Cevaplar.Org

ESAD COŞAN HOCAEFENDİ’DEN İBRETLİ HATIRALAR-6

Bir arkadaş, Asım Köksal var İslâm tarihini yazan, o anlatmıştı da, size nakledeyim: İstanbul Defterdarlığına yeni defterdar geliyor, oturuyor makamına, koltuğuna... Herhalde Osmanlıların son devri


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2011-11-15 02:56:53

ALLAH'A İTAAT HER ŞEYDEN ÖNCE GELİR

Bir arkadaş, Asım Köksal var İslâm tarihini yazan, o anlatmıştı da, size nakledeyim:

İstanbul Defterdarlığına yeni defterdar geliyor, oturuyor makamına, koltuğuna... Herhalde Osmanlıların son devri, işte 1900'lerin başlarındaki yıllarda, ya da Cumhuriyetin ilk yıllarında olmuş bir hadise... Oturuyor makamına, daha kimseyle tanışmamış; İstanbul defterdarı... Defterdarlığın şimdiki adını bilmiyorum, yine defterdarlık mı, muhasebe müdürlüğü mü? Yâni yüksek bir makam.

Bakmış saat dört civarında muavini binadan çıkmış. Kendisinin cam var önünde, masasının yanında cam var, kapıdan gireni çıkanı da görüyor. Aaa, merdivenlerden inmiş muavin, gidiyor. Zili çalmış müstahdemi çağırmış:

"--Bu bizim muavin böyle mesai saatinde nereye gidiyor? Binadan dışarıya çıkıp gidiyor, nereye gidiyor bu? Git çağır!" demiş.

Müstahdem biliyor nereye gittiğini de, hık mık etmiş. "Git çağır!" deyince, gitmiş, paldır-küldür, paldır-küldür merdivenlerden inmiş, yetişmiş muavine; demiş ki:

"--Defterdar beyefendi zât-ı âlinizin nereye gittiğini sordu, efendim geri dönmenizi söyledi."

"--Evlâdım, camiye gidiyorum, hemen gelirim camide namaz kıldıktan sonra..."

Paldır küldür geri gelmiş müstahdem, nefes nefese, selâm vermiş:

"--Efendim camiye gidiyormuş, namaz kıldıktan sonra gelecekmiş."

"--Ne?.. Git, hemen gelsin. Ne demek mesai saatinde?.."

Koşmuş paldır küldür, paldır küldür, paldır küldür... Bu da takip ediyor artık. Masadan kalkmış, nereye gitti diye sokağın ötesine doğru bakmış. Yetişmiş sokağın ötesinde muavine; demiş ki:

"--Efendim defterdar bey kızdı, mesâi saatinde namaz mı olurmuş? Çabuk çağır, gelsin dedi."

"--Namazdan sonra dedik ya be adam!.." demiş, o da müstahdeme bağırmış.

Sertliğe sertlik... Namık Kemal'in bir şiiri var:

Bizden kelâm-ı tun işidir tun söyleyen,
Düşmez suâl-i hasma mugayir cevabımız.

diyor. Bu da bir beyit Yâni. "Bizden, sert söyleyen sert cevap alır. Düşmanın vaziyetine ters düşmez bizim vaziyetimiz, onun davranışına uygun cevabı veririz." diyor. O da, "Namazdan sonra dedik ya be adam, git!" demiş. O da azarlamış ordan, adam iki arada gelmiş.

"--Ne dedi?"

"--Namazdan sonra dedi."

"Ufff... Ufff..." diye artık böyle eli arkada volta atıyormuş, bir o tarafa bir bu tarafa yürüyormuş. Ötekisi namaz kıldı; bu burda köpürdü, taştı böyle... Mayası fazla gelmiş pasta gibi kabtan dışarıya düştü. Namazı kılmış, sakin bir şekilde... Bu pencereden görüyor geldiğini, "Şimdi gel de ben sana gösteririm, seni çiğ çiğ yiyeceğim!" filan diye düşünüyor.

Ötekisi gelmiş, kapıyı çalmış, içeri girmiş, böyle bir heybetle demiş ki:

"--Beni istemişsiniz müdür bey!"

Ama gayet ciddi, gayet sakin böyle. Onun o ciddiyetinden afallamış, Yâni sanıyor ki korkacak, "Affedersiniz müdür bey!" diyecek bilmem ne... Öyle bir durum yok. "Beni istemişsiniz müdür bey, buyurun!" demiş. Tabii muavin ya... O da müdür ya...

"--Beni istemişsiniz müdür bey, buyurun!"

"--Ama be birader, olmaz ki! Yâni böyle memurluk amirlik olmaz ki!.. Benim sözümü dinlemedikten sonra, benim müdürlüğümün ne kıymeti var? Sana iki defa müstahdem gönderdik gel diye arkandan, gelmedin be birader! Yâhu böyle olur mu?" demiş.

Yâni azarlayacaktı, belki bağıracaktı, ayağının altına alacaktı, belki çiğ çiğ yiyecekti ama; yiyememiş, işte ancak böyle söyleyebilmiş. O da gayet sakin demiş ki:

"--Efendim ben size niye itaat edecekmiÅŸim?"

Hoppalaa... Şaşırmış şimdi bu soru karşısında, ne demek istedi diye.

"--Ben müdürüm demiş, sen de benim muavinimsin; bana itaat edeceksin!" demiş.

"--Niye itaat edecekmiÅŸim?.." demiÅŸ tekrar.

Bu sefer cevap verememiş, şaşırmış.

"--Bakın, ben size izah edeyim:" demiş.

Ama gayet ciddi... Yâni karşı taraf hele biraz daha sertleşsin, ne olacak belli olmaz. Gayet ciddî demiş ki: Allah'a itaatle vazifeliyim, Allah'a itaatimi de Kur'an-ı Kerim'e, Rasûlüllah'a, rasûlünün halifesine itaatle göstereceğim. Halife de her daireye kendisi yetemediği için vekiller tayin ediyor, vekiller de her işi kendisi göremediği için müdürler tayin ediyor. İşte İstanbul Defterdarlığı Maliye Vekâleti'nin bir şubesi oluyor. Ben Allah'a itaat etmem gerektiğinden, Rasûlüllah'a itaat etmem gerektiğinden, halifeye itaat etmem gerektiğinden; vekile itaat ediyorum. Vekile itaat etmem gerektiğinden, defterdara itaat ediyorum. Mekanizma bu, defterdar bey mekanizma bu!.. Ammâ, Allah emredince, o zaman aradaki bu teferruatın hepsi bir tarafta kalır, ben Allah'ın sözünü dinlerim! Benim anlayışım budur müdür bey! Eğer bu anlayışı kabul etmiyorsa aklınız, --anahtarı cebinden çıkartmış, trak masanın üstüne bırakmış-- buyurun masamın anahtarları, odamın anahtarları bunlardır; Allah'a ısmarladık!" demiş, vurmuş kapıyı trak diye, çıkmış. demiş.

Adam şaşırmış kalmış. Bunca yıllık ömründe hiç böyle, bu kafada bir memur görmemiş. Bir de diğer görevlileri çağırmış, gelmiş oturmuşlar defterdar beyin karşısına...

"--Yâhu, şu bizim muavin nasıl bir adamdır? Yâni, aklı yerinde midir, biraz kontaklık varmıdır, nasıl bir adamdır bu, deli mi, divâne mi?.. Müdürden korkmuyor, defterdardan korkmuyor, halifeden korkmuyor, filan.. Biraz bir şeyi var mı filan... Nasıl çalışması?.."

"--Aman efendim, derya gibi bir adamdır. Bilgisi son derece ileridir, çalışması son derece güzeldir, ahlâkı bir tanedir. Sabah namazını kılar evinde; herkesten önce, müstahdemlerden önce buraya gelir, masasının başına oturur; defterleri, kağıtları, evrakı incelemeye, halletmeye koyulur, masasına şu kadar evrak yığılmış olsa; çalışır, çalışır, çalışır, çalışır... En son evrakı halletmeden evine gitmez." demişler.

Neden?.. "E, yarına belki sağ çıkmam belki ölürüm. Yarına iş kalmasın, Allah bana sormasın; Allah'ın kullarının bana yüklenmiş olan vazifesini, ödevini güzel yapmış olayım, bitireyim, sıfırlıyayım!" diye dokuz, on, onbir neyse... Bu iş bitinceye kadar çalışırmış. "Elhamdü lillâh işi bitirdim, artık bir sorgum--sualim, mes'uliyetim kalmadı. Bismillâhir rahmânir rahîm" der, kalkar evine öyle gidermiş. Ama, bu arada da öğlen ezanı okununca, öğle namazına; ikindi ezanı okununca, ikindi namazına; akşam ezanı okununca akşam namazına gidermiş ama; mesainin evvelinde geliyor, mesainin sonrasında gidiyor, ötekilerden çok daha fazla çalışıyor.

"--Dairemizin temel direğidir, bu giderse daire çöker; o kadar bilgili bir kimsedir." demişler.

"--Yâ, öyle mi, hay Allah, demek acaip bir insan. Peki ses çıkartmayayım." demiş, ses çıkartmamış.

Ama gün geçtikçe bakmış ki adam arif, tasavvuf erbabı adam, Allah'tan korkan insan; başka kimseden korkmuyor. Maaşı Allah mı veriyor, müdür mü veriyor insana?.. Geçimini müdür mü sağlıyor? Hiç kimseden korkmuyor. Çok sevmiş tabiî, bilgisinin genişliğine hayran olmuş, ahlâkının güzelliğine. Aradan seneler geçmiş de, kendisini daha yüksek bir makama tayin etmişler; nazlanmış defterdar bey, gitmem demiş.

"--Bir şartım var!" demiş.

"--Nedir şartın?" demişler.

"--Vekaletten şartım, benim muavinim olan filanca beyefendinin defterdar olmasıdır. O defterdar olmadıkça, burdan başka yere gitmem!" demiş.

"--Olur, pek âlâ, yapalım!" demişler.

O da onu çağırmış:

"--Ben tâyinen, terfîan başka bir yere gidiyorum ama, dayattım, senin defterdar olmanı rica ettim. Sen de yükseleceksin, terfi edeceksin; bu makama sen geleceksin, ben istedim." demiş.

"--Aman beyefendi, zaten devletin bana verdiği şu vazifeyi yapamamaktan ödüm patlıyor benim, zar zor yapabiliyorum. Şurada da emekliliğime az bir zaman kaldı. Beni yakmayın ateşlere, istemem böyle bir görev!" demiş, kabul etmemiş. 31. 12. 1994 – Warrnambool-Victoria / AVUSTRALYA

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Hak (ancak) Rabbindendir. Artık, sakın şüpheye düşenlerden olma.

Bakara, 147

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

"Kişi, dostunun dini üzeredir. Bu nedenle, kiminle dost olacağına dikkat etsin!"

Ebû Hureyre radıyallahu anh. Ebû Dâvud.

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Fatih Camii Tekrar İbadete Açıldı(15 Nisan 2002) *Şeyhülislam İbn-i Kemal'in Vefatı(16 Nisan 2002) *Einstein'in Ölümü(18 Nisan 1955) *93 Harbi Başladı(19 Nisan 1877) *Miladi Takvime Göre Efendimiz'in(s.a.v) Doğumu(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI