Cevaplar.Org

KUR’ÂN’IN ÜSLÛBU

“Üslûb, ifade tarzı demektir. Her hatibin bir konuşma tarzı vardır. Üslûbu teşekkül etmiş bir insan, nerede olursa olsun, ifadelerinden hemen tanınır.”(1) Kur'ân’ın Üslûbu; cümlelerinin teşkilinde, kelimelerinin seçilmesinde k


Nigâr Dere

nigardere@gmail.com

2010-04-30 14:02:26

 "Üslûb, ifade tarzı demektir. Her hatibin bir konuşma tarzı vardır. Üslûbu teşekkül etmiş bir insan, nerede olursa olsun, ifadelerinden hemen tanınır."

Kur'ân'ın Üslûbu; cümlelerinin teşkilinde, kelimelerinin seçilmesinde kendisine mahsus olan anlatım tarzı demektir. Kelimeler ve sentaks kaideleri lisanda değişmediği halde, söyleyenler veya yazanlar ayrı ayrı üslûplara sahip bulunurlar. İşte Kur'ân-ı mu'cizü'l-beyan da kelimeleri ve cümle yapıları bakımından Arapçanın dışına çıkmadığı halde, başkalarından hemen ayırt edilebilen kendine has bir ifade tarzına sahiptir.

İstilahî mânâsına gelince üslûp yeni bir istilah olduğu ( Hasan Tabl, Üslûbu'l-İltifat, bas. y.y. trs. s. 33, 35.) için, es­ki mustalahât kitapları ve eski ansiklopedik eserler ona yer verme­mektedir. Yeni âlimlerden ez-Zerkanî üslûbun istilahî mânâsını şöyle kaydeder: Konuşmacının konuşmasını oluştururken ve kelime ve cüm­lelerin diziliş biçimlerini seçerken izlediği yoldur. (ez-Zerkânî, II. 199.

Kur'ân Üslûbunun Başlıca Özellikleri

1- Mevcut edebî türlerden ayrı olması.

2- Kur'ân'ın eşsiz âhengi.

3- Mânâ ile lâfız dengesi.

4- Edebî türlerin hepsinden mükemmel oluşu.

5- Aynı anda farklı seviyelere hitap etmesi.

6- Edebî türlerin iç içe olması.

7- Tekrarların bulunması.

8- Beyan tarzının çeşitliliği.

9- Akla ve duyguya dengeli hitab etmesi.

"Bütün semavi dinler, bütün peygamberler tek bir vazife ve tek bir mesaj getirmişlerdir ve Kur'ân-ı Kerim bütün bunları bir üslup da hulasa etmiştir."

Üstad Bediüzzaman'ın Kur'ân'ın fesâhatinin mükemmelliği ve üslûbunun üstünlüğü hakkındaki tespitleri ise şu şekildedir:

"Lâfzındaki fesâhat-i hârikasıdır. Evet, Kur'ân mânen üslup-u beyân cihetiyle fevkalâde beliğ olduğu gibi, lâfzında gayet selîs bir fesâhati vardır. Fesâhatin katî vücuduna usandırmaması delildir ve fesâhatin hikmetine fenn-i beyân ve maânînin dâhî ulemâsının şehâdetleri bir bürhan-ı bâhirdir."

"Üslûbundaki bedâat-i hârikadır. Evet, Kur'ân'ın üslûpları hem gariptir, hem bedîdir, hem acîbdir, hem muknîdir. Hiçbir şeyi, hiçbir kimseyi taklid etmemiş; hiç kimse de onu taklid edemiyor. Nasıl gelmiş, öyle o üsluplar tarâvetini, gençliğini, garâbetini dâimâ muhâfaza etmiş ve ediyor."

"Meselâ, Sûre-i Amme'ye dikkat edilse, öyle bir üslub-u bedî ile âhireti, haşri, Cennet ve Cehennemin ahvâlini öyle bir tarzda gösteriyor ki, şu dünyadaki ef'âl-i İlâhiyeyi, âsâr-ı Rabbâniyeyi o ahvâl-i uhreviyeye birer birer bakar ispat eder gibi kalbi iknâ eder."

"Kur'ân, üslûb ve manâ olarak o derece harikulâde ve özlü, ayrıca o derece kapsamlıdır ki, bilhassa belli uzunlukta olanlardan bir tanesi, kâinatı ihtiva eden bütün bir Kur'ân okyanusunu içine alır; uzun olsun kısa olsun her bir sûre, Kur'ân'ın ana maksatlarını kendinde taşır. Hattâ her bir âyet, en azından âyetlerin pek çoğu ise, doğrudan veya işareten, remzen, zımnen, yani şu veya bu şekilde, yine Kur'ân'ın tamamına bir fihrist gibidir. Kur'ân'ın çok az sözle bir manâ okyanusunu ifade etme şeklindeki bu mucizevî yanı, Cenab-ı Allah'ın kullarına büyük bir nimetidir ki, Kur'ân'ın tamamını her zaman okumaya muvaffak olamayanlar, onun bir sûresini okumakla Kur'ân'ın tamamını okumuş gibi olurlar." 

"Üslûb, genelde üç mertebe olarak ele alınır:

1- Mücerred (sade) üslûb.

2- Müzeyyen (süslü) üslûb.

3- Alî (yüce) üslûb.

Mücerred üslûb, mananın sade ifadelerle anlatılmasıdır. Günlük konuşmalar, resmi yazışmalar, ders kitapları genelde bu üslûb çerçevesindedir.

Müzeyyen üslûb, manayı süslendirerek anlatmaktır. Şairlerin, hatiplerin ifadeleri ekseriya bu üslûbla olur.

Alî üslûb ise, yüksek manaların muhteşem ifadelerle anlatılmasıdır. Kur'an'ın üslûbu, baştan sona âlî bir üslûbtur. Belağatın zirvesinde yer alan bazı zatların bazı kelamları da, bu üslûb çerçevesinde mütalaa edilebilir."

DİPNOTLAR

1- M.Halil Çiçek, 20. Asırda Kur'an İlimleri Çalışmaları, Timaş Yay.

2- Ferid el-Ensarî, Risale-i Nur'un Anahtar Kavramları, Nesil Yayınları, İstanbul, 2007.

3- Bediüzzaman Said Nursi, Sözler, Zehra Yayıncılık, İstanbul, 2007.

4- Bediüzzaman Said Nursi, Sözler, Zehra Yayıncılık, İstanbul, 2007.

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

"Ey İman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sizlere de farz kılındı. Ta ki, korunasınız"

Bakara, 183

GÜNÜN HADİSİ

SABAH İLE YATSI NAMAZLARINI CEMÂATLE KILMANIN FAZÎLETİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ

Münâfıklara sabah ile yatsı (cemâat) namazlarından daha ağır hiç bir namaz yoktur. (Halbuki) bu iki namaz(ın cemâatin)de olan (ecir ve fazîlet)i bilseler emekliye, emekliye (sürtüne, sürtüne) de olsa onlara gel(ip hâzır ol)urlardı. (Ebû Hüreyre)

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Camii Tekrar İbadete Açıldı(15 Nisan 1772) *Şeyhülislam İbn-i Kemal'in Vefatı(16 Nisan 1534) *Einstein'in Ölümü(18 Nisan 1955) *93 Harbi Başladı(19 Nisan 1877) *Miladi Takvime Göre Efendimiz'in(s.a.v) Doğumu(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI