Cevaplar.Org

RASÛLÜLLAH’IN İSLÂMA DAVET METODU-AHMET ÖNKAL-KİTAP DÜNYASI YAYINLARI-KONYA-2008

İslâm daveti, davetçinin kendi şahsından başlayarak, suya atılan taşın etrafından hâlelenen halkalar misâli, sırasıyla ailesi ve akrabalarına, komşu ve yakınlarına intikal eden, önce Müslümanları, sonra bütün bir insanlığı şümûlüne alan mukadde


Nurgül Dere

nurguldere@gmail.com

2010-04-30 14:13:37

 

· İslâm daveti, davetçinin kendi şahsından başlayarak, suya atılan taşın etrafından hâlelenen halkalar misâli, sırasıyla ailesi ve akrabalarına, komşu ve yakınlarına intikal eden, önce Müslümanları, sonra bütün bir insanlığı şümûlüne alan mukaddes bir vazife ve geniş anlamlı bir kelimedir; hayatın her safhasında ve sahasında cereyan eden bir hâdise, bir ibâdettir. S:49

· Kişinin inandığı Rabbi ile irtibatını sağlayan yegâne unsur, çeşitli şekil ve şartlarıyla ibadetlerdir. İbadeti olmayan bir iman, eksiktir; zayıftır. Hatta dinin şartları durumunda olan ibadetler îfa olunmadığı zaman o dinin ve imanın hiçbir değeri yoktur. S:52

· Dine davet esnasında herhangi bir metoda uyma mecburiyeti ortadadır. Mutlaka bir metot veya metotlara başvurma zarureti mevcut olduğuna göre Rasûlüllah'ın metotları, uyulmaya çok çok daha lâyıktır. S:98

· Bilinmelidir ki, İslâm ve İslâm tarihi düşmanlarının, hedeflerine ulaşabilmek için başvurdukları vasıtalardan birisi de, İslâmî mâlumat ve hakikatlardan ümmetin cahil bırakılmasıdır. S:98

· Gençliğin yetiştirilmesinde eğitimin oynadığı rolü göz önünde bulundurarak ilk, orta, lise ve yüksek okullarda okutulan tarih kitaplarında bakınız, ders veren muallimleri dinleyiniz; İslâm tarihine, İslâm davetine, Rasûlüllah'ın şahsiyet ve yaşayışına verilen yeri esefle göreceksiniz. S:98-99

· Her şeyden önce davetçi selîm bir akide sahibi olmaya çalışacak, davasına azim ve iradeyle sarılacak, bozuk inanç, fikir ve düşüncelere kalbinde, ruhunda, gönlünde yer vermeyecektir. O'nun kalbi, zuhuru muhtemel fitneler için hazırlıklı olmalıdır. S:121

· Davetçi çeşitli yönlerden tam bir fikrî dolgunluk, derin anlayış, aklî yetenek ve geniş kültürüyle de davete hazır hale gelmelidir. S:133

· Davasını tebliğe başlayan davetçinin yapacağı ilk iş, sunulan mesajlar etrafında sımsıkı kenetlenecek, düşünce ve idealine samimiyetle bağlanarak müdafaası ve neşri uğrunda her türlü fedakârlığa katlanacak elemanlar, fertler yetiştirmek, yani bir kadro oluşturmak, kadrolaşmayı sağlamaktır. S:147

· İslâm'ın intişarında, davetin fertler tarafından kabulünde, İslâmî bir kadronun oluşturulması ve kitlenin gerçekleştirilmesinde Kur'an'ın gerçekten müstesna bir yeri, mühim bir fonksiyonu vardır. S:178

· Hikmetle ve güzel öğütle davet, doğrudan doğruya Kur'an âyetlerini okuyarak ve açıklayarak yapılan davet olup, Cenab-ı Hak tarafından Rasûlüne bu yol emredilmektedir. S:181

· Ashab-ı kiram, Rasûlüllah'ın tavsiyesiyle Kur'an'ın ölü kalbe hayat verdiğini bilerek ve Kur'an-ı Kerim'e tam vukufiyetleri ile, tebliğde bulundukları millet ve kavimleri saran ve kavrayan bir ruha sahip oluyorlardı, bu Kur'an sayesinde. S:187

· İbn Abbâs'ın rivâyetine göre O, önce davette bulunmaksızın hiçbir toplulukla katiyen muharebeye tutuşmamıştır. Bu haberi te'yit etmek üzere, Rasûlüllah'ın gazvelerini inceleyen kaynaklarımız, çoğu kez O'nun önce İslâm'a davetle işe başladığını, fakat umûmiyetler teklifine ok yağmuruyla cevap aldığını tasrih ederler. S:229-230

· Rasûlüllah S. Efendimiz dâhil bütün peygamberler, davetlerinde psikolojik unsurları nazar-ı itibara almışlar, görevlendirdikleri davetçilere bu hususları riâyetle ilgili emirler vermişlerdir. S:270

· Hz. Peygamber'in muhataplarının psikolojik durumlarını dikkate alarak usanç ve bıkkınlık vermesin diye ashabına va'z ve irşadlarında onların istekli ve bildirilenleri kabule hazır anlarını seçtiğini biliyoruz. S:270-271

· Hiç kimsenin hidâyetinden ümit kesilemez ve Cenab-ı Hakk'ın kime, ne zaman hidâyet vereceği bilinemez. Rasûl-ü Ekrem Efendimiz buyurduğu gibi, münker nerede görülürse görülsün nehyedilmeli, ma'rûf her yerde, herkese emredilmedilir. S:279

· Hakkı ızhar etmek ve açıklamakla kat'iyetle müsamaha yoktur. Zaten davet, hususuyle yüz çevirenler, uzak duranlar, inat edenler içindir. S:279

· Kolaylaştırmanın, Rasûlüllah'ın İslâm'a davetinde temel ilkelerden biri olduğunu söylersek mübâlağa etmiş olmayız. Bizzat Cenab-ı Hakk'ın İslâm ahkâmını 23 senelik bir müddet içinde, kademe kademe, bölüm bölüm ikmal eylemiş olması, kolaylaştırmanın en bâriz örneği, ehemmiyet ve lüzumunun en açık delilidir. S:283

· Tedrici, yalnız eğitim ve öğretimde görmek de doğru değildir; Rasûlüllah'ın tatbikatında olduğu gibi davetin her sahasında carîdir. Evet, Rasûlüllah, dini tamamlayarak ebedî âleme irtihal etmiştir; ama kendisinin başlattığı davet hareketini miras bırakarak… S:289-290

· Umûmiyetle terbiyeci ve eğitimciler, takbih ve tezyifin, çirkin söz ve kötü davranışların hiçbir eğitici yönü olmadığı kanâatindedirler. Gerçekten tebliğ ve terbiyede aslolan, hüsn-ü muamele, yumuşak davranış ve güzel sözdür. S:318

· Davetin sunulması, onun batıl bataklığından kurtarılması için her türlü çabanın bir takım güçlük ve sıkıntılara da göğüs gerilerek sarf edilmesi, hadd-i zatında, İslâm'ın insana verdiği değerden ileri gelmektedir. S:323

· Klâsik siyer kaynaklarımız, Rasûlüllah'ın bizzat kendisinin maruz kaldığı eziyet ve hakaretleri beyan eder, bütün bunlara karşı O'nun gösterdiği yüksek sabır ve tahammül gücünü bütün Müslümanlara ve hususiyle davetçilere örnek olarak sunarlar. S:363

· Davet, sıkıntı ve güçlüklere göğüs germe ister, ferağat ve fedakârlık ister, cesaret ve şecaat ister. Bu sebeple henüz yolun başında İslâmî hareket, fertlerine akıbeti, ama buna karşılık elde edilecek semere ve neticeyi hatırlatmalı, samimiyetle davasına bağlanan, şuurlu insanlarla yola çıkılmalıdır. S:463-464

· Sosyal müesseselerle irtibatı açısından Rasûlüllah'ın davet metodunu incelediğimiz zaman görürüz ki O, Müslim-gayr-i Müslim akrabaları ve çevresiyle alâkasını her zaman devam ettirmiş ve ilk önce onlara daveti sunarak hareketine başlamıştır. S:483

· Rasûlüllah'tan kısa bir müddet sonra daveti terk eden veya metodunu anlamadan, ruhunu kavramadan sadece kendi his ve duygularıyla, kısır bilgi ve tavırlarıyla davet hareketine koyulanlar, günün gelişen imkân ve vasıtalarına da müracaat ederek Rasûlüllah'ı, O'nun davetini ve davet metodunu örnek ve önder ittihaz ederlerse gayelerine erecek, arzulanan İslâm cemiyetini sergileme imkânı bulacaklardır ve işte o zaman yeryüzünde fitne ve fesat kalmayacak, refah, saadet ve kardeşlik hükümfermâ olacaktır. S:484

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

GÃœZEL KONUÅžMA-YAZMA KOMPOZÄ°SYON Salih SARICA; Mustafa GÃœNDÃœZ, Fil Yay. Ä°st.1994

GÃœZEL KONUÅžMA-YAZMA KOMPOZÄ°SYON Salih SARICA; Mustafa GÃœNDÃœZ, Fil Yay. Ä°st.1994

BAŞLIK: Kitabın adı, bölümün adı, konunun adı, paragrafın adı birer başlıktır. (25) Ba

AMERİKAN YÜZYILININ SONU Mustafa ÖZEL, İz Yayıncılık İst.1993

AMERİKAN YÜZYILININ SONU Mustafa ÖZEL, İz Yayıncılık İst.1993

1. Bütün insanlığın kurtuluşu olmayan bir şeyin kurtuluş olmayacağını idrak etmedikçe, n

YARINKİ TÜRKİYE NURETTİN TOPÇU, Dergah Yayınları 3.Baskı, 1978-İst.

YARINKİ TÜRKİYE NURETTİN TOPÇU, Dergah Yayınları 3.Baskı, 1978-İst.

1. Hakikati araştırmanın metotları... 2. Anadolu’nun Kurtuluş Savaşı, ruh cephesinde henü

TİRYAKİ SÖZLER

TİRYAKİ SÖZLER

Cenap Şehabettin, Tercüman 1001 Eser 1. Bir cemiyeti yükseltmek mi istiyorsunuz? Efradına mesu

KÄ°TLELER PSÄ°KOLOJÄ°SÄ°

KÄ°TLELER PSÄ°KOLOJÄ°SÄ°

Gustave Le Bon, Çev: Selahattin DEMİRKAN Yağmur Yayınevi 3. Basılış İst.1976 1. Unutulmaz

DİN GERÇEĞİ

DİN GERÇEĞİ

Vehbi Vakkasoğlu, Cihan Yayınları-İst.-1984 1. Bu iklimin ekmek ve suyu ilim ve teknoloji; nefe

SANAYÄ°LEÅžMENÄ°N KÃœLTÃœR TEMELLERÄ°

SANAYÄ°LEÅžMENÄ°N KÃœLTÃœR TEMELLERÄ°

John Nef; Çev.:Prof. Erol Güngör; Kalem Yayıncılık A.Ş. İst.-1980 1. *Sanayileşmeyi yarata

BİLGİ TOPLUMU VE EKONOMİK GELİŞME, PROF. DR. HÜSNÜ ERKAN

BİLGİ TOPLUMU VE EKONOMİK GELİŞME, PROF. DR. HÜSNÜ ERKAN

1. Sanayi devrimi ile ortaya çıkan yeni teknolojiler, yeni bir üretim ortamı ve yaşam biç

BÄ°LÄ°M TARÄ°HÄ°, CEMAL YILDIRIM

BÄ°LÄ°M TARÄ°HÄ°, CEMAL YILDIRIM

Geçmişin (günümüzde) dokunulmaz sayılan pek çok otoriteleri, varsayım ve inançları bilimin

BATI’YA KARŞI İSLÂM-WILLIAM I. CLEVELAND- 8. BÖLÜM

BATI’YA KARŞI İSLÂM-WILLIAM I. CLEVELAND- 8. BÖLÜM

SONUÇ (…) Bir devlet otoritesi ile hareket etmeyen, hakikatte herhangi bir devletin belirli bi

BATI’YA KARŞI İSLÂM-WILLIAM I. CLEVELAND- 7. BÖLÜM

BATI’YA KARŞI İSLÂM-WILLIAM I. CLEVELAND- 7. BÖLÜM

MİHVER’E (AXIS) DOĞRU (…) Alacaklılarının akbaba misali tepesinden ayrılmadıkları ger

Artık kim doğru yolu seçerse kendi lehinedir; kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapmış olur.

Zümre, 41

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

İki ni'met (iki güzel hal) vardır ki, insanlardan çoğu bu ni'metleri kullanmakta aldanmıştır: Sıhhat, boş vakit.

Abdullâh b. Abbâs (r.a)'dan

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Fatih Camii Tekrar İbadete Açıldı(15 Nisan 1772) *Şeyhülislam İbn-i Kemal'in Vefatı(16 Nisan 1534) *Einstein'in Ölümü(18 Nisan 1955) *93 Harbi Başladı(19 Nisan 1877) *Miladi Takvime Göre Efendimiz'in(s.a.v) Doğumu(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI