Cevaplar.Org

ÖMER NASUHİ BİLMEN (1884-1971) -3. BÖLÜM-

ÖMER NASUHİ HOCA’NIN CELÂDETİ Rıza Çöllü Hoca bir röportajında Nasuhi Hoca ile olan bir hatırasını anlatır: “Size bir hatıramı anlatayım efendim. 54'de genç, yeni vazife aldığımız zamanlarda Ömer Nasuhi Bilmen Hocaefendi'yi ziyar


Nurgül Dere

nurguldere@gmail.com

2010-08-21 06:45:51

ÖMER NASUHİ HOCA'NIN CELÂDETİ

Rıza Çöllü Hoca bir röportajında Nasuhi Hoca ile olan bir hatırasını anlatır:

"Size bir hatıramı anlatayım efendim. 54'de genç, yeni vazife aldığımız zamanlarda Ömer Nasuhi Bilmen Hocaefendi'yi ziyarete gelmiştik İstanbul'a. O zaman Demokrat Parti kahir bir ekseriyetle iktidara gelmiş, Halk Partisi 33 Mebusa düşmüştü. Başbakan Adnan Menderes'in baş müsteşarı ve daha sonra onun başını yiyen adam Ahmet Salih Korur İstanbul Müftülüğünü teftişe gelecek, dediler. Herkesin eli ayağı dolaştı, ne yapacaklarını şaşırdılar. Fikri Aksoy "ne korkuyorsunuz yahu, dünyaya bâki misiniz, geleceği varsa göreceği de var" dedi. Cesaretli bir arkadaştı.

Müsteşar, Ömer Nasuhi Hocanın oraya çıktı. O zaman müsteşar bakanlığa bağlı değil, direk başbakanlığa bağlı idi. Biz de hocaefendinin etrafındayız. Ömer Nasuhi Hocanın odasında namaz kılınan perdeli bir bölüm vardı. Paravan. Müsteşar Salih Korur'un gözüne o ilişti. "Bu ne?" dedi. Ömer Nasuhi Hoca, efendim öğle, ikindiyi burda kılmak durumunda kalıyorum, dedi. Müsteşar "Burası cami değil, burda namaz kılamazsın" diye bağırdı, hatta hakaret etti. Hoca, "Efendim vazifeyi aksatmayalım diye oluyor" diye aşağıdan aldı. Bu sefer müsteşar perdeyi daha da yükseltti. Bağırdı, bağırdı. Baktı ki müftü efendi bu adama idare-i kelam etmeye gerek yok, geçinmek mümkün değil. Birden hocaefendi celâdete geldi. "Bana bak cahil, ahmak herif, sen beni anlamaktan bile aciz bir zavallısın" dedi. Böyle denilince astığı astık, kestiği kestik adam neye uğradığını şaşırdı. "Burada kahramanlık yaparsın, yarın Ankara'dan kolundan tutup atılınca yalvarırsın" dedi. Hocaefendi "Ben hayatımda bugüne kadar hiç talip olmadım, hep matlup oldum. Sen kendini ne zannediyorsun, ben kendimle iftihar etmem ama bütün ilim camiası beni bilir. Sen bunu anlamaktan bile acizsin" dedi. Müsteşar "seni vazifeden atarım" dedi. Hocaefendi, "bir kaide-i külliyye vardır, başkasının rızkı ile oynayanın Allah rızkını keser, sen de belânı bulursun" dedi. Müsteşar "Senden daha iyisini bulurum" deyince hocaefendi tekrar: "Tabii bu millet, benden ve siz gibi zalimlerden daha iyisine lâyıktır" diye cevap verdi. Bütün müftülük personeli de bu konuşmalara şahit oluyor. Adam perişan oldu kaçtı, gitti. O gittikten sonra hocaefendi "Getirin bir kâğıt, böyle zalimlerin emrinde vazife zillettir, istifa edeceğim" dedi. Fikri Aksoy, "Hocam bizim davamızda gâvura kızıp oruç bozmak var mıdır? Sen burdan hiç bir yere gidemezsin" dedi ve istifa etmesi engellendi."

Rıza Çöllü Hoca, Ömer Nasuhi Hoca Efendi ile ilgili başka bir anısında şunları anlatır: "54'de Ömer Nasuhi Bilmen hocamıza "Efendim bizi resim hakkında tenvir eder misiniz?" demiştim. Bize nezaketli, nezaketli bir 15-20 dakika resim hakkında bilgi verdi. "Nüfus kâğıdında, vesikalardaki resimlerin zarureti vardır. Bunlar artık müzakere mevzuu olamaz. Ama bunların dışında boy boy resimleri çoğaltmak ve onlarla kişinin evini puthaneye çevirmesinde de bir yarar yok, mahzurludur, her işi tadında bırakmalı" dedi. Ben "Hocam Ankara'da Çankaya Müftüsü Sadullah Seyhan Bey gölgesi yere düşmeyenlerde bir mahzur yok, diyor" dedim. Ömer Nasuhi Hoca kızıverdi:

"Oğlum, oğlum hocana söyle, zamana yaranmak için dininden taviz vermesin. Dininden taviz verse de vermese de hocanı sevmezler, hiç olmazsa dininden taviz vermesin" dedi."

KUR'ÂN İÇİN AĞLAMASI

"Ömer Nasuhi Hocanın İstanbul'da Müftü Muavini olarak bulunduğu yıllarda (1939), Elmalılı Mehmed Hamdi Efendinin meşhur tefsiri Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayınlanır. Bu eser için gazetelere verilen ilânda, "Kur'an'ı yüzünden okuyabilen üniversite öğrencilerine tam takım olarak hediye edileceği" duyurulur. Bu ilânı görüp Müftülüğe müracaat eden gençlerden biri de, o sırada İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencisi olan Faruk Özerengin Bey'dir.

Şimdi, Yıldız Teknik Üniversitesi profesörlerinden olan ve Kâzım Karabekir Paşanın da damadı bulunan Sayın Özerengin'in anlattığına göre, Süleymaniye'deki tarihî Müftülük binasına gider ve binanın sakin ve tenha bir köşesinde gördüğü ihtiyara geliş sebebini söyler. O da hemen karşıdaki odaya giderek durumu haber verir. Birkaç dakika sonra genç üniversiteli bu odadaki sevimli ihtiyarın karşısındadır. Bulunduğu değişik ortam sebebiyle, değişik ve karmaşık duygular içinde olan genç adam, önüne açılan Kur'an-ı Kerim'le birlikte büsbütün heyecanlanır. Bu sebeple de, annesinden öğrendiği Kur'an-ı Kerim'i düşündüğü kadar iyi okuyamaz. Fakat o da nesi? Bu nur yüzlü ihtiyar, makamında sessizce ağlamaktadır. Bu gözyaşlarına ilkin bir mânâ veremeyen üniversiteli genç, iyi okuyamadığı için özür dileyecek olur. Ama nur yüzlü ihtiyar, onun sözlerini dinlemez bile:

"Aferin evlâdım, aferin… Biraz daha çalışıp geliştirirsin. Hadi karşıdaki odadan tefsirini versinler de, al git… Hayırlı olsun evlâdım…"

Bu gözleri yaşlı insan, Ömer Nasuhi Hocadır ve o günkü şartlar içinde bir üniversiteli gencin Kur'an-ı Kerim'i yüzünden okuyabilmesinin heyecanı ile âdeta kendinden geçmiştir…"

ULEMÂNIN SAYGISI

Hacı Mehmed Öztürk Hoca Efendi'nin hatıralarında şöyle bir olay nakledilir; Merhum Bekir Hâki Hocaefendi'ye fıkhî bir meseleden suâl edildiği zaman hemen kaşlarını çatar ve: "Ömer Nasuhi Efendi'nin bulunduğu bir meclisde bana fıkıh sorusu sorulur mu?" dermiş.

ESERLERİNE GÖSTERDİĞİ İTİNA

Ömer Nasuhi Efendi, muhterem Emin Saraç Hoca Efendiye başından geçen bir anısını şu şekilde anlatmış: "Muvazzah İlm-i Kelam adlı eserimi bastırınca (1923) bir adet, Üstad Hamdi Yazır'a takdim ettim. Bir iki hafta sonra karşılaştığımızda bana; "Ömer Efendi! Eserini ahirinden evveline kadar okudum. Pek muvaffak olmuşsun. Müellifler genelde te'liflerinin baş taraflarında büyük itina gösterirler. Sonlarına doğru aynı dikkati göstermezler. Senin eserinin son tarafı da baş tarafı gibi başarılı" dedi."

HAKKINDA SÖYLENENLER

· "Bu memleketin (İstanbul) en büyük âlimi, aynı zaman da resmî bir sıfatı olan İstanbul müftüsü Ömer Nasuhi Efendi'dir." Üstad Bediüzzaman
 

· "Ömer Nasuhi Bilmen benim hocam. İmam Hatip ve Yüksek İslam Enstitüsünde yedi sene okudum ben ondan. O, medresede okurken babamın oda arkadaşıymış. Dokuz sene aynı odada yatmışlar, kalkmışlar." Cevat Akşit Hoca Efendi

· "Gece her zaman saat ikide kalkar, sabaha kadar ibadet eder, tefsir yazar. Ömrü böyle geçmiş bir adam. İlimle haşır neşir ve hafızası da muazzam kuvvetli idi." Cevat Akşit Hoca Efendi

· "Ömer Nasuhi Efendi çok konuşan bir kimse değildi. Gölgesi olan bir kimse idi. Heybetli bir kimse idi." Emin Saraç Hoca Efendi

· "Ömer Nasuhi Efendi'nin dairesinin kapısından girdiğiniz zaman üst başı ile, görünüşü ile, her şeyi ile bir müftünün oturduğunu görürdünüz." Enver Baytan Hoca Efendi

· "O (…) çok mütevazıydi. Mesela müftülüğe bir evrak imzalatmaya gitsek, bizi güler yüzle karşılar, ayakta durdurmaz, "hoş geldiniz" der, halimizi hatırımızı sormadan evrakı imzalamazdı. Erzurum şivesiyle konuşurdu, şivesini hiç değiştirmemişti." Enver Galip Ceylan Hoca Efendi
 

· "Ömer Nasuhi Efendi çok mütevazı idi. Bir mecliste oturduğu zaman zaruri olarak konuşturulmazsa, o saatlerce oturur, kelime ağzından çıkmaz, öyle bir kimse.." Emin Saraç Hoca Efendi

· "…bizim ilmimiz ilim değil, onun (Ömer Nasuhi Efendinin) ilmi ilimdir. Fakahat (fakihlik) makamı ondadır." Bekir Hâki Efendi

ESERLERÄ°

Hayatının büyük bir kısmını telifle geçiren ve temel İslâmî ilimler alanında çok sayıda eser veren Ömer Nasuhi Bilmen'in başlıca eserleri şunlardır:

1- Hukuk'i İslamiyye ve Istılâhât-ı Fıkhiyye Kamusu. Mezhepler arası mukayeseli sistematik bir İslâm hukuku kitabı olup Latin harflerinin kabulünden sonra Türkiye'de İslâm hukuku sahasında kaleme alınmış ilk ve en muhtevalı eserdir. İlk olarak İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından basılan eserin daha sonra sekiz cilt halinde birçok baskısı yapılmıştır.

2- Büyük İslâm İlmihali. Akaid hakkında özet bilgilerle başlayan kitapta ibadetle ilgili konulara geniş yer verilmiş ve fıkıh kitaplarında "Kerâhiyyet ve İstihsan" başlığı altında ele alınan yeme, içme, giyim ve alışverişle ilgili dinî hükümler açıklanmıştır. Eserin son kısmı İslâm ahlâkına ve siyere ayrılmıştır. Önce fasiküller halinde neşredilen (İstanbul 1947-1948) kitap daha sonra tek cilt olarak birçok defa basılmıştır. Dilinin ağır olmasına rağmen şimdiye kadar 2,5 milyonun üstünde basılarak erişilmesi güç bir rekor kırmış bulunan eser, Türkiye'de uzun yıllar ihmal edilen halkın dinî bilgilerle ilgili ihtiyacının giderilmesinde önemli bir boşluğu doldurmuştur.

3- Kur'ân-ı Kerîm'in Türkçe Meâl-i Âlîsi ve Tefsiri. Eserde önce sûreler ve muhtevaları hakkında kısa bilgi verildikten sonra âyetlerin meali yer almakta, ardından her âyetin sade bir üslûpla izah ve tefsiri yapılmaktadır. Tefsirin daha sonra çeşitli baskıları yapılmıştır.

4- Büyük Tefsir Tarihi. İki kısımdan oluşan eserin birinci kısmı [I, 9-176] usûl-i tefsire, ikinci kısmı ise tefsir tarihine ayrılmıştır. Bu kısımda önce "mümtaz tabaka" diye adlandırdığı ashabı ele alan müellif, daha sonra, vefat tarihlerine göre on dört tabakaya ayırdığı müfessirler hakkında bilgi vermektedir. II. cildin sonunda 663 tefsir kitabıyla bunların müelliflerini ihtiva eden alfabetik bir liste vardır. Bunu kırk altı tefsire ait ek bir liste takip etmekte, daha sonra da Kur'ân-ı Kerîm'le ilgili çeşitli ilimlere dair 489 kitabı ve bunların müelliflerini kapsayan bir liste yer almaktadır. Eserin çeşitli baskıları yapılmıştır.

5- Nesâyih-i Kur'âniyye: Kur'ân-ı Kerîm'den Dersler ve Öğütler.

6- Sûre-i Fethin Türkçe Tefsîri İ'tilâ-i İslâm ve İstanbul'un Tarihçesi ve Fethi.

7- Hikmet Goncaları, 500 hadisin tercüme ve izahını ihtiva etmektedir.

8- Muvazzafı İlm-i Kelâm. Geniş bir girişle altı bölüm ve sonuç kısmından oluşan ve yeni ilm-i kelâm çığırında yazılmış olan eserde başlıca itikadı ve kelâmı konular yanında İslâm inançlarına ters düşen bazı modern felsefî akımlar da tenkit edilmeye çalışılmıştır.

9- Mülehhas İlm-i Tevhid Akaid-i İslâmiye.

10- Yüksek İslâm Ahlâkı.

11- Dinî Bilgiler. Diyanet İşleri Başkanlığı'nda çeşitli görevler için yapılan imtihanlara girecek kimseler için sorulu cevaplı olarak hazırlanmış bir eser olup tefsir, hadis, kelâm, usûl-i fıkıh, vakıf, ferâiz ve siyer konularını ele almaktadır. Eserin daha sonra da birçok baskısı yapılmıştır.
Beyânülhak, Sırât-ı Müstakim ve Sebîlürreşâd mecmualarında çeşitli makaleleri yayımlanan Ömer Nasuhi Bilmen'in ayrıca gençlik yıllarında Farsça olarak yazıp Türkçe'ye çevirdiği Nüzhetü'l-ervâh adlı bir divançesiyle 1322'de (1904) yazdığı İki Şükûfe-i Taaşşuk adlı bir romanı da vardır."

12- Sualli-Cevaplı Dinî Bilgiler, Müftülük, Vâizlik ve Hayrat Hademeliği İmtihânına Girecekler için Yardımcı Kitap.

13- Nazarî ve Amelî, Ahlâk-ı İslâmiyye Dersleri.

14- Dinî ve Felsefî Ahlâk Lügatçesi.

15- Nüzhetü'l-Envâr: Fârisî Divançe ve Tercümesi.

16- Ashâb-ı Kirâm Hakkında Müslümanların Nezîh İ'tikadları: Hazret-i Muâviye Hakkındaki Suallere Cevaplar.

17- İki Şukûfe-i Taaşşuk.

MAKALELERÄ°

1- "Adâlet-i Şer'iyye", Beyânü'l-Hak, 108 (1327), s. 1992-1996.

2- "Ta'addüd-i Zevcât Müessese-i İçtimâiyyesi", Sebîlürreşâd, XXIII: 590 (22 Recep 1342/28 Şubat 1340 [28 Şubat 1924]), s. 274-277; 591 (29 Recep 1342), s. 292-296; XXIII: 594, s. 345-7, 356-8.

3- "Müslümanlıkda İftirâk-ı Zevceyn", Sebîlürreşâd, XIII: 577 (5 Cemaziyelûla 1342/13 Kasım Kânunuevvel 1339 [13 Aralık 1923]), s. 116-119.

4- "Sıkt ve Iskât-ı Cenîn Fâciaları", Sebîlürreşâd, XIII: 588 (1 Recep 1342/7 Şubat 1340 [7 Şubat 1924]), s. 242-5.

5- "Ahkâm-ı Şer'iyye ve Ahkâm-ı Fıkhıyye", İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü Dergisi, II, 1964, s. 55-72.

6- "Yeni Hukûk-ı Âile Lâyihası Hakkında Mütâla'a", Sebîlürreşâd, XXV: 627 (29 Rabî'ulâhır 1343/27 Teşrîn-i sânî 1340 [27 Kasım 1924] ve müteâkib nüshalar, s. 39-41, 55-7, 85-8, 102-5, 119-123, 131-5, 151-4, 200-203, 218-220, 233-36.

7- "İntişâr-ı İslâm Tarihi", Sebîlürreşâd XXV: 635 (26 Cemâziyelâhir 1334/22 Kânûn-i sânî 1341) s. 168-170, T. W.

8- "Kâinât'a Bir Nazar", Beyânü'l-Hak (kısaca: BH), IV: 93 (15 Muharrem 1329-3 Kanun-ı Sânî 1326), s. 1751-1753.

9- "Mehâsîn-i Edeb", BH, IV: 96 (7 Safer 1329), s. 1800-1801.

10- "Bir Levha-i Ä°bret", BH, N: 99 (28 Safer 1329), s. 1851-52.

11- "İslâmiyet ve 'Ulûm ve Fünûn", BH, IV: 101 (11 Rebîulevvel 1329), 1882-1885.

12- "Terceme-i Hâl: Mehmed Hâzık Efendi", BH, s. 1929-1930.

13- "Şiirler: Diyânet", BH, s. 1986-87 "Bir Tahmis", Bh, s. 2098; "İki Gazel", Bh, s. 2758; "Bir Kıt'a", BH, s. 2825; "Levha-i Tabî'at", BH, 2839-40; "Üstadımın Kabrinde", BH, s. 2870 (Erzurum Nakîbü'l-Eşraf-ı Abdürrezzâk İlmî Efendi merhum); "Leyle-i Regâib", Bh, s. 2890-91.

14- "Adalet-i Åžer'iyye", BH, V: 108 (24 Cemaziyelevvel 1329-18 Nisan 1327), s. 1992-1996.

15- "Muhît-i İslâmiyet", BH, V: 188 (13 Recep 1329), s. 2152-55.

16- "Şuhûr-ı Selâse Münasebetiyle: Nasîhât", BH, V: 121 (4 Şaban 1329), s. 2200-2202.

17- "Sultan Selîm'i Ziyâret", BH, VI: 154 (27 Rebîulâhir 1330), s. 2739-41.

18- "Hikmet-i İslâmiyye", BH, VII: 157 (19 Cemâziyelevvel 1330), s. 2778-80.

19- "Muhterem Beyânü'l-Hak İdâre-i Âliyyesine İnegöl'den Mektub", BH, VII: 176 (11 Şevval 1330-10 Eylül 1328), s. 3092-3094.

20- "Amerikalıların Suallerine Cevaplar", Sebîlürreşâd, X: 227 (Muharrem 1376/Ağustos 1956), s. 19-21, 33-6, 50-2, 71-82-3, 98-99.

21- "Afrika'da İslamiyet", c. VI, Aded 154 (İstanbul 27 R. Âhir 1330), s. 2730-2732.

22- "Vaaz ve Vaizler", Sebîlürreşâd, c. XXIII, Aded 589 (İstanbul 15 Recep 1342), s. 265-267.

23- "Kesret-i Nüfûs (Nüfusun Çoğalmasına Müslümanlığın Verdiği Büyük Ehemmiyet), Sebîlürreşâd, c. XXIII, Aded 592 (İstanbul 7 Şaban 1342) s. 318-320; Aded 593 (İstanbul 14 Şubat 1342) s. 324-327.

24- "İzdivâc Müessese-i İctimaiyesi", Sebîlürreşâd, c. XXIII, Aded 594 (İstanbul 21 Şaban 1342), s. 345-347; Aded 595 (İstanbul 28 Şaban 1342), s. 356-358.

25- "Nasâyih-i Kur'âniye (Mü'minûn 115-116)", Sebîlürreşâd, c. XXIII, Aded 596 (İstanbul 6 Ramazan 1342), s. 371-376.

KAYNAK

Nurgül Dere, Ulemâ [Seküler Düzende Âlim Olmak], Kayıhan Yayınları, İstanbul, 2014.

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

Cevaplar.org, 2013-09-30 01:53:05

Furkan bey, yazarımızın ismi ve sitemizi kaynak göstererek alıntı yapabilirsiniz..

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

Furkan, 2013-09-27 11:57:47

Ömer Nasuhi Efendi ile alakalı yazınızdan alıntılar yapabilirmiyim?

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

Merve Yıldırı, 2010-09-04 05:09:33

Böyle büyük zatları anlatmak duyurmak inşalllah günahlara keffarettir. Çok teşekkürler.başarılar

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

Muhammed, 2010-08-30 06:24:31

Nurgul hanim calismalarinizi buyuk bir begeni ile takip ediyorum tebrik ediyorum basarilar. California'dan selamlar ve sevgiler.

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

Abdulkadir Kemal, 2010-08-22 17:08:48

Bugün etrafıma bakıyorum da bütün tahsilli dostlarım entelektuel olmak gayesiyle temelsiz eserler okuyorlar. Halbuki bir Müslüman münevver evvela kendi alimlerinden haberdar olmalı. Ömer Nasuhi Efendi itikadımız odur ki 'rasihin' denilen zümredendir. Cenab-ı Mevlam bu güzel çalışmanızdan dolayı sizi hususi lutuflara mazhar kılsın..

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

Mehmet Ä°raz, 2010-08-22 08:54:42

Allah razı olsun. Hocamız hakkında bilmediğimiz çok şey var. Celadeti ve ciddiyetinin yanında ilminin muhkem oluşunu allame-i zişan Bediüzzaman Hz.i başta olmak üzere birçok alimin tasdiki hocamıza hürmetimizi arttırdı. Birçok esere müsned bu yazıyı bizlere ulaştıranlardan Allah razı olsun...

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DÄ°ÄžER YAZILAR

Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise hiç şüphesiz hakikat bakımından bir şey ifade etmez.

Necm,28

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Diğer bir kişi katılmaksızın, iki kişi aralarında fısıldaşmasın.

Buhari

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Fatih Camii'nin yeniden ibadete açılışı(15 Nisan 1772) *Turgut Özal'ın Vefatı(17 Nisan 1993) *Türk-Yunan savaşının başlaması(18 Nisan 1897) *Miladi takvime göre Efendimiz'in (s.a.v.)dünyaya teşrifleri(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI