Cevaplar.Org

MARGARET MARCUS - (MERYEM CEMİLE) (1934-2012) 3. BÖLÜM

MÜSLÜMAN OLMADAN ÖNCEKİ HAYATI Mevdudî ile mektuplaşmalarından öğrendiğimize göre Cemile, yetişme çağında genç bir kız iken akranlarının aksine tüm zamanını kütüphanede kitap okuyarak geçirmek istermiş. Hatta okulda geçirdiği zamanın buna engel olmasından duyduğu rahatsızlığı da ayrıca belirtir. Genç Margaret arkadaşlarının ilgi duyduğu; güzel elbiseler, kozmetik, sinema, parti ve içki ile hiç ilgilenmediğini hatta dokunmadığını, sigara içmeyi ise kaba bir alışkanlık ve israf olarak gördüğünü anlatır.


Nurgül Dere

nurguldere@gmail.com

2013-06-01 05:08:13


MÜSLÜMAN OLMADAN ÖNCEKİ HAYATI

Mevdudî ile mektuplaşmalarından öğrendiğimize göre Cemile, yetişme çağında genç bir kız iken akranlarının aksine tüm zamanını kütüphanede kitap okuyarak geçirmek istermiş. Hatta okulda geçirdiği zamanın buna engel olmasından duyduğu rahatsızlığı da ayrıca belirtir. Genç Margaret arkadaşlarının ilgi duyduğu; güzel elbiseler, kozmetik, sinema, parti ve içki ile hiç ilgilenmediğini hatta dokunmadığını, sigara içmeyi ise kaba bir alışkanlık ve israf olarak gördüğünü anlatır. Partilerde içki içenlerin sosyal hayatta hüsn-ü kabul gördüğünü, kendi ailesinin bile içkiyi hayatın güzel nimetlerinden biri olarak kabul ettiklerini belirtir. Sekiz yıllık ilk ve orta öğrenimi süresince ise kendi yaşından çok az arkadaşı olur.

New York Üniversitesinde ikinci sınıf öğrencisi iken, bir haham "İslâm'da Musevilik İnancı" konusunda ders verir. Haham, "Karşılaştırmalı dinler tarihi" adıyla talebelere, İslâm'daki tüm iyiliklerin eski ahitlerden alındığını ispatlamaya çalışır. Aynı hahamın kendi eseri olan ders kitabında, Kur'ân'ın ikinci ve üçüncü sûrelerinin âyet âyet Yahudi kaynaklardan alındığını iddia eder. Ayrıca dersler arasında serpiştirilmiş filmli ve slaytlı bazı etkinliklerle de Siyonist devletin propagandası yapılıyordur. Margaret bu dersler boyunca, Museviliğin İslâm üzerindeki üstünlüğüne ikna olmaktan ziyade, aksi görüşlere yönelir. Eski ahitlerde bazı evrensel kavramlar ve yüksek ahlâk öğretileri olmasına rağmen, Musevilik daima ırkçı bir karakter taşımıştır. Bazı asil idealler önermelerine rağmen, Musevî kitapları birer Yahudi tarihçesi olmaktan ve anlattıkları tanrıları da bir kabilenin tanrısı olmaktan ileri gidememişlerdir. Yahudi tarihinden süzülüp gelen bu dar görüşlülük, modern ifadesini -tamamen lâik bir tarzda da olsa- Siyonizmde bulmuştur.

Yahudi liderlerinin çoğu için Allah, kendilerine menfaat sağlayan ve toprak parselleyen bir mevhumdan başka bir şey değildir. Böylece Siyonizm, bazı medeniyetinin en âdi ırkçılık yaklaşımlarından birini oluşturmaktadır. Cemile son olarak bu konu hakkında şunları söylemektedir:

"İsrail'in bilim ve teknolojik aşamaları "seçilmiş millet" fanatizmi ile birleştiği zaman, inanıyorum ki dünya barışı için en büyük tehdidi oluşturmaktadır. Bir defasında Golda Meir'in Birleşmiş Milletler genel kurulunda "İsrail'in güvenliğini sağlamak için Arap topraklarını zapt ve işgal etme hakkından şüphe etmekten herkesi men ederim. Bizi bağlayan yegâne ahlâkî düstur, Yahudi devletindeki Yahudi topluluğun bekâsıdır" dediğini duydum. O zaman tekrar anladım ki, Yahudi hahamlar Hıristiyanlardan daha çok İslâm Peygamberine karşı düşmanlık etmektedirler. Reforme edilmiş Musevîlik'te de esas olan riyakârlıktı. Böylece Yahudi kökenime rağmen, Yahudi toplumla anlaşamayacağım kanaatine vardım."

Margaret, "Ahlâkî Kültür Hareketleri" adlı eğitim programından mezun olduğu tarihten, New York üniversitesindeki derslerine başladığı Ocak 1954 tarihine dek, tüm Ortodoks dinleri hor gören ve onları bâtıl inançlar olarak kabul eden muannid bir ateisttir. Fakat birgün ilginç bir şey yaşanır... Haham Katsh derslerinden birinde, "bütün ahlâkî değerlerin her insanın doğal ve evrensel hakları olmasının, bunların insan yapısı değil de Allah vergisi olmasından kaynaklandığını" söyler. Genç ve ateist zihniyetteki Margaret, işte tam bu noktada tıkanır, çünkü kendisine daha önceleri bunun tam tersi öğretilmiştir. Bu yeni öğrendikleri ona çok mantıklı gelir ve bu fikri iknâ edici bulur. İşte bu olay Margaret Marcus'un hayatındaki dönüm noktasıdır.

 

MÃœSLÃœMAN OLUÅžU

Cemile, diğer dinlerin "kısmen doğru" olduğunu, yalnız İslâmiyetin bütün hakikati ihtiva ettiğini belirterek, şunları söyler:

"Her şeyin üstünde İslâm, kendi müntesiplerine tam ve anlayışlı bir hayat yolu verir. Bu yolda ferdin cemiyetle münasebeti, maddî ve ruhanî, mükemmel bir ahenk içinde denkleştirilir."

İşte bu noktada Müslüman olmaya karar verir. Fakat ailesi Margaret'i fikrinden caydırmak için çok uğraşırlar. Müslüman olunca hayatının güçleşeceğini, ailesinden uzaklaşacağını ve çevresinin onu dışlayacağını söylerler. Bu sıralarda imanı bu tazyiklere mukavemet edecek kadar kuvvetli değildir. Sinirleri çok bozulan Margaret o kadar hastalanır ki üniversiteye ara vermek zorunda kalır. Sıhhati gün geçtikçe bozulur, evde bir doktor kontrolünde istirahat eder. Fakat ümitsizliğe düşen ailesi onu bir sinir hastalıkları hastanesine yatırırlar. İki yıl kadar hastanede tedavi görür.

Hastanede iken kendi kendine söz vererek hayatının en mühim kararını alır. Cemile, bu konu hakkında şunları söylemektedir:

"Hastanede iken ahdettim ki iyileşip çıkarsam Müslüman olayım.

Nihayet iyileştim, evime gitmeme müsaade ettiler ve beni hastaneden çıkardılar. New York şehrindeki Müslümanlarla temasa geçmek ve onlarla dostluk tesis etmek için bütün imkânları araştırdım. Kendileriyle tanışmaktan zevk duyulacak mümtaz insanlarla tanıştım. İslâmî mecmualara yazı yazmaya başladım ve dünyanın her tarafındaki İslâm liderleriyle devamlı muhabereye giriştim."

31 Ocak 1961'de Mevdudî'ye yazdığı bir mektupta, New York İslâm Merkezinde Ezher mezunu İmam Dr. Nurettin Şureybah ile tanıştığını ve Dr. Şureybah'ın kendisine beş vakit namaz kılmayı ve oruç tutmayı öğrettiğini yazar. 1961 Ramazanı yaklaşırken(1) Müslüman olmayı iyice kafasına koyan Margaret Marcus, Mevdudî'ye yazdığı bir mektupta tavsiyeler ister ve nihayet 8 Mart 1961'de yazdığı bir başka mektupta ise artık İslâmiyeti seçtiğini ve uzun etekler giyerek giyimine de dikkat ettiğini yazar.

Evet, Margaret yalnızca giyimine dikkat etmekle de kalmaz, beş vakit namaz kılmaya ve ilk Ramazan orucunu tutmaya başlar. Kendisi bunun için: "Ben bunları, en derin inançlarıma uyarak yaşamaktan ancak hayır (iyilik) husûle geleceğine inanarak yapıyorum." demektedir.

 

İSLÂM'I RESMEN SEÇMESİ

Mevdudî'ye yazdığı 29 Mayıs 1961 tarihli mektubundan öğrendiğimize göre bu tarihten beş gün önce -yani 24 Mayıs'da- Bayram namazında(2) iki Müslüman arkadaşının şâhitliğinde Kelime-i Şehadeti Arapça olarak telaffuz edip gerçek bir Müslüman olmuştur.(3) Sonra Brooklyn'deki Amerikan İslâm Cemiyetinde Şeyh Davud Ahmed Faysal'dan "İslâm'a İhtida" sertifikası alır. İslâmî ad olarak da "Meryem Cemile"yi seçer. Fakat ailesi ve eski çevresi bu yeni ismiyle hitap etmemekte inat etmişlerdir. Cemile bu konuda onlara herhangi bir ısrarda bulunmaz ama din kardeşleriyle olan ilişkilerinde Meryem Cemile adını gururla kullanır.

 

...devam edecek...

(1) 1961 yılı Ramazan ayı 17 Şubat'a tekabül ediyor.

(2) Kurban bayramına denk gelir.

(3) Zihinlerde şu sual oluşabilir: Margaret Marcus neden namaz kılıp, oruç tutmaya ve örtünmeye, kelime-i şehadeti resmî olarak telaffuz etmeden evvel başlamıştır? İslâm'ı seçen bazı kardeşlerimiz kelime-i şehadet okumadan ibâdetlerine başlıyorlar... Muhtemelen -ki kaynaklardan öğrendiğimize göre- Margaret Marcus'da bu şekilde yapmıştır. Zaten İslâm'a resmî olarak girmeden yıllar öncesinden yaptığı hizmetler de yazımızda anlatılmaktadır. Bunu gözönünde bulundurunca durum daha iyi anlaşılacaktır...

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

Veli Abi, 2013-06-04 09:01:55

Meryem Cemile hanımefendinin işe amel ile başlamış olması '' Kendini bir kavme benzeten onlardandır .'' Hadis-i Nebevisi ' ne muvafık değil midir? .. Selam ile...

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DÄ°ÄžER YAZILAR

Doğrusu Allah katında din, İslâm'dır; o kitap verilenlerin anlaşmazlıkları ise sırf kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki taşkınlık ve ihtirastan dolayıdır. Her kim Allah'ın âyetlerini inkâr ederse iyi bilsin ki, Allah hesabı çabuk görendir

Âl-i İmran:20

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

İki müslüman birbiriyle karşılaşıp da el sıkışılarsa, ayrılmazdan evvel günahları bağışlanır.

(Riyazü's-Salihin)

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Fatih Camii Tekrar İbadete Açıldı(15 Nisan 1772) *Şeyhülislam İbn-i Kemal'in Vefatı(16 Nisan 1534) *Einstein'in Ölümü(18 Nisan 1955) *93 Harbi Başladı(19 Nisan 1877) *Miladi Takvime Göre Efendimiz'in(s.a.v) Doğumu(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI