Cevaplar.Org

PROF.DR. MUSTAFA CEVAT AKŞİT HOCAEFENDİ İLE RÖPORTAJ

-Muhterem Hocam, son günlerde bir yazar “abdestte ayakları mesh etmek yeterli, yıkamaya gerek yoktur” fikrini ileri sürmekte. Bu konuda neler diyeceksiniz?


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2011-05-06 05:55:47

Muhterem Cevat Akşit Hocaefendi ile gündemdeki bazı konuları konuştuk. Hocaefendi ilk defa görüşmemize rağmen o kadar candan, o kadar yakın davrandı ki, doğrusu hayran kaldım. Gümüşhanevi tekkesinin hâlâ akan bu berrak pınarını Kanal 7 ve TV5'deki programlarından zaten tanıyorsunuz. Onun için sözü uzatmak zait olur.

Hocamızla, ilmi çalışmalarını sürdürdüğü Gaye Vakfında, öğlenden akşama kadar çok samimi bir hava içinde sohbet ettik. Kendilerine yakın ilgi ve şefkatinden dolayı çok teşekkür ederim. Ayrıca kendilerinin hatıralarını da alacağımız müjdesini vereyim..Ne mutlu insanlar içinde insanlardan bir insan olabilenlere…Salih Okur 

-Muhterem Hocam, son günlerde bir yazar "abdestte ayakları mesh etmek yeterli, yıkamaya gerek yoktur" fikrini ileri sürmekte. Bu konuda neler diyeceksiniz?

-Ben o yazarın kim olduğunu bilmiyorum da, öyle diyenler var tabii... Abdestte ayakları yıkamak Kur'an'da emredilmekte:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِذَا قُمْتُمْ إِلَى الصَّلاةِ فاغْسِلُواْ وُجُوهَكُمْ وَأَيْدِيَكُمْ إِلَى الْمَرَافِقِ وَامْسَحُواْ بِرُؤُوسِكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ إِلَى الْكَعْبَينِ

"Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve -başlarınıza mesh edip- her iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın" (Maide; 6)

Ayetdeki, وَأَرْجُلَكُمْ kelimesinin bazı kıraatlerde esre okunması sebebiyle, ayakların yıkanmasının değil, meshedilmesinin farz olduğunu ileri sürenler bulunmaktadır. İranlılar meshediyor ve buna dayanıyorlar.

Hayır öyle değil.. Kur'an-ı Kerim'de ayetler var.

وَأَنزَلْنَا إِلَيْكَ الذِّكْرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ

"Sana zikri indirdik ki, kendilerine indirileni insanlara açıklayasın"(Nahl; 44) buyruluyor.

Şimdi, hukukta biliyorsunuz, kararı vereceğiniz zaman aynı konuyla ilgili ne kadar madde yazıyorsa getirirsiniz, onların bileşkesi karar olur.

Kur'an-ı Kerim'de Resulullah'a uymamız (Maide; 92 ) ve O'nun (Sallallahu aleyhi ve sellem) Kur'an'ı açıklayabileceği (Nahl; 44) beyan edildiğine göre sünnetine gitmek zorundayız.

فَإِن تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللّهِ وَالرَّسُولِ

"Bir anlaşmazlığa düştüğünüz zaman onda Allah ve resulüne başvurun" (Nisa: 59) var. Başvurun ne demek? Sağlığında ona sorun, vefatından sonra sünnetine yapışın demek. Bu açık artık..

Resul-i Ekrem'in (Sallallahu aleyhi ve sellem) açıklaması sözlü, fiili, takriri biliyorsunuz. Resul-i Ekrem'in (Sallallahu aleyhi ve sellem) hiç çıplak ayağa mesh ettiği yok. Müslümanların toptan uygulamaları fiili tevatür olur. Fiili tevarüs tevatürdür. Tevatür de kesin bilgidir. Öyle ise ayakları yıkayacağız. Hatta ayakları yıkamanın ölçüsü var.

Evet, bu tür oturmuş meselelerle uğraşmak bizce yanlış. Rayına oturmuş, rayına oturduktan sonra tekrar kurcalamanın ne anlamı var? Bu, batının istediği duruma girmek demek. Onların ekmeğine yağ sürmek demek. Oturmuş yahu. Müslümanlar bir istikrara kavuşmuşken neden kurcalıyorsunuz?

"Efendim biz bilgi çağındayız. Düğmeye basıyoruz, bütün dünya kitapları gözümüzün önüne geliyor. Üç dört dil biliyoruz" diyorlar. Ben de diyorum ki, kırk tane çürük yumurtayı yan yana getirirsen bir sağlam yumurta oluşmaz. Biz çürük yumurtayız. Neden çürük yumurtayız? Çünkü biz İslam'ı yaşamıyoruz.

Bugün ilim adamı İslam'ı yaşayamıyor. Yaşamak istiyor, yaşayamıyor. Mesela, gıdamızı %100 kontrol edebiliyor muyuz? Bizim aldığımız maaş %100 saf mı? Mesela İmam-ı Azam hazretleri zamanında Bağdat'ta bir koyun çalınmış. İmam bunu duymuş "Bir koyun kaç sene yaşar" demiş. "şu kadar" o kadar sene koyun eti yememiş.

Şimdi bunu hangimiz yapabiliriz? Aldığımız maaşın içinde genelev vergisi var, kumarhaneler vergisi var. Hepsi var. "Ama caiz" Tamam biz de caiz diyoruz. Ama onların gösterdiği hassasiyeti gösteremiyoruz diyoruz.

Ben bir misal veriyorum; Bilgisayar virüsleri oluyor. Bazen bir virüs bulaşıyor, her şeyini alt üst ediyor. Benim iki bilgisayarım öyle gitti, oğlum da mühendis ama kurtaramadık.

Bu haram lokmalar da bence öyle bir virüs. Sokağa çıkıyoruz, yanlış şeyler görüyoruz bunlar virüs. Yanlış şeyler duyuyoruz bir virüs. Mesela, ben 14 sene otobüsle Edirne'ye gittim, geldim. Otobüste şarkı çalınıyor "kaderime isyan ediyorum" ağlıyor, adam. Herkes dinliyor, memnun oluyor. Kadere itiraz küfürdür. Bu söz iyi değil ki, yanlış bir söz. Bu bir virüstür. Bunlar kalbimize, beynimize giriyor. Bazen bilgisayardaki virüsü antivirüs programıyla tedavi ediyorsun. Bazen de kurtaramıyorsun.

Ben durumumuzu buna benzetiyorum. Onun için "biz haddimizi bilelim" diyorum. Evet, bilgisayar çağındayız ama onların(selefin) zihinleri saf. Onlar feraset sahibi, kirlenmemiş akl-ı selim sahipleri.

Bizde bu şey hiç yok diyemeyiz de, muhal denmez de, ama çok zor olduğu da yüzde yüz. Neden? Karışık..Kokladığımız hava karışık, yediğimiz yemek karışık.

Tabii, ilim adamı hiç durmadan araştıracak, karıştıracak ama onların da hakkını vereceğiz. Saygılı olacağız. Bizim arkadaşlarda bu saygı kısmı yok. "Biz" diyorlar "iki tane üç tane dil biliyoruz, bilgi çağındayız. Onlar ortaçağ adamı. Biz onlardan üstünüz." Ve yanlışlık oradan başlıyor sanki..

Şimdi birçok arkadaşımız 1000 sene evvel çözülen konuyu tekrar kaşıyor. Okuyun yahu, çözmüş adam. Siz niye vakit öldürüyorsunuz? Onun çözemediği boşluk bıraktığı bir şey varsa sen onu doldur.

Biz Ehl-i sünnet inancındayız. Yetişmemiz itibarıyla, sülalemiz itibarıyla, kafa yapımız itibarıyla, kültürümüz itibarıyla, bilgimiz itibarıyla. Ehl-i sünnet inancına çok bağlıyız ve onu yaşatmak azmindeyiz. Bu vakfı(Gaye Vakfı) onun için kurduk. Arkadaşlarımızın bu durumlarını gördüm, ben de yapabildiğim kadarıyla kaç kişi yetiştirebilirsem dedim.

Burada şimdi doktora yapan arkadaşlarımız, mastır yapan arkadaşlarımız var, öğrenci arkadaşlarımız var. Biz onlara Ehl-i sünnet kitaplarını okutuyoruz, karınca kararınca..

Ayakların meshi meselesine dönecek olursak, bu konuda sünnete başvuracağız. Sünnette çıplak ayakları mesh ettiğine dair bir şey yok. Aksine deliller var. Mesela;

وَيْلٌ لِلْعَرَاقِيبِ مِنَ النَّارِ,

 "Ayakları yıkayın, topukları da unutmayın. Topukları unutursanız ateşte yanacak"(İbnu Mace: hn: 6133) diyor, böyle bir tehdit var. Rahmet peygamberi işi sıkı yutuyor, bugünleri görmüş sanki..

-Efendim Kur'an'a abdestsiz dokunulabilir mi?

-Kesinlikle abdestsiz Kur'an'a dokunulmaz.

لَّا يَمَسُّهُ إِلَّا الْمُطَهَّرُونَ

(Vakıa / 79) gayet açıktır. Kanun evvela açık ifadesine göre uygulanır. Çözemezseniz altını ararsınız. لَّا يَمَسُّهُ "ona dokunamazlar" kim dokunabilir? "إِلَّا الْمُطَهَّرُونَ ancak abdestli olanlar." Açık yahu, gizli bir kelime değil ki bu.

Bu konuda hadisler var; "Ben hayızlı kadına mescide girmeyi, Kur'an okumayı, namaz kılmayı, oruç tutmayı helal kılmam"

Hakim bin Hizam var, Peygamber onu Yemen valisi yapmış ve ona mektup yazmış " böyle böyle davran" madde madde söylemiş. Orada var. Bu Kur'an'da var, hadiste var. Artık bunu zorlamaya gerek yok bence. Kur'an'ı abdestsiz tutup okuyamazsınız. Dinleyebilirsiz, ezbere okuyabilirsiniz ama cünüpken ezbere de okuyamazsınız, yalnız dinleyebilirsiniz. Hayızsanız ezbere okuyamazsınız, yalnız dinleme hakkınız var.

Kur'an'a ancak abdestli dokunulabilir. Ebû Dâvut, Beyhakî, Tabarânî, İbn Hibban, Hâkim'in Müstedrek'inde ve diğer hadis kitaplarında açık hadisler vardır. Bu konuda el-Mebsut, III/147; Kâsânî, I/33; Cassâs, III/415; Kurtubî, XIV/226 kitaplarına da bakılabilir.

Bir de diyorlar ki " إِلَّا الْمُطَهَّرُونَ "Ona, ancak temiz olanlar dokunabilir" ayeti, Levh-i Mahfuz'daki Kur'an içindir." Bu görüş de tutarsızdır. Çünkü Levh-i Mahfuz'a ulaşan insan var mı? Yok.. Allah (c.c.) olmayan şey için niye bir de yasak getirsin? Bu emrin biz, yeryüzünde yaşayanlar için olduğu gayet açıktır.

-Kasko sigortası hakkında neler diyeceksiniz hocam?

-Ben üniversitede 4-5 sene sigorta hukuku okuttum. Sigorta hukuku zahiren güzel gözüküyor; "kara gün dostu" "Bir insanın başına felaket gelmiş, onu kurtaracağız" Ama işin arka planına bakarsanız çok sinsice bir kurumdur. Yalnız Türkiye'de değil genel konuşuyorum. Ama trafik sigortası mecburen olduğu için mübah olur. İradeye dayalı, mecburi olmayan sigortalar kesinlikle caiz değil.

-Safer Ayının, özellikle de son çarşambasının uğursuz olduğuna dair bir inanış var halk arasında. Bu konuda düşüncelerinizi alabilir miyiz?

-Ben Anadolu'daki deyimlerin, atasözlerinin hep ayete, hadise dayalı olduğunu bilirim. Kur'an-ı Kerim'de biliyorsunuz Çarşamba günü uğursuz sayılıyor. Eski kavimler Çarşamba günü yok olmuşlar. Ama bu şimdide herkesin Çarşamba günü yok olacağı anlamına gelmez. Ama onların o gün yok olması var.

Peygamber(Sallalahu aleyhi ve sellem) psikolog demeyelim ama insanların halet-i ruhiyesine uyuyor. Mesela bir iş yapılacağı zaman içten gelerek, benimseyerek yapmak başka, zorla yapmak başka. Peygamberimiz (Aleyhissalatu vesselam) buna dikkat etmiş. Mesela "şu gün yola çıkmayın" dememiş ama kendisi Perşembe günü çıkmış, Pazartesi çıkmış. Bunlara riayet etmiş de. Bu illa "Çarşamba günü uğursuzdur, her şey ters gider" anlamına gelmez. O zaman iptal ederiz hayatı..

Bu toplum psikolojisidir. İnsanın kafasında böyle bir şey var mıydı, şaşırır, yapacağı dürüst bir şeyi bile yapamaz, karıştırır. Onun için halkın psikolojisine de dikkat etseniz iyi olur yani..

Onun için, rahmetli Hocaefendi'ye(Mehmed Zahid Kotku) senin gibi gençken sormuştum. Hani halk arasında el yıkarken sabun alıp vermezler, kavga edilir diye..Bunun doğru olup olmadığını sordum. "Bunun aslı yok da" dediler "halkın her şeyine de burnunu sokma."

Halk buna inanmış. Sen bunun tersini söylesen "vay dinsiz vay" derler, söylediğini dinlemezler, sevmezler, kabul etmezler. Dine de doğrudan doğruya bir zararı yoksa elleme gitsin.

Peygamberimiz (Aleyhissalatu vesselam) de böyle yapmış. "Çarşamba günü hiçbir şey yapmayın, uğursuzdur" demek olur mu? Olmaz. Ama halkın böyle bir telakkisine de karışmamak lazım.

-Hocam bazı kimseler kazaları olanlara kolaylık olarak bir namazda iki niyet tavsiye ediyorlar. Hem sünnete hem kazaya niyet olur mu bir namazda..

-Kesinlikle olmaz. Ameller niyetlere göredir. Neye niyet etmişseniz o vardır. Bu, modern devrin pragmatist düşüncesinin uzantısıdır. Bir iş yapacak her şeyi kazanacak, bu zamanın insanı bunu istiyor, hep böyle..Az çalışacak, çok kazanacak. İşte o düşüncenin uzantısıdır bu. Öyle şey olur mu? Sünnete niyet edersin, sünnet olur. Kazaya niyet edersin, kaza olur. Hem sünnet, hem kaza olmaz.. 

-Efendim, malumunuz gündemdeki meselelerden biri de gazozlardaki alkol meselesi..

-Ben Mehmed Zahid Kotku Efendi'nin yanında yetiştim. İnsan gençken çok keskin bıçak oluyor. Ondan olsa gerek, otuz sene kola ve gazoz içmedim.

Ben İmam-ı Azamcıyım. İmam Şafii hazretlerine göre alkol necistir, sidik gibidir. Bu içeceklerde de alkol var. Ona saygı duyuyor ve içmiyordum.

Bir gün Sirkeci'de Müslüman zenginler toplandılar, ziyafet verdiler. Yiyoruz tatlı tatlı..Hep dedikodu yaptılar, onun bunun aleyhinde konuştular. Birisi de dedi ki "falanca gazetede yazdı ki, gazozda alkol varmış. Onun için arkadaşlar kola içmeyelim." Bunu duyunca "Garson" dedim "bir gazoz, bir de kola getir"

Ben halktan yanayım arkadaş. O güne kadar otuz sene içmedim ama o günden itibaren içiyorum. Dedikodu iki günahtır yahu. Bir وَلَا يَغْتَب "Gıybet etmeyin" Hucurat: 49: 12) emrini çiğnemektir, Allah'ın hakkına tecavüzdür. İki; konuştuğumuz kişinin kişiliğine tecavüzdür, kul hakkıdır.

Onu yaptılar yarım saat, rahat rahat..Sonra "gazozda alkol varmış" O günden onlara inat içiyorum, halktan yana olmak için içiyorum.

Efendim, Hanefi fıkhına göre alkol necis değildir. Çünkü işte önümüzde portakal var, bunda alkol var. Biz bunu yiyoruz, helal değil mi? Elmada, üzümde, patateste de var. Şıra helal mi, helal. Şıra'da da var. Onları yiyorsun, içiyorsun. Gazozda, kolada da alkol var. Bunlar da haram değil, içmenin mahzuru yoktur. Sirkede de alkol var. Hatta çok içerseniz sarhoş eder. Ama sirke helaldir. Hatta sünnettir. Gazoz, kola v.b. meşrubattır. İçilebilir.

-Bazıları da namazdan sonra salaten tuncina okunması doğru bulmuyorlar. Size göre salaten tuncina okumak bidat mi?

- Onu okumakla çok iyi yapılıyor. Peygamberimize(aleyhissalatu vesselam) salâvat getirmek Allah'ın emridir;

إِنَّ اللَّهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيماً

"Allah da melekler de o Nebiye salat ederler, ey müminler, siz de ona salat edin, bol bol selam gönderin". (Ahzâb Suresi 33/56)

Salatu selamı ömürde bir kere getirmek bu ayetten dolayı farzdır. Bir mecliste Peygamberimiz(SAV) adı anıldığı zaman bir kere getirmek vaciptir. Birkaç defa anıldığında her defasında getirmek sünnettir.

Salaten Tuncina da bir salavat çeşididir. Peygamberimiz(Sallalahu aleyhi ve sellem)in bizzat tarif ettiği salavatları teberrüken okumak iyidir. Bu Salaten Tuncina, Efendimizden(Sallalahu aleyhi ve sellem) mervi olmasa bile bir salâvattır. Salâvat olduğuna göre Allah'ın kitabında emredilmiştir. Hiç bidat olur mu? O İstiklal harbinde TBMM hükümeti namazlardan sonra salaten tuncina okunması için genelge neşretmiş.

-Afet-i umumi olduğu için değil mi hocam?

-Evet..onu okutmuş. Harbi kazanmamızda gayretimiz falan ama onun da rolü var bence. Hala okumaya devam etmek lazım. Asla bidat olmaz.

-Duada ellerin ters çevrilmesi soruluyor efendim?

-Onun da yeri var. Afet oldu mu hani bana değil de toprağa ver, kimseye zararı olmasın anlamında psikolojik bir tatmindir o.

-Hocam, Banka Kredisi ile ev alma meselesine bakışınız nedir?

-Asla caiz değildir.

-Finans kurumları hakkında ne düşünüyorsunuz?

-Benim param olsa finans bankalarına yatırmam. Çünkü onlar Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına tâbidir. Bunlar anonim şirket statüsündedirler. Kurumumuz Türk sigorta kanununa tâbidir" diye bir maddesi vardır. Orada da riba vardır. Adamların niyeti şu olabilir, bu olabilir yani. Ehven-i şer filan olabilir ama ben param olsa yatırmam.

-Peki para nasıl muhafaza edilir o zaman?

-İslam'da para muhafaza edilmez ki, çalıştırılır. Her sene kırkta bir alırız, bu bir nevi cezadır. Otomatikman çalıştırılıyor, kabul ediyor. Elindeki parayı çalıştıracaksın ki piyasa para görecek ve ekonomi düzelecek. Fransa'da parayla hiçbir şey alıp satamıyorsunuz. Otobüse bile binemiyorsunuz. Biletle..Bileti nereden alacaksın? Bankadan alacaksın. Paranı oraya yatıracaksın. Yastığın altında para kullanılmadığı için adam mecburen parayı bankaya yatırıyor. Hep işi böyle karta, senede, sepete bağlamış. Halkın ne kadar para gücü var bunu bilmek için. Kanun yapacak,tedbir alacak.. Türkiye'de bu yok. Onun için kanunları isabetli yapamıyorlar. Yastık altındaki parayı bilemedikleri için isabetli karar alamıyor, kanun çıkaramıyorlar.

İslam'da da parayı çalıştırmak esas. "Arkadaş" deriz "parayı bekletirsen, zekatını alırız. İster çalıştır, ister çalıştırma. Çalıştırmasan kırkta bir, kırkta bir tüketirim seni." İşte Fransa'nın yaptığı da budur. İslam'ın 1400 sene önce söylediğini şimdi ancak yakalayabildiler. Başka yol yoktur.

-Hocam, son olarak okuyucularımıza okumaları için hangi temel kitapları tavsiye edebilirsiniz?

-Tefsir olarak Elmalılı Hocanın tefsirini tavsiye edebiliriz. İlimsel açıdan doyurucudur. Yok onu anlayamıyorsunuz, Ömer Nasuhi Hocanın halka yönelik tefsiri var, onu okursunuz. Meal olarak da Hasan Basri Çantay Hocamızın Meali-i Hakim'ini tereddütsüz tavsiye ederim. Hadis olarak Ahmed Naim ve Kamil Miras'ın tercüme ettikleri Tecrid-i Sarih'i, Siyer olarak Asım Köksal Hocanın İslam Tarihi'ni, ilmihal olarak da Ömer Nasuhi Bilmen'in İlmihalini tavsiye ederim.

-Hocam bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim.

-Ben de size teşekkür ederim.

Önemli Not:Ziyaretçilerimizin Dikkatine.. Cevat Akşit Hocaya bizim üzerimizden ulaşamazsınız. Kendisi ile diğer hocalarımız gibi söyleşi yaptık, o kadar.. Bu site onun sitesi değildir. Bize kendisi için gönderdiğiniz mailler ve sorular silinmekte ve kendisine ulaşmamaktadır. Bilgilerinize arz edilir.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

erdal, 2012-06-06 08:09:57

sevgili hocam elleriniden öper daygılarımı sunarım.bende başka bir konuya değinmek isterim.bazı hoca ve müezzinlerimiz özellikle kendilerini yavaşlatmakta hasta gibi uyuşuk hareketlerledavranmayı kural gibi görüyorlar herhalde.biz aktif, dinamik din din adamları görmek istiyoruz.tv.de konu yapmanızı,arz ederim.saygılarımla..

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

Akın, 2012-04-14 15:33:45

Bu asrın tüm dertlerine deva Risale-i Nur öneriyorum.

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DİĞER YAZILAR

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-3

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-3

-Hocam, dilimize sadece Arapçadan ve Farsçadan değil diğer dillerden mesela Yunancadan veya baş

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-2

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-2

Hocam dilde tasfiyeler ile 300-500 kelimeyle konuşabilen bir nesil nasıl büyük düşünebilecek?

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-1

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-1

Takdim Kıymetli ziyaretçilerimiz, değerli mütefekkir, şar ve yazar Yavuz Bülent Bakiler beyef

SEYDA FETHULLAH AYTE İLE OHİN MEDRESELERİ ETRAFINDA SOHBETİMİZ

SEYDA FETHULLAH AYTE İLE OHİN MEDRESELERİ ETRAFINDA SOHBETİMİZ

Seyda Fethullah Ayte Hocaefendi ile Şark medrese eğitim zincirinde çok önemli bir rolü olan Ohi

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-2

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-2

-Demin biraz değindik ama şöyle sorayım, Mezhebinin görüşünü savunan bir mümin “mezhebin

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-1

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-1

Takdim Kıymetli ziyaretçilerimiz, geçtiğimiz ay değerli araştırmacı-yazar Mustafa Özcan be

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-4

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-4

-Ahmed bin Hanbel’in Müsned’inde naklettiği bazı hadisler için “keşke bunları nakletmese

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-3

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-3

-Eş’ariler ile Maturidiler arasındaki fikri çatışmaların dini yorumlamada zarar verdiğini s

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-2

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-2

-Usul-i fıkıhta bir şeyin vacip veya mendup olmasında yeni bir usul olarak şu söylenmektedir;

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-1

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-1

Salih Ekinci Hocaefendi ile son röportajımız

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE MODERNİST DÜŞÜNCE VE BİD’ATKAR MEZHEPLER ÜZERİNE-3

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE MODERNİST DÜŞÜNCE VE BİD’ATKAR MEZHEPLER ÜZERİNE-3

-Seyda izninizle başka bir soruya geçiyorum. Vehhabiler ehl-i sünneti müşrik olarak mı görmek

Görmedikleri halde, Rablerinden korkanlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükafat vardır.

Mülk, 12

GÜNÜN HADİSİ

Îmân altmış kadar şu'bedir. Hayâ da îmânın bir şu'besidir.

BUHARİ,KİTÂBÜ'L-ÎMÂN, EBU HUREYRE(r.a.)'dan

TARİHTE BU HAFTA

*Şair Muhammed İkbal'in vefatı(21 Nisan 1938) *TBMM'nin açılışı ve çocuk bayramı(23 Nisan 1920) *Osmanlı-Rus Harbi(24 Nisan 1877) *Hudeybiye Gazvesi(26 Nisan 628) *II.Abdülhamid'in tahttan indirilmesi(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI