Cevaplar.Org

TARİHTE BUNLAR OLDU-41

29 Ocak 1932’den 16 Haziran 1950 tarihine kadar, çoğunluğu Müslüman olan ve İslâm ile özdeşleşmiş ülkemizde Ezan-ı Muhammedî (s.a.v.) okunmadı. Evet, okunmadı zira Kur’ân’ı Türkçe mealinden okuduğumuzda aslından okumuş gibi olmuyorsak bu belirtilen tarihler arasında yani tam on sekiz yıl ezan asliyle değil de Türkçe olarak okunduğu için biz buna “okunmadı” diyoruz…


Nurgül Dere

nurguldere@gmail.com

2014-01-08 04:18:22

BU EZANLAR Kİ ŞEHÂDETLERİ DİNİN TEMELİ…

29 Ocak 1932'den 16 Haziran 1950 tarihine kadar, çoğunluğu Müslüman olan ve İslâm ile özdeşleşmiş ülkemizde Ezan-ı Muhammedî (s.a.v.) okunmadı. Evet, okunmadı zira Kur'ân'ı Türkçe mealinden okuduğumuzda aslından okumuş gibi olmuyorsak bu belirtilen tarihler arasında yani tam on sekiz yıl ezan asliyle değil de Türkçe olarak okunduğu için biz buna "okunmadı" diyoruz…

Ezan Türkçe'ye çevrilmiştir çevrilmesine fakat bunda ilginç bir de husus vardır: Ezan Türkçeye çevrilmiştir, fakat yalnızca "Felah" kelimesi Türkçeye çevrilmemiştir. Zira "Felah"ın mânâsı "kurtuluş" olduğu için, halk namazın kurtuluş olduğunu anlayıp namaza daha sıkı sarılacaktır. Bu sebepten yalnızca "Felah" kelimesi çevrilmemiştir.

Ülkemiz on sekiz yıl boyunca ezana hasretti, fakat hepsi bununla sınırlı değil. Ezan uğruna özellikle din adamları çok zor günler geçirmişlerdir. Türlü türlü hakaret ve işkencelere maruz kalmışlardı. Sadece bu mu? En çok taaccüb ettiğim olaylardan biri de yeni doğan bebeklerin kulağına bile ezanın Türkçe olarak okunması idi…

Evet, bir zamanlar Türkiye'de böyle bir rejim vardı, özel hayata bile müdahale ediliyordu. Halk dinden uzaklaştırılmaya, medenî (!) Batı kültürüne, materyalizme esir edilmeye çalışılıyordu. Bunun en mühim yolu da ibâdet dili olan Arapça'yı yasak etmekten geçiyordu. Bu yasağı uygulamak için de zamanın yönetimi ne gerekiyorsa uygulamaktan çekinmiyorlardı. Baskıcı, zorba bir rejim dönemi olan o yıllarda, bazı din adamları ezanı Arapça aslî şekliyle okumak istemişler ve bunun bedeli de ağır olmuştu… Bu olayların içinde; Arapça ezan okudu diye vücuduna zehir enjekte edilenler, günlerce işkenceye maruz kalarak aç-susuz bırakılanlar, bu işkenceler sırasında kafası, gözü parçalananlar, taş ve sopalarla dayak yemekten kolları ve bacakları kırılanlardan tutun da, deli diye akıl hastanesine yatırılanlara kadar pek çok acı olay yaşanmıştır… İşte bu acı ama gerçek olaylardan birkaçı:

Arapça ezan okuyan on dokuz kişi Çorum Ceza Mahkemesi'nde bir ay süren muhakemeden sonra ağır hapis ve sürgün cezasına çarptırılmıştır.

Konyalı Mehmet isimli bir vatandaşımıza 1949 yılında Ankara Valisi Nevzat Tandoğan sakalından tutup: "Bak Ezan okuduğun o ağzına barut doldururum, bir daha okuyamazsın. Yoksa Ezan okuduğun dillerinde sana tuvalet yalatırım" diyerek küfür ve hakaretlerde bulunmuştur… Yine benzer bir olayı Ankara'da bir köy hocası olan Bayram Hoca da yaşamıştır. Evinden camiye giderken yavaş sesle ezan okuduğu için apar topar Ankara'ya çağırılan Bayram Hoca'yı Vali Nevzat Tandoğan sakalından tutup aşağı çekerek ağzını açmış ve çok çirkin küfürler etmiştir. Hoca Efendi bunun üzerine valinin ağzının ortasından vurulması için Allah'a yalvarmış ve vali de Hoca'nın duasında dediği şekilde öldürülmüştür.

Ankara'nın Çubuk ilçesine bağlı Karadan Köyünden Sadık Çakırtepe ise anılarından bazılarını şu şekilde anlatır:
"1932 yılında meşhur "Bursa Ezan Olayı" ilk kez olmak üzere, 46, 47, 48 yıllarında 3'er kez Arapça ezan okumam dolayısıyla hapishaneden sonra delidir diye Bakırköy Akıl Hastanesine gönderilmiştim. Yani Allah-u Ekber diye ezan okuduğum için tam on kez hapis ve on kez de Bakırköy Akıl Hastanesinde yatırıldım.
Bir defa da Antalya Murat Paşa Camisine gidip Arapça ezan okudum ve beni jandarmalar yakalayıp, emniyete getirdiler. Üç gün nezarette işkence gördüm. Vücuduma elektrik verdiler. Ankaralı ve Çubuk kazasından olduğum anlaşılınca Ankara'ya gönderdiler. Ankara Emniyetinde yedi gün dövüldüm, ekmek-aş vermediler. Hatta ölmemiz için bize zehir verdiler. Birçok arkadaşımıza Hacı Muhiddin'le Osman Yaz'a Gurumenen'li Hacı Yusuf'a da fazla oranda vücutlarına zehir zerk ettiler. Allah'ın takdiri bizler ölmedik. Hepimizi de Bakırköy'e delidir diye gönderdiler. Ben onlardan çok önce 1942'de üç ay, 1945'te altı ay, 1946'da beş ay, 1948'de üç ay olmak üzere yaklaşık bir buçuk sene akıl hastanesinde kaldım. Her seferinde de oranın Baştabibi tarafından "Yahu bunlar deli değil, süper akıllıdır" denilerek geri gönderildim."

Adıyaman'ın Artan köyünde bulunan Mehmet Said Hoca bir gün yukarı hücre denen odasında yatsı ezanını aslı gibi okuması için cemaatten Abdullah Bozkurt'a rica etmişti. Abdullah Amca odanın içinde ezan okumuş, ertesi gün köye gelen jandarma tarafından on beş km. uzaklıktaki Kuyucak Karakoluna götürülmüş, bir iki gün orada gözaltında tutularak hakaret ve işkenceye maruz kalmış ve bir daha böyle bir suç (!) işlerse hem kendisinin hem de köy hocasının götürüleceği ile tehdit edilmiş ve merhamet (!) edilerek serbest bırakılmıştı. Ancak karakoldan döndükten sonra gördüğü işkence sonucu üreme melekeleri zedelendiğinden iki defa evlenmişse de evlilikte başarılı olamamış, boşanmak zorunda kalmış ve ömrünün sonuna kadar yalnız yaşamıştır.

Bu acı ve utanç kaynağı on sekiz yıldan sonra 16 Haziran 1950'de Ramazan öncesi ezanın Arapça okunması serbest bırakıldı. Zamanın Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki'nin imzasıyla bu müjde müftülüklere resmen duyuruldu. Menderes'in 1950'de yapmış olduğu bu değişiklik aslında Ezanı serbest bırakmaktan ibaretti. Evet, ezanı ne Türkçe ne de Arapça okuma zorunluluğu yoktu artık, zira ezan serbest bırakılmıştı. 27 Mayıs 1960 ihtilalinden ve 12 Eylül 1980 darbesinden sonra da Ezanın Türkçe okunması gündeme gelmiş ama bu konu ilgi görmediği için gerçekleştirilememiştir… 60 darbesinden sonra da Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel Ezanın Türkçe okunması için komisyona teklif sunar. Yapılan oylama sonucunda da bir oy farkla teklif reddedilir…

Nurgül Dere / https://twitter.com/CevaplarOrg 

Kaynak: Kemalist Devrimlerin Analizi, Ebubekir Aytekin, Etkin Kitaplar

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

TARİHTE BUNLAR OLDU-56

TARİHTE BUNLAR OLDU-56

SADRAZAMIN ASİL HAREKETİ Mehmed Zeki Pakalın ‘Tarihe Mal Olmuş Hikayeler’de anlatıyor; “

TARİHTE BUNLAR OLDU-55

TARİHTE BUNLAR OLDU-55

MÜSLÜMAN KANI AKITMAK İSTEMEYEN HÜKÜMDAR İttihad ve Terakki fırkasına bağlı Hareket Ordus

TARİHTE BUNLAR OLDU-54

TARİHTE BUNLAR OLDU-54

İSTANBUL TÜRKLERİN ELİNDEN NASIL ÇIKAR? Kritovulos, 15. yüzyılda yaşamış Bizanslı bir t

TARİHTE BUNLAR OLDU-53

TARİHTE BUNLAR OLDU-53

HASAN BASRİ ÇANTAY VE 27 MAYIS Üstad Bediüzzaman modern zamanlarda dalalet ehlinin özellikle

TARİHTE BUNLAR OLDU-52

TARİHTE BUNLAR OLDU-52

“SENİN YANINA GİTMEK İSTEMİYORUM” Merhum Samet Ağaoğlu Bey, Ziya Gökalp’in amcasının

TARİHTE BUNLAR OLDU-51

TARİHTE BUNLAR OLDU-51

PAKİSTANLI İKİ YAŞLI PROFESÖRÜN DEDİKLERİ Muhterem Yavuz Bülent Bakiler beyefendi anlatıy

ŞEVKET BİNBAŞI

ŞEVKET BİNBAŞI

Not: Bugün merhum Sultan İkinci Abdülhamid hanın vefat yıldönümü. Cenab-ı Hak kendilerine r

TARİHTE BUNLAR OLDU-50

TARİHTE BUNLAR OLDU-50

Sultan İkinci Abdülhamid han Şam-Mekke demiryolunu yapmaya kalkışınca, alışkanlık icabı, b

TARİHTE BUNLAR OLDU-49

TARİHTE BUNLAR OLDU-49

ALMANYA CEPHESİNDE DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK Biraz abartı gelebilir ama Almanların Alman birliğ

TARİHTE BUNLAR OLDU-48

TARİHTE BUNLAR OLDU-48

Mercidabık zaferini kazanıp Haleb’i, Şam’ı ve Suriye’yi zapt eden Yavuz Selim hanın hazi

TARİHTE BUNLAR OLDU-47

TARİHTE BUNLAR OLDU-47

Tarihteki ilginç hadiselerden birisi de hayvanların muhakeme edilmesidir. Ortaçağ Avrupa tarihi

Artık Allah'a, Peygamberine ve indirdiğimiz o nûra (Kur'an'a) inanın. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

Teğabün, 8

GÜNÜN HADİSİ

"Oruçlu için iki sevinç vardır: Biri, orucu açtığı zamanki sevincidir, diğeri de Rabbine kavuştuğu zamanki sevincidir. Oruçlunun ağzından çıkan koku (haluf), Allah indinde misk kokusundan daha hoştur."

Ebu Hüreyre

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Camii'nin yeniden ibadete açılışı(15 Nisan 1772) *Turgut Özal'ın Vefatı(17 Nisan 1993) *Türk-Yunan savaşının başlaması(18 Nisan 1897) *Miladi takvime göre Efendimiz'in (s.a.v.)dünyaya teşrifleri(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI