Cevaplar.Org

ALİ EMİRİ EFENDİ-1. BÖLÜM

Emiri Efendi; Diyarbakır’da 1274 (Miladi 1857) senesinde dünyaya geldi. Ailesi yetiştirdiği ilim ve irfan simaları ile maruftu. Ali Emiri Efendi, ailenin son çocuğuydu ve dünyaya geldiği zaman babası altmış yaşını çoktan geçmişti.


Ahmet HaliloÄŸlu

ahmethaliloglu45@hotmail.com

2011-07-31 13:41:55

Yirminci yüzyıl bir hesaplaşma dönemidir desek sezadır. Devleti Aliyye'nin tarihin tozlu yaprakları arasında kaybolmasından sonra; hesaplaşması maalesef bu topraklarda ilim ve irfan hayatı üzerinden olmuştur. Söğütten neşvü nema bulan koca çınarı doğuran ve yetiştiren zihniyetin Dursun Fakih yoluyla medrese; Şeyh Edebali vasıtasıyla tekke olduğunun bilincinde olan Batıcılar hesaplaşmayı ulema ve suleha üzerinden götürdüler. Mesele sadece iktidarın el değiştirmesi ve halef/selef idarecilerin hesaplaşması değil belki de Haçlı Seferlerinde elde edilemeyen İslam ile Haç'ın hesaplaşmasıdır. Bu hesaplaşmada taraflardan birisi iktidar olurken, karşı taraf ise ilim ve irfan çevreleridir. Bugüne gelindiğinde bu hesaplaşmadan ilim ve irfan çevrelerinin yüz akı ile çıktığını görmekteyiz.

Kim ne derse desin o gün o çetin muhasebe ile karşı karşıya kalan âlimlerimiz; bizim tarihimizin en kahramanları arasında yerlerini almışlardır. Her biri kendi alanında zirveleri yakalamış; eslafı en mutena şekilde temsil etmişlerdir. Darul Hikme de denilen Dersaadet, böylesine muazzam ve fedakâr bir topluluğu tarihinde belki de görmemiştir. Şapka takmamak için üniversitedeki vazifesinden ayrılan İsmail Saib Sencer, sarığını çıkarttırmak isteyen valiye kükreyen Said Nursi; darağacında naaşına zorla şapka giydirilen İskilipli Atıf Efendi, yaşı doksanı aştığı için idam edilemeyen ama hastanede şehit edilen Esad Erbili, doksan yaşından sonra hac dönüşü Suriye'den asker toplamakla itham edilen, soruşturma geçiren Ahıskalı Ali Haydar Efendi ve diğerleri....

Ali Emiri Efendi'yi en veciz ve tek cümle ile tavsif et denirse cevabım ; "Kadim medeniyetimizin kültür terekesinin tek bekçisi" tarifi olacaktır. Nitekim ilerleyen kısımlarda bu tarifin ve takdimin abartılı olmadığını, hatta bire bir mutabık ve muvafık düştüğünü göreceksiniz. Ahmet Haliloğlu /cevaplar.org

Ailesi ve DoÄŸumu

Emiri Efendi; Diyarbakır'da 1274 (Miladi 1857) senesinde dünyaya geldi. Ailesi yetiştirdiği ilim ve irfan simaları ile maruftu. Ali Emiri Efendi, ailenin son çocuğuydu ve dünyaya geldiği zaman babası altmış yaşını çoktan geçmişti.

İleri yaşta çocuk sahibi olması nedeniyle Ali Emiri Efendi'ye aşırı derecede özel bir sevgi gösteren Mehmet Şerif Efendi; oğlunun yetişmesine özel bir ihtimam göstermiş ve büyük bir sevgiyle evladına bağlanmıştı. Vefat halinde bile oğlunun ismini sayıklamış ve Emiri Efendi'nin yazdığı hat levhalarından birisi göğsüne konulduğu zaman ruhunu teslim etmiştir. Hanım akrabalarından birisi tarafından saklanan bu hat eseri, Emiri Efendi tarafından İstanbul'da Millet Kütüphanesine bağışlanmıştır.

Köken olarak mütedeyyin bir aileden gelen Emiri Efendi'nin annesi de muttaki bir hanımdır.

Tahsil Hayatı:

Ali Emiri Efendi ilk eğitimine Diyarbakır Sülûkiye Mescidi'nin sıbyan mektebinde başladı. İlk hocası Fethullah Feyzi Efendi'dir. Ancak Ali Emiri Efendi üzerinde en çok etkisi olan kimse amcası Mehmed Şaban Kâmi Efendi'dir. Mehmed Şaban Efendi, yeğeni ile hususi olarak ilgilenmiş, özel dersler vermiş ve en önemlisi Emiri Efendi'de hayat sebebi olarak bilinen kitap merakını aşılamıştır.

Hicri 1285 yılında dayısı Abdülkadir Efendi'nin kaymakamlık yaptığı Siirt'e bağlı Şirvan'a gider. Nevinli Mehmed Emin Efendi'den Farsça okumaya başlayan Emiri Efendi; bu bir yıllık eğitimi süresinde Farsça eğitiminde büyük mesafe kat eder ve Sadi-i Şirazi'nin Gülistan'ını bitirdikten sonra Diyarbakır'a geri döner. Eğitimine dayısı Mehmet Şaban Efendi'nin yanında devam eder.

On sekiz yaşına geldiğinde gece gündüz dur durak bilmeyen ilim ve kitab okuma merakı yüzünden vücudu zayıf düşer. Doktorların ilmi bırakma tavsiyesini reddeden Ali Emiri Efendi, hava değişimi tavsiyesine uyar ve Mardin'e dayılarının yanına gider. Mardin'e gidiş sebeplerinden birisi ticaret olmasına rağmen Emiri Efendi Kasımpaşa Medresesi'nde Ahmed Hilmi Efendi'de üç seneden fazla bir süre okur. Mardinlilerin Arapça konuşması Emiri Efendi'yi Arapçada ilerlemesine sebep olur. Hatta bazı Arapça şiirler yazmaya başlar. Böylelikle edebiyata olan vukufiyeti artar.

Müthiş bir hafızaya ve ezber kuvvetine haiz olan Ali Emiri Efendi; daha sonra Diyarbakır'a döner. Bir müddet daha tahsil ve tedris faaliyeti ile meşgul olur.

MaiÅŸet Temini ve Memuriyeti

Ali Emiri Efendi, maişetini temin maksadıyla ticarete niyetlenir ve bir tuhafiyeci dükkânı açar. Ancak kitaplara meftun olan Üstad; dükkânda sürekli kitap mütalaası ile vakit geçirir. Kitap mütalaa ederken dükkâna gelen müşteriye; " Mal orada. Fiyatı şudur, alacaksanız indireyim, yoksa beni boşuna zahmete sokmayın" diye cevap verir.

İlim tutkunlarının en büyük sıkıntısını; kitaplarından ayrılma sıkıntısını Ali Emiri Efendi de yaşar. Okurken öyle anlar ki gelir ki yemekten bile vazgeçilir, ama ilimden vazgeçilmez. İşte Ali Emiri Efendi tam bu sırada iken Diyarbakır Valisi olan Mesnevi Şarihi Abidin Paşa (ressam Abidin Dino'nun dedesi. Böyle bir zatın torunu,. Bu topraklarda daha kaç nesil yitireceğiz ya Rabbi) ile tanışır.

Abidin Paşa; kitaplara ve ilme tutkusunu daha önce duyduğu, şiir ve edebiyat ile hususi bir alakasının olduğunu bildiği gençle alakadar olur ve kendisinden Nef'i'nin bir beytine nazire yapmasını ister. Hicivleriyle bilinen ve Türk Şiirinin kutup yıldızlarından olan Nef'i'ye nazire yapmak Ali Emiri Efendi gibi henüz yirmi bir yaşındaki genç için çok zor görünür. Hatta kendisi de ihtimal vermez ama eve dönünce şiirin beyitleri kalbinden diline dökülüverir. Sekiz dokuz saatlik bir zaman diliminde Nef'i'ye yazdığı nazire Abidin Paşa'nın huzuruna götürülür.

İlim ve irfan adamı Abidin Paşa şiirin ilk beyitlerini kendisi okur ama bir müddet sonra Ali Emiri Efendi'den okumasını ister. Bunun üzerine Emiri Efendi; şiiri kendi ağzından okumaya başlar. Şiiri Ali Emiri Efendi'yi adeta vecde getirir ve Paşa; bir kaç defa ayağa kalkar tekrar yerine oturur. Yirmi bir yaşındaki genç delikanlının yazdığı şiir; Mesnevi-i Şerif Şarihi Abidin Paşa'nın ruhunu cuş-u huruşa getirir.

Şiir bittiğinde ise Ali Emiri Efendi; Abidin Paşa'nın emriyle Heyet-i Islahiye müsevvidliğine tayin olunur. Emiri Efendi'nin memuriyet düşünmeyip ticaret ile meşgul olmak istemesine rağmen Abidin Paşa; genç dehanın harcanmasına müsaade etmez ve tayini gerçekleştirir. Bir müddet Heyet ile beraber Harput ve Sivas'a giden Ali Emiri Efendi; Abidin Paşa'nın Selanik Valiliğine atanması ile beraber Selanik'e gider.

Hemen ardından Kozan Sancağı (Adana) Aşar memurluğuna atanır. Adana Aşar Başkâtipliğinden sonra bu sefer Rumeli'ne atanır ve Leskovik Sancağı muhasebeciliğine getirilir. Sevk-i ilahi ile Osmanlı Coğrafyasını gezmeye başlar. Kırşehir Sancağı muhasebeciliğini müteakiben Trablusşam Sancağı Muhasebeciliğine atanır. Rumeli'den Orta Anadolu'ya; Kırşehir'den de Lübnan'a atanır. Trabluşsam bugün Beyrut'un kuzeyinde Lübnan'ın en büyük ikinci şehridir.

-Devam edecek-

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

İnsan, bizim kendisini kerih bir nutfeden yarattığımızı görmez mi ki, şimdi o apaçık bir hasım kesilmektedir.

Yasin, 77

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Bir kimseye şer olarak bir müslüman kardeşine hakaret etmesi kafidir.

Riyazü's Salihin, 3/1605

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Fatih Camii Tekrar İbadete Açıldı(15 Nisan 2002) *Şeyhülislam İbn-i Kemal'in Vefatı(16 Nisan 2002) *Einstein'in Ölümü(18 Nisan 1955) *93 Harbi Başladı(19 Nisan 1877) *Miladi Takvime Göre Efendimiz'in(s.a.v) Doğumu(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI