Halk arasında sık sık konuşulan bir durumda keramet olayıdır. Nedir keramet? Keramet göstermek veliliğin bir alameti midir? Keramet ile mucize arasındaki fark nedir? Bu haftaki yazımızda, bu sorulara naçizane cevap bulmaya çalışacağız.

Keramet : ‘’Mümin ve Salih bir kimseden (Şeyh den, Mürşid-i kâmilden) meydana gelen harikulade hallerdir.’’ Aslında keramet, ALLAH’ın veli kullarına bir ikramıdır. Genellikle peygamberlerde mucize olarak görülen her şey velilerde keramet olarak görülebilir. Zaten veliden zuhur eden her kerametin sahibi peygamberdir.

Keramet, ihtiyari ve gayri ihtiyari olmak üzere ikiye ayrılır. Ayrıca kerameti zahiri ve batıni olmak üzere de ikiye ayırtmışlardır. Halkın arzuladığı, dillerinden düşürmediği, ‘’gönüllerden geçeni bilmek, havada uçmak, maddenin şeklini değiştirmek, su üzerinde yürümek gibi vs…’’ kerametler zahiri kerametlerdir.

Batıni keramet sufinin ruhunda gerçekleşir. Bu durum duyularla algılanmaz. Ancak veli bu durumu ifşa ederse, o zaman başkaları da öğrenir. Mesela ruhi ve ilahi alemlerin esrarını keşfetmek gibi. Allah dostları bu gibi sırları cezbe esnasında Allah’tan alırlar. Duaların kabulü, Allah’ın iradesi ile, velinin iradesi arasındaki uyum bu tür kerametlere örnektir.

Manevi kerametin, maddi kerametten üstün olduğunu belirtmek için: ‘İstikamet Kerametten üstündür’ demişlerdir. Maddi kerametler bazen velide bencilliğe ve kibire sebebiyet verdiğinden, veliyi mahv ve helaka götürebilir. Bu yüzden bu tür kerametler her sufide görülebilir.

Keramet, özel insanlardaki fazilete karşılık, yani kötü huyları terk edip, iyi huylar edinirken Allah bazı hallerde ona tabiat kanunlarını işlemez duruma getirme gücü lütfeder. Tasavvuf erbabı; Mucizenin ızharını, Kerametin ızmarını vacip görmüşlerdir. Yani, Kerameti Peygamberlerin açıktan göstermesi gerekli iken, kerameti ise velinin gizlemesi gerekmektedir. Başka bir ifade ile mucize izhar edilir, keramet zuhur eder. Biri isteğe bağlıdır. Diğeri çoğu zaman kendiliğinden meydana gelir.

Tasavvuf erbabı her ne kadar keramet göstermeyi uygun bulmamışlarsa da bazı özel durumlarda göstermeyi de caiz bulmuşlardır. Kerametin hak olduğuna dair Kur’an-ı Kerim’de değişik ayetlerde örnekler vardır. Kehf suresinin 17. ,18. ,25. ayetlerinde bahsedilen Ashab-ı Kehf kıssası, Meryem suresinin 25. ayetinde Hz. Meryem kıssası, Ali İmran suresinin 37. ayeti, Neml suresi 40. ayette bahsedilen Hz. Süleyman kıssası. Kerametin hak olduğu ile ilgili rivayet olunan hadisler ise hayli çoktur.

Muhammed KOCAKAYA