Cevaplar.Org

MEVLANA ENVER ŞAH KEŞMİRİ-2.BÖLÜM

Siret ve Sureti Keşmiri merhum, kısaya yakın orta boylu ve dolgun vücutlu idi. Ne zayıf ve ne de şişmandı. Beyaz tenli idi. Müslüman olmayan birçok kişi, Mevlana Seyyid Muhammed Enver Şah Keşmiri’nin göze batan ve görkemli yüzüne bir defa bakarak İslam’ı kucaklamıştır. Yüzüne ilk kez bakan gayri müslim biri, “eğer ondördüncü asrın din âlimlerinden birinin böyle etkileyici bir görüntüsü varsa, bu âlimin takip ettiği peygamber kim bilir ne kadar etkileyici biri idi” derdi.


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2012-03-07 09:25:28

Siret ve Sureti

Keşmiri merhum, kısaya yakın orta boylu ve dolgun vücutlu idi. Ne zayıf ve ne de şişmandı. Beyaz tenli idi. Müslüman olmayan birçok kişi, Mevlana Seyyid Muhammed Enver Şah Keşmiri'nin göze batan ve görkemli yüzüne bir defa bakarak İslam'ı kucaklamıştır. Yüzüne ilk kez bakan gayri müslim biri, "eğer ondördüncü asrın din âlimlerinden birinin böyle etkileyici bir görüntüsü varsa, bu âlimin takip ettiği peygamber kim bilir ne kadar etkileyici biri idi" derdi.

Faysalabadlı (LoyalPur) Mevlana Muhammed Enver "Kemalat-el-Enveri" adlı kitabında şöyle yazıyor; "Şafaktan hemen önce Seyyid Muhammed Enver Şah Keşmiri Vezirabad istasyonunda tren bekliyordu. Öğrencileri ve Seyyidin takipçileri onun etrafındaydı. Bu arada, Hindu istasyon memur elinde büyük bir lamba ile yakınından geçti. Seyyidi görünce durdu ve onun yüzüne bakarak şöyle söyledi ve onun ellerinde İslam'ı kucakladı; "Hangi dinin âlimi ise, o kesinlikle sahte bir din olamaz." Benzer hadiseler Pencap'ta da oldu, sadece bir kez onun yüzüne bakan birçok gayri-müslim İslam'ı kabul etti.

Ebul Hasan en Nedvi diyor ki; "Ağırbaşlıydı ve vakar sahibi idi. Topluluklarda sesini yükseltmezdi. Boş konuşmayı sevmezdi. Ve ilmi ve dini olmayan konularda da pek konuşmazdı. Onun meclisleri ilim ve sohbet meclisleriydi.

Hayatının sonlarına doğru kalbi rikkat ve incelikler ona galebe çaldı. Seri olarak gözlerinden yaş gelir ve çokça ağlardı. Ve yine son zamanlarında, kalbi ilimlere ve ilahi inceliklere karşı çok alaka ve sevgi hali kendisinde yoğunlaşmıştı."

İlmi ve Edebi Yönü

Babasından etkilenerek Farsça şiirler yazmaya başlayan Şeyh Keşmiri, zamanla çevresinde hatırı sayılır bir şair oldu. Talebesi Mevlana Yusuf Bennuri'nin nakline göre 15.000 beyitten fazla şiiri mevcuttur. Üstadlarından merhum Reşid Ahmed Gengohi hakkında yazdığı uzunca bir şiirini merhum Ebul Hasan en Nedvi, Nuzhetül Havatır'da nakletmiştir, bakılabilir.

Keşmir çevresinde özellikle ilgi çeken ve ona ulaşılmak için yarışılan ilimler; fıkıh ve fetva ilimleriydi. Şeyh Enver Efendi de kendisine ulaşılamayacak derecede bu ilimlerde başarı kazandı. Üç sene boyunca müftülere ve fakihlere bazı hadise ve meselelerle alakalı fetvalar verdi ki, bunu hiçbir kitaba müracaat etmeden başarabilmişti. Onun bu ilimde nasıl bir zirveye çıktığına şu bir delildir ki, Abdülfettâh Ebû Gudde, İslâm âleminin yirminci yüzyıldaki altı büyük fakihini tanıttığı eserinde ilk olarak Keşmîrî'ye yer vermiş­tir. Aynı zamanda Hadis ve Kelam ilimlerinde yed-i tûla sahibi olmuştur. Arap dili ve edebiyatında, tefsir ve İslam felsefesi alanında rüsuh kazanmıştı.

Hafıza kuvvetinde de asrının nadirlerindendi. En yakın talebelerinden büyük âlim Mevlana Muhammed İdris Kandehlevi, Allame Keşmiri Hazretlerini "Zamanımızın İmam Zühri'si" olarak adlandırır ve derdi ki; " Şah Sahib Hazretlerinin hafızası öyleydi ki, bir şeyi bir defa gördüğünde ya da duyduğunda, bu hiçbir zaman boşa gitmez, hafızasında korunur ve saklanırdı."

Onun tabiatı daima geniş mütalaa ve meseleleri derinlemesine tetkiki severdi. Eski âlimlerinin kitapları üzerinde derinlemesine bir bilgisi vardı. Ona ilimde geniş bir rızık verilmişti. İlimle uğraşmaktan usanmaz ve kendisine fütur gelmezdi.

Özellikle Diyobend'de karşılaştığı hocalarının büyük etkisiyle, o muhakkik bir araştırmacı, en müşkül meselelere derinlemesine nüfuz eden ve kuşatıcı bir bakış açısını yakalayan, en zor meseleleri muvaffakiyetle halleden, latif fikirli, seri düşünebilen ve ince meseleleri çıkartabilen bir ilim dalgıcı olmuştu.

Onun ilmi hayatı hakkında denilenlerin tamamını nakletmek bizim çalışmamızın çerçevesini aşar. Yalnız burada Hind ulemasının bu konuda dedikleri bir sözü nakletmeden geçmek istemiyorum; "Onun ilminden istiğna edilmez, Şeyh Tehanevi ve asrın muhakkiki Şeyh Ahmed Şebbir Osmanî ve onun ilim aldığı büyük ulemanın ilimlerinden istiğna edilemediği gibi. Yine onun felsefedeki ince görüşlerinden de istiğna edilemez, Filozof Doktor Sir Muhammed İkbal'in görüşlerinden istiğna edilemediği gibi. Ve onun görüşlerinin isabetliliğine ve fikri derinliğine kendisi hakkında hocası Üstaz-ı âlem Mahmud Hasan Diyobendi'nin övgüleri yeterlidir."

İtidal Remzi

Keşmiri, geçmiş âlimleri ve kitapları değerlendirirken çok insaflı davranırdı. Mesela hakkında İslam âleminde büyük fırtınalar kopartılan meşhur, dehşetli dâhilerden İbn-i Teymiye'yi şaz görüşlerinden ve yalnız kaldığı sert içtihat ve düşüncelerinden dolayı eleştirmekle birlikte, onun fazilet ve üstünlüğünü itiraf eder ve kendisini "sahiline ulaşılamayacak büyük bir deniz"e benzetirdi.

Aynı zamanda İslam âleminin yüzyıllardır en çok tartışılan simalarından biri belki de birincisi olan ve Bediüzzaman'ın "Ulum-u İslamiyye'nin bir mucizesi" diye tavsif ettiği Muhyiddin-i Arabî'nin İlahi hakikatler ve Marifetullah mevzularındaki beyanlarını çok beğenirdi.

Şeyh Enver Efendi'nin hadis ilminde en beğendiği kişilerden biri İbn-i Hacer-i Askalani idi. Onun ilminin derinliğini ve hadis ilminde ulaşılmaz bir zirve olduğunu kabul ederdi. İbn-i Hacer'in meşhur eseri Feth'ul Bari'yi çok beğenir ve daima sena ederdi.

Merhum Ebul Hasan en Nedvi, Nuzhetür Havatır'a yazdığı ekte, Keşmiri merhum hakkında şunları yazmaktadır; "Zihni çok berraktı. Fikirleri karışık değildi, sâfi idi. Kalb-i Selime sahipti. Düşünceleri müsamahalı idi. İslam'a ve Ehl-i Sünnet akidesine dair hamiyet ve gayreti çok fazlaydı. İslam düşmanlarına ve bilhassa Kadiyanilere karşı şedid idi.

Kadiyani düşüncelere, onların dalalet ve küfür üzre olduklarına açıkça belirterek birçok reddiyeler yazdı. Bu konuda arkadaşlarını da teşvik ediyordu. Kadiyanilerle mücadele için makaleler yazar, eserler telif eder, konuşmalar yapar ve bu konuda çevresindekileri aydınlatmak amacıyla seyahatler ederdi."

İlme olan Düşkünlüğü ve Edebi

Öğrencileri onu her zaman bir kitabın önünde bulurlardı. Hiçbir kitaba abdestsiz elini sürmezdi ve her zaman dini kitaplara saygıyla davranır ve onların önünde saygıyla otururdu.

Allame Keşmiri, ilme ve ilim kaynağı kitaplara büyük saygı duyardı. Eğer bir kitabın kenarlarında notlar varsa, onları okumak için kitabı hareket ettirmek yerine kendisi hareket ederdi. İlahi bilgiye ne kadar büyük bir saygısı vardı! Dini kitaplara olan bu muazzam saygısına karşılık, Allah ona eşsiz bilgi ve benzersiz bir anlayış bahşetmişti.

Talebesi, Müftü Muhammed Şefi Diyobendi(v:1976) diyor ki; "Bir zaman, Hazret-i Şah Sahib oldukça hastaydı ve bu hastalık uzun süredir devam etmekteydi. Bir sabah namazında Hazreti Şah Sahib'in vefat ettiğine dair yanlış bir dedikodu etrafa yayıldı. Sanki üstümüze yıldırım düşmüş gibiydik. Sabah namazının hemen ardından Allame Şebbir Ahmed Osmanî ile birlikte hemen evine koştuk. Evine vardığımızda vefatıyla ilgili haberlerin yanlış olduğunu anladık. 

Hazretin odasına girdiğimizde, dua ettiği yerde onu otururken ve önünde yastığın üzerinde bir kitabı, ışık olmadığı için iyice öne eğilerek, çalışırken bulduk. Öğrencileri bu manzara karşısında endişendiler, zira bu durum onun hastalığını daha da arttırabilirdi. Allame Şebbir Ahmed Osmanî içinden gelerek dedi ki;

" Hazret! Bunu anlayamıyoruz. Sizin tarafınızdan incelenmeyen hangi ilmi mevzu kalmış olabilir ki? Eğer sizin haberdar olmadığınız böyle bir konu varsa bile, bunu hemen şimdi öğrenmenin ne aciliyeti var ve bu neden siz kendinizi daha iyi hissedinceye kadar ertelenemez ki? Eğer bu kadar acilse, biz sizin emrinizde değil miyiz? İçimizden herhangi birine söyleseniz, bu kitabı okur, içeriği hakkında size malumat verirdik. Bu kötü sağlık durumunuza karşın bu akademik çaba ve çalışmaya müsamaha gösteremeyiz."

Mevlana Enver Şah Keşmiri, Allame Şebbir Ahmed Osmanî'ye bir müddet erdem ve masumiyetle baktı ve cevap verdi; " Kardeşim, haklısın ama kitaplar da bir özlem/hasret taşır. Bu bağımlılığa karşı ne yapabilirim ki?"

Müftü Taki Osmanî diyor ki; "Hazreti Şah Sahib dünyayla sanki hiç ilgisi yokmuşçasına gece ve gündüz boyunca İslami akademik araştırmalarla meşgul olurdu. Dünya işlerinin onu endişelendirmesi diye bir şey onun âleminde yer almıyordu."

İlim Adamlarıyla Olan İlişkisi

Şeyh Enver Keşmiri mütevazı yaradılışı, ilim adamlarına karşı müsamaha ve hürmeti, kadirşinas oluşu ve meselelere geniş ufukla bakabilmesi gibi sebeplerden dolayı çevresinde ve uzakta bulunan ilim adamları tarafından çok beğenildi ve sevildi.

 Müftü Muhammed Taki Osmanî "Deobend Büyükleri" adlı eserinde diyor ki; "Allame Keşmiri hocalarının ve öğrencilerinin gözdesiydi. Akranları da onu severlerdi ve biri ya da tamamı ancak zamanın en bilgili âlimleri tarafından çözülebilecek akademik sorunları çözmek için ona başvururlardı. Din hakkındaki yüksek bilgisiyle yaptığı açıklamaları, keskin hafızasını ve derin anlayışını okuyan/gören biri bunun ardından ona hayran kalırdı."

Üstadlarına ve Diyobend büyüklerine karşı büyük saygı ve ihtiramı vardı. Bir keresinde şöyle buyurmuştu; "Keşmir'den, Hindistan'a geldik ve dini Gengohi hazretlerinde gördük. Gengohi Hazretlerinin vefatından sonra, dini Şeyhül Hind (Mahmud Hasan Diyobendi) ve Raipuri hazretlerinden öğrendik. Ve şimdi, dinin uygulamaları Hekimül Ümme Mevlana Eşref Ali Tehanevi'de görülebilir."

Bu arada kendisiyle Mevlana Eşref Ali Tehanevi hazretleri arasında karşılıklı olarak büyük bir sevgi ve saygı oluştuğunu belirtelim. Yaşça kendisinden daha büyük olan Tehanevi hazretleri bir keresinde Allame Keşmiri'nin bir dersine katılmıştı. Bu dersi dinledikten sonra, Hazret-i Tehanevi, "Şah Sahib'in her bir cümlesi bir kitaba dönüştürülebilir" demişti.

Yine bir münasebetle Şeyh Tehanevi şöyle demiştir; "Hazreti Şah Sahib'den oldukça istifade ettim. Hiç öğrencisi olmamış olmama rağmen, o benim kalbimde diğer hocalarım gibi saygıdeğer bir yer edinmişti."

Muhammed Taki Osmanî burada devreye giriyor ve diyor ki; "Bu, Hazret-i Tehanevi'nin alçak gönüllülüğüydü- ki o hayatı boyunca Müceddidi Milat (Müslüman ulusunun büyük müceddidi) olarak anılmıştı. Hazreti Şah Sahib, açıkça Hazreti Tehanevi'den de istifade etmiştir. Özellikle Mevlana Eşref Ali Tehanevi'nin Kuran'ın Urduca tefsiri olan Beyan-ül Kur'an adlı eserini okumasının ardından, Şah Sahib, Urdu dilinde İslam literatürünün büyük okyanusunu okumaktan dolayı adeta büyülenmişti."

Ehl-i Sünnetin Yılmaz Bir Müdafii

Şeyh Keşmiri hazretleri son asrın en büyük Hanefi muhakkiklerinden ve Ehl-i Sünnetin gözbebeklerindendir. Bundan dolayı da merhum Şeyhülislamımız Mustafa Sabri Efendi, Düzceli Zahid Kevseri gibi âlimler onu çok senâ etmişlerdir.

Onun eserleri Hindistan'da başta Kadiyani fitnesi olmak üzere, Ehl-i Sünnet dışı cereyanlara karşı tam anlamıyla bir sedd-i rasin oldu. Muhammed Taki Osmanî bu hususa şöyle değinmektedir; "Eğer herhangi birisi Kuran'ı yanlış yorumlayacak olursa onun Müşkilatül Kuran'ı, Kuran'ı savunmak için oradaydı. Hadisleri yanlış anlayanlar için Sahih el Buhari'nin şerhi olan meşhur Arapça kitabı Feyz ül-Bari ve Urduca Kitabı Envar'ül-Bari Allah Resulünün (Sallallahu Aleyhi Vesellem) sözlerine kalkan olmak için oradaydı. İmam Ebu Hanefi'nin düşünce okulunun ışığındaki İslam hukuku kitapları, Hanefilerin kalbinde onun kalıcı ve şeref dolu bir yer almasını sağladı. Tüm peygamberlerin mührü olan Sallallahu Aleyhi Vesellem'e olan bağlılığını Hâtemü'n Nebiyyin kitabını yazarak gösterdi. Tüm Hıristiyan âlemine Hazret-i Meryem'in oğlu olan İsa peygamberin gerçek hayranlarının Müslümanlar olduklarını ve yalancı peygamberin(Mirza Gulam Ahmed Kadiyani) iddialarını çürüttüğü "Akidetül İslam fi Hayat'ül İsa Aleyhis Selam" ve "Et-Tasrih bima tevatere fi nüzuli Mesih" kitablarıyla ortaya koymuştur."

-Devam edecek-

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

M. Ali Seyhan, 2012-03-15 00:52:07

Salih Bey, unutulmaya yüz tutmuş düşünce ve aksiyon insanlarını bizlere tanıtarak tarihi bir hizmet yapıyor. Keşmiri'yi biz sadece bir mana büyüğünün eserinde geçen kısmıyla tanıyorduk. Meğerse ne büyük bir ilim ve irfan güneşiymiş. Teşekkürler Salih Bey.. teşekkürler cevaplar.org...

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DİĞER YAZILAR

İyiliğin karşılığı, iyilikten başka bir şey midir?

Rahman, 60

GÜNÜN HADİSİ

"Şüphesiz Allah, verdiği nimetin eserini kulunun üzerinde görmek ister."

Tirmizî.

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Camii Tekrar İbadete Açıldı(15 Nisan 2002) *Şeyhülislam İbn-i Kemal'in Vefatı(16 Nisan 2002) *Einstein'in Ölümü(18 Nisan 1955) *93 Harbi Başladı(19 Nisan 1877) *Miladi Takvime Göre Efendimiz'in(s.a.v) Doğumu(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI