Cevaplar.Org

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE MODERNİST DÜŞÜNCE VE BİD’ATKAR MEZHEPLER ÜZERİNE-1

-Sizce Türkiye’de Ehl-i Sünnete karşı olan cereyanlar kuvvetlenmiş midir? Mesela şöyle bir fikir var; “Mutezile fikriyatı tekrar dirilerek, modernist fikirlerle bir sarsıntı veriyor” deniliyor. Bu düşünceye katılıyor musunuz? -Tabii bu düşüncenin aslına katılıyoruz.


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2013-03-26 16:03:56

Kıymetli ziyaretçilerimiz, Şark ulemasının parlak simalarından muhterem Muhammed Salih el Gursi(Ekinci) Hocaefendi ile yapmış olduğumuz yeni bir mülakatımızı hizmetinize arz ediyoruz. Tashihinden geçen bu mülakatımızda Seyda ile Modernistler, Selefiler'den, Şia ve Vehhabi düşüncelerine kısa da olsa bir atf-ı nazar ettik. Allahu Teala kendilerinden hoşnud ve razı olsun. İstifadeye medar olması dileklerimle. Salih Okur/cevaplar.org

-Sizce Türkiye'de Ehl-i Sünnete karşı olan cereyanlar kuvvetlenmiş midir? Mesela şöyle bir fikir var; "Mutezile fikriyatı tekrar dirilerek, modernist fikirlerle bir sarsıntı veriyor" deniliyor. Bu düşünceye katılıyor musunuz?

-Tabii bu düşüncenin aslına katılıyoruz. Böyle bir tehlike vardır. Ama bazı insanlar modernist kavramını çok geniş tutuyorlar. Islahçı olan ama modernist olmayan bazı insanları da modernist olarak lanse ediyorlar, kendi dar fikirlerine muhalif insanları da modernist sayıyorlar, bu yanlıştır. Onların modernist saydıkları birçok insan aslında ıslahçı insanlardır.

-Mesela Seyda? İsim olarak verebilir misiniz?

-Mesela Yusuf el Kardavi gibi zatları da modernistlerden sayıyorlar. Hâlbuki bu zatlar bilakis ıslahçı insanlardır ve müceddidlerdendir.

Konuya dönersek, sorunuzda geçen modernistlerin çeşitleri vardır. Bir kısmı Mutezile fikrini savunarak modernist oluyorlar. Bir kısmı ise Mutezileyi de kabul etmiyorlar.

Modernist deyince genelde ne anlaşılıyor?

-Gelenekçi bağdan kendini kopartarak yeni fikirlerle, batının görüşüne göre İslam'ı reforme etmek gibi bir mana anlaşılıyor..

- Şimdi burada bir kelime ilave ettiniz. "Batı fikrine dayanarak" dediniz. Eğer böyle ise, bu bir ifsattır. İslam'ı tahrif etmektir. İslami hakikatleri reddetmekten ve içini boşaltmaktan ibarettir.

Ama batının fikirlerine, temellerine dayanmadan, genel mevcud İslam anlayışına muhalefet ise, bu her zaman reform olmaz, bazen tecdid de olabilir. Zira müceddidin görevi budur. Müceddidin işi, dinden olmayıp da dine sokulmuş ve sonra da dindenmiş gibi addedilen şeylere muhalefet etmektir. Ki, hadis-i şerifte;

(يحمل هذا الدين من كل خلف عدوله ينفون عنه تحريف الغالين، وانتحال المبطلين، وتأويل الجاهلين) رواه البيهقي وغيره.

Her karn'dan (nesilden) adil insanlar bu dini taşıyacaklar." Aşırı insanların tahriflerinden, batılı savunan insanların ilavelerinden ve cahillerin te'villerinden dini temizleyecekler." (Beyhâkî, 10/209, (66643); İbn Asâkir, 7/38)

Bak, bir münezzel din vardır. Ama sonra birçok şeylerin eklenmesiyle müevvel(te'vil edilmiş) bir din oluşmuştur. Sonra da muharref bir din anlayışı haline inkılap etmiştir. Müceddidin görevi dinin asliyetini, münezzel dini insanlara anlatmaktır, yoksa müevvel veya muharref dini değil. Yani müceddidin vazifesi, işin aslını açıklamak ve yanlış yorum ve teviller için "bu tevil batıldır, tahrifattır" demektir.

Bu tevilatlar, bu tahribatlar, bu asrilikler zamanla insanların içinde yerleşiyor. Sanki İslam'danmış gibi, hatta sanki akidedenmiş gibi kabul ediliyor. Bunları reddetmek müceddidin asıl görevidir. Birçok insanlar da bunu yapanları modernistlerden sayıyorlar. Bu ise ciddi bir hatadır.

Birçok hocalar bu yanlışların, bu hurafelerin, bu bidatların üzerinde yetiştikleri için ve onlara alıştıklarından dolayı, bunları dindenmiş gibi kabul etmişler, asıl dini müdafaa ettikleri gibi bunları da öyle müdafaa etmişlerdir. Birisi kalkıp "bunlar yanlıştır" dediği zaman hemen birçok kötü lakaplarla onu itham ediyorlar. Bu da büyük bir hatadır. Nasıl modernizm namına, batı karşısında aşağılık duygusu ile dinde reformlar yapmaya kalkmak büyük bir hata ise, bu da öyle büyük bir hatadır. Çünkü bu insanlar ıslahata engel oluyorlar, tecdide engel oluyorlar, dinin asaletine iadesine engel oluyorlar.

-Seyda, günümüz modernistleri oryantalistlerin etkisiyle Peygamberimizin mucizesinin sadece Kur'an olduğunu ileri sürüyorlar. Bu konuda neler dersiniz?

-Bu modernist bir düşünce, bunda hilaf yoktur.

-Peki, bu düşünceyi savunanlar kimler? Mısır Ezher'in bazı şeyhleri değil mi? Mesela Muhammed Abduh bunu savunmuyor mu?

-Hayır, kendisi böyle bir şeyi savunmuyor.. Ama bir ara Ezher'de böyle bir akım oluşmuştu.

-Eski Ezher şeyhi Mahmud Şeltut savunmuyor mu? Said Ramazan el Buti , Kubra'l-Yakiniyyat adlı eserinde Şeltut'un vefat hastalığında bu gibi fikirlerinden tevbe ettiğini söylüyor..

-Valla, sağlam kaynaktan teslim etmemiz lazım.. alaküllihal kim söylerse söylesin, bu temelden büyük bir hatadır.

-Peki Abduh'un Ebrehe'nin ordusunun mahvolmasını çiçek hastalığına yorması.. Hatta Elmalılı Hamdi Efendi, tefsirinde bu meselede onu şiddetle tenkit ediyor ve "Ve böyle hatalar hasbel beşeriyye her âlimde bulunması tabii olan ictihadî hefevat kabîlinden de değildir. Şeyhlik vüsûkuna mani' olan avarız-ı ehliyetten olur" diyor. Şimdi Abduh'un bu düşüncesi modernist bir düşünce değil midir?

-Bu bir modernist düşüncedir. Madem mevzu Muhammed Abduh'a geldi. Şunu söyleyelim; Muhammed Abduh'un böyle guluv(aşırılık) tarafları vardır. İslam'ı Avrupa bilimlerine uydurmaya çalışma gibi tarafları vardır. Bir de çok iyi tarafları vardır, ıslahatçı yönleri vardır.

Şimdi bizim Türkiye'de sadece onun kötü tarafları intikal etmiştir. Mevzu sadece o olmuştur. Hâlbuki ıslahatla ilgili, âlem-i İslam'ın uyanmasıyla ilgili, Ezher'in ıslahı ile ilgili çok derin düşünceleri vardır. Ve İslam âlemi uyanışında ona da borçludur. Bir insanın sadece bir tarafını görüp onu kötülemek bir insafsızlıktır.

Evet, bu insanların hatalarını tespit edeceğiz ve ilmi bir şekilde reddedeceğiz. Kötüleme, tahkir değil, hatalı yönlerini belirtme vazifesini yapacağız.

Çünkü ahyanın(hayattakilerin) gıybeti nasıl haramsa, ölülerin gıybeti de aynı şekilde haramdır, ölüleri kötülemek daha günahtır. Peygamber aleyhissalatu vesselam;

اذْكُروُا محَاسِنَ مَوْتَاكُمْ، وَكُفُّوا عَنْ مَسَاوِيهِمْ[. أخرجه أبو داود والترمذي .

"Ölülerinizin iyiliklerini zikredin, kötülüklerini zikretmeyin."( Ebu Dâvud, Edeb 50, (4900); Tirmizî, Cenâiz 34, (1019).] buyuruyor. Diğer bir rivayette

" أذكروا موتاكم بخير"

"Ölülerinizi hayırla yâd edin" (Nesai; 1909) buyrulmuştur.

Müslümanların sıfatlarından birisi de budur;

وَالَّذِينَ جَاؤُوا مِن بَعْدِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِإِخْوَانِنَا الَّذِينَ سَبَقُونَا بِالْإِيمَانِ وَلَا تَجْعَلْ فِي قُلُوبِنَا غِلّاً لِّلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا إِنَّكَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ

Bunların arkasından gelenler şöyle derler: Rabbimiz! Bizi ve bizden önce gelip geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli, çok merhametlisin!(Haşr: 59: 10)

Bak ne diyor, اغْفِرْ لَنَا

"affeyle", demek eksiklikleri vardır ki, böyle dememiz gerekiyor. Ama biz onlara kardeş gözüyle bakmamız lazım. Onlara dua etmemiz lazım. Bir de "Ya Rabbi, kalbimizde Müslümanlara karşı kin koyma" dememiz lazım. İslam metodu budur. Hataları beyan edeceksiniz; ilmi bir şekilde. Red de edeceksiniz; edepli bir şekilde. Ama onlara da kin beslemeyeceksiniz.

Üstad Bediüzzaman da insanları değerlendirirken hep bu ölçüyü esas almıştır. Mesela İttihad-ı İslam hakkında şöyle demiştir: "Bu meselede seleflerim, Şeyh Cemaleddîn-i Efganî, allâmelerden Mısır müftüsü merhum Muhammed Abduh, müfrit âlimlerden Ali Suâvi, Hoca Tahsin ve ittihad-ı İslâmı hedef tutan Namık Kemal ve Sultan Selim'dir."(Divan-ı Harb-i Örfi-s:29)

Bu konuda başka bir misal vermek gerekirse, bu asırda İbn-i Teymiyye'nin fikirlerine karşı, bu Selefiyye dedikleri fikirlere karşı en güçlü kitaplar bizim kitaplarımızdır;

1-Menhec-i Eş'aire

2-Akidetü İmam-ı Eş'ari kitapları..

Ama biz bu kitaplarda ne yapmışız? Sadece düşünceyi ilmi bir şekilde red ile, hata olduğunu beyan etmişiz. Hiçbir kimseye sataşmamışız, hiçbir kimseye ağır bir tabir kullanmamışız. Edepli bir şekilde, yani ihtilafın edebine riayet ederek, konuyu tahlil etmişiz.

Biliyorsunuz, Menhec-i Eş'aire kitabımızın yazılma sebebi şudur; Sefer El-Havali adlı Mekkeli bir zat Eşari mezhebinin menheci hakkında bir kitap yazmıştı. Mezkûr zat, bu kitabında Eş'ari mezhebinin baştan sona hata olduğunu, İslam'a uymadığını, Ehl-i Sünnet'e muhalif olduğunu ileri sürmüştür. 

"Menhec-i Eş'aire fi'l Akide" aslında onun kitabının ismidir. Biz onun üzerine "beyne'l hakaiki ve'l evhâm"(hakikat ve evham arasında) kelimesini ilave ettik. Ve kitabımıza başlık yaptık.

O zatın kitabının elimizdeki nüshası elli sahifedir. Bizim kitabımız ise 300 küsur sahife civarındadır. O kitaptan otuz küsur sahife kadar aldık. Çünkü geri kalanı tekrardır, sataşmadır. Oraları almadık. Tenkide tabi tuttuğumuz 30 küsur sahifede 300 küsur ilmi hata tespit ettik. Yani her bir sahifeye yaklaşık 10 hata düşüyor. Kitabı yazmamızın üzerinden beş seneden fazla geçti ve kitap çıkar çıkmaz Sefer el Havali'ye de gönderdim, elinde vardır.

Selefi denen arkadaşların adetlerindendir, onların aleyhinde bir kitap neşrolunursa, hemen reddiyesini yazıyorlar. Ama beş sene geçmesine rağmen bir kelime bile olsun cevap yoktur.

Akidetü İmam-ı Eş'ari adlı eserimiz de Eş'ari akidesinin Ehl-i Sünnete tamamen uygun olduğunu ispatlamak için karşı yazılmıştır. O kitapta İbn-i Teymiyye'nin en büyük ve temel hataları beyan edilmiştir. Ama hiçbir zaman İbn-i Teymiyye'yi kötülememişiz, kötülemeyi sevmiyoruz, birisi bizim yanımızda onu kötülerse de, biz rahatsız oluyor ve onu müdafaaya çalışıyoruz.

İlmi tenkidini yapıyorum, ama ben aynı zamanda İbn-i Teymiyeyi de seviyorum. Çünkü büyük bir âlim idi, büyük bir İslam hizmetçisi idi, ama bazı ilmi hataları vardı. Dediğim gibi, o hataları ilmi bir şekilde beyan ediyoruz, ama şahsiyetini takdir ediyoruz.

İbn-i Teymiyye cumhur-u azama muhalefet ettiğinden zamanının âlimleri ona reddiyeler yazmışlardır. Bunlardan birisi de ünlü Şafii fakihi Takiyüddin Sübki'dir. Sübki, asrının en büyük âlimlerindendi. İbn-i Teymiye'ye reddiyeler yazmış, hatalarını beyan etmiştir. Ama hiçbir zaman "ehl-i sünnetten çıktı" dememiştir.

Şimdi selefi denen gurubun düşünceleri dar. Hem akidede dar, hem fıkıhta dar. Bundan dolayı, kendi görüşlerine muhalefet eden insanları hemen "ehl-i sünnetten değildir" diye kötülemeye kalkıyorlar, "Eş'ari ve Maturidiler ehl-i sünnetten değildir" diyorlar. Bu bir hata, ama bu hata yine de onları ehl-i sünnetten çıkarmıyor. Yine ehl-i sünnettirler, ama dar düşünüyorlar.

Nasıl ki bizim tarafımızdaki Eş'ari, Maturidi, sofiler içinde de benzer görüşler taşıyanlar vardır. Kendi görüşlerine uymayanları hemen "bunlar ehl-i bidattır" diye kötülüyorlar. Bu hastalık iki tarafta da vardır.

 -devam edecek-

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-3

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-3

-Hocam, dilimize sadece Arapçadan ve Farsçadan değil diğer dillerden mesela Yunancadan veya baş

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-2

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-2

Hocam dilde tasfiyeler ile 300-500 kelimeyle konuşabilen bir nesil nasıl büyük düşünebilecek?

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-1

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-1

Takdim Kıymetli ziyaretçilerimiz, değerli mütefekkir, şar ve yazar Yavuz Bülent Bakiler beyef

SEYDA FETHULLAH AYTE İLE OHİN MEDRESELERİ ETRAFINDA SOHBETİMİZ

SEYDA FETHULLAH AYTE İLE OHİN MEDRESELERİ ETRAFINDA SOHBETİMİZ

Seyda Fethullah Ayte Hocaefendi ile Şark medrese eğitim zincirinde çok önemli bir rolü olan Ohi

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-2

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-2

-Demin biraz değindik ama şöyle sorayım, Mezhebinin görüşünü savunan bir mümin “mezhebin

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-1

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-1

Takdim Kıymetli ziyaretçilerimiz, geçtiğimiz ay değerli araştırmacı-yazar Mustafa Özcan be

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-4

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-4

-Ahmed bin Hanbel’in Müsned’inde naklettiği bazı hadisler için “keşke bunları nakletmese

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-3

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-3

-Eş’ariler ile Maturidiler arasındaki fikri çatışmaların dini yorumlamada zarar verdiğini s

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-2

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-2

-Usul-i fıkıhta bir şeyin vacip veya mendup olmasında yeni bir usul olarak şu söylenmektedir;

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-1

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-1

Salih Ekinci Hocaefendi ile son röportajımız

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE MODERNİST DÜŞÜNCE VE BİD’ATKAR MEZHEPLER ÜZERİNE-3

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE MODERNİST DÜŞÜNCE VE BİD’ATKAR MEZHEPLER ÜZERİNE-3

-Seyda izninizle başka bir soruya geçiyorum. Vehhabiler ehl-i sünneti müşrik olarak mı görmek

"Kadınlara iyilikle muamele ediniz."

Nisa:19

GÜNÜN HADİSİ

Zühd hakkında

“Kendisine çok konuşmama ve zühd duygusu verilen kimseyi gördüğünüz zaman ona yaklaşın.Zira o hikmet telkin eder.”İbn-i Mace-Zühd:1

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Camii Tekrar İbadete Açıldı(15 Nisan 1772) *Şeyhülislam İbn-i Kemal'in Vefatı(16 Nisan 1534) *Einstein'in Ölümü(18 Nisan 1955) *93 Harbi Başladı(19 Nisan 1877) *Miladi Takvime Göre Efendimiz'in(s.a.v) Doğumu(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI