Cevaplar.Org

HAKİKATLE SURET ARASI

Dünyada yaygın olan diğer hakikatlere karşı zafer kazanmak için, iman ve İslam hakikatine sarılmamız gerekmektedir. İslam’ın sureti, bu hakikatleri ezmek ve onlara karşı zafer kazanmak için kâfi değildir. Her ne kadar bu hakikatler batılla karışık da olsa. Çünkü yalnız suret, hakikatin hiçbir çeşidine galip gelemez.


2014-03-02 21:17:43

*Bu yazı merhum allame Ebu'l Hasan en Nedvi'nin 1949 senesinde Hindistan'ın Lucknow şehrinde Urduca olarak verdiği ve Arapçaya yeğeni Muhammed el Haseni tarafından çevrilen ünlü konferansından bazı pasajlardır. Binlerce Müslüman'ın iştirak ettiği bu konferansta Mevlana Nedvi, İslam Coğrafyasının çok mühim bazı sorunlarına neşter vurmuştur. Konferansın tamamını müellifin Yeniden İslam'a adıyla dilimize çevrilen eserinden okuyabilirsiniz. Kendilerini bir kere daha Rahmetle anıyoruz. Salih Okur/cevaplar.org

"Suret heybetli, korkunç olsa bile, hakikat mutlaka ondan üstündür, isterse zayıf ve mütevazı olsun. Çünkü küçük hakikat, heybeti muazzam suretten daha kadir, daha kuvvetlidir. Şüphe yok ki bir çocuk, ince zayıf eliyle içi lif, pamuk dolu bir arslanı yıkar. Çünkü çocuk, küçük de olsa bir hakikat taşımakta. Arslan, heybetli de olsa nihayet surettir.

"Dünyada yaygın olan diğer hakikatlere karşı zafer kazanmak için, iman ve İslam hakikatine sarılmamız gerekmektedir. İslam'ın sureti, bu hakikatleri ezmek ve onlara karşı zafer kazanmak için kâfi değildir. Her ne kadar bu hakikatler batılla karışık da olsa. Çünkü yalnız suret, hakikatin hiçbir çeşidine galip gelemez.

Bunun içindir ki, bugün gözümüzle, İslam'ın basit hakikatleri yenemediğini görüyoruz. Çünkü suret, dışı itibarıyla parlak da olsa, kuvvet ve tesir kabiliyeti yönünden yoksundur..Bugünkü namazımızın bayağı alışkanlıklarımızı yenmeye, hasis şehvetlerimizi ezmeye kadir olamadığı gibi bizim İslam'ımız ve Kelimemiz de, bela ve imtihanlarda hakikat caddesinde sabit-kadem olmamızı sağlayamamaktadır.

Daha evvel söylenen sözler, kalpler ve ruhlar üzerinde şaşılacak tesir gücüne sahipti. Öyle ki, insanlara öteden beri alışageldiklerini terk etmek, şehvetlerini ezmek, Allah yolunda şehid olmak, Allah için kendilerini, canlarını feda etmek ve Allah yolunda her türlü acı ve sıkıntılara katlanmak kolay geliyordu. Fakat bugün bizim söylediklerimiz, insanları daldıkları tatlı uykudan uyandırıp döşeklerini terk etmeye, sabah namazına kalkmaya sevk etmekten bile âcizdir.

"Gözünü İslam tarihine çevir, onun bölümleri ve yaprakları arasında dolaş, göreceksin ki sahabe ve ilk Müslümanların söyledikleri "İslam" kelimesi köklü ve hakiki idi; kökü sabit, dalları semâda, Rabbisinin izniyle daima meyve veren bir ağaç gibi idi. Bizim söylediğimiz ise, mücerred lafız ve boş konuşmalardır. Bunun içindir ki, ümmetin hayatında tesirsiz kaldığını görürsün.

Bununla beraber kalkar, hayatımızı Sahabenin hayatıyla kıyaslamaya teşebbüs eder ve onlarınınkinin tıpkısı olmasını isteriz. Bu kelimenin her zaman meyve vermesini, eskiden meydana getirdiğini şimdi de bize hazır vaziyette sunmasını bekleriz.

Hatta bu hal kendiliğinden olmazsa, kendi kendimize sorar ve deriz ki; "Biz Müslüman değil miyiz? Biz oruç tutup, namaz kılmıyor muyuz? İslam kelimesini sabah akşam tekrar tekrar söylemiyor muyuz? Öyleyse zamanımızla Hulefa-i Râşidîn devri arasındaki bu korkunç fark nedendir? Bizim nasibimizle onların ki arasındaki bu muazzam fark nedendir? İman ağacının meyveleri nerede? Nerede namaz ve orucun neticeleri? Allah'ın vaad ettiği parlak zafer, halife(Allah'ın vekili) yapma, kuvvetli kılma va'dleri nerede?"

Kendi kendimizi aldatmayalım. Bilmiş olalım ki onlar, ciddiyet sahibi ve dinin hakikatine inanmış kimselerdi. Onların "kelimeleri" hakikatti. Namazları hakikatti. Bizse bu hakikatlerden uzağız. Suretten hakikatin verdiği neticeleri beklemek ve onun yaptıklarını ummak vehim ve hayaldir, imkânsızdır.

"Bu asırda en büyük dini vazife, İslam ümmeti için en şerefli hizmet, Müslümanların kısm-ı azamını teşkil eden büyük kitleleri, İslam'ın suretinden hakikatına yükselmeleri için davette bulunmaktır. Çalışanlar bunun için çalışmalı, gayret ve mesailerini İslam âleminin cismine İslam ruhunu zerk etmek için teksif etmelidirler ve bu hususta kudretlerinin yettiği hiçbir şeyi esirgememelidirler. Çünkü bu ümmetin, dolayısıyla dünyanın çehresi bununla değişecektir; zira dünyanın durumu İslam âlemine, İslam âlemininki de İslam hakikatına bağlıdır. Müslümanlarda İslam hakikatı bulunmazsa, dünyayı İslam hakikatına kim davet edecek bu ruhu kim üfleyecek? İsa(aleyhisselam) havarilerine demiştir ki; "Siz yeryüzünün tuzusunuz, tuzun tuzluk vasfı kaybolursa, yemeği ne tuzlayacaktır?"

"Ben bu asırda İslam hakikatının parlayacağından ümidimi kesmiş değilim. Eğer bu asırda, İslam hakikati zuhur eder ve bir toplulukta temessül ederse, her engeli aşabilir, her kuvveti ezebilir ve harikalar gösterip, iman, cesaret ve diğergamlığa dair delil ve örnekler verebilir. İlk asra ait haberleri, İslami fetih olaylarını sebepler göstererek, nasıl izah edememişlerse, bunları da açıklamaktan aciz kalırlar.

Kaynak

Ebu'l Hasan en Nedvi

Yeniden İslam'a

Konya İslami Neşriyat

İst. 1972

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

NESLİN EĞİTİMİNDE MAARİFE DÜŞEN VAZİFELER

NESLİN EĞİTİMİNDE MAARİFE DÜŞEN VAZİFELER

Mânevîyatsız ilmin, beşeriyete felâh ve huzur yerine, şüphe, tereddüt, hatta ızdırap verdi

NASIL BİR MAARİF?

NASIL BİR MAARİF?

Yıllardır ilmî ve fikrî çalışmalarım arasında memleketimizin mânevî, ahlâkî, derûnî

GENÇLERİ HEDONİZM ÇILGINLIĞINA İTENLER

GENÇLERİ HEDONİZM ÇILGINLIĞINA İTENLER

Diyorlar ki: Dünyaya bir kere gelinir. Sonun başlangıcı yoktur. Gülün, eğlenin, bir yıldır

HİCRET VE HAREKET

HİCRET VE HAREKET

Hicret, tâ ezelden ebede, âlem-i vücubdan âlem-i imkâna, daire-i ilimden daire-i kudrete, tâ

ORUÇ, ORUÇ BOZMAK VESAİRE

ORUÇ, ORUÇ BOZMAK VESAİRE

Ramazan ayının hususiyeti oruç. Orucun hususiyeti de kendisine ait meseleler. Başında; tutan tu

HEKİM VE FİLOZOF GÖZÜ İLE RAMAZAN

HEKİM VE FİLOZOF GÖZÜ İLE RAMAZAN

Hekim gözü ile Ramazan perhiz ayıdır. Bir çok hastalıklara karşı tıbbın tavsiye ettiği im

HÜZÜNLÜ BİR HAYVANAT BAHÇESİ GEZİSİ

HÜZÜNLÜ BİR HAYVANAT BAHÇESİ GEZİSİ

“Paris'in büyük hayat sıtmasına tutulduktan sonra(1) yapmaya hiç vakit bulamayacağım bir zi

YİRMİNCİ ASRIN BAŞINDA ANADOLUDA PAZARIN NAMUSU

YİRMİNCİ ASRIN BAŞINDA ANADOLUDA PAZARIN NAMUSU

Fransız yazar Claude Farrare, Çanakkale’de bir köyde, 1900’şerin başında yaşadığı çok

BİZ DE RAHATSIZIZ

BİZ DE RAHATSIZIZ

Elinize bir kalem alsanız ve siyasette, ticarete, sanatta, eğitimde en fazla isim yapmış insanla

"BANA KUR’AN YETER!”

Bana Kur'an yeter!" cilerden beni sevdiğini söyleyen biri, kendisi Hadisleri kabul etmeyerek doğr

MEALCİ KARDEŞLERİME KUR’AN’DAN MİSAFİRPERVERLİK DERSİ

MEALCİ KARDEŞLERİME KUR’AN’DAN MİSAFİRPERVERLİK DERSİ

Kur’an-ı Kerim, Arapça olarak indiğinden Kur’an’da geçen her kelimenin o günkü manaları

Kur an'ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız.

Hicr Suresi,9 (Mürşid 3.1'den alınmıştır)

GÜNÜN HADİSİ

"Şekavet sahibi Allah'a yakındır, insanlara yakındır, cennete yakındır, cehennemden uzaktır. Cimri ise Allah'tan uzaktır, insanlardan uzaktır, cennetten uzaktır, cehenneme yakındır. Cahil şekavet sahibini Allah, cimri ibadet düşkününden daha çok sever."

Tirmizi, Birr 40, (1962)

TARİHTE BU HAFTA

*Şair Muhammed İkbal'in vefatı(21 Nisan 1938) *TBMM'nin açılışı ve çocuk bayramı(23 Nisan 1920) *Osmanlı-Rus Harbi(24 Nisan 1877) *Hudeybiye Gazvesi(26 Nisan 628) *II.Abdülhamid'in tahttan indirilmesi(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI