Cevaplar.Org

ESAD COŞAN HOCAEFENDİ’DEN BİR GÜLDESTE-1

Kıymetli Ziyaretçilerimiz, iki sene evvel, merhum Prof. Dr. Esad Coşan Hocaefendi’nin eserlerinin Seha Neşriyatça yayınlanmış olanlarının tamamına yakınını okumuş ve notlar almıştım. Yaklaşık 120 sayfa tutan bu notları sizlerle paylaşmak istedim. Çünkü çoğumuz artık eskisi gibi kitap okuyamıyoruz maalesef. Afaki o kadar çok şey hayatları alt üst etti ki..


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2013-09-23 12:13:15

Takdim

Kıymetli Ziyaretçilerimiz, iki sene evvel, merhum Prof. Dr. Esad Coşan Hocaefendi'nin eserlerinin Seha Neşriyatça yayınlanmış olanlarının tamamına yakınını okumuş ve notlar almıştım. Yaklaşık 120 sayfa tutan bu notları sizlerle paylaşmak istedim. Çünkü çoğumuz artık eskisi gibi kitap okuyamıyoruz maalesef. Afaki o kadar çok şey hayatları alt üst etti ki..

Dr. Metin Erkaya ve arkadaşlarının hazırladığı eserler -genel itibarıyla- merhum Hocaefendi'nin çeşitli zaman ve mekânlarda yapmış olduğu sohbet ve vaaz u nasihatlerinin yazıya geçirilmiş şekli idi. Ben de kitapların isimlerinden ziyade tarih ve mekanları not etmekle yetinmiştim..Tabii bir konu bütünlüğü içerisinde aksettirmek daha şık olurdu. Ona muktedir olamadım maalesef. Nazar-ı müsamaha ile bakmanız ricasıyla notlarla sizleri baş başa bırakırken, merhuma Cenab-ı Hak'tan rahmet dilerim. Saygılarımla. Salih Okur/cevaplar.org

*Hiç bir yayın şekli bu kadar kolay iletişimi sağlayamadığı için, radyo çok güzel bir vasıta... Güzel şeyleri, güzellerin en güzeli olan İslâm'ı insanlara anlatmakta iyi bir vasıta olduğu için, biz bu radyo çalışmalarını seviyoruz ve büyük bir coşku ile, sevgi ile bu çalışmaları Türkiye'ye ve Türkiye dışına yayma çalışması içindeyiz. 20. 1. 1995 AKRA Açılış – ANKARA

*Ben bu çalışmayı yapabilmek için fakültede hoca iken şöyle bir şey düşündüm. Diyordum ki: "--İçinizden her biriniz bir ülkeyi kendisine ilgi ülkesi olarak seçsin. Meselâ, ben Brezilya'yı seçiyorum; Peru'yu, Meksika'yı, Kanada'yı, İspanya'yı, Güney Afrika'yı seçiyorum desin. O ülkenin dilini, tarihini, aktüalitesini öğrensin. O ülkeyi ziyarete gitsin. O ülkeden dostlar edinsin. Hatta belki orada iyi bir müslüman bulursa, onunla evlensin. Akrabalık tesis etsin ve orada İslâmı anlatacak bir köprü kurulmuş olsun!" Bunu söylediğim zamandan itibaren 10-15 yıl geçmiştir. Bunu düşünerek hareket etmiş kardeşlerimiz vardır. Evliliğini dışardan yapmış kardeşlerimiz vardır. Malezya'dan, şurdan, burdan evlenmiş kimseler vardır. Bunlar meyve vermeğe başladığı zaman durum daha iyi olacak 3. 2. 1995 - Türkiye Gazetesi(mülakat)

*Türkiye'de perdenin arkasında gayrimüslimlerin, emperyalizmin, Avrupa devletlerinin faaliyetleri var... Ben hatırlıyorum, geçtiğimiz senelerde Rusya'nın Türkiye için bir günde harcadığı para muazzam rakamlara ulaşıyordu. Yazarlara ve yayınlara, müesseselere para vererek Türkiye'de bir şeyler yapmak isteyen dış güçler vardır. 3. 2. 1995 - Türkiye Gazetesi

*Her müslümanın İslâm için yapması gereken şeyler vardır. Ve bu, asıl vazifedir. Kendisinin bütün özel faaliyetlerinden önce gelir. Bütün faaaliyetlerin ona göre ayarlanması lâzım!.. Bütün faaliyetlerin altından İslâm'a hizmet çıkarılması lâzım!.. Bütün müslümanlar bu şuura erdiği zaman durum daha iyi olacaktır. 3. 2. 1995 - Türkiye Gazetesi

*İslâm'ın ana hedeflerinden birisi toplumdur. Emirlerindeki ve yasaklarındaki amaçlardan bir tanesi, toplumun menfaatlerini gözetmek, korumak, kollamaktır. O halde İslâm, aynı zamanda sosyal yönü çok çok kuvvetli olan bir din olarak karşımızdadır. 31. 3. 1995 - Akra

*Akıl için tarik birdir, yol birdir; yâni, akıllı olan her insan aynı noktaya gelir." diye bir söz var... Bütün müslüman grupların yaptığını, aşağı yukarı böyle görüyoruz. Ama, Allah'a hamd ü senâlar olsun, tahdis-i nimet sadedinde söylemek lâzım ki, bizim muhabbetle kucaklaştığımız kardeşler grubu da, çok yüksek kaliteli bir grup hakîkaten... 31. 3. 1995 - Özelif / ANKARA

*Mısır'a gitmiştik. Orda birisinin oteline misafir olduk. Otelde böyle bir salon var... Televizyondan da ordan dînî dersler, tefsir dersleri filân yayınlanıyormuş. Sahibi de müslümanmış. Hepimize birer Riyâzüs Sâlihîn verdi, Kur'an-ı Kerim hediye etti şirket sahipliği yaparak... Orda kitabın sayfaları açtık, okuduk. İmam Nevevî'nin kitabının hemen başındaki başlıklarından birisi: "Hayrın yolları, çeşitleri çoktur. Yoldan bir taşı kaldırıp kenara koymak dahi bir hizmet çeşididir, sevaptır." Çünkü, bir müslümanın ayağına takılacaktı; takılmasın diye kenara koydu.

*Hayır çeşitleri çoktur ama, en güzeli hangisidir?.. En sevaplısı hangisidir?.. En güzel sonuç almaya götüren hangisidir31. 3. 1995 - Özelif / ANKARA

*Biz bu eğitimin her çeşidiyle ilgileniyoruz. Bir kere ikiye ayrılıyor: Yaygın eğitim, örgün eğitim... Yâni, halk eğitimi ve ilkokul, ortaokul, lise, üniversite tarzında eğitim... Eğitimin her çeşidinde varız, istekliyiz, hevesliyiz, atılımcıyız. Bunları yapmak istiyoruz. Bir zaman gelecek, üniversite de kuracağız!.. Elemanımız var... İnşaallah mânileri atlatıp yeni fakülte de kuracağız. 31. 3. 1995 - Özelif / ANKARA

*Avrupa'da bir araştırma yaptırmış İngilizler, "En verimli yatırım nereyedir?" diye... Yâni, "Sanayiye mi yatıralım, fabrika mı kuralım, ticarete mi yatıralım; ne iş yapalım da paramız daha çok artsın?" diye... Prof. Mümtaz Turhan Bey'in bir eserinde kesin olarak belirtiliyor: "En kârlı, en verimli, en kazançlı yatırım ilme yapılan yatırım!.." 31. 3. 1995 - Özelif / ANKARA

*Şimdi bizim sloganımız, kampanyamız, çalışmamız, "Her ilde bir okul!" tarzındadır. Kendi öğretmenlerimiz var... "Kendi öğrencilerimizi, kendi çocuklarımızı kendimiz yetiştirelim! Bir müessese olarak elimizde bir muhteşem bina bulunsun!" diye, bunun gayreti ve telâşı içindeyiz. 31. 3. 1995 - Özelif / ANKARA

*Biz ilmî araştırmalar merkezi kurmak zorundayız. Niçin?.. İslâm için... Çünkü, İslâm sahipsiz kalmıştır. Dümen, dümencisiz kalmıştır. Neyin nasıl yapılması gerektiği bir curcuna, kaos, kargaşa içinde, her kafadan bir ses çıkar durumda, bir ormanda iyi tesbit edilememektedir. İlmî çalışmalara çok şiddetli ihtiyaç olduğu kanaatindeyim. 9 Nisan 1995 – Bursa

*Radyo çok önemli bir tebliğ ve irşad vasıtasıdır, ta'lim vasıtasıdır, İslâm'ı yayma vasıtasıdır. Bu sebeple bizler, Türkiye'nin her şehrinde, her bölgesinde, her beldesinde bu hizmetin faaliyette olmasını temenni ediyoruz. Bu hizmetler organize olduğu zaman, yapıldığı zaman, İslâm lehine çok büyük faydalar olacağını tecrübeyle kendimiz gördük. 5. 5. 1995 İrfan FM Açılış - MALATYA

*Bak işte giden heyet şimdi, Çin'e hayran kalmış. Şanghay'ı görünce ağzı açık kalmış. "Allah Allah! Yirmibirinci Yüzyıl'a girmiş!" demişler. E, ben geçen sene yazdım, evvelki sene yazdım dergilerde... "Yâhu bu adamlar Yirmibirinci Yüzyıl'a girmişler, bizden çok ileriler!.." dedim, ilk defa Singapur'a gidip, buraya geldiğim zaman... Uyuyor millet!.. Afrikalılar bizi geçti. Küçük küçük devletler bizden ileri duruma geldi. Altı milyon, sekiz milyon nüfusu olan İsveç, uçak yapıyor, kamyon yapıyor... Atom santralleriyle ülkesinin enerjisini sağlıyor. Her şeyi yapıyor. Bizde hiç bir şey yok...

Bu neden?.. Kanımızın donmasından, şehid evlâdı olduğumuzu unutmamızdan, müslümanlığımızın, imanımızın gereğine göre yaşamamamızdan, İslâm'ı doğru anlayamamamızdan... Fatih Sultan Mehmed Han gibi, "İyi müslüman neler yapmalıymış, nasıl olmalıymış?" diye düşünüp doğruyu bulamamamızdan. 29. 5. 1995 İskenderpaşa C. / İstanbul

*Millet sanıyor ki, iyi müslümanlık sarık sarmak, cübbe giymek... Sarık modası, cübbe modası... İyi, güzel kardeşim ama, sen bu kâfir Amerika'lıyı yenecek çalışma da yapıyorsan o zaman iyi... Bak Fatih Sultan Mehmed, hem müslüman, hem de teknolojide birinci... Öyle çalışmış, öyle çalışıyorlar. Çin öyle çalışıyor, başka milletler öyle çalışıyor.

Meselâ ben şahsen buraya gelirken, üzülerek geldim. Nihayet bir futbol maçından elde edilmiş bir galibiyetin, halkın üzerindeki bu kadar büyük tesiri, böyle basit bir olaydan bu kadar sevinme, şuur seviyesinin eksikliğini gösterir. Bir gazetede ben bir sayfa spor sayfasını çok görürken, spor sayfalarının dört sayfaya, beş sayfaya çıkması büyük sorumsuzluktur. Çünkü Türkiye'nin yapılacak çok büyük işleri vardır. Spor sayfalarına değil sanayiye, kültüre, millî mânevî değerlerimizin korunmasına, menfaatlerimizin savunulmasına, haklarımızın alınmasına yönelik nice işler vardır. Tabii, bu toplumun bu duruma getirilmesi de bir garib hadisedir. 31. 5. 1995 – Eskişehir

*Bizim buradaki çalışmalarımız tutarsa, bizim buraya ektiğimiz fidanlar tutarsa, meyva vermeğe başlarsa, çok büyük sonuçlar olacak. O bakımdan Amerika'da bulunmak, bunların dilini bilmek, kültürünü bilmek çok önemli bir olay... İslâmî bakımdan önemli bir olay... Müslümanların istikbali bakımından son derece önemli bir olay... 22. 7. 1995 - Pensilvanya / U. S. A.

*Organizasyonsuz müslümana tribünler dolusu yuh olsun, organizasyon yapan Müslümanlardan da Allah razı olsun... Çalışacaksınız, organizasyon kurarak, birbirinizle ilişkili olarak, irtibatlı olarak, muhabbetli olarak... Ve bileceksiniz ki ana amacınız Allah'ın rızâsını kazanmaktır. Allah'ın rızâsını kazanmak için sahâbe-i kiram gibi çalışacaksınız22. 7. 1995 - Pensilvanya / U. S. A.

*Prof. Kemal Çakmaklı isimli kardeşimiz İstanbul'da kendi tatlı ifadesiyle diyorki : "Bir çocuk anasından doğup, ciyak dedi mi eğitiminin sekizde beşi geçmiştir." diyor. Sayıyor işte: "Anne iyi olacak baba iyi olacak, sıhhatli olacak, helâl lokmayla beslenecek..." vs. Ana karnında da bir eğitim var... Doktorlar bunu biliyorlar ki annenin alışkanlıkları, gıdaları çocuğa tesir ediyor. Doğar doğmaz eğitimin yarıdan fazlası bitiyor; kalıyor yarısından azı, sekizde üçü... 19. 9. 1995 – ANKARA

*Bir mü'minin zihninde, tüm hareketlerine hâkim olan en önemli duygu; hakka bağlılık duygusudur, hak sevgisidir.

Hakkı sevmeyi öğrenin!.. Hakla beraber olmanın zevkini tadın; onunla beraber olmayı öğrenin... Bu ölçüyü alamazsa bir insan, bu hayatta onu çok aldatırlar... Bu ölçüyü alamamış insanı çok aldatırlar, çok kandırırlar. 5 Mayıs 1990 – İSTANBUL

*Onun için irşad meselesi, yâni insanların sebîl-i reşada, hak yola, doğru yola sevkedilmesi, davet edilmesi, götürtülmesi için, gelmeleri için yapılan çalışmalar, en önemli çalışmalardır. Ana çalışmadır, kilit çalışmadır, ön çalışmadır, baraj çalışmadır. İlk önce bu olacak, bu baraj aşılacak; ondan sonra ötekiler olacak... "Hocam, ben bu işlere bakmadan hizmet ederim!.." Edemezsin ki! Nakıs insandan kâmil iş çıkmaz!.. Yüzüne gözüne bulaştırırsın, mahvedersin, perişan edersin, dağıtırsın... Müslümanları birbirine düşürürsün. 5 Mayıs 1990 – İSTANBUL

*Yetişmemiş insandan, kalitesiz insandan, imanı tam böyle ışıl ışıl parıldamamış olan insandan bir fayda hasıl olmuyor. Cihada gitse, cihadı ganimet almak için yapar... Bu Afganistan çarpışmalarında --oralara gitmiş kardeşlerimiz anlattı, üzüldüm-- adam elini kaldırıyor, "Lâilâhi illalllah" diyor, "Ben müslümanım!" diyor. Masum olduğu besbelli... Bu taraftaki mücahid, parasına tamahen öldürüyor... Çünkü nâkıs!.. Nâkıstan mücahid filân olmaz. Yâni imanı eksik olan insan, her şeyi berbad eder. . 5 Mayıs 1990 – İSTANBUL

*Kalbi, insanı yöneten uzvu, insanı yöneten komuta merkezi ışıl ışıl olmadıktan sonra, sıhhatli çalışmadıktan sonra, insan güzel şey yapamaz... Sabah namazına kalkamaz, ibadetini yapamaz... Oruçluyken günah işler... Ticaret yaparken haram yer, yalan söyler.5 Mayıs 1990 – İSTANBUL

*Allah'ın velisine cahillik yakışmaz. Yakışmadığı için, öğretir. Pırıl pırıl hafıza verir, muazzam bir kabiliyet verir. Ötekilerin hepsinden daha âlim olur, daha arif olur. 5 Mayıs 1990 – İSTANBUL

*Bizim yolumuz ilim yoludur. İlim, insanı kurtaracak yoldur. İlim, insanı kurtaracak en önemli silâhtır, en önemli vasıtadır. İlme dayanmadan, ilimden müstağni kalarak, ilme bakmadan, ilimden ilgisini keserek, kitapları kapatarak, kütüphanenin semtine uğramadan, olmaz. Hayat devam ettiği için, ilim de devamlı bir ihtiyaçtır. "Efendim, ben yirmi yıl öğrendim, yeter!" Hayır, yetmez!.. Beşikten mezara kadar, insanın ilme ihtiyacı her an devam eder. Ve, İslâm Âlemi'nin kaybı, koskoca imparatorluklarımızın güldür güldür yıkılması; güzelim ezanların okunduğu diyarlarımızın, kâfirlerin çizmesinin altına düşmesi, hiç bir zaman kâfir diyarı olmamış olan Orta Asya'ların, Kafkasya'ların --büyük mücâhidlere rağmen, büyük mutasavvıf mücâhidlere rağmen-- böyle ayaklar altına gitmesi, ezilmesi, çiğnenmesi; namusların pâyümâl olması; Kur'anların yırtılması, yakılması, yıkılması, hep ilimle olan ilgi kesildiği için olmuştur. 5 Mayıs 1990 – İSTANBUL

*İslâm'ın, İslâm Âlemi'nin, İslâm ümmetinin her çeşit bilgiye son derece büyük ihtiyacı var. Benim de size en büyük tavsiyem, bulunduğunuz dalda vazgeçilmez eleman olmağa çalışın!.. En yüksek eleman olmağa çalışın!.. Her şeyi bilmeğe çalışın, bilmediğiniz bir şeyin kalmamasına çalışın!.. Kütüphaneniz ihtisas kütüphanesi olsun... Hiç bir kimsede bulunmayan kitap, sizde bulunsun... O dilde olmayan, yabancı dilde olan eserleri de kütüphanenize alın... Adam sizinle konuştuğu zaman, hayretler içinde kalsın... "Ya, adam Rus Edebiyatı'nı da takib etmiş, Alman Edebiyatı'nı da takib etmiş, İngiliz'i de incelemiş, Amerikalıları da incelemiş; kendi sahasıyla ilgili her şeyi biliyor!" desin. Bu bakımdan sizi ilim yolunda çalışmaya davet ederim... Devamlı çalışmaya davet ederim, her gün çalışmaya davet ederim. . 5 Mayıs 1990 – İSTANBUL

*Bulgaristan'da hapse düşmüş, bizim Bursa'daki bir hacı kardeşimiz... "Hocam, orda kaç yıldır hapiste olan bir insanla tanıştım. Hıncından hiç bir şey kaybetmemiş, ateş püskürüyor Bulgarlara... 'Bir zaman sonra Osmanlı gelecek, beni bu hapisten kurtaracak; ben onlara göstereceğim!' diyor. Hâlâ bizi bekliyor." diye anlattı. Bulgaristan'ın hapishanesindeki şahıs, seni bekliyor, beni bekliyor... Biz de burda futbolla meşgulüz, piknikle meşgulüz... Keyifle zevkle meşgulüz. Boğaziçi'nde, Emirgân'da çay höpürdetmekle vs. ile meşgulüz. Olmaz! . 5 Mayıs 1990 – İSTANBUL

*Ben bunun için arkadaşlarıma çok acaib şeyler söyledim. Dedim ki: "Türkiye dışından evlenin!.. Tayland'dan evlenin, Endonezya'dan evlenin, Etyopya'dan evlenin, Sudan'dan evlenin!.." Neden?.. Müslümanlar kardeş değil mi? Sen o kardeşinden nasıl haberdar olacaksın?.. Dilini bilmiyorsun, kültürünü bilmiyorsun, ülkesini bilmiyorsun, gelip gitmiyorsun... Nasıl haberdar olacaksın?.. Oturduğun zaman temennîler, dilekler, şeyler... Nasıl olacak bu birlik ve beraberlik?.. Kaynaşacaksın... 5 Mayıs 1990 – İSTANBUL

*Onun için biz bu halkayı, bu zinciri, bu bukağıyı; boynumuza geçirilmiş, ayağımıza kolumuza geçirilmiş şeyi kırmalıyız. Bunları kırmamız lâzım geliyor. Bu da ilimle olur, hareketle olur, cevvaliyetle olur, dinamizmle olur... Olağan çalışmaların üstünde çalışmayla olur. Köyünden başka yeri bilmeyen, şehrinden başka yeri bilmeyen insandan ne hayır gelecek?.. Yabancı dil bilmiyor, karşı taraftan haberi yok... Müslümanlarla uzlaşmamış, tanışmamış, işbirliği yapmamış, ticaret yapmamış... Onun malını al, yahudi'nin malını alma!.. Müslüman kardeşinin imalatını al; Amerikalı'nınkini alma, Avrupalı'nınkini alma!.. Ticaret yapmasan, çökertirsin adamları... Savaş yapmaya lüzum yok ki, malını almasan çökertirsin. 5 Mayıs 1990 – İSTANBUL

*Bizim metodumuz sabır ve sevgi metodudur. Meşakkati vardır, sıkıntısı vardır bu yolun... Hizmetin dertleri vardır. Sabrederiz, uykusuz kalırız, aç kalırız, yaralanırız, parasız kalırız... Para vermemiz gerekebilir, çok koşturmamız gerekebilir, terlememiz gerekebilir... Sabredeceğiz ve hizmetimizi severek yapacağız. Bizim metodumuz sevgidir. Sevgi ile pek çok kapı açılır. Şiddetle açılmayan pek çok kapı sevgiyle açılır. 5 Mayıs 1990 – İSTANBUL

*İslâm'ı bilmeyen insanlar, işi savaş tarafına götürerek, en son işi en başta söyleyerek; müslümanlığı savaş dini, kan dini, hunharlık dini gibi göstermeye çalışıyorlar. Avrupa'nın metodu budur. Bu değil bizim metodumuz!.. Balkanların fütuhatı sevgiyle olmuştur, dervişlerle olmuştur... Ortaasya'nın fütuhatı dervişlerle olmuştur... Endonezya'da İslâm'ın yayılması dervişlerle olmuştur... Afrika'da İslâm'ın yayılması dervişlerle olmuştur... Silâhla olmamıştır! 5 Mayıs 1990 – İSTANBUL

*Bizim metodumuz sevgidir. Sevmeyi öğreneceksiniz, sevgiyle hareket etmeyi öğreneceksiniz!.. 5 Mayıs 1990 – İSTANBUL

*Sevgi, birçok yaraları tedavi eder... Sevgi, birçok müşkilleri halleder... Sevgi, birçok kapıları açar... Sevgiyle papaz müslüman olur... Sevgiyle hareket ettiğin zaman, saygıyla hareket ettiğin zaman, centilmence hareket ettiğin zaman, ahlâk-ı hamîdeyle hareket ettiğin zaman, halim selim olduğun zaman, herkesin gönlünü kazanırsın... Sert olduğu zaman, etrafında kimse kalmaz insanın. 5 Mayıs 1990 – İSTANBUL

*Niye, yağmur için dua ediliyor da, İslâm'ın gelişmesi için dua edilmiyor?.. Niye, Fatih Camii'nde, şu müslümanlık gelişsin diye bir dua edilmemiş şimdiye kadar?.. Ne materyalist insanlarız biz yâ!.. Ne maddeci insanlarız biz... Yağmur kesilince, onbeşbin kişi Fatih Camii'nde toplanıyor, bir o kadarı Eyüb Camii'nde toplanıyor; ağlıyorlar, "Yâ Rabbi, yağmur gönder!" diye; İslâm gidiyor ama, hiç kimsenin kılı kıpırdamıyor... Giderse gitsin. Çünkü, evinde kendisi Kur'an okuyor, tesbih çekiyor; yetiyor... Olur mu öyle şey?.. Yağmurun umûmî yağdığı gibi, İslâmın gelmesi için, Müslümanların kurtulması için niye dua yapmıyorsun?.. Yağmuru dua ile yağdırıyor da Allah, İslâm'ı dua ile geliştirmez mi?.. Geliştirir... 5 Mayıs 1990 – İSTANBUL

-devam edecek-

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Kim Allah'a ve Rasûlü'ne îman etmezse, (bilsin ki) biz inkâr edenlere alevi çılgın bir ateş hazırladık.

(Fetih, 13)

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

"Kişi, dostunun dini üzeredir. Bu nedenle, kiminle dost olacağına dikkat etsin!"

Ebû Hureyre radıyallahu anh. Ebû Dâvud.

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Fatih Donanmayı Haliç'e İndirdi.(22 Nisan 1453) *T.B.M.M. Açıldı.(23 Nisan 1920) *Yavuz Sultan Selim Padişah Oldu.( 25 Nisan 1512) *Çernobil Nükleer Faciası.(26 Nisan 1986) *Sultan II.Abdülhamid Han Tahttan İndirildi.(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI