BAHAR’IN HATIRLATTIKLARI
“Bakınız, Resul-i Ekrem(aleyhissalatu vesselam) ne buyuruyor; “Baharı gördüğünüz vakit, insanların kabirlerinden çıkıp mahşere geleceğini hatırlayın.”
Daha önceki yazımızda eski alay müftülerinden merhum Şakir Çörüş Hocaefendi'nin 'İrşad'ül Gafilin' adlı eserinden aldığımız bir bahisle, Risale-i Nur'da geçen bir meselenin te'lifini yapmıştık.
Şimdi de yine aynı eserde gördüğümüz bir hadis ve şarihlerin yorumlarıyla Risalelerde sıklıkla geçen bir mesele üzerinde durmak istiyoruz; Bahar mevsimi ve ahiret'i ihtarı…
Bilindiği gibi bu hususa Kur'an şu ayetiyle işaret eder; "Allah'ın rahmetinin eserlerine bir bak, yeryüzünü ölümden sonra nasıl diriltiyor. Şüphesiz ölüleri O diriltir. O her şeye kâdirdir" (er-Rûm, 30/50)
Haşir Risalesinin mihverini teşkil eden bu ayet-i kerimedir. Ama bir de bu risaleye öz teşkil eden hadislerden birisine Şakir Efendi'nin mezkûr kitabında rastladım. Önce bu hadisi ve yorumlarını, sonra da Üstadın baharla alakalı yorumlarını naklediyorum.
"Bakınız, Resul-i Ekrem(aleyhissalatu vesselam) ne buyuruyor; "Baharı gördüğünüz vakit, insanların kabirlerinden çıkıp mahşere geleceğini hatırlayın."
Hadis şarihlerine göre, baharla halkın mahşere toplanması arasında bir çok benzerlikler vardır:
1-Baharda hububat ve nebatatın çıktığı gibi, ölüler de yer altından çıkacaktır.
2-Bahar bazı insanlar için ferah, süruru ve istirahat zamanıdır. Bazıları için de sızı ve üzüntülerin sebebidir. Mahşer günü de böyledir. Bazıları için sürur ve bazıları için de gam ve gussa günüdür.
3-Bin bir meşakkatle dikilen tohumlar baharda kök budak salmışken, soğuk ve çok sıcakta mahvolur gider. Mahşer gününde de insanların taati; masiyetin harareti, küfür ve riyanın soğukluğu ile hebaen mensur olur.
4-Baharda halk nehir kenarlarında ve bahçelerinde gezinir. Mahşer gününde de salihler cennet bahçelerinde dostlarıyla dolaşır, gezinirler.
5-Baharda kuzey ve doğu rüzgârları bazı insanlara fayda, bazılarına zarar verir. Mahşer gününde de saadet ve şekavet rüzgârları estiği vakit, bazı insanlar said ve bazıları şaki olur.
6-Kışın ağaçların yaprakları dökülür. Mahşer gününde de abidler, zahidler, salihler taat ve ibadet elbiseleri giyerek izz ve şerefe nail olurlar. Keramet tacıyla taçlanırlar. Bazı kimseler ise, kuru ağaç gibi, ibadet meyvelerinden mahrumdur. İman hil'atleri olmadığından çıplak, âlem rüsvay olurlar.
7-Baharda mahsul çok olur. Sahibi memnun, tohum ekmeyen de "ben niçin ekmedim?" diye mahzun olur. Mahşer gününde de abidlerin ecir ve sevabını gördükleri vakit, amel tohumunu ekmeyenler, "niçin biz de Rıza-i Bari dairesinde ibadet etmedik" diye mahzun olurlar.
8-Baharda hangi tohum ekilirse o tohum yeşerir, büyür, mahsul verir. Mahşer gününde de hayır amel eden hayrı, şer amel eden de şerri bulur.
9-Baharda rengârenk, çeşit çeşit çiçekler görülür. Mahşer gününde de insanın ameli olan ihlâs, tevekkül, küfür ve nifak meydana çıkar.
Bir de aynı konuda Bediüzzaman'ın bazı yorumlarını nakledelim;
"Bir zaman, bahar mevsiminde temaşa ederken gördüm ki: Zemin yüzünde haşir ve neşr-i a'zamın yüzbinler nümunelerini gösteren bir seyeran ve seyelan içinde kafile kafile arkasında gelen geçen mevcudatın ve bilhâssa zîhayat mahlukatın, hususan küçücük zîhayatların kısa bir zamanda görünüp der-akab kaybolmaları ve daimî bir faaliyet-i müdhişe içinde mevt ve zeval levhaları bana çok hazîn görünüp, rikkatime şiddetle dokunarak beni ağlatıyordu."(Şualar-s: 113)
"Sonra senevî haşrin meydanı olan bahar mevsiminde gel, bak! İsrafil-vari melek-i ra'd; baharda nefh-i sur nev'inden yağmura bağırması, yer altında defnedilen çekirdeklere nefh-i ruhla müjdelemesi zamanına dikkat et ki, o nihayet derece karışık ve karışmış ve birbirine benzeyen o tohumcuklar, ism-i Hafîz'in tecellisi altında kemal-i imtisal ile hatasız olarak Fâtır-ı Hakîm'den gelen evamir-i tekviniyeyi imtisal ediyorlar." (Lem'alar-s. 137)
"Binaenaleyh her geceden sonra sabahın, her kıştan sonra baharın gelmesi gibi, haşrin sabahı, o büyük saatten doğacağına delil ve işarettir"( İşarat-ül İ'caz s: 55 )
"Her bahar bir yaldızlı mektubu ve herbir yaz bir manzum kasidesi ve o Sâni'-i Zülcelal'in cilve-i esmasını tazelendiren, gösteren âyineleri ve âhiretin fidanlık bir bahçesi ve rahmet-i İlahiyenin bir çiçekdanlığı ve âlem-i bekada gösterilecek olan levhaları yetiştirmeye mahsus muvakkat bir tezgâhı mahiyetinde gördüm. Bu dünyayı bu surette yaratan Hâlık-ı Zülcelal'e yüzbin şükrettim." (Gençlik Rehberi s: 72 )
"Hem madem bahar faslında zeminin dar sahifesinde hatasız yüzbin kitabı birbiri içinde yazan bir kalem-i kudret gözümüz önünde yorulmadan işliyor. Ve o kalem sahibi yüzbin defa ahd ü va'detmiş ki: "Bu dar yerde ve karışık ve birbiri içinde yazılan bahar kitabından daha kolay olarak geniş bir yerde güzel ve lâyemut bir kitabı yazacağım ve size okutturacağım" diye, bütün fermanlarda o kitabdan bahsediyor. Elbette ve herhalde o kitabın aslı yazılmış ve haşir ve neşir ile haşiyeleri de yazılacak ve umumun defter-i a'malleri onda kaydedilecek." (Gençlik Rehberi s:99)
"Evet geçen baharın defter-i a'malinin sahifeleri ve hidematının sandukçaları olan tohumları, çekirdekleri muhafaza eden.. ve ikinci bir baharda gayet şaşaalı, belki yüz derece aslından daha bereketli bir tarzda muhafaza eden, neşreden Kadîr-i Zülcelal; elbette sizin de netaic-i hayatınızı öyle muhafaza ediyor ve hizmetinize pek kesretli bir surette mükâfat verecektir."(Asa-yı Musa s: 230)
"O Vâhid'dir, Ehad'dir, her şey'e kadirdir. Hiçbir şey ona ağır gelmez. Bir baharı halketmek bir çiçek kadar ona kolaydır. Cennet'i halk etmek, bir bahar kadar ona rahattır. Her günde, her senede, her asırda, yeniden yeniye icad ettiği hadsiz masnuatı, nihayetsiz kudretine nihayetsiz lisanlarla şehadet ederler. (Asa-yı Musa s: 231)
"Ve bahar mevsiminde, haşr-i a'zamın yüzbin misali ve nümune ve delilleri hükmünde olarak o vefat eden ağaçlar ve kökler ve bir kısım hayvancıklar, aynen ihya ve diriliyorlar. Ve bir kısmının dahi, kendi yerlerinde emsalleri ve aynen onlara benzeyenleri icad ve ihya olunuyor. Ve geçen baharın mevcudatı, işledikleri amellerin ve vazifelerin sahifelerini ilânat gibi neşredip, وَاِذَا الصُّّحُفُ نُشِرَتْ âyetinin bir misalini gösteriyorlar." (Asa-yı Musa s: 105)
"Bahar kadar kudretine kolay gelen dâr-ı saadeti o mükerrem ve müşerref insanlar için açacak ve yapacak ve haşir ve kıyameti getirecek diye Muhyî ve Mümit ve Hayy ve Kayyum ve Kadîr ve Alîm isimleri, Hâlıkımızdan sormamıza cevab veriyorlar. Evet her baharda bütün ağaçları ve otların köklerini aynen ihya ve nebatî ve hayvanî üçyüz bin nevi haşrin ve neşrin nümunelerini icad eden bir kudret, Muhammed ve Musa Aleyhimessalâtü Vesselâmların herbirinin ümmetinin geçirdiği bin senelik zaman, karşı karşıya hayalen getirilip bakılsa, haşrin ve neşrin bin misalini ve bin delilini iki bin baharda {(*): Sâbık herbir bahar; kıyameti kopmuş, ölmüş ve karşısındaki bahar, onun haşri hükmündedir.} gösterdiği görülecek. Ve böyle bir kudretten haşr-i cismanîyi uzak görmek, bin derece körlük ve akılsızlıktır." (Asa-yı Musa s: 30)
"Küre-i arz, senevî mevsimler cihetinde bir ağaçtır. İsm-i Evvel cilvesiyle güz mevsiminde hafîziyete emanet edilen bütün tohumlar ve çekirdekler, bahar çarşafını giyen zemin yüzünün milyarlar dal, budak, meyve veren ve çiçek açan ağacının teşkilâtına dair İlahî emirlerin mecmuacıkları ve kaderden gelen düsturların listeleri ve geçen yazın işlediği vazifelerin küçücük sahife-i amelleri ve defter-i hidematıdır ki, bilbedahe bir Hafîz-i Zülcelali Vel'ikram'ın hadsiz kudret, adalet, hikmet, rahmet ile iş gördüğünü gösteriyor. Ve senevî zemin ağacının âhiri ise, ikinci güzde o ağacın gördüğü bütün vazifelerini ve esma-i İlahiyeye karşı ettiği bütün fıtrî tesbihatlarını ve gelecek bahar haşrinde neşir olabilen bütün sahaif-i a'mallerini, zerrecik ve küçücük kutucukların içine koyup, Hafîz-i Zülcelal'in dest-i hikmetine teslim eder. هُوَ اْلآخِرُ ismini hadsiz dillerle kâinat yüzünde okur." (Asa-yı Musa s: 35)
"Bu sahife-i hayatiye-i bahariye, haşr-i a'zamın yüzbin nümunelerini ve misallerini göstermekle
فَانْظُرْ اِلَى آثَارِ رَحْمَتِ اللّٰهِ كَيْفَ يُحْيِى اْلاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا اِنَّ ذلِكَ لَمُحْيِى الْمَوْتَى وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
âyetini maddeten gayet parlak tefsir ettiği gibi; bu âyet dahi, bu sahifenin manalarını mu'cizane ifade eder. Ve arzın, bütün sahifeleriyle, büyüklüğü nisbetinde ve kuvvetinde "Lâ ilahe illâ Hû" dediğini anladı.(Asa-yı Musa s:105 )
Risale-i Nur'da bu mesele hakkında daha birçok yer gösterilebilirdi. Ama bu kadarı maksadı ifadeye kâfi olduğundan bitiriyoruz.
Salih Okur/cevaplar.org
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
DOKUZUNCU SÖZ'DEN BİR DERS

Geçen Şubat ayında Rahmet-i Rahman’a tevdi ettiğimiz merhum Prof. Dr. Alaaddin Başar beyin Na
BİR MODEL OLARAK “MANA-YI HARFİ”

Mana-yı harfi, sanatın arkasında sanatkârı görmek ve göstermektir. Daha ilerisi, bu bilinci i
ÖLDÜKTEN SONRA DİRİLİŞİN İSBATI

Geçtiğimiz cumartesi akşam davet edildiğim yerde önüme bir metin koydular: -Hocam, bu akşam
EKONOMİK KRİZ VE BEDİÜZZAMAN

EKONOMİK KRİZ VE BEDİÜZZAMAN Ünlü sosyal antropolog Gellner’in Sovyetler Birliği’nin yı
MEDENİYET VE BEDİÜZZAMAN

Külliyatında Bediüzzaman, bize somut bir medeniyet projesi vermez. Zaten ondan böyle bir proje b
FELSEFE VE BEDİÜZZAMAN

Felsefe deyince insanın aklına çok sayıda soru takılmaktadır. İlk olarak felsefe nedir? sorus
NURSİ’DE DEVLET ALGISI-2

Siyaset-Şeriat Özdeşliği Burada ilk olarak Bediüzzaman’ın tek parti dönemindeki “siyaset
NURSİ’DE DEVLET ALGISI

Geniş anlamda şeriat; genel olarak İslam’ı ifade eder ve genellikle de bu anlamda kullanılır
ALLAH BEREKET VERSİN

Bir derste, “Mucize-i Ahmediye Risalesi” olan On Dokuzuncu Mektub’un Yedinci Nükteli İşaret
İNSAN BAŞIBOŞ BIRAKILMAMIŞTIR

Onuncu Söz’ün, Altıncı Hakikat’inin Altıncı Esas’ında: “Hem anlarsın ki insan, ipi b
ÂLİM KOYUN OLUR KUŞ OLMAZ

Bediüzzaman’ın Sözler Kitabı’nın sonundaki Lemaat bölümünde şöyle bir vecize var; “H
- CERBEZE VE “GÜZEL GÖREN GÜZEL DÜŞÜNÜR” VECİZEZİNİN ANLAMI
- NURDAN SÜZÜLEN NOTLAR- HASAN HAYRİ SARIKAMIŞ-BİON MATBAACILIK-İSTANBUL-2010- 4. BÖLÜM
- NURDAN SÜZÜLEN NOTLAR- HASAN HAYRİ SARIKAMIŞ-BİON MATBAACILIK-İSTANBUL-2010- 3. BÖLÜM
- NURDAN SÜZÜLEN NOTLAR-HASAN HAYRİ SARIKAMIŞ-BİON MATBAACILIK-İSTANBUL-2010- 2. BÖLÜM
- NURDAN SÜZÜLEN NOTLAR- HASAN HAYRİ SARIKAMIŞ-BİON MATBAACILIK-İSTANBUL-2010- 1. BÖLÜM
- DÖRT KELİMELİK BİR İMTİHAN DÜNYASI
- AHMED AKGÜNDÜZ HOCAMIZIN GÖZÜYLE MUHAKEMAT
- KADER RİSALESİNDEN İKİ SUALE CEVAP
- NUR RİSALELERİNİN DİLİ VE ÜSLUBU ÜZERİNE-III
- NUR RİSALELERİNİN DİLİ VE ÜSLUBU ÜZERİNE-II
- NUR RİSALELERİNİN DİLİ VE ÜSLUBU ÜZERİNE-I
- BAHAR’IN HATIRLATTIKLARI
- MAHŞER YERİ HAKKINDAKİ RİVAYET
- KUR'AN ALTI YÖNDEN MUCİZEDİR
- AHSEN-İ TAKVİM SIRRI /Niyazi Beki
- YİRMİBEŞİNCİ SÖZ'DEN NOTLAR-5
- YİRMİBEŞİNCİ SÖZ'DEN NOTLAR-4
- YİRMİBEŞİNCİ SÖZ'DEN NOTLAR-3
- YİRMİBEŞİNCİ SÖZ'DEN NOTLAR-2
- YİRMİBEŞİNCİ SÖZ'DEN NOTLAR-1

et-Teğabün: 3
Gökleri ve yeri yerli yerince yarattı. Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de güzel yaptı. Dönüş ancak O'nadır.
(Mürşid 3.1 adlı yazılım-Turan Yazılım-(www.turan.com.tr) )
GÜNÜN HADİSİ
SABAH İLE YATSI NAMAZLARINI CEMÂATLE KILMANIN FAZÎLETİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Münâfıklara sabah ile yatsı (cemâat) namazlarından daha ağır hiç bir namaz yoktur. (Halbuki) bu iki namaz(ın cemâatin)de olan (ecir ve fazîlet)i bilseler emekliye, emekliye (sürtüne, sürtüne) de olsa onlara gel(ip hâzır ol)urlardı. (Ebû Hüreyre)
SON YORUMLAR
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
- Selamünaleyküm bu değerli yazınızdan dolayı Ahmets kardeşimizi tebrik edi...
- Vesîkalara göre, doğum târîhi 13.01.1889 (1 Kânûnisânî 1304), vefât t...
- Açıklayıcı ve net ifadelerle bilgi verdiğiniz ićin siteye teşekkür eder...
- Hocam açıklamalarınız için gerçekten yürekten teşekkürler Hep oyunlar...
- Az önce rast gele aldığım bir hadis kitabında rastgele açtığım bir sayf...
- Rabbimiz gani gani rahmet eylesin…...
- Yahudi propagandası için uydurulmuş yalan bir hikâyeyi bu güzel siteye yak...
TARİHTE BU HAFTA
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...