HUZURDA DURMAYI KEDİDEN ÖĞRENDİM
Geçenlerde bir arkadaşımın ziyaretine gitmiştim. Aslında yabancı olduğum bir sokak ve mahalle değildi. Bir zamanlar orada oturmuştuk. Mahallemiz hakkında aklımda kalan en önemli şeylerden biri de çok sanatlı kedileriydi. Şişman ve rengârenk kedilerdi. Kedilere yemek, mama veren teyzeler ve komşularımız vardı. Kedilere bakar, beslerlerdi.
Geçenlerde bir arkadaşımın ziyaretine gitmiştim. Aslında yabancı olduğum bir sokak ve mahalle değildi. Bir zamanlar orada oturmuştuk. Mahallemiz hakkında aklımda kalan en önemli şeylerden biri de çok sanatlı kedileriydi. Şişman ve rengârenk kedilerdi. Kedilere yemek, mama veren teyzeler ve komşularımız vardı. Kedilere bakar, beslerlerdi.
Enteresan olan da, bu kedilerin başlarının hep yukarıya doğru bakmalarıydı. Zira komşular balkonlardan birer ikişer kırıntılar, et parçası vs. gibi şeyler atarlardı. Atılanlar bazen dağılır, bazen bozuk bir şekilde yere düşerdi. Fakat bu hal, aşağıda bekleyen kediler için bir bayramdı. Birkaç lokma atılır ve belki ertesi güne kadar daha başka bir şey verilmezdi ama o kediler başlarını balkonlara bakmaktan alıkoymazlardı.
Sizin en küçük bir pist demeniz anlık bir bakmalarına mahal verir, fakat hemen ardından baktığı yerden vazifeye devam ederlerdi. Pist demeniz tavır değişikliğine ani bir fasıla verse de kediler bu teneffüsü çabuk bitirip mamayı bekleme ve gözleme dersine devam ederlerdi.
İşte nesil itibariyle bu kedilerin torunları olan bu süslü ve renkli canavarcıklar da bu geleneği bozmadan devam ettiriyorlardı. Sanki yıllar öncesinde gördüğüm o manzaranın hiç bozulmadan bir devamı olarak idrakime ve ruh dünyama akşamın loş ışıklarında bir fotoğraf yansıtılmıştı. Yansıyan bu fotoğrafta idrak tabloma hikmet ve fikir fırçalarıyla bir resim çizilmesine vesile olmuştu.
İlk figür şu oldu: bu kedilere belli belirsiz saat aralıklarıyla yemek atan insanlara karşı boyunları asla aşağıya düşmeyen bir tavırdı. Şaşırdım ve kendime dedim; "yahu bu kedilere bir küçük et parçası, bir parça ekmek atıldı. Ya bize gökten ve yerlerden gönderilen nimetler? İnsana gönderilen bir parça et değil. Sadece her kurban bayramı buna şahit.."
Sonra, insanlığın başlangıcından bugüne kadar gelen bütün et sofralarını düşündüm ve sema canibinden hayatımızın devamı için verilen binlerce nimetleri hatırladım. Peki boynum, başım bu kediler kadar semaya müteveccih mi? Bize verilen nimetler ne kokmuş, ne artık, ne de bozuk. Verilen her şey orijinal ambalajında ve taptaze ve her an veriliyor.
İşte akıl tabloma hikmet fırçası şunu çizdi: "peki ya sen gözünü, kulağını, ağzını özetle tüm varlığını semaya döndün mü? Gez göz arpacık ölçüsünde semaya doğru kilitlendin mi? O kedinin iki ayağının üzerine durduğu gibi, sende ama durman gerektiğin gibi yani kula yakışır bir secdede durdun mu ve kulu kul yapan daha nice sıfat, hal ve tavırlarda da bu duruşu muhafaza ettin mi?"
İkinci figür şu oldu; O duruş esnasında bir pist dediğim anda bile anlık bir bakmaya sebep olmuş fakat o kedinin o anda kalmadan tavır istikametini bozmamasıydı. Dedim "ey nefsim, sen bu duruş esnasında dünya ve içindeki sıkıntıların ya da sönük ve içinde hayat olmayan seslere o kedi gibi bir anlık bakıp fakat tavrında kararlılık ve istikamet sergileyip, tekrardan varlığını yukarılara doğru yönelttin mi veyahut en küçük bir pistvari bir cazibeye takılmayıp o anda kalmayıp o küçücük bir kalıba sıkışmayıp diğer geniş ufuklara bakabildin mi?
Üçüncü figür ise, o kedilere bazen bir şey atıldıktan sonra bile başlarını yukarıdan çevirmemeleriydi. İdrak dünyama fikir artezyeni vuruldu ve şöyle bir maden açıldı; o kediler bir kez et parçası aldıkları o balkonun altından ve oraya doğru bakmaktan yorulmamaları ve ayrılmamalarıydı..Kendime dedim; "peki ya sen ne kadar varlıkta olduğu kadar yoklukta da aynı duruşu gibi sergileyebiliyor musun?
İşte ben mahallemizin kedilerinden bu huzur dersini talim ettim. Nimet verenin huzurunda tavır istikameti, sadakat ve vefanın ne olduğunu gördüm.
Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin seksen bin zatlardan ders almasını mülahaza ettim. Kâinatta aslında her şeyin hakka ve hakikate açılan bir kapı, bir merdiven ve insanı fikir semasında, tefekkür gezegenlerinde dolaştıracak bir uçak gibi olduğuna bir kez daha tüm benliğimle kanaat getirdim.
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
BAŞKA GÖRÜNDÜ

Bir gün bir göletin arkasında bir vadinin yamacında oturmuş karşı yamaçtaki ağaçları seyr
DİZ ÜSTÜ OTURMAK

Bundan elli yıl önce köyde otururduk. Ekmeğimizi annem tandırda pişirirdi. Önce diz üstü
EDEPSİZLİĞİN ADI ERGENLİK

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla... Hacı hacıyla Mekke’de, derviş dervişle tekkede, e
ANNE KARNINDAKİ BEBEĞİN RABBİYLE DİYALOĞU

Anne karnındaki bir bebeğin ağzı vardır, gözü vardır, kulağı vardır, eli vardır, ayağı
SİGARALI GENÇ VE BEN

Yolcu minibüsünün içindeyim. Çarşıdan Fakülteye gidiyorum. Bir durakta kahvehaneden çıkan
EY HER YERDEN GÖRÜNEN VE HER YERDEN GÖREN! SENİ İSTİYORUM!

Namaz için kalkmıştım. Kıyamda durdum, kâinatı kıyamda gördüm. Rükûa vardım, kâinatı
YOLA ÇIKMAK

Biraz sonra yola çıkacağız. On bin metre yükseklikten, üç bin kilometre yol kat edeceğiz. Bu
KAPTANLIK KOLAY BİR ŞEY DEĞİLDİR

Stuttgart Hava Limanı’nın alt katında bütün dinler için ayrılan ibadethanede namaz kılarke
ARABAYI UNUTTUM

Unutmak çok kötü bir şeydir. Bu gün çarşıdan gelirken bir yerde arabayı park edip bir iki
İŞTE KOLAY KÂRDA ÇOK

İşte cemaatle namaz kılma hareketi, kaptanı imam olan mescit botuna binerek en emin arkadaşlarl
GÖKÇEADA DEPREMİ

Belirtilen tarihte bütün Ege’de ve dolayısıyla Tavşanlı’da çok şiddetli bir deprem oldu.
- 24 SAAT MİSAFİR KALDIĞIM ANKARA
- İMTİHAN SADECE BİR “TIK”LAMAKTIR
- GENÇLER İÇİN HAYAT REÇETESİ
- KILDAN İNCE KILIÇTAN KESKİN
- HATALAR ÜÇ ÇEŞİTTİR
- ARILAR SADECE BAL YAPMAZ
- ANADOLU ANNELERİNİN BİR “YAVRUM” DEYİŞİ VAR Kİ!
- BİR PAZAR YORGUNLUĞU
- DÜN GECE GÖKYÜZÜNDEN BAKTIM SANA ANKARA
- BİR TİCARET
- MARS GEZEGENİ İLE HASBİHAL
- NİÇİN BAKTIN BANA ÖYLE?
- RÜYADA NÜBÜVVET MÜHRÜNÜN HATEMİ OLAN ZATI GÖRSEM
- KUR’AN’A GÖRE BEŞ BİLİNMEYEN
- KAFASI ZEKÂ FIŞKIRAN ÇOCUĞUN SORULARI
- HİKMET
- HZ. İBRAHİM’İN, HZ. MUHAMMED’DEN İSTEDİĞİ
- MEYVEYİ AĞAÇ, AĞACI ÇEKİRDEK, ÇEKİRDEĞİ DE ALLAH YAPIYOR; PEKİ, (HÂŞÂ), ALLAH’I KİM YAPIYOR?
- SÜBHANALLAH, ELHAMDULİLLAH, ALLAHUEKBER
- GÜZEL İNSAN
- BİR KARADENİZLİNİN PEYGAMBER SEVGİSİ
- ASMA, ÜZÜM - İKİ GÖZÜM
- EŞREF-İ MAHLÛKAT
- HER AN KAZANMAK VEYA KAYBETMEK
- NAMAZDAKİ GİZEM
- ÇIKIŞI OLMAYAN SON YOL
- KİRAZ ÇİÇEKLERİ
- “GİTTİ GİDİYOR”DAN BİR NAMAZ ALMAK
- “BİÇARE GENÇLER”

Bilin ki, Allah'ın lâneti zâlimlerin üzerinedir.
Hûd,18
GÜNÜN HADİSİ
Kim Müslümanlar arasından bir yetim alarak yiyecek ve içeceğine dahil ederse, affedilmez bir günah (şirk) işlememişse, Allah onu mutlaka cennete koyacaktır.
Tirmizi, Birr 14, (1918)
SON YORUMLAR
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
- Selamünaleyküm bu değerli yazınızdan dolayı Ahmets kardeşimizi tebrik edi...
- Vesîkalara göre, doğum târîhi 13.01.1889 (1 Kânûnisânî 1304), vefât t...
- Açıklayıcı ve net ifadelerle bilgi verdiğiniz ićin siteye teşekkür eder...
- Hocam açıklamalarınız için gerçekten yürekten teşekkürler Hep oyunlar...
- Az önce rast gele aldığım bir hadis kitabında rastgele açtığım bir sayf...
- Rabbimiz gani gani rahmet eylesin…...
- Yahudi propagandası için uydurulmuş yalan bir hikâyeyi bu güzel siteye yak...
TARİHTE BU HAFTA
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...