Cevaplar.Org

HAZRETİ MEVLÂNÂ-EBU’L-HASAN EN-NEDVÎ-KAYIHAN YAYINLARI-ÇEVİRİ: YUSUF KARACA-İSTANBUL-2009

Mevlânâ Celâleddinin tefekkürünün kaynağı olan İslâm’dan ve Kur’ân’dan uzak olanlar Mevlânâ’yı başka boyutlarda anlatmaya teşebbüs ettiler, onu özünden soyutlamak istediler. Ama Mevlânâ onlara gayet açık ve net şu sözler


Nurgül Dere

nurguldere@gmail.com

2011-03-15 15:55:43

 

Mevlânâ Celâleddinin tefekkürünün kaynağı olan İslâm'dan ve Kur'ân'dan uzak olanlar Mevlânâ'yı başka boyutlarda anlatmaya teşebbüs ettiler, onu özünden soyutlamak istediler. Ama Mevlânâ onlara gayet açık ve net şu sözleriyle cevap verdi:
Canım tenimde oldukça Kur'ân'ın kölesiyim ben.
Efendimiz Muhammedin (a.s.) bastığı toprağın tozuyum ben.
S. 10

…Dervişlik ruhu üstün gelip de mecliste istiğrak hali (cezbeye girip kendinden geçme hali) başlayınca bile bir fetvâ isteği geldiğinde derhal haber verilmesini emretmişti. S. 25

Mesnevî şaheseri; yazılmasında Çelebi Hüsameddin'in teşvik ve özendirmelerinin, fazla payının olduğu bir üründür. Hatta denilebilir ki; Mesnevî-i Şerif'in ortaya çıkmasına o sebep olmuştur. S.35

Mevlânâ arkadaşsız huzur bulamıyordu. Şemseddin Tebrîzî'den sonra Selahaddin, ondan sonra Hüsameddin onun sırdaşı, gönüldaşı olmuştu. S. 35

Mevlânâ'nın maneviyatında (ruhunda) gizli olan meziyet ve üstünlükleri dışarı çıkarmak için bir etkene, bir harekete, bir iticiye ihtiyaç vardı. İşte Mevlânâ'nın Divan ve Mesnevî'si bu zâtların manevî teşviklerinin gözler önünde duran şahidleridir. S. 36

Sihepsâlâr diyor ki: Mevlânâ ölmeden önce Konya'da kırk gün süre ile depremler sürdü. Eflâkî de şöyle naklediyor: Mevlânâ henüz hasta yatağında yatarken yedi gün boyunca sürekli deprem oldu. Bütün insanlar usandı da Mevlânâ'dan imdad istedi. Mevlânâ onlara şöyle dedi: "Herhalde yer acıkmış yağlı lokma istiyor olmalıdır; derhal isteğine erişecek, arzuladığını ele geçirecektir. Siz de bu sıkıntıdan kurtulacaksınız." S. 37

5 Cemaziyelâhir 672 H. de, güneş batarken, hakikatleri ve marifetleri (…) anlata anlata vefat etti.
Her millet ve ırktan insanlar bir araya gelmiş, hepsi de ağlıyordu. Yahudi ve hristiyanlar, Tevrat ve İncil okuyorlardı.
Kalabalık o kadar müthiş, izdiham o kadar fazlaydı ki; cenaze sabahleyin erkenden medreseden alındı, akşama yakın kabristana gelinebildi. S. 38

Sipehsâlâr, senelerdir yanında kalmış biri olarak diyor ki: "Ben onu hiçbir zaman gece elbisesi ile görmedim. Yaygı ve yastık asla bulundurmazdı. İsteyerek yatıp uyumazdı. Uyku bastırıp da gözleri kapanırsa oturduğu yerde uyurdu." S. 39

Namaz vakti gelir gelmez hemen yüzünü kıbleye çevirir, rengi uçar ve namazda son derece cezbe halinde olurdu. Sipehsâlâr diyor ki: "Pek çok zaman kendi gözlerimle görmüşümdür ki; yatsıdan sonra el bağlar ve namaza dururdu. İki rekât namaz kılıncaya kadar da sabah olurdu." S. 39-40

Mevlânâ, mizaç ve tabiat olarak devlet erkânından, şatafatlı mevki sahibi olanlardan pek hoşlanmazdı. Onlarla ancak güzel ahlâkından dolayı görüşürdü. Yoksa onlarla konuşmaktan çok çekinir, uzak kalmaya dikkat ederdi. S. 42

Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî; duyulara, deneyimlere ve bilgilere bağlı olan ve bu dünya ile sınırlı olan o yarım akıl yerine, aklın kendisine yol gösteren, yolunun ışığı olan iman aklına inanmaktadır. İman aklının bilinen akılla ilgisi, bilinen aklın bedenle ilgisi gibidir ve iman aklı olmayan bir akla, akıl demek doğru değildir. S. 49-50

Onun nazarında; nasıl duyular akla bağlı ve aklın emrinde ise aynı şekilde akla göre ruh üstündür ve ruh akla hükmeder. Ruh bir işaretle binlerce düğümü çözer, bir parmak şıkırdatması ile aklın zorlukları kolaylaşır. S. 50-51

Akıllılık ve zekilikte kendi beden gücüne, kuvvetine güven vardır. Aşkta ise, birinin eteğine yapışıp ona bağlanma, kendini ona teslim etme vardır. Akıllılık ve zekilik, yüzücülük sanatıdır. Aşk ise, Nuh'un gemisidir. S. 56

Mevlânâ, aşkı telkin ve teşvik ederek der ki; sevgili olmak herkesin haddinde değil. Lâkin seven (âşık) olmak mümkündür. Eğer Allah seni sevgili (mahbûb mâşuk) kılmadı ise, sen âşık ol da hayattan zevk al. S. 57

Fakat bu aşkın uyanık ve canlı serveti, devamlı olmayan ölümlü bir sevgiliye lâyık değil. Aşkın kendisi canlıdır. Ona canlı ve devamlı bir sevgili gerekir. S. 57

Mevlânâ'da tasavvuf anlayışı ve onun insanlara sunduğu mesaj, tembellik, işsizlik, ruhbanlık değildir. O; aksiyon, gayret, kazanma, çalışma ve sosyal hayatta aktif rol almayı önermekte, ruhbanlığı ve dünyayı terk etmeyi, İslâm'ın ruhuna aykırı kabul etmektedir. S. 68

Mevlânâ nazarında ölüm; gerçek hayatı tanımanın ve insanın ileri adım atmasının, terakki edip yükselmesinin üzengisidir, ilk eşiğidir.
İmar, yıkım yapılmadan olamaz, yapılamaz. Defineyi ancak toprağı kazınca bulabildiğin gibi, yepyeni yapılmış bir bina yıkılıyorsa bil ki, yeniden mamul hale getirmeye, yeniden yapmaya hazırlık yapılıyor demektir. S. 82

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Nâziât, 37-38-39

Azana ve dünya hayatını ahirete tercih edene, şüphesiz cehennem tek barınaktır.

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Evlad ve Akrabalara Ä°yilik

"Bir baba çocuğuna güzel ahlaktan daha üstün bir miras bırakamaz" [Tirmizi, Birr 33, (1953)]

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Fatih Camii'nin yeniden ibadete açılışı(15 Nisan 1772) *Turgut Özal'ın Vefatı(17 Nisan 1993) *Türk-Yunan savaşının başlaması(18 Nisan 1897) *Miladi takvime göre Efendimiz'in (s.a.v.)dünyaya teşrifleri(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI