Cevaplar.Org

SEYYİD SÜLEYMAN NEDVİ(1884-1953)-2.BÖLÜM

Genç Seyyid Süleyman bütün hayatını şekillendirecek adımını 1901 senesinde attı ve Leknev şehrindeki Dar’ul Ulum-il Nedvetü’l Ulema’ya kaydoldu. Bu sene, akademinin faaliyete geçişinin üçüncü senesi idi ve bünyesinde çok büyük


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2011-02-28 14:03:49

Nedvetü'l- Ulema Akademisine Girişi-1901

Genç Seyyid Süleyman, bütün hayatını şekillendirecek adımını 1901 senesinde attı ve Leknev şehrindeki Dar'ul Ulum-il Nedvetü'l Ulema'ya kaydoldu. Bu sene, akademinin faaliyete geçişinin üçüncü senesi idi ve bünyesinde çok büyük âlimleri barındırıyordu.

Süleyman Nedvi, beş sene tahsil gördüğü bu dar'ul ulûm'da büyük müftü, meşhur allame Abdullatif bin İshak el Hanefi es Senbehli'den fıkıh, büyük âlim ve hâkim Hafizullah Bendevi'den Hadis ve astronomiye dair bazı dersler, allame Muhammed Faruk Çiryakuti (ki Süleyman Nedvi'nin hocası Şibli Numani'nin de hocalarındandır)'den Mantık, Felsefe ve Arap Edebiyatı, büyük Hind tarihçisi ve muhaddis allame Abdulhay bin Fahreddin el Haseni(merhum Ebul Hasan en Nedvi'nin babası)'den Makamat-ı Hariri okudu. Ayrıca Mevlevi Şibli bin Muhammed Ali Çiyraçapuri ve Seyyid Ali Zeynebî Amrohavî'den çeşitli ilimleri ders aldı.

Talebeliği sırasında çalışkanlığı ve ahlak düzgünlüğü ile hocaları ve arkadaşları arasında çok sevildi ve sayıldı. Öğrencilik yıllarında Tarih, Hadis ve Biyografi alanlarına büyük ilgi duydu. Şiir ve Edebiyatla yakından ilgilendi.

Daha önce de bahsettiğimiz gibi, Nedve'nin kurucuları bu akademinin kuruluş gayesi olarak, yeni bir âlim modeli oluşturmayı hedeflemişlerdi. Bu âlim tipi, hem temel dini ilimleri çok iyi tahsil eden, hem de belli ölçülerde modern ilimlerden haberdar olan, çok iyi Arapça konuşma ve yazmasının yanı sıra, bir batı dilini de çok iyi derecede bilen entellüektel âlim tipidir. Mehmed Şenel hocamıza göre, Süleyman Nedvi Dar'ulum mezunları arasında bu âlim tipine en uygun gelen ve belki de tek örnektir.

Hayatının Dönüm Noktalarından Biri

1905 senesinde Süleyman Nedvi'nin hayatında dönüm noktası sayılabilecek önemli bir hadise oldu. Hind yarım adasının büyük tahkik ehli allamesi Mevlana Şibli Numani akademiye öğretim üyesi ve eğitim işleri sorumlusu olarak geldi. Bütün Dar-ul Ulum talebeleri bu gelişi çok büyük bir sevinçle karşıladılar. Birçok "hoş geldiniz" toplantıları, Şibli'yi sena eden konuşmalar yapıldı. Bu toplantılardan birinde Süleyman Nedvi de Şibli'yi öven Farsça beliğ bir kaside okudu.

Mevlana Şibli, eğitim sahasında yapmak arzu ettiği ıslahatları tatbik sahasına koymak için Nedve'ye gelmişti. Onun ileri görüşlülüğü, Tarih ve Kelam ilmine olan derinlemesine vukufu bütün Nedve öğrencilerini ve bu arada en fazla da genç Süleyman Nedvi'yi etkiledi. Kısa zaman içinde Nedvi, Mevlana Şibli'nin en gözde talebesi mevkiine geldi.

Nedvi, Üstadı Şibli'den Arap edebiyatına dair dersler aldı. Abdülkahir Cürcani'nin meşhur "Delail-ül İ'caz" adlı eserini okudu. Ayrıca Şibli'nin büyük ihtisası olduğu İlm-i Kelam'ı kendisinden talim etti.

Şibli Numani, bu büyük istidadı ateşlemekte en büyük işlevi gördü. Şibli olmasaydı, belki de Süleyman Nedvi alelade bir medrese hocası olacaktı. Ama Şibli'nin doğu ve batıyı yakından tanıması, açtığı ufuk ve talebesinin kabiliyetlerini uyarması, tahkik mesleğine onu alıştırması ile Süleyman Nedvi bambaşka bir âlim oldu. "Şahsiyat ve Kütûb" adlı değerli eserinde merhum Ebul Hasan en Nedvi'nin şu ifadesi buna bir delildir; "Şüphesiz ki Seyyid Süleyman Nedvi, çağımızın en büyük tarihçisi ve araştırmacısı sayılmasına hiçbir zorlamaya ihtiyaç duymadan hak kazanmıştır."

Ekrem Nedvi, onun Mevlana Şibli'ye olan sevgisi hakkında şunları yazmaktadır; "Seyyid Süleyman, hocası Şibli'yi büyük bir sevgiyle severdi. Ve onu son derece saygıyla yüceltiyordu. Onunla ilgili bir söz ağzından çıktığında kalbinde ona karşı gizlediği sevgiyi açığa vururdu. Ve kendisini Şibli'nin manevi bir oğlu sayardı."

Süleyman Nedvi, üstadının hayatını kaleme aldığı "Hayat-ı Şibli" adlı değerli eserinin mukaddimesinde şöyle yazmaktadır; " Hayat-ı Şibli adlı bu eseri te'lif etmekle merhum Üstadım Şibli'ye teşekkürümü yerine getirdiğimi söylemek, o güzelliğe nankörlük olur. Ben bunu yerine getiremedim. Çünkü onun bu abd-i hakire karşı iyilik ve ikramı ve ona karşı minnetim sayılamayacak kadardır.

Onun bana karşı üç iyiliği var ki, bunlara karşı teşekkür etmeye takatim yetmez;

Birincisi; "Dine ve millete hizmet etsin" diye bu acizin elinden tuttu, yürümeyi öğretti. Bana kendi gücü yettiğince okuma imkânı verdi ve yazmayı öğretti.

İkincisi; Dar-ul Ulûm'dan mezun olduktan sonra beni yönlendirdi-ki mezuniyet sonrası dönem kişinin hayatında tehlikeli bir merhaledir-Beni güzel bir yöne yöneltti. İlmi ve kitapları sevme düşüncesiyle beni kuşattı. Beni kaybolmaktan ve hayrete düşmekten korudu. Ailemin büyüklerinden beni tıp mesleğiyle meşgul etmemelerini istedi. İlim ve edebiyat eşiğine beni vakfetti.

Üçüncüsü; Onun ilmi hayatı sona erdiğinde, benim ilmi hayatım başladı. Hayatı sırasında beni Siret'ün Nebi adlı eseri yazmakla meşgul etti. Ve ölümünden sonra da bu yazıma devam etmemi vasiyet etti. Ve Siret'ün Nebi çalışmalarını yüklenmemi tavsiye etti. Maddeleri toplamamı, tenkitlerini yapmamı, tahkik ve inceleme ile onu yazmamı emretti. Allah'a hamd olsun dünyada bu saadete erdim. Ahirette de bunun sevabını umarım."

Aslında Şibli Numani Hind alt kıtasında her biri ayrı bir değere sahip çok önemli şahsiyetler yetiştirdi. Yeğeni, büyük müfessir Hamidüddin Ferahi, büyük Urdu edibi Abdülmacid Deryabadi, ünlü bilgin ve hareket adamı Mevlana Ebul Kelam Azad ilk aklımıza gelenler. Ama bunlar arasında Seyyid Süleyman Nedvi, bazı konularda üstadını bile geçen bir mevkie yükseldi.

Muhterem âlim Muhammed Ekrem Nedvi bu konuda diyor ki; "Hocamız İmam Ebul Hasan en Nedvi'nin birçok kere şöyle söylediğini işittim; "Seyyid Süleyman Nedvi, ilimleri derinlemesine bilmede ve kitap telifinde ileri gitmekte hocası Şibli'ye yaklaşmıştı. Araştırma ve konuları derinlemesine incelemede ise onu geçmişti."

Büyük Nedve Toplantısı ve Nedvi'nin Dikkatleri Çekmesi-1907

1907 senesinde Nedve Akademisi mezunları için ilk defa bir diploma töreni düzenlendi. Toplantı Leknev'de, kalabalık bir salonda yapılıyordu. Başta Muhsin ül Mülk olmak üzere birçok büyük âlim ve aydın Nedve'nin dava ettiği eğitim programlarındaki ıslah projesini yerinde görmek için bu törene katılmışlardı. Özellikle talebenin Arapça konuşabilmesi düşüncesi onları meraklandırıyordu. Zira o zamana kadar Hind medreselerinde Arapça konuşup yazabilme çok zayıftı.

Diploma törenini meşhur âlim Mevlana Altaf Hüseyin Hali'nin damadı Hacı Gulam Sakaleyn 'in nezaretinde Dastar Bandi(akademik sarık giydirme) töreni takip etti.

Daha sonra Süleyman Nedvi mezun talebeler adına "Eski İlimler ve Modern Bilim" adıyla Urduca beliğ bir hitabede bulundu. Dinleyicilerden biri, meydan okurcasına ayağa kalkarak, akademinin eğitim danışmanı Mevlana Şibli Numani'ye hitaben enstitüden mezun olan öğrencilerin ilmini ve modern Arapçadaki yetkinliğini sorguladı ve dedi ki; " Seyyid Süleyman bizlere istediği bir konuda Arapça bir hitabede bulunmadan, Nedve'nin eğitim mucizesini kabul etmeyeceğiz."

Bunu üzerine Şibli'nin işaretiyle Süleyman Nedvi ayağa kalktı ve orada hazır bulunan bütün katılımcıları hayret ve dehşete düşüren çok fasih ve beliğ bir Arapça ile hitabede bulundu. Herkes hayrette kalmıştı. Ama Mevlana Şibli bununla yetinmedi. Muhaliflerini şüphe götürmeyen gerçeklerle yüzleştirmeye alışmış ünlü bir tarihçi olarak, ayağa kalkıp şöyle konuştu; " Bazı insanların aklına bu konuşmanın ihtifalden önce hazırlandığı fikri gelebilir. Onun için, hazır bulunanlardan biri yeni konu seçsin."

Bunun üzerine ünlü âlimlerden Hacı Gulam Sakaleyn "Hind kıtasında İslami davetin nasıl başladığı" konusunda irticali bir konuşma yapmasını Süleyman Nedvi'den istedi. Bunu üzerine tekrar ayağa kalkan bu genç ilim adamı, ilmi incelik, akıcı bir edebiyat ve çok kuvvetli bir hitabetle öyle bir konuşma yaptı ki salonda bulunanlar onun beyanının sihrine kendilerini kaptırmışlar ve lal kesilmişlerdi. Konuşma bittiğinde salon "çok güzel" "mükemmel" sesleri ile inliyordu..

Kuşkusuz bu duruma en çok sevinen kişi, üstadı Şibli Numani olmuştu. Büyük allame, talebesinin yanına gitti. Büyük bir mutluluk içinde kendi sarığını başından çıkardı ve ilmi kariyerine ve parlak geleceğine bir işaret olarak genç Süleyman'ın başına yerleştirdi. Daha sonraları Seyyid Süleyman bu kıssayı anlatırken şöyle diyecektir; "İlmi hayatım boyunca bu sarık en büyük övünç kaynağım oldu."

Şibli Numani, bu hadiseyi Emir Habiburrahman Han eş Şirvani'ye yazdığı bir mektupta şöyle anlatır; "Toplantı büyük bir başarıyla gerçekleşti. Seyyid Süleyman yöneltilen her mevzuda Arapça irticali olarak konuşmaya razı oldu. Bunun üzerine Gulam'üs Sakaleyn bir konu seçti. Süleyman, Arapça konuşmasına başladı ve hiçbir tereddüt ve duraklama göstermeden konuşmasını sürdürdü. Onun açık ve güzel konuşmasından dolayı hazır bulunanlar dehşete kapıldılar. Salonun her tarafından "çok güzel" "çok harika konuştun" sesleri yükseldi."

Herkesin takdirini kazanan bu genç âlimin kaderinde zamanının en büyük tarihçilerinden ve İslam peygamberinin en büyük biyografisinin yazarlarından biri olmak vardı. Ve Muhammed Rabi el Haseni en Nedvi'nin dediği gibi, akranlarından üstünlüğünün insanlar tarafından öğrenilmesi ilk olarak bu irticali konuşmasıyla olmuştu.

Bu hadise Hindistan'daki Arapça öğretim tarihinde yeni bir başlangıç oldu. Süleyman Nedvi'nin şöhreti Hind yarımadasının her yerine yayıldı. Gazeteler günlerce bu hadiseden bahsettiler. Bu vesile ile Nedve'nin başarısı ve salahiyeti herkesin nazarında tescillenmiş oldu.

Mezuniyet Sonrası

Muhammed Ekrem en Nedvi diyor ki; "1907'de mezun olduğunda kendisini bir yol ayrımında buldu. Aile büyükleri tıp okumasını istiyorlardı. Hatta Şibli'ye Süleyman'ı Tıp ilmine teşvik etmesine dair bir mektup yazdılar. Şibli onlara şu cevabı verdi; "Onun hayatını ifsad etmeyin. Onu bana bırakın. Allah onu başka bir iş için yaratmıştır."

Dar'ul Ulûm'dan Arapça, Farsça ve İngilizceyi mükemmel öğrenerek 1907 senesinde mezun olan Seyyid Nedvi, aynı zamanda Kur'an ilimleri, hadis ve usul-i hadis ilimleri, Fıkıh ve Usulü, Kelam ilmi ve Tarihi, Felsefe ve Tenkidi, Umumi Tarih, İslam Tarihi ve yeni kültürden zaruri meselelerde üstün bir mevki kazanmıştı.

Muhammed Rabi en Nedvi diyor ki; "Okuldan mezun olduktan sonra da Süleyman Nedvi İslami ilimler ve edebiyat alanındaki inceleme ve çalışmalarına önemle devam etti. Ve muasır düşünce ve bilimsel hayatın gerektirdiği konuların en önemlilerinde araştırma ve yazmayı sürdürdü. Bunun sonucu olarak, alanında ender olan değerli eserler te'lif etti. İlim ve edebiyat çevrelerinde takdir ve beğeni kazandı. Örneğin; İmam Malik'le alakalı kitabı, Ümmü müminin Hz. Aişe ile ilgili eseri, Peygamber Efendimizin temiz siretine dair yazdığı beş cilt, Büyük Fars şairi Hayyam'ın şahsiyetine dair kitabı, Arz'ul Kur'an adlı risalesi, Hindistan'ın Arap yarımadasıyla Olan İlişkileri adlı kitabı, Arap Denizciği adlı eseri ve başka kitaplar.. Bu kitapların her birisi araştırma ve inceleme ve ilmi derinlikte çok yüksek bir seviyeye ulaşmıştı."

Basın Hayatı

İlk makalesi "Zaman" adını taşıyordu ve 1903'te Mahzen Mecmuasında yayınlandı. Aynı yıl "Bilim ve İslam" adlı makalesini kaleme aldı ve kendi karyesi olan Desne'nin Islah Cemiyetinin yıllık toplantısına sundu. Sonra bu yazısı Aligarh Müntehli Magazin mecmuasında, başyazarı Sir Şeyh Abdülkadir'in bu genç kalemi öven bir takdimiyle beraber yayınlandı.

Bu sıralar Şibli hazretleri, Süleyman Nedvi'ye Mısırlı Hıristiyan Corci Zeydan'ın İslam'a sinsice hücumlarla dolu olarak kaleme aldığı "İslam Medeniyeti Tarihi" adlı eserini hülasa etme görevi verdi ve o da bunu en güzel şekilde başardı. Bilindiği gibi daha sonra Şibli bu kitabın tenkidini kaleme almış ve gerek Hind diyarında, gerekse Mısır'da bu tenkit büyük yankı uyandırmış ve çok beğenilmişti. Merhum Mehmed Akif de Menar dergisinden bir kısmını tercüme ederek Sebilürreşad mecmuasında yayınlamıştır.

Daha sonra Şibli, bu zeki talebesini Dar'ul Uluma bağlı olarak çıkan Nedve adlı derginin sekreterliğine getirdi. Bu dergi, Şibli'nin Emir Habiburrahman Han Şirvani ile birlikte çıkardıkları bir mecmua olup, Dar'ul Ulûm'un dili gibiydi. 1904 senesinde yayınlanmaya başladı ve kısa sürede en güzel edebi ve ilmi bir dergi olarak ilim çevrelerinde tanındı.

 1905 senesinde Nedve dergisinde ilk ilmi makalesi olan "Hadis İlmi" adlı makalesi neşredildi ve âlimlerin büyük beğenisi kazandı.

Şibli Numani talebeleri yazmaya ve idareciliğe alıştırmak için muhtelif zamanlarda derginin sekreterliğine talebeleri görevlendirirdi. Süleyman Nedvi de onlardan biri idi. Ebul Hasan en Nedvi diyor ki; "1906-1912 seneleri arasında üç defa derginin editörlüğüne geçti ve ilmi üstünlüğünü ve parlak geleceğini gösteren makaleleri ile dikkat çekti."

Nedve'de Hocalığa Başlaması

 1908 senesinde Nedve'ye ve Arap Dili Edebiyatı ve Kelam İlminde Hoca olarak tayin edildi. Talebeler İçin "Edebiyat dersleri" adlı kitapçığını bu sırada te'lif etti. 1913 senesinde ayrılmasına kadar bu dersleri vermeyi sürdürdü.

 Bu devrede hocası Şibli'den çeşitli ilimleri öğrenme, yazım üslubu, inceleme ve araştırmada kaynaklara inme gibi konularda istifade etmesi devam etti.

 -devam edecek-

FotoÄŸraflar

1-Mevlana Åžibli Numani

2-1912'de Leknev'de Dar'ul Ulûm'da bir hatıra fotoğrafı. Ayakta soldan beşinci zat Süleyman Nedvi, Oturanlardan soldan üçüncü Mevlana Şibli Numani'dir.

3-Mevlana Şibli'nin Süleyman Nedvi'ye yazdığı bir mektup

4-Nedvet'ül Ulema Dar-ul Ulumu

5-Dar-ul Ulûm'un başka bir fotoğrafı

 6-Seyyid Süleyman Nedvi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

O halde sabret. Sonunda kazanacak olanlar, elbette Allah'tan korkup sakınanlardır.

Hûd, 49

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

"Yâ Resûlâ'llâh, müslümanların hangisi efdaldir?" diye suâl ettiler. "Müslümanlar; dilinden elinden selâmette kalandır." cevâbını verdiler.

BUHARİ, KİTÂBÜ'L-ÎMÂN, Ebû Mûsâ el-Eş'arî (r.a.)

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Şair Muhammed İkbal'in vefatı(21 Nisan 1938) *TBMM'nin açılışı ve çocuk bayramı(23 Nisan 1920) *Osmanlı-Rus Harbi(24 Nisan 1877) *Hudeybiye Gazvesi(26 Nisan 628) *II.Abdülhamid'in tahttan indirilmesi(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI