Hasan el Benna hakkında diğer sözleri şöyle;

"Risalelerinde ruh var. Çünkü gönülden gönüle akis var, ihlâs var, samimiyet var."

"Benna'nın bilirsiniz konferanslarının yarısı ayet-i kerimelerle geçer. Sual sorarsınız, ayet-i kerime ile cevap verir. O ayetleri nasıl bulur, nasıl mana verir, hayret edilir. Bu zatın Kur'an-ı Kerim'in nuruyla bu kadar aydınlanmasına hayranım."

"Hasan el Benna'nın gençlerle alakası ve onlara tesiri, Mısır'la sınırlı kalmadı. Risaleleri yayıldı, dağıldı. Hareketin güzelliği, samimiliği herkese misal oldu. Bu dava ruhlarda manevi bir alev halinde yanıyor."

Ali Ulvi Bey, el Benna'nın 1946 Haccında yaptığı bir sohbetten nakiller yapmakta ve onun el Hüseyni merhum hakkında itimad, saygı ve ihtiramına parmak basmaktadır; "Üstad Benna bundan sonra, İslâm âleminin hâl-i hazırdaki durumuna geçti. Sanki dün olmuş gibi, hilâfetin lağvedildiği günlere gitti. Dedi ki:

"Filistin Müftüsü Şerif Emin el-Hüseynî, bu işleri hepimizden daha iyi biliyor. Çünkü o bizden yaşlıdır. Hadiselerin içinde yaşamıştır. Osmanlı ordusuna gönüllü olarak katılmış, Çanakkale Harbi'nde savaşmıştır. Şimdi kendisi olmalı da söylemeliydi." dedikten sonra, Müftü Efendi'den dinlediklerini şöyle nakletti:

"Birinci Cihan Harbi, ne şunun, ne de bunun için yapılmış- Bütün maksat, hedef, Osmanlı Devletinin yıkılması, hilâfetin kaldırılması, Müslüman dünyasının başsız bırakılarak parçalanıp paylaşılması idi. Hıristiyan devletler, İslâm memleketlerini bir daha toparlanamaz hâle getirmek ve istedikleri gibi işgal etmek veya işgallerini sürdürebilmek, böylece oraları sömürmek, madenlerini, petrolünü ele geçirmek için bu savaşı başlatmışlardır."

"Müftü Efendi, Sultan Abdülhamid'i, hepimizden fazla bilen bir büyüğümüz. Onun söylediğine göre, Sultan Abdülhamid'den Kudüs mutasarrıfına, kâtib-i adle yani notere, mahkeme reisine, sık sık talimat, ferman gelirmiş ki: Sakın Yahudiler, Kudüs-i Şerifte yer almasınlar. Onlara gayrimenkul satılmasın! Bir karış yere, bir avuç altın bile verseler, sakın satış yapılmasın. Maalesef, o büyük kahraman, akıllı sultandan sonra, gün gele biz maalesef Filistin'in tapusunu Yahudilere verdik. Bu acı günleri bizler, ne yazık ki gördük..."

Hakkında Denilenlerden

*Son asır İslam liderlerinin en temizlerinden, en samimilerinden, en fedakârlarından ve İslam düşmanlarının oyunlarını bilen, basiretli bir zat idi. Ömrü cihadla geçti. Ali Ulvi Kurucu

* Kudüs Müftüsü Emin el-Hüseyni Efendi, Medine-i Münevvere'ye geldiği sıralarda daima Said Şamil Bey ile birlikte bulunurlardı. Kendisini ziyarete giderdik. Ayrıca birçok misafiri, ziyaretçisi olurdu.

Çok şeyler anlatırdı. Kendisini selametledikten sonra, Said Şamil Bey'le oturup konuşurduk. Said Şamil Bey, bize bütün Filistin meselesini ve Müftü Efendi'nin hizmetlerini, cihadını hülasa eder, kendi hatıralarını da anlatırdı.

Allah rahmet eylesin. Tarihi bizzat yaşamış bir zat idi. Mücahid adamdı, dertli adamdı. Ali Ulvi Kurucu

*Kendisiyle muhtelif zamanlarda beş-altı defa görüştüm. 1962 yılında Mekke-i Mükerreme'de kurulan Rabıtatü'l-Âlemi'l-İslâmi teşkilatına kurucu üye olarak katılmıştı. Toplantılar için Mekke'ye geldiklerinde Said Şamil Bey (Bu zat Şeyh Şamil'in torunudur) ile birlikte Medine-i Münevvere'ye de uğrarlardı. O vakitlerde kendisini ziyaret ederdik. Filistin Müftüsü Emin el-Hüseyni 1917 yılından itibaren, İngilizler'in Filistin siyasetine ve topraklarına Yahudi göçmenler yerleştirilerek, yerli halkın yerinden yurdundan sürülmesi politikasına karşı çıkmıştır. Bu yolda mücadele eden ilk teşkilatları kurmuş, sulh yoluyla hak aramanın imkânsız olduğunu çabucak anlayarak, silahlı birliklerin teşkilinde de ilk adımları atmıştır. Kudüs Müftüsü olan ağabeyinin 1921 yılında vefatı üzerine, 26 yaşında iken, onun yerine Kudüs Müftüsü seçilmişti. 1974′te de vefat etti. Bütün ömrü mücadeleler, sürgünler, hapisler ve diyar diyar hicretlerle geçen bu büyük mücahid, halen devam eden Filistin İstiklâl Savaşı'nın ilk başkanı ve Filistin halkının millî kahramanıdır." Ali Ulvi Kurucu

*Osmanlı İmparatorluğu'nun inhitat devrinde, yani 19. ve 20. asırlar arasında, Arap saydığımız ülkelerde, Batı'dan gelen tecavüzlere karşı vatan topraklarının müdafaasını yüklenen örnek şahsiyetler ortaya çıkmıştır:

Fransızlara karşı Cezayir'de Emir Abdülkadir; İngilizlere karşı Sudan'da Mehdî; İtalyanlara karşı Libya'da Sünûsî ve Rif'i. İspanyollara karşı Emir Abdülkerim.

Bunlar nasıl savaştılarsa, Yahudilere karşı Filistin'i müdafaaya çalışan Kudüs Müftüsü Emin el-Hüseynî de aynı çapta bir mücahiddi.

Dinlerine, vatanlarına ve milletlerine candan bağlı olan bu büyük şahsiyetlerin beşi de, maddî denilen ihtiraslardan münez­zeh idiler. İşin güzeli, bunların hepsi de ahfad-ı resul'dü. Yeni tü­reyen Arap münevverlerinin hilâfına, bunların beşinin de Türklü­ğü övdükleri, Türkleri sevdikleri ve saydıkları muhakkaktı.

Bunların en talihli tarafları, kendi halkları tarafından benim­senmiş ve desteklenmiş olmalarıdır. Talihsizliklerinin başta gele­ni ise, çevrelerindeki Müslüman kardeş ülkelerin idarecileri, ricali tarafından engellenmiş bulunmalarıdır. Bu, maalesef tarihî bir gerçektir. Said Şamil(Şeyh Şamil hazretlerinin torunu)

*Yakın tarihi hepimizden daha iyi bilen ve Çanakkale muharebesinde bulunan Filistin Müftüsü Emin El Hüseyni aramızda bulunsa da anlatsa. Birinci Cihan Harbi neticesinde Osmanlı Devleti'nin yıkılması kararlaştırılıyor. Gaye, Müslüman dünyasının başsız bırakılması ve dünyanın kuvvetli Hıristiyan devletleri tarafından, kendi planlarına göre idare edilmesi. Hilafetin lağv edilmesiyle Hindistan'da her Müslüman ailenin evinde matem ilân edilmişti.

Bu Müftü Efendi, Sultan Abdülhamit'i hepimizden iyi bilirdi. O günlerde Sultan, Kudüs noterliğine bir ferman göndererek: "Sakın Yahudilere yer satılmasın, bir karış toprağa bir kilo altın verseler dahi." Fakat bu ikazlar netice vermedi ve hadiseler bugünkü durumlara ulaştı. Hasan el Benna

*Hayatta her ne yapmışsa memleketini kurtarmak için yapmış, bütün Arap âlemini memleketi için kalkındırmış, bütün İslâm âlemini ayaklandırmış olan bu adam, Filistin davasını bir mahalli dava olmaktan çıkararak ona âlemşümul bir mahiyet vermişti. Vatanseverlik, milletseverlik, hakikatseverlik, velhasıl insanları tehyiç edebilecek ne kadar sevgi varsa hepsini kendi lehine ve Filistin lehine tehyiç etmesi, muvaffak olduğu en büyük eserdir."Ömer Rıza Doğrul

* Kendisiyle Mekke'de görüşmüştüm. Çok güzel Türkçe konuşuyordu. Onun hayatı filmlere konu olacak maceradır. Filistin hareketi bir sarıklı ile başladı, şimdi tekrar İslam'a doğru yöneliyor. O evrensel bir Müslümandı. Hadiseyi sadece Filistin milliyetçiliği açısından ele almazdı. Türk olduğunu söyleyemeyeceğim ama Arap'a da benzemiyordu. Kumral ve mavi gözlüydü. Ten rengi çok açıktı. Mehmed Şevket Eygi

* Lübnan'da beni evine yemeğe davet etti, gittik. Sonra kendi vesikasıyla, Cevat Rıfat Atilhan'ın "Masonluk Nedir?" diye bir kitabını "Esrar-ı Masoniyye" diye Arapçaya tercüme etmiştik. Beyrut'ta onu bastı, bana da mektup yazmıştı. Bir de Beyrut'ta gördüm kendisini. Sonra Bağdat'ta İslam Kongresi yapıldı, Kerim Kasım zamanında geldi, o zaman da görüştük.

Berlin'de bulundu bir müddet. O zaman biz ilkokuldaydık. O da çok siyasi bir Müslüman'dı. Onun için İngilizler onunla muharebe ettiler, Filistin'den kaçırdılar. Sonra bu Yaser Arafat'ı başa getirdiler. O, Hüseyni'nin ailesindendi. Ama onun o soyadını kullanmasına izin vermediler. Arafat olarak kaldı. Emin El Hüseyni'nin dedeleri Osmanlı zamanında Kudüs müftüleri olmuşlardı. O ailenin Osmanlıya derin bir bağlılığı vardı. Nureddin Vaiz(Iraklı âlim ve avukat)

* Döneminin Arap önderleriyle karşılaştırıldığında, onun olağanüstü biri olduğunu hemen hemen hiç kimse yadsımaz. Zvi Elpeleg

*Makam sahiplerinin kamuoyunun gözü önünde kendi ceplerini doldurmalarının yaygın olduğu bir toplumda büyük bir dürüstlük örneği oldu. Zvi Elpeleg

*Bir diğer başarısı da, Filistinlilerin İngiliz yönetimi ve Siyonist hareketin gücü karşısında donanımsız ve örgütsüz olmaktan ötürü duydukları çaresizlik duygusunu ortadan kaldırmak olmuştur. Zvi Elpeleg

*Faysal ile Abdullah'ın, Nuri ile Nahas'ın, Riyad Solh ile Mardam'ın muhafazakâr, sinik ve yumuşak başlı Arap milliyetçiliğinin yerini alan yabancı düşmanı, uzlaşmaz Arap milliyetçiliğinin öncüsüydü." John Marlowe

Kaynaklar

1-Philip Mattar; The Muf­ti of Jerusalem and the Politics of Palestine, Kudüs Müftüsü, çev: İsa Ölmez, Ali Soylu, Akademi Yayınları; İst. 1991, 1. Baskı

2-Zvi Elpeleg, The Grand Mufti Haj Amin Al- Hussaini, Founder of the Palestinian National Movement, Filistin Ulusal Hareketinin Kurucusu Hacı Emin El Hüseyni, çev: Dilek Şendil, İletişim Yayınları, İst. 1999, 1. Baskı

3- Velîd el-Arid, Emin El Hüseyni, İslam Ansiklopedisi maddesi, 11. Cilt, İFAV Yayınları, İst. 1995

4-Ali Ulvi Kurucu, Hatıralar; Cilt; 2, 3, hazırlayan: M. Ertuğrul Düzdağ, Kaynak Yayınları, İst. 2012

5-Ahmed Özer; Seyyid Salih Özcan, Işık Yayınları, İst. 2011

6-Hasan el Benna ve M. Kardeşler Sempozyum Tebliğleri, 1. Cilt, baskı; Artus Basım, İst. 2012

7- Hasan el Benna, Risaleler, Cilt; 10, Tercüme: Hasan Karakaya, H. İbrahim Kutlay, M. Nâzım Nizamoğlu, Kadir Kabakçı, Hüseyin Avni Çelik, Hasan Fehmi Ulus
Hikmet NeÅŸriyat

8-Dr. Adnan Ali en-Nahvî-Filistin'e Biçilen Rol, çev.: Said Aykut, Şule Yayınları, İst. 1992

9-Yrd. Doç. Dr. Özlem Tür, Türkiye ve Filistin -1908-1948: Milliyetçilik, Ulusal Çıkar Ve Batılılaşma, Ankara Üniversitesi, SBF Dergisi

10-Heyet, Siyonizm Düşünden İşgal Gerçeğine Filistin, İHH Vakfı Yayınları, İst. 2011

11-Prof. Dr Behçet Kemal Yeşilbursa, Geçmişten Günümüze Irak Meselesi

 http://www.gefad.gazi.edu.tr/window/dosyapdf/2009/5/72.pdf

12-Ali Balcı, İsrail Sorunu, https://sabis.sakarya.edu.tr/dosyalar/alibalci/file/alibalci/israilfilistin.pdf

13-Dr. Celil Bozkurt, Filistin Sorunu Ve İlk Arap-Yahudi Çatışmalarının Türk Basınındaki Yankıları

http://www.jasstudies.com/Makaleler/833047713_bozkurtcelil.pdf

14-Görsel 20. Yüzyıl Ansiklopedisi-5. ve 6. Ciltler-Görsel Yayınlar-İst. 1984

15-Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi-Cilt: 13, Feza Gazetecilik A.Ş.İst. 1993

16-Tolga Uslubaş, Geçmişten Günümüze Dünya, CNR Stüdyo-İst. 2013 

17-http://tr.wikipedia.org/wiki/Muhammed_Emin_el-Hüseyni

18-http://tr.wikipedia.org/wiki/Theodor_Herzl

19- http://www.bizimsahife.org/Kutuphane/Osmanli_Tarihi_Ans/Osmanli_Tarihi_N/392_Nakibul_Esraf.htm

20-http://yenisafak.com.tr/yazarlar/HakanAlbayrak/teskilat-i-mahsusa-elbisesi-ergenekona-bol-gelir/13889

21-http://yenisafak.com.tr/arsiv/2005/ocak/08/d01.html

22-http://yayinlar.yesevi.edu.tr/files/article/214.pdf

23- http://www.risaleajans.com/islam/musluman-ulkeler-ve-merak-edilen--ruhu

24- http://www.akcev.org.tr/tr/haberler.php?id=12

25- Virgül dergisi, Temmuz-Ağustos 2009

26- http://www.dw.de/nazilerin-filistine-ilgisi-araştırma-konusu-oldu/a-3045921

27-Abdülkadir Badıllı, Hayat-ı Nuriyem; İttihad Yayıncılık-İst.2007

28- Abdülkadir Badıllı, Mufassal Tarihçe-i Hayat, Cilt, 2-Timaş Yayınları, İst. 1991

29-Ebu'l Hasan en Nedvi, Yeniden Ä°slam'a-Konya Ä°slami NeÅŸriyat, Ä°st. 1972

30- Ayşe Hür – Taraf Gazetesi-08.01.2009, http://www.taraf.com.tr

31-http://safakvaktim.com/ortadogu/679-israil-arap-savasinin-gercek-yuzu

32- http://www.timeturk.com/tr/makale/turan-kislakci/filistin-devletine-dogru-3-baris-siyaseti-oyunu-ve-araplarin-ihaneti.html

33-Haydar Bammat, İslam'ın Çehresi: çev.:Osman Fehmi Giritli, Sancak Yayınları, İst. 1975

34- Serpil Akalın, Hamas Kronolojisi, http://www.usak.org.tr/ryazdir.asp?id=25

35-http://www.mehmedkirkinci.com/index.php?s=article&aid=1031

36-http://www.haksozhaber.net/okul/article_print.php?id=5213

37-http://www.vahdet.info.tr/filistin/dosya3/0603.html

38- http://www.zaman.com.tr/yorum_yorum-alev-alatli-hatirla-3_483765.html

39-Sinan İlhan, Kudüs'teki İslâm Konferansının Perde Arkası, İslami Araştırmalar Dergisi, Cilt: 20, Sayı: 1, Kış, 2007

40-Merhum Esad Coşan Hocaefendi'nin 9 Haziran 1990 –Adapazarı ve 5 Mayıs 1990 – İstanbul sohbetleri..

41-Davut Dursun, Bandung maddesi, İslam Ansiklopedisi, 5. Cilt, İFAV Yayınları, İst. 1995

42-Hilal Mecmuası, sayı: 31, Eylül 1963

43-Dr. Abdullah Azzam, Cihad Dersleri, Cilt:1 Buruc Yayınları

44-Selçuk Kuleli, Kartal Yuvası(Roman), Türdav Yayınları, İst. 1980

45- Altınoluk Dergisi- Kasım–1989- sayı:45

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

Ä°smail Cebecili, 2016-07-31 00:04:49

Yazıyı bütünüyle bilgisayarıma indirdim. Henüz okumadım, acele gözden geçirdim. Hitler'in İslama ilgisini araştırırken, google, size yönlendirdi. Kastamonu L. Hz. İSA (A.S.) nüzulü ve İkinci Dünya Savaşı bahsini yakın zamanda bir kaç defa tekrar okuyunca, konuyu araştırmak istedim. Konu ile ilgili bilgi olmadığını düşünüyordum. Bu dizi yazıyı görünce yanıldığımı anladım. Gerçi Ali Ulvi Kurucu'nun Hatıralarında konunun işlendiğini bir arkadaştan öğrenmiştim. Sizleri sonsuz derecede tebrik ediyorum. Yazıyı okuduktan sonra da inşaallah düşüncelerimi sizlerle paylaşmayı düşünüyorum.

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DÄ°ÄžER YAZILAR

Her can ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.

Ankebut, 57

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Eğer sizden birinizin elinde dikilecek bir hurma fidanı varken, kıyamet kopsa ve onu dikmeye vakit bulursa, hemen o fidanı diksin

250 Hadis, s.27

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Fatih Donanmayı Haliç'e İndirdi.(22 Nisan 1453) *T.B.M.M. Açıldı.(23 Nisan 1920) *Yavuz Sultan Selim Padişah Oldu.( 25 Nisan 1512) *Çernobil Nükleer Faciası.(26 Nisan 1986) *Sultan II.Abdülhamid Han Tahttan İndirildi.(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI