Cevaplar.Org

DERS: 7 KİTAPLARA İMAN-1. Bölüm

DERSİN KONUSU: Kur’an’a göre Kitap ve Suhuf: Tevrat – Bugünkü Tevrat nüshaları – Zebur – İncil – Kur’an. Kur’an-ı Kerim’in i’cazı – Kur’an lâfzî yönü ile bir mucizedir &


İsmail Hakkı Zeyrek

ekremyilmaz08@gmail.com

2009-09-07 03:49:13

DERSİN KONUSU:

Kur’an’a göre Kitap ve Suhuf: Tevrat – Bugünkü Tevrat nüshaları – Zebur – İncil – Kur’an. Kur’an-ı Kerim’in i’cazı – Kur’an lâfzî yönü ile bir mucizedir – Manası itibariyle de bir mucizedir. Kur’an ayetleri arasındaki insicam – Kur’an’ın tercemesi mümkün müdür? Buna dair misaller – Kur’an-ı Kerim ayetlerinin bir araya toplanması – Kur’an-ı Kerim’in muhtevası: İtikat – İbadetler – Muameleler – Cezalar – Edep ve Ahlak nasihatleri ve vasiyetler – Va’d ve vaid – Kevnî hakikatler – Kıssalar ve vak’alar.

Kur’an’a göre Kitap ve Suhuf: Tevrat, Zebur, İncil, Kur’an:

Allah Teâlâ Hazretlerinin insanlara en büyük lûtuflarından biri de, Peygamberlerine göndermiş bulunduğu kitaplardır. Bu kitaplara iman etmek, farzdır. Allah Teala Hazretleri, peygamberlerinden bazılarına vahiy yolu ile ilahiyata, ibadetlere muamelelere, ahlaka, sosyal hayata ve kâinatın ahvaline ve diğer hususlara ait birçok hüküm ve hakikatleri söz veya yazı ile bildirmiştir ki, bunların hepsine birden (Semavî Kitaplar, İlahî Kitaplar ve Münzel Kitaplar) adı verilir.

Bu İlahî kitaplardan Tevrat, Hz. Mûsa (Aleyhisselam)’a; Zebur, Hz. Davud (Aleyhisselam)’a; İncil, Hz. İsa (Aleyhisselam)’a; Kur’an-ı Hakîm de Son Peygamber Hz. Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e indirilmiştir. Diğerleri de bir kısım sahifelerden ibarettir (1).

Bu mübarek kitapların peygamberlere Allah tarafından indirilmiş birer ilahî kitap olduğunu bilerek tasdik etmek, her mü’mine lazımdır. Kur’an-ı Kerim’de:

“Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve mü’minler, Rabbisinden kendisine indirilen Kur’an’a iman ettiler. Hepsi Allah’a, Meleklerine, Kitaplarına ve Peygamberlerine iman eylediler.” (2) buyurularak, Müslümanların bu husustaki dinî inancı anlatılmıştır. Ne var ki, bugün kitap ehli denilen Yahudilerin ve Hıristiyanların ellerinde bulunan (Kitab-ı Mukaddes, Yeni Ahit-Eski Ahit) diye anılan kitapları – Kur’an-ı Azîm’in haber verdiği ilahî kitaplardan olduğunu – kabul etmek ve inanmak mümkün değildir. Çünkü; bunların sonradan uydurulmuş olduğu açıktır ve bunlar birer tarih mecmuası gibi şeylerdir.

Kur’an-ı Kerim’de semavî sahifelerden ve diğer büyük ilahî kitaplardan yer yer bahsedilmiştir.

Suhuf: Sahife kelimesinin cem’i (çoğulu) dir.

Sahife: Kitap ve yazılmış bir şey manasına gelmektedir. Tevrat, Zebur, İncil ve Kur’an’dan başka olarak bir kısım peygamberlere indirilmiş olan ilahî kitaplar manasında kullanmış ve öyle meşhur olmuştur. Kur’an-ı Kerim’de:

“Doğrusu bu (yeni; küfür ve ma’siyetten temizlenme, Allah’ın adını anıp namaz kılmak, ahireti dünya hayatına tercih etmek, ahiretin hayırlı ve devamlı olması) önceki peygamberlere verilmiş olan sahifelerde de vardır.” (3) buyurulmuştur.

Bazen bütün semavî kitaplar ile sahifeleri içine alan (zübur) kelimesi ile ifade edilmiştir:

“Şimdi seni tekzip ettilerse (yalanladılarsa), senden önce birçok Resûller tekzip olundu ki, beyyineler ve o hikmetli sayfalar ve o nurlu kitap ile gelmişlerdi.” (4) buyurulmuştur. Bu ayette zübur kelimesi geçmektedir. Bu kelime mutlak manada kitap demek olan (zibr) veya (zebur) kelimesinin çoğuludur.

TEVRAT:

Tevrat kelimesi İbranice’de (Hak söz ve Şeriat) demektir. Kur’an-ı Kerim’de 45 kadar Ayet-i Kerime’de Tevrat’tan bahsedilmektedir. Fakat Tevrat’ın Hz. Mûsa’ya verildiği açıkça beyan edilmemiştir:

“Mûsa’ya da kitap verdik ve benden başka bir vekil edinmeyin diye, onu (Kitab’ı) İsrailoğulları için bir hidayet rehberi kıldık.” (5)

“Azametim hakkı için, biz evvelki nesilleri helâk edişimizden sonra, Mûsa’ya kitabı verdik ki, insanların kalpleri için aydınlıklarla bir hidayet ve bir rahmet olsun. Olur ki, düşünürler de iman ederler.” (6)

“Gerçekten biz Mûsa’ya Peygamberlik verdik ve İsrailoğuları’na da kitabı miras bıraktık.” (7)

Sunduğumuz bu üç örnek gibi, birçok ayetlerde Tevrat’tan sadece (Kitap) diye bahsedilmektedir.

Kur’an’ın bahsettiği Tevrat’ın asıl nüshalarından ortada bugün hiçbir iz kalmamıştır. Tarih incelendiği zaman görülür ki, millî hâkimiyetlerini kaybederek yüzyıllarca esirlik hayatı yaşayan ve uzun süre içinde pek çok felâketlere uğrayan İsrailoğulları itikad esaslarını ve diğer hükümleri ihtiva eden Tevrat ile Allah tarafından gönderilmiş olan diğer sahifeleri koruyamamışlardır.

Tevrat, okur-yazarların çok az olduğu halk kitleleri arasında yayılamamış ve hiç kimse tarafından ezberlenememiştir. Esasen o tarihlerde matbaada olmadığı için Tevrat nüshaları da pek az bulunuyordu. İşte bu sebepler yüzünden, bu kitapların korunması mümkün olmamıştır.

Hz. Süleyman (Aleyhisselam)’dan sonra Yahudilik saltanatının başına geçen 20’den fazla İsrailoğulları hükümdarlarının çoğu irtidad etmiş (dinlerinden dönmüş), Hz. Mûsa’nın dinini terk ederek, putlara tapmışlardır. Zamanlarında puta tapıcılık o kadar ileri gitmiştir ki, Beytü’l-Makdis’e bile putlar girmiştir. Rivayete göre bu hükümdarlardan Buşiya adındaki zat, tekrar Hz. Mûsa’nın dinine girmiş ve hükümetinin 18 inci yılında, yani; Milat’tan 633 yıl önce güya Tevrat’ın asıl nüshalarından birisi Halefna adındaki bir kâhin tarafından Beytü’l-Makdis’te bulunup ortaya çıkarılmıştır.

İşte, bu kitabın yüzyıllar sonra ortaya konduğu ve tek bir kişinin rivayetine dayandığı düşünülecek olursa, aslına olan uygunluğu hakkında bir fikir edinmek herhalde mümkün olur. Yahudilerin Tevrat dedikleri ve nüshalarını çoğalttıkları kitap işte budur.

Hz. Mûsa’ya nispet edilerek çoğaltılan ve zamanımıza kadar gelen Tevrat kitabı 39 bölümden meydaha gelmiştir. Her bölüm baplara ayrılmış ve ayetlere numaralar konmuştur. Bu kitapta beş büyük bölüm vardır. Bunlar da: 1- Tekvin, 2- Huruç, 3- Âdetler, 4- Levililer, 5- Tensiyedir.

Bunlar Hz. Mûsa’ya nispet edildiği halde içinde Hz. Mûsa’nın ölümü de anlatılmaktadır ki, böylece bu konuların sonradan yazılmış olduğu ortaya çıkmaktadır. Zaten Kur’an-ı Kerim’de Tevrat’ın Yahudiler tarafından tahrif edildiği açıklanmaktadır:

“Onlar, kelimeleri (Tevrat’taki Peygamberlere ait vasıfları ve bazı ayetleri) yerlerinden oynatarak değiştirir, tahrif ederler.” (8)

“Hâlbuki onlardan (Hahamlık yapan) bir zümre vardır ki, Allah’ın kelâmını (Tevrat’ı) dinlerler ve duyarlardı da, Hakkı anladıktan sonra, onu bile bile değiştirirlerdi.” (9)

Bugünkü Tevrat Nüshaları:

Bugün Tevrat’ın meşhur üç nüshası vardır:

1-Yahudilerle Protestan âlimlerince kabul edilen (İbranice) nüsha.

2-Roma ve Şark kiliselerinin muteber saydıkları (Yunanca) nüsha.

3-Samirilerce makbul olan (Samirice) yazılmış nüsha.

Muteber sayılan bu üç nüsha arasında birbirinden farklı birbirine zıd birçok yerler vardır. Mesela: İbranice nüshada, Hz. Âdem (Aleyhisselam)’ın yaratılışından, Hz. Nûh’un Tufan’ına kadar geçen zaman (1650) sene olarak gösterildiği halde, Yunanca nüshada (2260) sene, Samirilerce yazılan nüshada ise, (1307) sene geçtiği yazılmıştır.

Bu kitapların birçok yeri faydasız ve ifadeleri düzgün değildir, hele Hz. Mûsa’ya nispet edilen ilk beş Sifir (=Kitap, Kısım) arasında şive ve üslûp bakımından uygunluk yoktur. Her biri bir başkasının kalemi ile yazıldığını açıkça göstermektedir. Ayrıca bu kitaplar bir dilden öteki dile tercüme edilirken, birçok tahrifat yapılmıştır. Birinde bulunan bir bahis, diğerinde bulunmamaktadır.

Bu kitaplarda bazı peygamberlere isnad edilen vak’aların, peygamberlerin İsmet (Günahsız ve Suçsuz olmak) sıfatları ile bağdaştırılması mümkün olmadığından, bu durum bunların Allah tarafından gönderilmiş kitaplar olmadığını ortaya koymaktadır.

Bütün bunlara rağmen bu kitapların içinden hakikî Tevrat’ın mübarek ayetlerinden bir kısmının tamamen veya kısmen mevcut olması ihtimali vardır.

ZEBUR:

Bu kitabın Hz. Davud’a indirildiğini, Kur’an-ı Kerim açıkça bildirilmektedir:

“Biz Davud’a Zebur’u verdik.” (10)

Yine Kur’an-ı Kerim, Zebur’un, Tevrat’tan sonra indirildiğine işaret ederek:

“Celalim hakkı için, biz zikirden (Tevrat’tan) sonra Zebur’da yazdık ki, yere (Arz-ı Mukaddese veya Cennete) salih kullarım varis olacaktır.” (11) buyurmaktadır.

Zebur hakkında geniş bilgiye sahip değiliz.

Kurtubî Tefsirinde Zebur’un (150) Sûre’den ibaret olduğu ve içinde hiç ahkâm ile ilgili ayet bulunmadığı ve hepsinin hikmetler, vaazlar ve Allah Teala’ya hamd ve senadan ibaret olduğu bildirilmektedir.

Bugün Zebur’un tahrif edilmiş şekli (Eski Ahid)’in sonuna ilave edilmiştir.

İNCİL:

İncil, lügatte ilim ve hikmetin aslı, müjfe ve beşaret manalarına gelir. Hz. İsa’ya nâzil olan İncil, semavî 4 büyük kitaptan üçüncüsüdür.

İncil’in, Hz. İsa’ya indirildiğini ve kendisine yazı yazmasının öğretildiği:

“Allah ona, hem hitabet öğretecek, hem hikmet, hem Tevrat, hem İncil.” (12)

“Arkadan da o peygamberlerin izleri üzere, Meryem’in oğlu İsa’yı, kendisinden önceki Tevrat’ı tasdikçi olarak gönderdik ve ona sakınanlara bir hidayet olmak üzere de, içinde nur ile hidayet bulunan ve önündeki Tevrat’ı tasdik eden İncil’i verdik.” (13) ayetlerinden anlaşılmaktadır.

İncil’in de asıl nüshası, daha Hıristiyanlığın ilk devrinden itibaren yok olmuştur.

Hz. İsa (Aleyhisselam), İbrani dilinin bi dalı olan (Samartin, Süryani) dili ile konuştuğu için, İncil de bu lisanda nâzil olmuştur. Hâlbuki bugün bu dil ile yazılmış asıl bir İncil nüshası yoktur. Günümüzdeki Hıristiyanların ellerinde bulunan kitaplarda çeşitli bahisleri ihtiva eden yazılar 8 yazar tarafından kaleme alınmış 24 risaleden meydana geliyor. Bunların hiç birinde semavî kitaplara mahsus uslûptan ve beyandan bir eser yoktur. Bu risalelerden dört tanesine İncil adı verilmektedir. Bunlar da Hz. İsa’nın hayatını anlatır. Belki içlerinde hakikî İncil’den bazı ayetler de bulunmaktadır. Fakat bunlardan hiç biri Hz. İsa’nın hayatını bile tasvir edememektedir. Bunların hepsi rastgele bir İsa’dan bahsetmekte ve onun – haşâ – Allah’ın oğlu olduğundan ve Hz. Âdem’den miras olarak gelen hayalî bir günahtan bütün insanlığı kurtarmak için Allah’ın bu oğlunun kendisini feda ettiğinden ve buna benzer hurafelerden ve bâtıl inançlardan bahsetmektedir.

Ruhanî bir heyetin karar vermesi ve tasdik etmesi ile mukaddes kitaplar arasına alınan bu risalelere (Yeni Ahid) adı verilmiş ve içlerinden yalnız dördüne İncil denmiştir.

Önceleri bu kitaplardan hiç biri bütün Hıristiyanlar tarafından kabul edilmiş değildi. Hıristiyanlardan her grubun elinde başka bir İncil nüshası vardı; böylece birbirinden farklı yüzlerce İncil kitapları ortaya çıkmış, Hıristiyanlık âleminde büyük bir ayrılığa sebep olmuştur.

Nihayet Kral Kostantin işe el koydu. Milâdın 325. yılında Hıristiyanlığın inanç sistemini tesbit etmek üzere İznik şehrinde bir Ruhanî Meclis toplandı. Bu meclisi teşkil eden binden fazla üyeden Hz. İsa’nın Allah olduğuna inanan 318 üyenin kararı ile (Yeni Ahid) denilen bu kitap kabul edilmiştir.

Bununla beraber bu şekilde meydana getirilen kitaplar arasında da birçok farklılıklar ve tutarsızlıklar vardır. Bunlardan bir kısmı çok garip inançları ihtiva eder ki, diğerlerinde bunlar görülmez, mesela; Hz. İsa’nın ölümü esnasında 3 gününü zindandaki (Cehennemdeki) hapsedilmiş ruhla arasına geçirmiş olduğu (Petros)’un yazdığı risalede mevcut olduğu halde diğerlerinde böyle bir şeyden bahsedilmemiştir.

Hatta Yeni Ahid adı verilen bu kitapların müellifleri tarafından kaleme alınan nüshaları tamamen mevcuttur, diye bile iddia edilemez. Bunlardan hiç biri sağlam bir senet ile müellifline dayandırılamaz, hele bunların asılları olduğu söylenen nüshalar ile tercümeleri arasındaki farklar çok açıktır. Bugün Hıristiyanların ellerinde resmî olarak bulunan (Meta, Markos, Luka, Yuhanna) adındaki dört İncil isimlerinden ve içindekilerden de anlaşılacağı üzere hepsi sonradan yazılmışlardır. Arapçaya tercümesi yapılmış olan ve resmî olmayan (Barnaba) incili ile resmî İnciller arasında çok büyük farklar vardır. En açık tarafı tevhit ruhunun değiştirilerek yerine teslis (Allah’ın birleşmiş üç ayrı kişi halinde düşünülmesi şeklindeki Hıristiyan inancı) akidesinin geçmiş olmasıdır.

İşte gerek eski, gerek yeni ahid kitapları hakkında yazılmış geniş eserlerden pek kısa olarak iktibas edilen şu açıklamalar, bugün Avrupa’da Hıristiyanlığı teşvik edenlerin de kabul ettiği gerçeklerdir. Hıristiyanlar Hz. İsa’ya işaret eden ayetleri Yahudilerin Tevrat’tan çıkarıldıklarını iddia ederler ve yine Papa’nın manevî saltanatını tanımayan Protestan âlimleri ile Papa’ya bağlı Katolikler de birbirini adı geçen kitaplarda tahrifat yapmakla suçlamaktadırlar.

Semavî kitaplar arasında asliyetini ve tarihî yüksek değerlerini koruyan tek kitabın ancak Kur’an- Hakîm olduğunu ve diğer kitaplarda bu iki meziyetin görülmediğini itiraf eden müsteşrikler vardır. Bunlardan D. Maurice, Prens Bismark, Carlyle, Marmaduke, Pichtall gibi isimleri sayabiliriz. Mesela; Bismark diyor ki:

“Muhtelif devirlerde beşeriyeti idare etmek için Allah’tan geldiği iddia olunan bütün semavî kitapları, tam ve etrafı ile inceledim ise de, tahrif olundukları için hiç birisinde aradığım hikmet ve tam isabeti göremedim. Bu kanunlar değil bir cemiyetin, bir ev halkının saadetini temin edecek mahiyetten pek uzaktırlar. Lâkin Muhammedilerin Kur’an’ı bunun dışındadır.”

Dr. Maurice de şöyle diyor:

“… Bugün ellerde tedavül eden Kur’an’ın, Hz. Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e vahiy olunan kitabın aynı olmasıdır. Hâlbuki İncil ve Tevrat hakkında birçok şüpheler iler sürülmektedir.”

Dipnotlar

1- Bu sahifelerin hangi peygambere gönderildiğini ve nelerden bahsettiğini Hz. Ebûzer (R.a.)’den rivayet edilen bir Hadis-i Şerif’ten öğreniyoruz. Bu Hadisi Abd b. Humeyd İbni Murduye ve İbni Asakir, Hz. Ebûzer (R.A.)’den rivayet etmişlerdir. Yalnız bu Hadisin sıhhati hakkında büyük müfessir Alûsi: “Allah bilir…” ibaresini kullanmıştır.Ebûzer (R.A.) şöyle diyor (Hadis buraya kısaltılarak alındı.):
Dedim ki:
-Ya Resulallah, Allah kaç kitap indirdi?
Buyurdular ki:
-140 kitap: 50 Sayfa Şit’e, 30 Sayfa İdris’e, 10 Sayfa İbrahim’e, 10 Sayfa da Tevrat’tan önce Mûsa’ya indirildi. Tevrat’ı, İncil’i, Zebûr’u, Furkan’ı da indirdi.
Dedim ki:
-İbrahim’in sayfaları neydi?
Buyurdu ki:
-Hepsi meselelerden ibaretti.
Dedim ki:
-Ya Resulallah, Mûsa’nın sayfaları neydi?
Buyurdular ki:
-Hepsi ibretti: Teaccüp ederim, ölüme yakinî olup da sevinene, ateşe yakinî olup da gülene…
Dedim ki:
-Ya Resulallah, İbrahim ve Mûsa’nın sayfalarındakilerden sana bir şey indirildi mi?
-Evet, ya Ebûzer!
”Muhakkak felah buldu, kendini fenalıklardan kurtarıp murada erdi temizlenen, vaaz ve öğüdü dinleyip temizlenen, feyiz alan, kalbini şirkten ve kötü ahlâktan, bedenini maddî ve manevî pisliklerden temizleyip iman ve ihlas, gusül ve abdest ile arınan ve zekâtını verip Allah'ın huzuruna temizce çıkmak için çalışan(Ala: 14) buyurdu, demiştir.

2- Bakara: 285.

3- Ala: 18.

4- Âl-i İmran: 184.

5- İsra: 2.

6- Kasas: 43.

7- Mü’min: 53.

8- Mâide: 13.

9- Bakara: 75.

10- Nisâ: 163.

11- Enbiya: 105.

12- Âl-i İmran: 48.

13-Mâide: 46.

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun.

Bakara, 185

GÜNÜN HADİSİ

Allah'a ve ahiret gününe iman edenler, hayır söylesin veya sükut etsin.

Riyazü's Salihin, 1/307

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Camii Tekrar İbadete Açıldı(15 Nisan 2002) *Şeyhülislam İbn-i Kemal'in Vefatı(16 Nisan 2002) *Einstein'in Ölümü(18 Nisan 1955) *93 Harbi Başladı(19 Nisan 1877) *Miladi Takvime Göre Efendimiz'in(s.a.v) Doğumu(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI