Cevaplar.Org

CEMAAT

İnsanı şu dünyada yalnızlıktan ne kurtarır? Sevincini ve hüznünü kiminle paylaşır? Bir yakını öldüğünde acısını kim teselli eder? Hiçbir çıkar ve beklenti duymadan kiminle oturup sohbet edebiliriz? Kimlerin yanında huzur bulabilir insan? Mesleğimiz, maaşımız, yaşımız, hastalığımız, ırkımız ne olursa olsun kim kucaklar bizi? Eğer cevabımız "aile" ise ve daha öteye gidemiyorsak, seküler modern dünyanın hayat tarzı bizi de ele geçirmiş demektir.


2012-05-09 13:07:12

Cemaat ruhu ilâhî bir sır, bir kudret ve rahmet mucizesidir. Üç ayrı 1'in omuz omuza verip sayısal değerlerin kat kat fazlasına mazhar oluşu bu sırrın meyvesidir. 

İnsanı şu dünyada yalnızlıktan ne kurtarır? Sevincini ve hüznünü kiminle paylaşır? Bir yakını öldüğünde acısını kim teselli eder? Hiçbir çıkar ve beklenti duymadan kiminle oturup sohbet edebiliriz? Kimlerin yanında huzur bulabilir insan? Mesleğimiz, maaşımız, yaşımız, hastalığımız, ırkımız ne olursa olsun kim kucaklar bizi?

Eğer cevabımız "aile" ise ve daha öteye gidemiyorsak, seküler modern dünyanın hayat tarzı bizi de ele geçirmiş demektir.

Son yılların gözde pop filozof yazarı Alain de Botton, Ateistler İçin Din (Sel) isimli son kitabında inançsızların bir dine mensup olmamakla neler kaçırdığına dikkat çekiyor ve "İnanmasanız da dinin dünyevî nimetlerinden yararlanmasını bilmelisiniz" şeklinde özetlenebilecek bir taktik öneriyor.

Botton'a göre dinin sunduğu ve seküler modern insanın mahrum kaldığı birinci nimet, "cemaat!" ("Community" kelimesini Türkçe'ye tuhaf ve seküler biçimde "topluluk" şeklinde çeviren yayınevinin, yazarına ve onun mesajına sadık kalmadığını buradan belirtmek gerekiyor.)

Evet, modern insan yalnız. Gökyüzündeki yıldızlar bile kümeler ve cemaatler halinde geziyor, ama büyük şehirlerde bireyler yapayalnız yaşıyor. Ne sokakta karşılaştığı tanımadığı birine güvenle "Merhaba!" diyebiliyor, ne de bir yabancıyla rahatça sohbete başlayabiliyor.

Botton'un ifadesiyle "Issız kumlar üzerinde yüz kilometre boyunca uzanan Bedevi çadırlarında yaşayanlar, yabancıları sıcak bir hoş geldin ile karşılamak için gerekli psikolojik güce sahip" ama şehirli "medeni" bedeviler bırakın yabancıları, bir kaç metre ötedeki komşusunun varlığına bile yabanlaşmış ve yabancılaşmış durumda.

Şehir denilen medeni çölün bir köşesinde ördüğü kozasında, neredeyse kimseye değmeden, kimseyi dünyasına sokmadan, kimseyle hakikaten birşeyler paylaşmadan yaşıyor ve ölüyor insanlar. Seküler modern insanın kurduğu ilişkiler çıkara dayanıyor ve insan sıcağının uzağında kalıyor.

Facebook listesinde yüzlerce arkadaşı olup da gerçekte hiç dostu olmayanların sayısı giderek artıyor. Kardeşlik ve çıkarsız paylaşım duygusu bir serap modern insan için.

Yalnızlık derdine modernlik elbette ki devalar sunuyor. Aşk gibi meselâ. Ama yalnızlığının hıncını tek bir kişiden çıkarmaya, onun her şeyi olmaya ya da onu her şeyi yapmaya kalkan ve sonunda onu bunaltıp kaçıranların veya hak ettiği "büyük" sevgi ve şefkati göremeyince mâşukundan yüz çevirenlerin sayısını siz tahmin edin.

Veya meslekî başarı. Sohbetlerin "Ne iş yapıyorsunuz?" sorusuyla başlayıp işler ve meslekler üzerinden sürüp gitmesi bu zamana özgü olsa gerek. Makbul bir işi yapmayanların hor görülüp, iyi bir mesleğe mensup olanların sevgiyle bağra basılması, geleneksel toplumdaki "takva sahipleri"ne duyulan saygıya ne kadar da benziyor.

Ya da aile. Gelgelelim, modern aile çoktan çöktü. Batıdaki büyük şehirlerde yalnız yaşayan veya tek ebeveynli aileler giderek artıyor. Yüceltilen çekirdek aile ise, gündüzleri iş ya da okulda zaman geçirip ev denilen otellerin ayrı odalarında belki de aynı kanalları izleyen bireylerin toplamından başka bir şey değil.

İşte bu sevgisiz, şefkatsiz ve duygusuz yaşamdan bir çıkış yolu olarak, Botton inanmayı ve dindarlığı değilse de, inancın ve dindarlığın zahirî görüntülerinden yararlanmayı öneriyor.

Pop filozofun "Arada bir mabede gidin, oradaki manevî kardeşlik havasını soluyun" türünden naif nasihatlarını bir yana bırakalım. Gözleri görmeyenin da Vinci'nin tablolarından, kulakları işitmeyenin Mozart'ın senfonilerinden nasibi ne ise, Yaratıcı'ya ve bir dine inanmayanların bir mabedden ve oradaki cemaat ruhundan istifadesi de o kadardır.

Ama yazarın, seküler modernlerin ihtiyaç duyduğu cemaat ruhunun ancak bir dine mensubiyette bulunabileceği noktasının altını çizmek gerekiyor.

Cemaat denildiğinde, Ayasofya gibi büyük bir camiiyi doldurmuş omuz omuza duran mü'minler geliyor akla. Yaşı, mesleği, statüsü, serveti, ırkı, hastalığı ne olursa olsun Yaratıcı'ya kulluk noktasında eşitlenen ve kardeşliğini bu eşitlikten alan insanların topluluğu.

Ayasofya Camiindeki bu insanları cemaat eyleyen sır, fiziksel olarak bir mabedde bulunmalarından öte bir şey: omuz omuza bir hizada durup birlikte ibadet etmeleri. O cemaate hükmeden sır, birlikte tâbi oldukları ibadetin mânâsı ve erkânı.

Fetih suresindeki "Her halde sana biat edenler ancak Allah'a biat etmiş olurlar. Allah'ın eli (kudreti) onların elleri üstündedir. Onun için her kim cayarsa yalnızca kendi aleyhine caymış olur" mealindeki âyet-i kerimenin tefsiri sayılabilecek bir hadis-i şerifte "Allah'ın rahmet ve inayet eli cemaat ile beraberdir" (Tirmizi, Fiten 7) denmesi, cemaat ruhunun önemini öne çıkarıyor.

Hak ehlinin cemaati bu yönüyle ilâhî bir rahmet ve kudret mucizesidir ve bireylerden bağımsızdır. Görünür düzlemde bireyler ve bir topluluk vardır belki, ama bireyler ortaya çıkan cemaatin ruhu ile değer kazanır. Topluluk suret, cemaatin ruhu ise öz ve mânâdır.

Bu yönüyle, cemaat ruhu ilâhî bir sır, bir kudret ve rahmet mucizesidir. Üç ayrı 1'in omuz omuza verip sayısal değerlerin kat kat fazlasına mazhar oluşu bu sırrın meyvesidir. Bu sır ise ancak benliğinden öte bir yol bulabilmekle tecelli etmektedir. Ve ancak benliğinden, bencilliğinden vazgeçebilenler, tıpkı Ayasofya'daki cemaatin bireyleri gibi, omuz omuza verip ittifak edebilirler. Hesapçılık yerine hasbilik ancak bu sırla hükmedebilir.

İslâm'ın hediye ettiği kardeşlik ruhu sayesinde, meselâ bir "Selamun aleyküm!" sözü mucize gibi iki yabancıyı kaynaştırır, aynı dili konuşmasalar bile kardeşliklerini fark ettirir. En mütevazı yemek sofraları, en lüks restoranlardaki yemeklerden fazla lezzet verir.

Ve ancak inananlar kardeş olabilir birbirine.

Seküler modern birey işte bu sırdan, bu kardeşlikten ve bereketten mahrum. Benliğinde hapsoluyor, yalnızlığın soğukluğuyla üşüyor, cemaatin sıcaklığını arıyor. O yüzden Botton gibi yazarlar ürkek bir dille dinin kapısında dolanıyor.

Ne diyelim? Nasipleri çok olsun!

Murat Çiftkaya

Haber 7

2011

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

NESLİN EĞİTİMİNDE MAARİFE DÜŞEN VAZİFELER

NESLİN EĞİTİMİNDE MAARİFE DÜŞEN VAZİFELER

Mânevîyatsız ilmin, beşeriyete felâh ve huzur yerine, şüphe, tereddüt, hatta ızdırap verdi

NASIL BİR MAARİF?

NASIL BİR MAARİF?

Yıllardır ilmî ve fikrî çalışmalarım arasında memleketimizin mânevî, ahlâkî, derûnî

GENÇLERİ HEDONİZM ÇILGINLIĞINA İTENLER

GENÇLERİ HEDONİZM ÇILGINLIĞINA İTENLER

Diyorlar ki: Dünyaya bir kere gelinir. Sonun başlangıcı yoktur. Gülün, eğlenin, bir yıldır

HİCRET VE HAREKET

HİCRET VE HAREKET

Hicret, tâ ezelden ebede, âlem-i vücubdan âlem-i imkâna, daire-i ilimden daire-i kudrete, tâ

ORUÇ, ORUÇ BOZMAK VESAİRE

ORUÇ, ORUÇ BOZMAK VESAİRE

Ramazan ayının hususiyeti oruç. Orucun hususiyeti de kendisine ait meseleler. Başında; tutan tu

HEKİM VE FİLOZOF GÖZÜ İLE RAMAZAN

HEKİM VE FİLOZOF GÖZÜ İLE RAMAZAN

Hekim gözü ile Ramazan perhiz ayıdır. Bir çok hastalıklara karşı tıbbın tavsiye ettiği im

HÜZÜNLÜ BİR HAYVANAT BAHÇESİ GEZİSİ

HÜZÜNLÜ BİR HAYVANAT BAHÇESİ GEZİSİ

“Paris'in büyük hayat sıtmasına tutulduktan sonra(1) yapmaya hiç vakit bulamayacağım bir zi

YİRMİNCİ ASRIN BAŞINDA ANADOLUDA PAZARIN NAMUSU

YİRMİNCİ ASRIN BAŞINDA ANADOLUDA PAZARIN NAMUSU

Fransız yazar Claude Farrare, Çanakkale’de bir köyde, 1900’şerin başında yaşadığı çok

BİZ DE RAHATSIZIZ

BİZ DE RAHATSIZIZ

Elinize bir kalem alsanız ve siyasette, ticarete, sanatta, eğitimde en fazla isim yapmış insanla

"BANA KUR’AN YETER!”

Bana Kur'an yeter!" cilerden beni sevdiğini söyleyen biri, kendisi Hadisleri kabul etmeyerek doğr

MEALCİ KARDEŞLERİME KUR’AN’DAN MİSAFİRPERVERLİK DERSİ

MEALCİ KARDEŞLERİME KUR’AN’DAN MİSAFİRPERVERLİK DERSİ

Kur’an-ı Kerim, Arapça olarak indiğinden Kur’an’da geçen her kelimenin o günkü manaları

İnsanlar yalnız inandık demeleri ile bırakılıveriliceklerini, kendilerinin imtihana çekilmeyeceklerini mi sandılar?

Ankebut, 2

GÜNÜN HADİSİ

"Üç defa kapıyı çalın. İzin verilirse girin; aksi halde dönün."

Riyazü's Salihin, 2/874

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Camii'nin yeniden ibadete açılışı(15 Nisan 1772) *Turgut Özal'ın Vefatı(17 Nisan 1993) *Türk-Yunan savaşının başlaması(18 Nisan 1897) *Miladi takvime göre Efendimiz'in (s.a.v.)dünyaya teşrifleri(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI