Cevaplar.Org

MAHMUD TOPTAÅž HOCAMIZLA TEBLÄ°Äž VE USULÃœ HAKKINDA–2

-Efendim, bir müminin Ä°slam’a hizmet eden meÅŸreplere bakış açısındaki adaletli görüşü ne olmalı? -MeÅŸreb farklılıkları normaldir. Çünkü insanlar yaradılış itibarıyla, parmak çizgilerimiz gibi, ses tellerimiz gibi karakter olarak da ay


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2008-10-14 00:43:56

-Efendim, bir müminin İslam’a hizmet eden meşreplere bakış açısındaki adaletli görüşü ne olmalı?

-Meşreb farklılıkları normaldir. Çünkü insanlar yaradılış itibarıyla, parmak çizgilerimiz gibi, ses tellerimiz gibi karakter olarak da ayrılmıştır.

Kur'an-ı Kerim'de de Rabbimiz, "Kul küllün ya'melu ala şakiletihi" "De ki: "Herkes kendi yaratılışına göre hareket eder. O halde Rabbiniz, kimin doğru yolda olduğunu daha iyi bilir." (İsra süresi ayet 84) buyurmuş.

Yani altı milyar insan birbirine benzemez. Nasıl ki parmak izimiz birbirine benzemez, ses telimiz benzemez. Aynen öyle de karakter çizgilerimiz de benzemez.

Birbirimizin aynı değiliz. Ama birbirimize uyum sağlayabiliriz. Kargaların beraber uçması gibi, Güvercinlerin beraber uçması gibi, Kekliklerin de beraber yürümesi gibi, insanlar da birbirine uyum sağlayacak şekilde yaratılmıştır.

Bunu sevgili peygamberimiz "Ruhlar, toplanmış ordular gibidirler. Tanışanlar ülfet ederler, tanışmayanlar ihtilaf ederler." (Buhari Enbiya 3, Müslim birr; 159 160 ,Ebu Davud edep; 16, Ahmet, Müsned 2/295,527,537) veciz ifadesiyle anlatır.

Hani kan gruplarımız vardır ya..Sıfır grubu var, A Grubu var, B grubu var. Bunların da negatif, pozitifleri var. Anne A grubundandır, oğlu B grubundan. Anne oğlu için canını verir, ama kanını veremiyor. Bunu okurlarımız dikkat etsinler, altını çizelim değil mi?

Bunu şunun için söylüyorum; Adam diyor ki; "Ya hocam, ben ona ısınamadım" Isınma mecburiyetin yok ki..Yani bir Müslüman, bir hocaefendidir, bir şıh efendidir, bir insandır, hayırsever bir adamdır, bir derneğin başkanıdır, bir vakfın başkanıdır. Böyle biri için birisi de çıkıp diyor ki; "ben ona ısınamadım." Ona ısınma mecburiyetin yok.

Madem ısınamıyorsam bir araya gelmem, ama "Allah ondan razı olsun, güzel çalışıyor" derim.

Misalimize dönersek, anne oğluna canını verecek, ama oğluna kan lazım, veremiyor. Niye, çünkü kan grubu uymuyor. Aynen öyle de bizim can gruplarımız vardır. Yani, altı milyar insandan can gruplarımız vardır. Hıristiyan bir adamla bir araya gelirsin, o kadar Alman içinde bir Alman bulursun, onunla kafadar olursun. Onunla can grubun tuttu senin. Dinin ayrı, ama can grubun tuttu.

Bazı kimseler diyorlar ki; "Ya hocam, ben bu Hıristiyan'la çok iyiyim, ama Kur'an-ı Kerim'de de okudum, "Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin" diyor. (Maide süresi ayet 51)

Bu bana soruldu da, onun için söylüyorum. Hatta bu meseleyi yazı konusu yaptım.

"Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları (idareci) dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudur.(idarecisidir.) Sizden kim onları (idareci) dost edinirse muhakkak o, onlardandır. Allah zalim toplumlara yol göstermez." (Maide Suresi, ayet; 51)

Benim tercememde parantez arasında "idareci" kelimesi vardır.

Ayetteki "Dost" kelimesinin karşılığı "Evliya" kelimesidir. "Evliya" kelimesi "Veli" kelimesinin çoğuludur.

Türkçede "Veli" kelimesini kullanırız. Ergenlik çağına gelmemiş çocuğun okulda velisi olur. Yani çocuğun kanuni sorumlusu ve ihtiyaçlarının karşılayıcısı odur. Vakfın "Mütevellisi" kelimesi de "Veli" kelimesinden türetilmiştir. Mütevelli, vakıf malını vakfedenin koyduğu şartlar doğrultusunda yönetir.

Şehrin yöneticisi olan "Vali" de "Veli" kelimesinden türetilmiştir.

Vali, yönettiği şehrin insanlarının, hayvanlarının, ağaçlarının velayetini üzerine alan, onların güvenliğini, korunmasını, bakımını, sağlığını, eğitimini, gıdasını, yollarını, sularını kanuni kurallara göre yöneten insandır.

"Amerika, Irak'ı istila etmiştir" cümlesindeki "İstila" kelimesi de "Veli" kelimesinden türetilmiştir. Başka bir ülkenin yönetimine el koyduğu için "İstila" denmiştir.

Bütün bu açıklamalardan sonra ayeti yeniden okursak Müslüman bir milletin başına Müslüman olmayan birinin yönetici olamayacağı anlaşılır. Yoksa bizim "Dost" kelimesinden anladığımız gibi anlarsak o zaman ayeti yanlış anlamış oluruz. "Yahudi Ve Hıristiyanların Dost Edinilmesi" başlığıyla 28/11/2007 tarihli Milli Gazete'deki yazım arşivden okunabilir.

-Ehl-i kitaptan hanımın olsa elbet seveceksin..

-Evet.. tabii, tabii güzel söyledin. Onun için, oradaki mana yanlış anlaşılmış.

Konumuza dönersek, uyum sağlamak farklı bir şeydir. Sapasağlam bir Müslüman vardır, benimle can grubu tutmamaktadır. Ben onun için yoluna ölürüm. Can grubum tutmadığı için, bir araya gelmem.

Ama deseler ki; "bu adam şöyle bir hizmet yapacakmış, var mısın? "varım" derim. Peki, "bir araya gelir, sohbet eder misin?" "etmem" Niye? Can grubum tutmuyor.

Gittiğim yerlerde konferanslarda da soruyorlar, "ya hocam, hep bir araya gelsek olmaz mı?" "ya Müslümanlar birleşseler, birlik beraberlik olsak olmaz mı?" Diyorum ki; "evvela birlik beraberlik ne demektir, tarif getirmek lazım."

Ben, Malezya'daki Müslüman'la beraberim. Birlikte hareket ediyorum. Adamı görmedim, ismini duymadım, derneğinin adını da duymadım. Ama ben bugün Ramazan'da bu cüzü okuyorum. O da aynı cüzü orada okuyor. O da namazda Fatiha suresini okuyor, ben de aynı sureyi okuyorum. Bu birlik işte..

On tane Müslüman grubu birleştirmek şöyle mümkün; Bir buldozerin altına bunları atarsın, sonra bir naylon torbanın içine koyarsın. "İşte" dersin, "bir araya geldiniz." Bu sefer bir şey yapamazlar.

Herkes ayrı ayrı dursun, ama aynı nağmeyi söylesin. Sazın telleri gibi değil mi? Sazın telleri ayrı ayrı dururlar, ama iyi bir mıdrabla aynı nağmeyi söylerler.

Biz, Allah'ın kitabını söyleyeceğiz, sevgili peygamberimizin sözlerini insanlığa duyuracağız. Amerika'daki, İngiltere'deki, Afrika'daki, Antarktika'daki veya Japonya'daki bir mümin Allah'ın kitabını, Resulünün sünnetini duyuruyorsa, benimle birlikte hareket ediyor. Ben onunla beraberim.

Hani, Sultan Ahmed'in direkleri var. O kubbeyi tutan, fil ayağı gibi direkler. Gördün değil mi?

-Evet.

-Fil ayağı denen o direklerin etrafını en azından 20–30 adam çeviremez. İki yüzyıldır, onlar birbirinden ayrı dururlar. Allah korusun, bir Cuma günü karar verseler; "ya, ayrı durmayalım arkadaşlar, bir araya gelelim" deseler, ne olur? Beş bin adam gider altında Allah korusun. Öyle de, Müslümanlar ayrı dursunlar, ama aynı kitaba gönül versinler, omuz versinler.

Bunu yaparken, Kur'an'ı ayakta tutmak için değil, omzumuzun yanmaması için omuz vereceğiz. O, Allah'ın kelamıdır, kimse ona zarar veremez. Biz, ayağımızı onun yolunda yürütürsek ayak yanmayacak, gönlümüzü verirsek, gönül yanmayacak, beynimizi verirsek beyin yanmayacak: Ona hizmet eden hücrelerimiz cehennemden kurtulacak, cennetin nimetlerini en iyi anlar ve tadar hale gelecek.

Evet, ayrı ayrı durmamız ve yardım ihtiyacı olduğu zaman da birbirimize yardım etmemiz gerekiyor.

-Efendim, bazı kişiler "zaman ahir zamandır, artık iyi günler beklememek lazım. Gün günden beter gelecek" diyerek tebliğ erlerinin motivasyonuna darbe vurmaktalar. Bu konuda neler diyeceksiniz?

-Biz daha iyi günler bekliyoruz. Peygamberimiz(Aleyhissalatu vesselam); "Yenbütü nebatüha kema tenbütü ala ahdi Adem.."Bir gün gelir, yiyecekler, içecekler Hz. Adem dönemindeki gibi tertemiz çıkacaktır" diyor. (İbni Mace;2/1359, hadis no: 4077, İbni Kesir; Nisa 159, Şeybani, el Ahad ve-l Mesani 2/446, Taberani, el Ehadis-üt-Tıval 1/295, Hılyetül Evliya 6/108, Kenz-ül Ummal 14/349)

Bu konuda çok hadisi şerif var canım, "Bir gün gelecek yeryüzü adaletle dolacak" buyuruyor. Kıyamete yakın bunlar gerçekleşecektir.

-Şimdi o döneme doğru gidiyoruz değil mi?

-O döneme doğru gidiyoruz. Ayet-i kerimede "fitne yeryüzünde ortadan kalkıncaya kadar" (Bakara suresi; ayet; 193) diyor değil mi? O zamana kadar İslami mücadele sürecek.

Fitne ne demek öyleyse?. Fitne en başta insanların dinine müdahale, dinden döndürme olayıdır. Ayet-i Kerimede "El fitnetü eşeddü minel katl" buyuruyor. (Bakara suresi; ayet; 191)

Fitne, yani bir insanı dinden döndürmek, öldürmekten beterdir diyor. Öldürdün, öldü gitti. Dinden döndürdün, sonu gelmez seneler ateşte yakıyorsun. Hani, Ümraniye sapığı çocuğu yakmış. Bütün dünya lanetledi değil mi? Ne oldu? Üç dakikada veya beş dakikada o çocuk öldü gitti. O acıyı beş dakika duydu o çocuk. Beş dakika için bile insanlık ayağa kalıyor, kalkmalıdır da. Bir insanın parmağının ucu bile yanmamalıdır.

Peki, siz Amerika'da, İngiltere'de devlet şebekeleri kurup, insanları cehenneme sevk etme devletleri kuruyorsunuz. Eğitim kurumları ile cehenneme gönderme servisleri oluşturuyorsunuz. O zaman siz en gaddar, en zalim insanlarsınız. İnsanların ebedi hayatlarını mahvediyorsunuz. İşte fitne o..

Dinden döndürme, zulüm, işkence, hepsi fitnenin içine giriyor. Zaten, din ortadan kalkınca yerine işkence geliyor, zulüm geliyor, kan geliyor, gözyaşı geliyor.

Ayet-i kerimede "Allah bunları def etmemiş olsaydı yeryüzünde kilise kalmazdı, havra kalmazdı, mescit kalmazdı" diyor.(Hac süresi ayet 40)

Havranın, kilisenin, mescidin kalabilmesi için İslam'ın hâkim olması gerekiyor. "Şirk en büyük zulümdür" diyor. Şu anda Irakta, Afganistan'da, Moro'da, Afrika'da yapılan zulümler Allah'a "üçtür" diyen adamların zulümleri.

Öyleyse..Zulüm kalkacak..Fetih Suresi ayet 28 de diyor ya; "Allah bu peygamberi hakla beraber gönderdi ki, bütün dinlere galip gelsin diye." O olacak.

Efendimiz de buyuruyor ki; "Yeryüzü adaletle dolacak." Evet, "haçı kıracak, domuzu öldürecek, yeryüzü adaletle dolacak" ve ben o hadis-i şerifi de yeni gördüm; "Nebatat da Hz. Âdem dönemindeki gibi olacak" diyor. Kaynağını yukarda verdik. Yani, şu anda nebatat kirlendi, değil mi? Geniyle oynadılar, bozuldu. "Aslına dönecek" diyor sevgili peygamberimiz.

-Hocam son sorumuz tesettür hakkında olacak. Bu konuda istikametli düşünce ne olmalı?

-Tesettürün modası yok. Yani, Efendimiz tarafından belirlenen şekli yok Şunu demiştir, yüz, el ve ayak hariç kalan yerler dar olmamak, şeffaf olup içini göstermemek şartıyla ve bir de gayr-i müslim bir cemaate benzememek kaydıyla ne giyersen giy.

Kutuplara gidersin, ayı postundan bir giysi yapıverirler orada. Adana'ya gidersin, beyaz bir ketenden elbise dokuyuverirler sana. Ama dikkat edeceğimiz şey dar olmaması, hatların belli olmaması, şeffaf olmaması ve bir de başka bir din grubunun elbisesi olmaması.

İslami gruplarımız ve hocalarımız şuna dikkat etmeliler. Bir insan İslami kıyafet deyince anasının kıyafeti akla gelir. Onunla büyüdü ya..Anası tesettürlüydü. "Efendim şalvar olması lazım" Niye? Anası şalvarlıydı da ondan. Anası tesettürlüydü ama tesettür yalnız o değil.

Gidiyorsun, Balıkesir tarafına, üste bir siyah, alta bir siyah var. Orada yetişen bir hocamız "tesettür bu" diyor. O değil. Bu İslam'a uygun ama sadece o değil..

Yani, bir modelist çıksa ayda pamuk yetiştirse, Merih'te dokusa, Zuhal'de eğirse, güneşin rengiyle boyasa, Utarid yıldızında kesse, biçse ve Türkiye'ye getirse bakarım ben, el, yüz ve ayakların dışındakiler kapanmış mı, kapanmış. Dar değil, şeffaf değil, puta tapanların kıyafeti de değil, giyilir deriz, geçeriz.

- Hocam, verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederim. Allah razı olsun.

- Allah cümlemizden razı olsun..

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

ramazan top, 2008-10-21 07:57:47

çok harika bir roportaj bu nu yapandan allah razı olsun

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

hakan, 2008-10-23 14:57:51

Allah bu bilgileri verenden ve bize ulaştıranlardan ebeden razı olsun.Salih kulları arasına ilhak eylesin. manyas

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

Hatice Duman, 2008-10-15 12:05:13

Hocamız her zaman olduğu gibi yine ne güzel misaller vermiş.Yazıları bizim için birer hazine..

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DÄ°ÄžER YAZILAR

YAVUZ BÃœLENT BAKÄ°LER BEYEFENDÄ° Ä°LE MÃœLAKATIMIZ-3

YAVUZ BÃœLENT BAKÄ°LER BEYEFENDÄ° Ä°LE MÃœLAKATIMIZ-3

-Hocam, dilimize sadece Arapçadan ve Farsçadan değil diğer dillerden mesela Yunancadan veya baş

YAVUZ BÃœLENT BAKÄ°LER BEYEFENDÄ° Ä°LE MÃœLAKATIMIZ-2

YAVUZ BÃœLENT BAKÄ°LER BEYEFENDÄ° Ä°LE MÃœLAKATIMIZ-2

Hocam dilde tasfiyeler ile 300-500 kelimeyle konuşabilen bir nesil nasıl büyük düşünebilecek?

YAVUZ BÃœLENT BAKÄ°LER BEYEFENDÄ° Ä°LE MÃœLAKATIMIZ-1

YAVUZ BÃœLENT BAKÄ°LER BEYEFENDÄ° Ä°LE MÃœLAKATIMIZ-1

Takdim Kıymetli ziyaretçilerimiz, değerli mütefekkir, şar ve yazar Yavuz Bülent Bakiler beyef

SEYDA FETHULLAH AYTE Ä°LE OHÄ°N MEDRESELERÄ° ETRAFINDA SOHBETÄ°MÄ°Z

SEYDA FETHULLAH AYTE Ä°LE OHÄ°N MEDRESELERÄ° ETRAFINDA SOHBETÄ°MÄ°Z

Seyda Fethullah Ayte Hocaefendi ile Şark medrese eğitim zincirinde çok önemli bir rolü olan Ohi

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-2

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-2

-Demin biraz değindik ama şöyle sorayım, Mezhebinin görüşünü savunan bir mümin “mezhebin

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-1

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-1

Takdim Kıymetli ziyaretçilerimiz, geçtiğimiz ay değerli araştırmacı-yazar Mustafa Özcan be

SALÄ°H EKÄ°NCÄ° HOCAEFENDÄ° Ä°LE TARTIÅžILAN MESELELER ETRAFINDA-4

SALÄ°H EKÄ°NCÄ° HOCAEFENDÄ° Ä°LE TARTIÅžILAN MESELELER ETRAFINDA-4

-Ahmed bin Hanbel’in Müsned’inde naklettiği bazı hadisler için “keşke bunları nakletmese

SALÄ°H EKÄ°NCÄ° HOCAEFENDÄ° Ä°LE TARTIÅžILAN MESELELER ETRAFINDA-3

SALÄ°H EKÄ°NCÄ° HOCAEFENDÄ° Ä°LE TARTIÅžILAN MESELELER ETRAFINDA-3

-Eş’ariler ile Maturidiler arasındaki fikri çatışmaların dini yorumlamada zarar verdiğini s

SALÄ°H EKÄ°NCÄ° HOCAEFENDÄ° Ä°LE TARTIÅžILAN MESELELER ETRAFINDA-2

SALÄ°H EKÄ°NCÄ° HOCAEFENDÄ° Ä°LE TARTIÅžILAN MESELELER ETRAFINDA-2

-Usul-i fıkıhta bir şeyin vacip veya mendup olmasında yeni bir usul olarak şu söylenmektedir;

SALÄ°H EKÄ°NCÄ° HOCAEFENDÄ° Ä°LE TARTIÅžILAN MESELELER ETRAFINDA-1

SALÄ°H EKÄ°NCÄ° HOCAEFENDÄ° Ä°LE TARTIÅžILAN MESELELER ETRAFINDA-1

Salih Ekinci Hocaefendi ile son röportajımız

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE MODERNİST DÜŞÜNCE VE BİD’ATKAR MEZHEPLER ÜZERİNE-3

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE MODERNİST DÜŞÜNCE VE BİD’ATKAR MEZHEPLER ÜZERİNE-3

-Seyda izninizle başka bir soruya geçiyorum. Vehhabiler ehl-i sünneti müşrik olarak mı görmek

Ne yerde ne gökte zere ağırlığınca bir şey Rabbinden uzak (ve gizli) kalmaz.

Yûnus,61

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

SABAH İLE YATSI NAMAZLARINI CEMÂATLE KILMANIN FAZÎLETİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ

Münâfıklara sabah ile yatsı (cemâat) namazlarından daha ağır hiç bir namaz yoktur. (Halbuki) bu iki namaz(ın cemâatin)de olan (ecir ve fazîlet)i bilseler emekliye, emekliye (sürtüne, sürtüne) de olsa onlara gel(ip hâzır ol)urlardı. (Ebû Hüreyre)

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Fatih Camii'nin yeniden ibadete açılışı(15 Nisan 1772) *Turgut Özal'ın Vefatı(17 Nisan 1993) *Türk-Yunan savaşının başlaması(18 Nisan 1897) *Miladi takvime göre Efendimiz'in (s.a.v.)dünyaya teşrifleri(20 Nisan 571)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI