Cevaplar.Org

İMAM EBU HANİFE-HAYATI VE ŞAHSİYETİ-6

B-ZÜHD VE TAKVASI Anlatıldığına göre, İmam Ebu Hanife hayatının erken dönemlerinde, riya ve şöhretten kaçınmak amacıyla uzleti tercih etmişti. Bir defasında rüyasında Hz. Peygamber (s.a.v.)’i gördü. Rasulullah (s.a.v.) kendisine: “Sünnetimin ihyası senin aracılığınla meydana gelecektir. Uzleti terk et” diye seslendi. Bunun üzerine


Ali Pekcan

alipekcan65@hotmail.com

2013-04-21 23:39:13

B-ZÜHD VE TAKVASI

Anlatıldığına göre, İmam Ebu Hanife hayatının erken dönemlerinde, riya ve şöhretten kaçınmak amacıyla uzleti tercih etmişti. Bir defasında rüyasında Hz. Peygamber (s.a.v.)'i gördü. Rasulullah (s.a.v.) kendisine: "Sünnetimin ihyası senin aracılığınla meydana gelecektir. Uzleti terk et" diye seslendi. Bunun üzerine ilme atıldı, topluma karıştı.(120)

İmam Ebû Hanîfe, zühd ve takva üzere yaşamayı kendisine ideal olarak seçen âlim ve abid bir din önderi olarak dikkat çeker. Sultanların verdiği hediyeleri kabul etmez, ticaret yapar, kendi el emeği ile geçinirdi. Saygın bir kişiliği vardı.(121)

İlim hayatına devam ederken bir taraftan da ortaklarıyla ticareti yürüten İmam Ebû Hanîfe, helal ve haram konusunda son derece hassasiyet gösteren biriydi. Bir defasında ortağı kusurlu bir malı normal fiyatından satınca, o parti maldan elde ettiği gelirin tamamını el sürmeden ihtiyaç sahiplerine dağıtmayı tercih etmişti.(122)

Abdürezzak b. Hemmâm (v.211/826), zaman zaman Ebû Hanîfe'nin yüzünde ağlama izleri gördüğünü söyler.123

İmam Ebû Hanîfe, zühd ve verasından dolayı küçük de olsa her olaydan kendisine mutlaka bir ders çıkarmaya çalışırdı. Mesela bir gün yoldan geçerken çamurda toprakla oynayan bir çocuk gördü ve onu: "Dikkat et. Sakın düşmeyesin!" diye uyardı. Çocuk: "Benim düşmem basittir, düşersem yalnız ben düşerim, kendime yazık ederim. Asıl sen dikkatli ol. Zira senin ayağın kayarsa, sana tabi olup peşinden gelenlerin tamamının ayağı kayar. Bunların hepsini bulundukları kötü halden çıkarmak da çok zor olur" dedi. Ebû Hanîfe küçük bir çocuğun bu sözleri karşısında hayranlığını gizleyemedi.

Ardından ağlayarak talebelerine: "Şayet size bir mesele, bir hadise zahir olur ve daha açık bir delil ortaya çıkarsa, o hususta bana tabi olmayınız, beni taklit etmeyiniz"(124) dedi.

Ebû Yusuf'un naklettiğine göre, İmam Ebû Hanîfe, zühd üzere bir hayat sürülmesi gerektiğini şu beyti tekrar ederek ifade ederdi.(125)

لحاصلا للها هب ىضري لمع لاو - ةئينه ةايح لاأ انزح ىفك

Hüzün olarak yeter, mutlu bir hayat sürmemek,

Ve Allah'ı razı edecek bir salih amel işlememek…

Sehl b. Müzâhim şöyle anlatırdı:

"Bir defasında Ebû Hanîfe'nin evine gittim. Yerde yaygı olarak sadece hasır seriliydi. Kendine, bunca geniş aileniz varken ne dünyalık ne de makam kabul ediniyorsunuz, denildi: O da:

"Zâriyât suresi 22. ayetini okuyarak, ailem için Allah bana kâfidir. Bana bir ayda gıda için iki dirhem yetmektedir. Allah'ın hesap soracağı şeyi niye boşuna biriktireyim ki?! Kişi toplayıp biriktirdiği maldan –ister itaatte ister isyanda sarf etmiş olsun- Allah katında sorguya çekilecektir. Herkesin rızkına Yüce Allah kâfi değil midir?"(126)

İmam Ebû Yusuf'un aktardığına göre onun dini hassasiyetini gösteren bir olay da şöyledir: Bir defasında bir kadın fetva sormak amacıyla Ebû Hanîfe'nin mescitteki halkasın yanına gelir. İmam Ebû Hanîfe, hemen ayağa kalkıp kadını bir sütunun arkasına çeker, sorusunu orada cevaplandırır. Sonra ders halkasına döner ve:

"Kadının bana sorduğu soruyu sizin yanınızda da cevaplardım. Ancak böyle yapmakla kadının erkekler tarafından rahatsız edilmesini önlemeyi amaçladım" der.(127)

1-Tevazu Ve Yumuşak Huyluluğu

İmam Ebû Hanîfe son derece mütevazı idi.(128) Bir defasında bir adam, manifaturacılar çarşısına gelir ve 'Fakih Ebû Hanîfe'nin dükkânını arıyorum" der. Bunu duyan İmam: "O söylendiği gibi bir fakih değil, sadece zoraki hüküm veren bir müftidir!" diyerek eşsiz bir tevazu örneği sergiler.(129)

Önde gelen sûfîlerden Feridüddin el-Attâr'ın naklettiğine göre İmam Ebû Hanîfe, başına sıkıntılı bir durum gelirse, salih amelleriyle tevessülde bulunurdu. O bu meyanda bazen halli gayet müşkül zor bir fıkhi mesele ile karşılaşınca o sorunun çözümünü sağlamak amacıyla Kur'ân'ı Kerim'i defalarca hatmettiği olurdu.(130)

Şeyhu'l-İslam lakabıyla şöhret bulmuş İbn Teymiyye (v.728/1327), İmam Ebû Hanîfe ve arkadaşlarının, diğer müçtehit İmamlar da olduğu gibi ilim ve dindarlıkta isabetli ve tutarlı bir hayat üzere olduklarını söyler.(131)

İbn Abdilberr'in kaydettiğine göre(132) Hakem b. Vâkıd şöyle demiştir:

"Ebû Hanîfe'yi günün başından sonuna kadar sürekli fetva veriyorken gördüm. (Günün sonunda) yanında bulunan insanların sayısı azalınca kendisine yaklaştım ve,

"Ey Ebû Hanîfe! Şayet Ebûbekir ve Ömer bu mecliste olsaydı, sonra da onlara bu karmaşık meseleler sorulsaydı, herhalde onlardan bazılarını cevaplamadan bırakırlardı!" dedim. Bunun üzerine Ebû Hanîfe, bana doğru dönmüş ve "Sen hasta mısın kardeşim!" diye şiddetli bir tepkide bulunarak, bu sözü edepsizlik addetmiştir.

İmam Ebû Hanîfe, kendisi zühd ve ilmin zirvesi olduğu halde şu örnekteki gibi güzel bir tevazu örneği sergilemiştir. Hâfız Yusuf el-Mizzî (v.742/1341)'nin Tehzibu'l-Kemal'de zikrettiğine göre(133) Basralı İbn Zebban'nın babası şöyle demiştir:

"Bir defasında Ebu Hanife ile birlikteydim. Bir ara bana dönerek: "Ey Basralılar, siz bizden daha veralısınız, biz ise sizden daha fakihiz!" diyerek bizlere iltifatta bulunmuştur."

2-Onun Mezhebine İttiba Eden Meşhur Zahit ve Âbitler

İmam-ı Azam'ın mezhebine tabi olan, O'nun görüşlerini benimseyip, ona göre amel eden züht ve vera' ehli birçok zevat bulunmaktadır. Örneğin, İbrahim bin Edhem (v.194/810), Şakik el-Belhi (v.194/810), Ma'ruf el-Kerhi (v.200/815), Ebu Yezid el-Bistami (v.161/778), el-Fudayl bin İyaz (v.187/803), Davud et-Tai (v.165/782), Ebu Hamid el-Leffaf (v.240/855), Halef bin Eyyub (v.215/830), Abdullah İbn el-Mubarek (v.181/797), Veki' bin el-Cerrah (v.198/812), Ebu Bekr el-Verrak (v.280/893) ve diğerleri.(134)

Şayet bu isimler Onu İmam olarak görmeseydiler Ona tabi olmaz, Onun arkasından gitmezlerdi. Bunlardan Davud et-Tai şöyle anlatır:

"Yirmi yıl Ebu Hanife'nin yanında bulundum. Bu müddet zarfında dikkat ettim, ne yalnızken ne de yanında birileri varken başı acık oturduğunu, istirahat maksadıyla da olsa ayaklarını uzattığını hiç görmedim. Kendisine: "Yalnızken ayağını uzatsan ne mahzuru var?" diye sordum. O da: "Yüce Allah karşısında yalnızken edepli olmak daha münasiptir de ondan!" diye cevap verdi."(135)

3-Gıybetten uzak duruşu-Zorluklara tahammülü

Malum olduğu üzere başkalarının gıybetini yapmak, insanoğlunun var olageldiği günden beri kendisinden kurtulamadığı ahlaki zaaflardan birisidir. Ancak Yüce Allah Peygamberlerini bundan korumuş, Salih ve âlim kimseler de bu kötü ahlaktan mümkün mertebe kaçınmaya çalışmışlardır. İşte bir iki örnek:

Abdullah b. el-Mubarek (v.165/781) der ki:

"Bir defasında Süfyan es-Sevri'ye, "Ebu Hanife gıybetten ne kadar uzak birisi. Onun düşmanı bile gıybetle andığını hiç işitmedim" dedim. O da: "Vallahi O, böyle yaparak elde ettiği sevapların elden gitmesini isteyecek kadar akılsız birisi değildir" demiştir.(136)

Bir grup insan Ebu Hanife'ye gelip, "Süfyan es-Sevri sizin aleyhinize sözler sarf ediyor" diye kovuculukta bulundular. İmamın cevabı şöyle oldu: "Eğer söylediyse Allah onu affetsin" dedi. Sonra da onu övücü ifadeler kullandı."(137)

Bazen şöyle derdi: "Ben ömrümde hiç kimseye kötülükle karşılık vermedim. Hiç kimseye lanet etmedim. Hiçbir Müslüman ya da ve gayr-i Müslime zulmetmedim. Hiçbir kimseye hile yapmadım. Komplo kurmadım."(138)

Veki' b. el-Cerrah'ın anlattığına göre, İmam Ebu Hanife, kendisini levm edenlere, haset edip, gıybetini yapanlara şu beyitleri okurdu.(139)

اودِسُح دق ِلضفلا ِلْهأ سانلا نم يلْبَق - ْمِهِمئلا ُيرغ ينإف نيودسيح نإُدِجَي امب اًظْيَغ انُرثكأ َتامو - ُمهب امو يب ام ْمُهَلو لي مادف

Onlar bana haset etseler de ben onlara haset etmem

Benden önce yaşamış nice faziletli kimseye de haset edilmiştir.

Bana ve onlara ait hususlar ise hep var olmaya devam etmiştir.

Çoğumuz, başkalarının elde ettiği hayırlara duyduğu kinden olup gitmiştir.

İmam Ebu Hanife'nin mezhebini kaydeden ve neşreden Muhammed b. el-Hasen eş-Şeybani (v.189/805) hocasının şahıs olarak zamanının biriciği; kişiliği, ilmi, fıkhı, vera'ı, Allah yolundaki cömertliği, dostluğu ile sağlam birisi olduğunu söylerdi.(140) İmam Zufer (v.158/774) de aynı yönde açıklama yapmıştır.(141)

Bir gün İmam Ebu Hanife'ye, Alkame (v.62/682) mi yoksa Esved (v.74/694)(142) mi daha faziletlidir? diye sordular. Şöyle cevap verdi:

"Bize lazım olan onları dua ve istiğfar ile yâd etmektir. Ben nasıl olur da birini diğerine üstün tutarım"(143)

Ebu Hanife'ye, 'İnsanlar sizin hakkınızda ileri-geri konuşuyorlar, sen bunların hiçbirinin hakkında neden konuşmuyorsun, denildiğinde şöyle demişti: "Bu değerli bir haslettir, Allah'ın fazlıdır, onu dilediğine verir!"(144)

Süfyan b. Uyeyne (v.198/814), İmam Ebu Hanife ve arkadaşlarının mescitte yüksek sesle ders yaptıklarını görmüş, 'Ey Ebu Hanife, mescitte böyle bağrışılır mı?" demiş. Ebu Hanife de: "Bırak onları, başka türlü fakih olamazlar zaten!" diyerek, ilim için her şeye katlandığını gostermiştir.(145)

Dipnotlar

120-Hücvirî, Ali b.Osman Cüllâbî (v.465/1072) Keşfü'l-Mahcûb, ç. Süleyman Uludağ, İstanbul 1996, s.188.

121- Sâlihî, Tabakâtü 'Ulemâi'l-Hadîs, I/261.

122- Bkz. Mizzî, Ebû'l-Haccâc b. Yûsuf (v.742/1341) Tehzîbü'l-Kemâl, (thk. Beşşâr Avvâd Ma'rûf), Beyrut 1992, I. Baskı, 29/430.

123- Saymerî, a.g.e., s.47.

124 -Attâr, Tezkiretü'l-Evliyâ, s.279, 280.

125 -Saymerî, Ahbâru Ebî Hanîfe, s.47.

126-Heysemi, el-Hayratu'l-Hısan, s.59.

127-Bkz. Mekki, Menakıb, s.232.

128- İbn Abdilberr, a.g.e., s.261.

129 -Zehebi, Menakıb, s.38.

130- Attar, Tezkiretu'l-Evliya, s.279.

131 -İbn Teymiyye, Ahmed b. Abdulhalim (v.728/1327), Minhacu's-Sunne fi Nakzi Kavli'ş-Şia ve'l-Kaderiyye, Bulak 1322, I/168; III/142; IV/77;

132- el-İntıqa, s.270

133-Bkz. Mizzi, Tehzibu'l-Kemal, 29/432.

134- Bkz. Bağdadi, Tarihu Bağdat, 13/324; Hucviri, Keşfu'l-Mahcub, s.188 vd., Kuraşi, et-Tabakatu's- Seniyye, 3/234.

135 -Attar, Feriduddin, Tezkiratu'l-Evliya, c. Suleyman Uludağ, İstanbul 1984, s.279.

136- Vasıti, Mecmau'l-Ahbab, III/341.

137- Heysemi, el-Hayratu'l-Hısan, s.80. İmam Ebu Hanife eğer Sufyan-ı Sevri aleyhine bir şey söyleseydi, onun sözünü Ebu Hanife'ye getirdikleri gibi büyük bir olasılıkla bu sözü de ona götürüp söyleyeceklerdi. Zira koğuculuğun alçak karakteri de budur zaten. İşte bundan dolayı Ebu Hanife bu durumu sezdiğinden ince bir cevap vermiştir, Allahu alem.

138- Heysemi, el-Hayratu'l-Hısan, s.80

139- Bkz. Mizzi, Tehzibu'l-Kemal, 29/442.

140- Saymeri, Ahbaru Ebi Hanife, s.43.

141-Saymeri, a.g.e., s.43, 44; Salihi, Ukudu'l-Cuman fi Menakıbi'l-İmam el-Azam, s.294.

142- Alkame ve Esved, Tabiin'in büyüklerindendir. Kufe de yaşamışlardır. Alkame b. Kays (v.62/681), Esved b. Yezid (v.74/693)'in amcasıydı. İkisi de büyük fakih ve muhaddislerdendi. (r.aleyhima)

143- Heysemi, el-Hayratu'l-Hısan, s.55, 56.

144- Heysemi, a.g.e., s.56

145- İbn Abdilberr, Camiu Beyani'l-İlm ve Fadlih, s.554; Salihi, Ukudu'l-Cuman fi Menakıbi'l-İmam el-Azam, s.294.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.

3, Kadir

GÜNÜN HADİSİ

Allah her şeye güzel davranmayı emretmiştir. Öyle ise öldüreceğiniz zaman bile güzel öldürün. Hayvan keseceğiniz zaman güzel kesin. Sizden biri bıçağını bilesin ve kestiği hayvanı rahatlatsın.

Müslim

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Donanmayı Haliç'e İndirdi.(22 Nisan 1453) *T.B.M.M. Açıldı.(23 Nisan 1920) *Yavuz Sultan Selim Padişah Oldu.( 25 Nisan 1512) *Çernobil Nükleer Faciası.(26 Nisan 1986) *Sultan II.Abdülhamid Han Tahttan İndirildi.(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI