Cevaplar.Org

İSLÂMÎ KAİDELERE GÖRE TALÂK (BOŞANMA)

Şerî bir terim olarak talâk, kadınla erkek arasında evlenme akdi ile tesis edilen nikâh bağının çözülmesidir. Yüce dinimiz, boşanmayı meşru addeder fakat hoş karşılamaz. Rasûlullah (aleyhissalatu vesselam) talâkı: “Allah'ın en ziyâde nefret ettiği mübah” olarak görür. Evet, talâk dinimizde haram değildir, fakat Allah-u Teâlâ'nın hoşlanmadığı bir durumdur, o sebepten mümkün mertebe uzak durmakta yarar vardır. Zira çocukların sâhipsiz kalmasına, terbiyelerinin aksamasına, ferdler ve aileler arasına huzursuzlukların girmesine sebep olur.


Nurgül Dere

nurguldere@gmail.com

2013-09-01 12:30:12


Şerî bir terim olarak talâk, kadınla erkek arasında evlenme akdi ile tesis edilen nikâh bağının çözülmesidir. Yüce dinimiz, boşanmayı meşru addeder fakat hoş karşılamaz. Rasûlullah (aleyhissalatu vesselam) talâkı: "Allah'ın en ziyâde nefret ettiği mübah" olarak görür. Evet, talâk dinimizde haram değildir, fakat Allah-u Teâlâ'nın hoşlanmadığı bir durumdur, o sebepten mümkün mertebe uzak durmakta yarar vardır. Zira çocukların sâhipsiz kalmasına, terbiyelerinin aksamasına, ferdler ve aileler arasına huzursuzlukların girmesine sebep olur.

Ayrılık; talâk ayrılığı ve fesh ayrılığı olmak üzere iki çeşittir. Feshetmek ya karı kocanın rızasıyla olur ki buna hul' denilir veya mahkeme vasıtasıyla olur.

Öncelikle kaç tip boşanma var onu ele alalım: 1- Sünnî (Sünnet olan) boşanma, 2- Bid'î (bid'at olan) boşanma, 3- Bâin (geri dönüşü olmayan) boşanma, 4- Ric'î (geri dönüşü mümkün olan) boşanma, 5- Mufsah (mânâsı açık olan sözle) boşanma, 6- Meknî (mânâsı kapalı olan sözle) boşanmadır.

 

RESMÎ NİKÂH DİNEN GEÇERLİ MİDİR?

Öncelikle resmî nikâh ile İslâmî nikâhın mahiyetini ve şartlarını kıyaslamalıyız.

İslâmî nikâhda tarafların Müslüman olması gerekmektedir. Bir de Müslüman bir erkek gayr-i müslim bir hanımla evlenebileceği gibi, Müslüman bir hanım gayr-i müslim bir erkekle evlenemez. Resmî nikâhda ise evlenecek kişilerin dinî durumlarına bakılmaz.

İslâm'da sütkardeşler evlenemez fakat resmî nikâhda böyle bir kural yoktur.

Resmî nikâhda şâhitlerin dinî durumlarına bakılmaz, buna kadın veya erkek olmasını da ekleyebiliriz, zira İslâmî nikâhda şâhitlerin Müslüman olmasının yanında iki şâhidin erkek veya iki şâhitten en az birinin erkek diğer ikisinin kadın olması gerekmektedir. Oysa resmî nikâhda şâhitlerin her ikisi de kadın olabilir.

Yine resmî nikâhda velinin bulunması şartı yoktur, fakat üç mezhebde veli şartı vardır, hatta Peygamberimiz: "Veli ve iki şâhidi bulunan nikâhdan başka nikâh yoktur" buyurmuşlardır. Yalnızca Hanefî mezhebinde veli şartı bulunmamaktadır.

İslâmî nikâhda anlaşmayı beyan eden kelimelerde önemlidir. Buna binaen evlenecek kişiler birbirlerine "Evet; kabul ettim; kabul ediyorum" gibi bir ifadeyle belirtmesi gerekir. "Ettim" yerine "ederim" demesi halinde ifadeye şüphe karışmış olur. Çünkü bu "ileride ederim; olabilir" mânâlarına gelebileceğinden sakıncalıdır. Oysa resmî nikâhda "ederim" tarzında bir ifadeyle de nikâh kıyılmaktadır.

İslâmî nikâhda mehir vardır, her ne kadar nikâhın şartı değilse de nikâhın gereğidir. İslâmî nikâhın gereği olan mehir ise resmî nikâhda yoktur.

Evet, İslâmî nikâhda olan şartlar resmî nikâhda da var ise İslâmî nikâha gerek yoktur denilebilir. Fakat görüldüğü üzere resmî nikâhla İslâmî nikâhın şartları farklılık arz etmektedir. Bu sebepten İslâmî nikâh şarttır. Bu konuda Prof. Dr. Faruk Beşer şunları söylemektedir: "…Nikâhın dinî bir iş olmaktan çıkarılamayacağını Batılılar anlamışlar ve nikâh işini, kiliseye ve papazlara bırakmışlardır. Çünkü kudsîlik vermeden bu müessesenin yürümesi zordur. Kudsîlik de ancak dinî olmakla olur.

Öyleyse İslâmî yönden de nikâhlı olmak isteyenler –resmî nikâh mutlaka yapılacağına göre– resmî nikâhtan sonra dinî nikâh da yaptırmaları güzeldir. Gönüller ancak bununla tatmin olur ve böyle önemli bir kurum dinî ve manevî boyutundan koparılmamış olur. Çünkü işaret ettiğimiz gibi, nikâh tarih boyunca hep kutsî ve manevî bir olay olarak görülmüş ve hep dinî merkezlerde kıyıla gelmiştir. Bu gün bile Türkiye'miz dışında bütün dünyada bu hala böyledir. Ailenin de başka türlü korunabilmesi mümkün değildir."

 

ŞÂHİTSİZ NİKÂH GEÇERLİ MİDİR?

Şahid bulunmadan kadın ve erkeğin kendi aralarında "Aldım, vardım" demeleri ile nikâh sahih değildir. Kadın ve erkeğin kendi aralarında konuşmaları hiçbir değer ifade etmez. İki erkek (veya bir erkek iki kadın) şahid huzurunda ve mehir tayin edilerek şer'î usûl dairesinde nikâh yapılması gerekir.

 

KADININ BOŞANMA TALEBİ VE MEHİR MİKTARI

Rasûlullah (s.a.s.) buyurdular ki: "Hangi kadın (çok ciddî) bir gerek yokken kocasına boşanma talebinde bulunursa, bilsin ki, cennetin kokusu kendisine haramdır."

Sâbit İbnu Kays İbni Şemmas'ın (r.a.) hanımı Hz. Peygamber'e (s.a.s.) gelerek: "Ben Sâbit'i ahlak ve diyânetinden dolayı itab etmiyorum. Ancak İslâm'da küfre düşmekten korkuyorum -bu sözüyle nefret ettiğini söylemek istedi-" dedi. Rasûlullah (s.a.s.): "(Mehir olarak aldığın) bahçesini iade eder misin?" diye sordu. Kadın: "Evet!" deyince, Sâbit'e: "Bahçeyi al ve onu boşa!" dedi.

İslâm, boşanmayı meşru addeder fakat bu durum yine de uygun değildir. Bir hadiste talâk "Allah'ın en çok nefret ettiği helal" olarak tavsif edilmiştir. Bu sebeple kadının, ciddi bir sebep olmadan boşanma talebinde bulunmasına izin verilmemiştir.

İkinci hadis, nefret etmek gibi ciddi bir sebeple kadın boşanma talep ettiği takdirde talebinin nazar-ı dikkate alınacağını gösteriyor. Bu durumda kadına, aldığı mehiri iade gerekir.

Fakat boşanma kadının değil de erkeğin isteği üzere vâki olursa bu defa vaktinde ne konuşuldu ise erkeğin onu mehir olarak vermesi gerekir. Mesela altında anlaşılmış ise altın olarak öder, para ya da başka bir şey üzerine anlaşıldı ise onu verir.

 

ERKEĞİN BOŞAMA HAKKINI KADINA VERMESİ

Hârice İbnu Zeyd anlatıyor: "Ben Zeyd İbnu Sâbit'in (r.a.) yanında oturuyor idim. Muhammed İbnu Ebî Atîk gözlerinden yaşlar boşandığı halde ona uğradı. Zeyd (r.a.): "Neyin var?" diye sordu: "Ben, hanımımın işini kendine bırakmıştım, o da beni bıraktı." "Peki, (boşanma işini ona bırakmaya) seni sevk eden şey ne idi?" dedi. Muhammed İbnu Ebî Atîk: "Kader!" deyince, Zeyd: "Dilersen hanımına dönersin, zira bu bir (talâk)dır. Sen ise ona (kadına) daha çok hak sâhibisin" fetvasını verdi."

…Tefviz yani havale etme sûretiyle yapılan talâk bir midir, üç müdür? İhtilaf edilmiştir. Ancak umumiyetle niyete bağlı olduğu benimsenmiştir. Yani, boşama yetkisini veren erkek, bu sırada tek talâk veya iki veya üç talâka da niyet ederek kadına havale edebilir. Bunu, havale sırasında belirtmelidir. Kadında, yetkisini kullanırken kaç talâkla boşadığını belirtmelidir.

 

MAHKEME YOLU İLE BOŞANMA

Vehbe Zuhayli bu konuya şu şekilde açıklık getirmektedir: "Bu şekilde ayrılmaların talâktan farklı olduğu unutulmamalıdır. Zira talâk kocanın irade ve isteği ile vâki olur; ayırma ise talâk veya hul' gibi istek ve iradeye bağlı yollar fayda vermediği zaman kadının, kocasına rağmen evlilik bağına son vermesine imkân sağlamak için hâkimin hükmü ile vâki olur."

Hâkim aracılığında boşama hakkında Hayreddin Karaman şunları söylemektedir: "Kitap ve Sünnet'in birçok nassı ile uygulama, erkeğin boşamasında hâkim veya hakem aracılığının şart olmadığını göstermektedir. Boşamayı ancak hâkimin yapabileceğine dair hiçbir delil yoktur. Deliller, kadın ayrılmak istediğinde bunu ancak hakemler veya hâkimler aracılığı ile yapabileceğini göstermektedir. Eğer kocası, kadına boşama salâhiyeti vermiş olursa kadın da doğrudan boşama yapabilmektedir."

Hayreddin Karaman ayrıca şunları da belirtir:

"İslâm'a göre hükmetmeyen", "yargıda İslâm Hukuku'nu esas almayan bir ülkede..." (...) İslâm'a aykırı bir hüküm almak ve bunu uygulamak istemeyen veya hakkını almak için mahkemeye başvurmak mecburiyetinde olan Müslümanlar ne yapacaklardır?

"Hangi şekilde olursa olsun devletin kanunları İslâm'ın da kanunları sayılır, amaçlar aynıdır, detaylardaki fark önemli değildir" şeklindeki bir anlayışa ve çözüm teklifine katılmıyorum. Bunu bazı ilâhiyatçılar söylüyor ama, bırakın diğer ilahiyatçıları laik-seküler kesim de buna şiddetle itiraz ediyor ve "dini hukuka karıştırmayın, bizim hukukumuz şeriatı dışlamıştır..." diyorlar.

Bana göre çözüm şu şekilde olabilir:

Boşanma dâvalarında kadın boşanmak istediği halde erkek istemiyorsa, fakat yürürlükteki mevzûata göre boşama sebepleri bulunduğu için hâkim boşanmaya hükmetmiş olursa -evlilik birliği içinde zarar gören ve bu sebeple boşanmak isteyen kadının- bir hakemi olur, hâkim de boşamak istemeyen ve hakemi de kabul etmeyen kocanın hakemi yerine konabilir, bu durumda iki hakem ayrılığa karar vermiş olacakları için evlilik sona erer. Bu madde zaruret kuralı ile kadınların zorla ve zarar görerek nikâh altında tutulmalarını yasaklayan naslara dayanmaktadır."

Konuyu netleştirmek bâbında şöyle bir soru sorulabilir: Günümüzde resmî mahkemelerin kadının müracaatıyla verdiği boşanma kararları dinen de geçerli kabul edilebilir mi?

Bu soruya Hayreddin Karaman şöyle cevap vermektedir:

"Boşama davasını erkek açmış ise bu, hâkime boşaması için vekalet verme yerine geçer, o da boşayınca talâk gerçekleşir. Dâvâyı kadın açmış ise ve kocası da boşamak istemiyorsa, kadının boşanma sebeplerinin fıkha uygun olup olmadığına bakılır; eğer fıkha uygun ise bu boşama da geçerli olur."

 

MAHKEME TARAFINDAN BOŞANANLAR KAÇ TALÂKLA BOŞANMIŞ OLURLAR?

Bu konu hakkında Ahmed Şahin Diyânetin fetvasından yola çıkarak şunları aktarmaktadır:

"Bir kimsenin, bizzat veya avukatı vasıtasıyla boşanmak üzere mahkemede dâvâ açması, hâkime eşini boşamak için yetki vermesi "tefviz-i talâk" demektir. Bu itibarla, sadece erkeğin veya her iki tarafın açtığı dava sonucu, mahkemece boşanmış olan eşler, dinen de boşanmış olurlar. Ancak, daha önce eşler arasında başka boşanmalar olmamış ise, mahkemenin boşaması, bir boşama sayıldığından mahkeme kararı ile boşanmış olan eşlerin istedikleri takdirde -geride kalan iki talak hakkı ile- tekrar evlenmeleri mümkündür!.."

 

TALÂKTA SÖYLENEN SÖZLER VE HÜKÜMLERİ

İbnu Abbâs (r.a.) demiştir ki: "Bir erkek hanımına bir defada "Sen üç talâkla boşsun!" dese, bu bir talâk sayılır." Başka bir rivâyette ise: "Erkek hanımına (aynı anda üst üste): "Sen boşsun, sen boşsun, sen boşsun" diye üç kere söylerse, bu bir boşama sayılır, yeter ki bunlarla birinci defaki söylediği "Sen boşsun!" sözünü tekid etmeyi kastetmiş olsun veya hanımıyla henüz gerdek yapmamış olsun."

Sadedinde olduğumuz birinci rivâyet, İbnu Abbâs'ın herhangi bir kayda yer vermeksizin, "üç talâkla boşsun!" şeklinde telaffuz edilen boşayıcı sözlerin bir boşamayı sağlayacağı kanaatinde olduğunu aksettiriyor. Ancak Rezîn'in ilavesi olan ikinci rivâyette ise bir anda sarf edilen üç ayrı boşamanın, "bir" sayılması için bazı şartlar kaydediyor.

Eğer erkek, üç talâk niyeti taşımadan yani ikinci ve üçüncü "boşsun!" lafzını, ilk defa söylediği "boşsun" lafzını tekid etmek (pekiştirmek) için söylediyse üç boşama bir sayılır ve nikâh bağlarından ikisi devam eder. Aksi halde üç sayılır.

Diğer bir şarta göre, erkek, henüz gerdek yapmadığı hanımını bu sûretle boşamış ise, niyet aranmaz, bu üç talâk, bir talâk sayılır. Aksi halde gerdek yaptığı bir hanımı, tamamen boşamak niyetiyle üç kere üst üste "sen boşsun" dedi mi, bu üç ayrı talâk sayılır ve hanımıyla boşanmış olurlar.

İmam Mâlik (r.h.): "...Dul bir kadınla birisi evlense ve henüz temasta bulunmamış olsa, bu kadın hakkındaki hüküm de bâkirenin hükmü gibidir, bir talâk ayrılmayı gerektirir, üçü ise, bir başka erkekle evlenmedikçe ona haram kılar." demektedir.

 

DİNE ÎMÂNA KÜFREDENİN NİKÂHI GİDER Mİ?

Dine, imâna, kitaba ve mukaddes şeylere –hâşâ– küfreden kimsenin imânı da, nikâhı da gider. Pişman olduğu takdirde, imanını tazelemesi ve nikâhını bâin talâkta olduğu gibi yenilemesi lâzımdır. Çünkü bu durumda nikâhı bozulmuştur.

 

KORKUTMA MAKSATLI BOŞAMANIN HÜKMÜ

Bir kimse korkutmak ve latife şeklinde hanımına "sen boşsun" dese boşanır. Çünkü boşamanın şakası yoktur. Allah'ın Resûlü (s.a.s.) buyuruyor ki: "Üç şeyin ciddisi de ciddi, şakası da ciddi sayılır. Talâk, nikâh ve ricattır." Ricat kadını bir veya iki talâk ile boşadıktan sonra tekrar nikâh altına geri almaktır.

 

BAŞKASININ TESİRİ ALTINDA KALIP HANIM BOŞANIR MI?

Bir kimse başkasının tesiri altında kalır yani karısının hakkında dedikodu yapılır veya boşanması için ısrar edilir, o da boşarsa boşanır. Bu hususta hiç ihtilaf yoktur. Ama silah tehdidi altında hanımını boşarsa Şâfiî mezhebinde boşanmaz. Hz. Peygamber (s.a.s.): "Ümmetimden yanılmak, unutkanlık ve yapılması için zorlandıkları şeyin hükmü kalkmıştır." buyurmuştur. Hanefî mezhebinde ise boşanır.

 

İDDETİN TÜRLERİ VE MİKTARLARI

İddet ayrılmaktan sonra şâri'in belirlediği ve kadının süre bitinceye kadar evlenmeksizin beklemekle görevli olduğu süredir.

Üç türlü iddet vardır: Kar'larla (temizlik) iddet, aylarla iddet, doğum ile iddet. İddet bekleyen kadınlar da üç türlüdür: Hamile, kocası vefat etmiş kadın, hayatta iken ayrılmış ay hali olan kadın, küçüklüğü yahut ay halinden kesildiği için ay hali olmayan ve hayatta iken kendisinden ayrılmış olan kadın. Sebebini bilmediği halde ay hali kesilmiş kadın mefkudun hanımıdır. Talak iddeti de üç çeşittir: Ay hali olmayan kadın için üç kar' (temizlik), hamile olanın doğum yapması ve ay halinden kesilmiş ve küçük kız için üç ay.

 

İDDET BEKLEYEN KADININ DURUMU

İddet bekleyen bir kadına, ister boşanmış ister kocası vefat etmiş olsun, yabancı bir kimse açıktan açığa evlilik teklifinde bulunamaz, nikâh yapamaz.

İddet bekleyen kadının evinden gerekmedikçe çıkmaması lazımdır. Hanefîler boşanmış kadın ile kocası vefat etmiş kadın arasında fark gözeterek şöyle demişlerdir: Baliğ, akıllı, hür, Müslüman ve sahih bir evlilikten dolayı iddet bekleyen bir kadının gece veya gündüz evinden çıkması haramdır. Boşama ister bâin olsun, ister üç talak verilmiş olsun, ister ric'i olsun. Kocası vefat etmiş olan kadına gelince; o da geceleyin dışarı çıkmaz. Fakat ihtiyaçlarını görmek üzere gündüzün evden dışarıya çıkmasında mahzur yoktur. Çünkü masraflarını karşılamak için kazanmak kasdıyla gündüzün dışarı çıkmak gereğini duyabilir.

Evlilik meskeninde mesken meselesine gelince, bu kadının koca üzerindeki bir hakkıdır. Evlilik evinde iddet bekleyen kadının meskeni Yüce Allah'ın Talâk sûresi 1. âyette buyurduğu üzere yerine getirilmesi gereken farz bir görevdir.

Hanefîler şöyle demiştir: Ric'i olarak boşanmış bir kadının aynı evde koca ile birlikte kalması câizdir. Koca eğer ona dönmek isteyecek olursa boşamadan sonra karısından faydalanabilir. Çünkü boşama ric'idir ve Hanefîlerce daha tercihe değer görülen görüşe göre bu şekilde boşanmış olan kadın onu boşayana haram olmaz. Onun bu şekilde karısından istifade etmesi de ona dönüş olur.

Bâin veya üç talak ile boşama halinde ise erkek ile boşanmış olan kadın arasında birbirlerini görmelerine engel olacak bir perdenin bulunulması kaçınılmazdır. Şayet mesken genişçe ise kadın müstakil olarak tek başına bir odada kalabilir. Boşayan bir kimsenin ona bakması ve o odada onunla birlikte kalması câiz değildir. Şayet mesken dar ve sadece tek bir odası bulunuyor ise boşayan erkeğin meskenden çıkması gerekir. Boşanan kadın o takdirde iddeti bitinceye kadar tek başına orada kalır.

Şimdilerde boşanan kadının evlilik hayatlarının devam ettiği evden çıkması şeklinde görülen örfe itibar edilmez. Çünkü bu: "ve onlar evlerinden çıkmasınlar" anlamındaki Kur'ânî nas ile çatışmaktadır. Fakat evin darlığı ve kocanın da fasıklığı Hanefîlerin görüşüne göre boşanmış olan kadının yahut kocası vefat etmiş olan kadının evden çıkmasını câiz kılan bir özürdür. Boşama iddetinde kadının taşınacağı yeri tâyin etmek yetkisi ise kocaya aittir. Vefattan dolayı iddet beklemek halinde ise kalacağı yeri tâyin etmek hakkı kadına aittir.

İddet bekleyen kadının nafakasına gelince:

a) Eğer iddet bekleyen kadın ric'i talak ile boşanmış ise yemek, giyinmek ve mesken gibi değişik türleriyle nafaka ittifakla kadın lehine bir haktır. Çünkü iddet bekleyen kadın iddet süresi boyunca bir eş sayılır.

b) Şayet bâin talaktan dolayı iddet bekliyor ise: Eğer hamile ise yine ittifakla bütün türleriyle nafaka kadın lehine bir haktır. Şayet hamile değilse yine Hanefîlere göre iddet süresi içerisinde kocanın hakkı dolayısıyla kendisini alıkoyduğu için bütün türleriyle nafaka hakkına sâhiptir.

c) Eğer vefat dolayısıyla iddet bekliyor ise ittifakla onun için nafaka yoktur. Çünkü ölüm ile evlilik sona ermiştir.

Koca için yas tutma süresi ise dört ay on gündür. Yas süslenmeyi terk etmek sûretiyle olur. Altın veya gümüş yüzük ile dahi olsa süs eşyası, ipek giysi giymek, bedene hoş koku sürünmek ve taranmak, sürme çekmek, bütün kına ve boyama türleri bu kapsama girer. Fakat kadının zaruret dolayısıyla sözü geçen şeylerden herhangi birisini yapması câizdir. Çünkü zaruretler mahzurları mubah kılar.

Ric'i talak ile boşanmış kadının iddeti bitmeden önce eşlerden birisi ölürse öteki ona mirasçı olur. Şayet boşama bâin yahut sıhhat halinde üç talak ile olmuş ve iddet süresi içerisinde eşlerden birisi ölürse öteki ona mirasçı olmaz. Eğer boşama hastalık halinde bâin yahut üç talak ile yapılmış ise ve eğer bu boşama kadının rızası ile olmuş ise icmâ ile miras almaz. Şayet onun rızası olmadan yapılmış ise cumhura göre kocasından kadın miras alır.

 

ÂDETLİ İKEN BOŞANAN KADININ ÂDETİ İDDET SAYILIR MI?

Hanefî mezhebine göre bir kadın âdet hâlinde iken boşansa içinde bulunduğu âdet sayılmaz. Şâfiî mezhebine göre ise temiz iken boşansa, şayet onda cinsî münasebet olmamış ise o temizliği sayılır. Yoksa onda cinsî münasebet olmuş ise sayılmaz.

 

HABER ALINAMAYAN ERKEĞİN HANIMI NE YAPMALIDIR?

Hanefî ve Şâfiî mezheplerine göre, savaşa veya yabancı bir ülkeye gidip dönmeyen ve ölümü ile hayatta olduğu hakkında hiç bilgi edinilemeyen kimsenin eşi ancak kayıp kişinin ölümü sâbit olunca veya Şâfiî mezhebine göre ömrü gelip geçtikten sonra hâkimin hükmü ile Hanefî mezhebine göre ise, en kuvvetli görüşe göre onun yaşındakilerin çoğunun ölümü ile diğer bir görüşe göre de kayıp kişi 120 yaşını doldurunca hayatla ilişkisi kesilir. Binaenaleyh yukarda belirttiğimiz gibi iki durumdan biri gerçekleşmedikçe eşi evlenemez. Malikî ve Hanbelî mezheplerine göre ise, kayıp kişinin ölümü sâbit olursa veya aradan dört sene geçtikten sonra hâkim kayıp kişi ile eşini birbirinden ayırmak için hüküm verirse eşi evlenebilir.

 

KAYNAKLAR

Beşer, Faruk, Hanımlara Özel İlmihal, Nun Yayıncılık, İstanbul, 2010.

Dere, Nurgül, Müslüman Hanımın El Kitabı, Kayıhan Yayınları, İstanbul, 2011.

Emre, Mehmed, Fetvalar, Çelik Yayınevi, İstanbul, (tarihsiz), II.

Günenç, Halil, Günümüz Meselelerine Fetvalar, Yasin Yayınevi, İstanbul, 2007, III.

Hacı Mehmed Zihni Efendi, Ni'meti İslâm Büyük İslâm İlmihali, Huzur Yayınevi, İstanbul, 2008.

İbnu Deybe, Teysiru'l-Vüsûl ilâ Câmii'l-Usûl, trc. İbrahim Canan, Akçağ Yayınevi, İstanbul, 1993, XVIII.

Paksu, Mehmed, Kadın ve Aile İlmihali, Nesil Yayınları, İstanbul, 2009.

Zuhayli, Vehbe, İslâm Fıkhı Ansiklopedisi, Mütercimler: Ahmet Efe-Beşir Eryarsoy-Fehmi Ulus-Abdürrahim Ural-Yunus Vehbi Yavuz-Nurettin Yıldız, Risale Yayınları-Feza Yayıncılık, İstanbul, 1994, X.

 

Not: Yazarımızın Hanımefendi Dergisinde yayınlanan yazısının genişletilmiş hâlidir.

 

Nurgül Dere

https://twitter.com/CevaplarOrg

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Elbette onların etleri ve kanları Allah'a ulaşmayacaktır. Ancak O'na sizin takvanız erecektir. Onları bu şekilde sizin buyruğunuza verdi ki, size yolunu gösterdiğinden dolayı, Allah'ı tekbir ile yüceltesiniz.

Hac:37

GÜNÜN HADİSİ

İslam hakkında.

"İslam beş esas üzerine bina edilmiştir: Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduguna şehadet etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, Kabe'ye haccetmek, Ramazan orucu tutmak" Buhari-İman:1

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Donanmayı Haliç'e İndirdi.(22 Nisan 1453) *T.B.M.M. Açıldı.(23 Nisan 1920) *Yavuz Sultan Selim Padişah Oldu.( 25 Nisan 1512) *Çernobil Nükleer Faciası.(26 Nisan 1986) *Sultan II.Abdülhamid Han Tahttan İndirildi.(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI