Cevaplar.Org

RAMAZAN İLE ALAKALI EN ÇOK SORULAN 11 SORU(2)

1. Sahurun önemi nedir? a- Sahura kalkmadan oruç tutulabilir mi? Sahur, gece yarısı ile tanyerinin ağarışı arasında yenen yemeğin adıdır. Allah Resûlü (aleyhissalatu vesselâm), bir lokma dahi olsa sahura kalkıp yemek yemeyi tavsiye etmiş


Serdar Gürler

.

2007-09-22 05:02:33

1. Sahurun önemi nedir?

a- Sahura kalkmadan oruç tutulabilir mi?

Sahur, gece yarısı ile tanyerinin ağarışı arasında yenen yemeğin adıdır. Allah Resûlü (aleyhissalatu vesselâm), bir lokma dahi olsa sahura kalkıp yemek yemeyi tavsiye etmiş, sahurda bereketin olduğunu ve sahura kalkanlara meleklerin duada bulunacağını bildirmiştir. Ebu Said el-Hudri'nin (radıyallâhu anh) rivayet ettiğine göre Peygamber Efendimiz (aleyhissalatu vesselâm) şöyle buyurmuştur: “Sahurda bereket vardır. Bir yudum su içmek dahi olsa sakın onu terk etmeyin. Zira Allah (c.c) ve melekler, sahura kalkanlar için dua ederler.” Ayrıca başka bir hadiste de “Sahurda yemek yeyiniz, çünkü sahur da bereket vardır.” buyurmuştur.

Sahur; kalkmak, inanan insanların tan yeri ağarmadan uyanık olmaları demektir. Bu vakitler, en bereketli ve en verimli zamanlardır. Bu bereket değişik cihetlerden olabilir; bunları Efendimiz'in sünnetine uyma, sahurla oruç ve diğer ibadetler için güç ve kuvvet kazanma, dinç olma, şiddetli açlığın meydana getirebileceği kaba davranışlara engel olma, dua ve Allah'ı anmaya vesile olma şeklinde sayabiliriz. Yine sahur, yapılan duaların, kılınan namazların, okunan Kur'ân'ların Cenab-ı Hakk'a ulaşacağı anlardır.

b- Sahuru geciktirme

Oruçlunun dikkat etmesi istenen davranışlardan birisi de, sahuru son vaktine kadar geciktirmesidir. Bu geciktirmede, Peygamber Efendimiz'in ümmetine karşı gösterdiği şefkat ve merhamet vardır. Zira bazı bünyeler uzun süre açlıktan fazlaca muzdarip olabilirler. Dolayısıyla sahurun son vaktine kadar geciktirilmesi, oruç süresinin az da olsa kısalmasını sağlar. Ayrıca sahura gecenin başlangıcında veya biraz daha sonraki vakitlerde kalkılması sabah namazının kaçırılmasına sebep olabilir. Son vaktine bırakılmasında ise, sabah namazının vakti yakın olduğundan kaçırılmaması ihtimali daha büyüktür. Bu mevzuyla alâkalı olarak Efendimiz (aleyhissalatu vesselâm): “İftarı acele yapıp, sahuru te'hir ettikleri müddetçe ümmetim hayır üzerindedir.” buyurmuşlardır.

2. İftarda dikkat edilecek hususlar nelerdir?

a- İftarı acele etme

Akşam vakti girdiği zaman oruçlunun hemen iftar etmesi sünnettir. Vakit bakımından çok sınırlı olduğu, vakti girer girmez hemen kılınması gerektiği halde, Resûlü Ekrem önce iftar yapar daha sonra akşam namazını kılardı. İftarı acele etmede insanlara karşı gösterilen şefkat ve merhamet vardır. Sabahtan akşama kadar aç duran insanları, vakti girdiği halde, iftarı tehir ederek zor duruma sokmayı, İslâm'ın engin şefkatiyle telif etmek zordur. Bunun için Peygamber Efendimiz, ümmetini iftarda acele etmeye teşvik etmiş, onu gözünün nuru olan namazın dahi önüne almıştır. Ve bir hadislerinde: “İnsanlar iftarı acele yapmaya devam ettikleri sürece, hayır üzerindedirler.” buyurmuşlardır.

b- İftarı su veya hurma ile açma

Oruçlu bir kimsenin iftarını hurma veya su ile açması sünnettir. Allah Resûlu iftarını varsa hurma ile, o da yoksa su ile açardı. Daha sonra da akşam namaznı eda ederdi. Hz. Enes (radıyallâhu anh)'in naklettiğine göre: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselâm) namaz kılmadan önce birkaç tane yaş hurma ile iftar ederdi. Eğer yaş hurma bulunmazsa kuru hurma ile iftar ederdi. Eğer kuru hurma da yoksa birkaç yudum su içerdi.” Süleyman b. Amir'in rivayetine göre ise Allah Resûlû şu tavsiyede bulunmuştur: “Sizden biriniz oruçlu olduğunda hurma ile iftar etsin. Şayet hurma bulamaz ise, su ile iftar etsin. Zira su çok temizleyicidir.”

c- İftar vaktinde dua

Bir takım kimseler vardır ki, dualarına icabet edilir, elleri geriye boş olarak dönmez. İşte bunlardan birisi de iftar vaktinde ellerini Cenab-ı Allah'a açıp yalvaran insandır. Zira Peygamberimiz (aleyhissalatu vesselâm): “Üç kişi vardır ki, bunların duaları reddolunmaz. Bunlar, oruçlunun iftar vaktindeki duası, adil olan imamın duası ve bir de mazlumun duasıdır.” buyurmuşlardır. Efendimiz (aleyhissalatu vesselâm)'in iftar vaktinde okuduğu dua ise şöyledir: “Allah'ım; senin rızan için oruç tuttum, senin rızkınla orucumu açtım. Susuzluk gitti, damarlar ıslandı. İnşaallah ecir ve sevap da sabit oldu.”

3. Oruç tutulan akşamlarda öncelikle iftar yemeğini mi yemeli? Yoksa akşam namazını mı kılmalı?

Akşam vaktinin girdiği kesin olarak biliniyorsa, önce hurma, su gibi birşey ile oruç açılır, sonra namaz kılınır.

Yemeği acele olarak yiyip, sonra namaz kılmak da uygundur. Ancak iftar sofrasında çeşitli yemekler olduğu için, akşam namazı gecikebilir. Namazı ilk vaktinde kılmak en güzelidir. Bu bakımdan orucu açtıktan sonra namazı kılmak iyi olur. Bununla beraber yemek hazırken namaz kılmanın mekruh olduğu şeklinde bir görüş de vardır. Bundan maksat namaz kılarken aklın yemekte olması dolayısıyla namazı hakkıyla eda edememek neticesini vereceğidir. Yemek yemek namazın vaktini fazlasıyla ertelemeyecekse bu yolu izlemek mümkündür. Ancak yukarıda belirttiğimiz gibi orucu Efendimiz'in tavsiyeleri doğrultusunda ezanla birlikte açtıktan sonra da namazı çok geciktirmemek için onu edâ etmek, daha sonra da iftarımızı yapmak en uygun görüş olmaktadır. Böylece oruç Efendimiz'in tavsiyesi doğrultusunda erken açılmış, namaz da erken kılınmış olur.

4. Her hasta olan oruç tutmayabilir mi?

Oruç tutmamayı gerektiren hastalıklar şöyle özetlenebilir:

1- Tedavisi mümkün olmayan ya da ciddi bir hastalık sebebiyle bir ameliyat geçirmiş ve mutlaka beslenmesi gereken hastalıklar... Bu gruba tüm kanserli ve önemli ameliyat geçirmiş hastalar dahil edilebilir.

2- Devamlı ilaç kullanmayı gerektiren ağır kalb, böbrek, karaciğer hastaları, ağır şeker hastalığı olan kimseler.

3- Şiddetli ağrılı hastalıkları sebebiyle ilaç kullanması gereken kimseler, ülser hastalığı ve diğer sancılı hastalıkları olan şahıslar.

4- Mevcut bir hastalığın oruç sebebiyle daha ağırlaşabileceği ya da sıhhatin bozulacağından endişe edilen hastalıklar, tüberküloz ve diğer ateşli hastalıklar gibi.

5- Akıl hastaları mükellef olmadıklarından, çok düşkün ihtiyarlar fidye vermek suretiyle oruç tutmazlar.

Yukarıdaki dört guruba giren hastalıkların son ikisi hastalıkları iyileşince doktora danışarak oruç tutabilirler; ilk iki guruba giren hastalar hayatları boyu çok defa oruç tutamayacaklardır. Bunların da fidye vermeleri gerekir.

Orucun, birçok hastalığa faydalı olduğu, tıp alimleri tarafından açıklanmıştır. Hadis-i şerifte, “Herşeyin bir zekâtı vardır. Bedenin zekâtı da oruçtur." buyurulmuştur. Zekât veren, malını kirden temizleyip, tehlikelerden koruduğu gibi, oruç tutan da vücudunu hastalıklardan korur. Yine Efendimiz “Sağlığa kavuşmak için oruç tutunuz!" buyurmuştur.

Midesinden veya başka bir yerinden rahatsızlığı olan bazı kimseler, hastalıklarını bahane ederek oruç tutmuyorlar. Oruç tutmanın kendisine zararı olup olmayacağını bilemeyen hasta, bu durumunu sözü davranışına uyan, hâzık, işinde mahir olan bir doktora sormalıdır. Böyle bir doktor, “Oruç tutmak sana zarar verir” derse, oruç kazaya bırakılabilir. Yoksa her doktorun sözüne bakarak orucu terk etmek doğru değildir.

Doktorun açıkladığı gibi, ilaç kullanan hastalar da ilaçların dozunu sahur ve iftara göre ayarlayarak oruçlarını tutabilirler. Oruç tutmaya mâni olan hastalık çok azdır. O yüzden yukarıda özelliklerini zikrettiğimiz bir doktora sormadan orucu kazaya bırakmak doğru değildir.

Orucu tutmamak için mazeretler üretme yerine, onu tutmak için vesileler aramak gerekir.

5. Orucu bozmayan şeyler nelerdir?

*Unutarak yemek içmek ve cinsî münasebette bulunmak, unutarak yapılan bu işler orucu bozmaz. Ancak oruçlu olduğunu hatırladığı anda, bu işleri yapmayı bırakması gerekir.

Birinin unutarak yiyip içtiği görülürse, eğer yiyip içen adam, güçsüz, zayıf ve ihtiyar birisi ise hatırlatmamak daha iyidir. Zira bu, Allah'ın, o kimseye, güçsüzlüğüne merhameten orucunu unutturmak suretiyle ikram ettiği bir rızıktır. Unutarak yiyip içen kimse güçlü, kuvvetli biri ise hemen hatırlatılmalıdır.

*Uyurken ihtilâm olmak.

*Hanımını öpmek, elle tutmak, okşamak.. Bu durumda meni gelmedikçe oruç bozulmaz.

*Kadına el sürmeden sadece bakmak veya şehevî konuları düşünmek sebebiyle tahrik olup meninin gelmesi.

*Geceden cünüp olan kimsenin, yıkanmayı sahurdan sonraya, oruçlu vaktine bırakması.

*Ağza gelen balgamı yutmak.

*Kafasından burnun içine gelen akıntıyı çekip yutmak.

*Denize, yahut başka bir suya dalınca, kulağa su kaçması.

*İstek dışı olarak boğaza sigara dumanı gibi keyif verici bir duman girmesi.

*Boğazına toz veya sinek kaçmak. Gözyaşı veya yüz teri ağza girecek olsa, eğer bir-iki damla kadarsa orucu bozmaz. Ancak tuzluluğu bütün ağız içinde hissedilecek kadar çok olup oruç hatırda iken yutulursa orucu bozar.

*Sahurdan dişleri arasında kalmış nohut tanesinden küçük bir şeyi yutmak.. Nohut tanesinden büyük olursa orucu bozar.

*Hariçten susam veya buğday tanesi kadar bir şeyi ağzına alıp yavaş yavaş ve tadı boğazına varmayacak şekilde çiğneyip yok etmek.

*Kendiliğinden gelen kusuntu, yine kendiliğinden geriye gitse, ağız dolusu bile olsa orucu bozmaz. Kusma isteğiyle ağza getirilen az miktardaki kusmuk ise kendiliğinden içeri gitse orucu bozmaz. Fakat miktarı ağız dolusu ise orucu bozar.

*Kan aldırmak.

*Göze sürme çekmek.

*Derideki gözeneklerden içeri giren şeyler orucu bozmaz. Buna binaen, vücuda sürülen yağ veya yıkanılıp soğukluğu içeri nüfuz eden su, orucu bozmaz. Çünkü bunlar yoluyla içeri girerler.

*Baş veya karındaki bir yaraya konulan ilâç, vücuttan içeri girmedikçe oruç bozulmaz.

6. Aşı ve iğneler orucu bozar mı?

İnsan vücudunda gıdalanmaya esas olan kanal ve yollar iki kısımdır:

a. Burun, kulak, ön ve arka yollar gibi tabiî ve aslî kanallar. Bunların herhangi bir yerinden vücudun iç kısmına geçecek olan maddeler ittifakla orucu bozarlar. İç kısma ulaşmayanlar ise, orucu bozmazlar.

b. İkinci kısım yollar ise, sonradan meydana gelen ârızî kanal ve yollardır. Vücuddaki bir kesik, yara, v.s. gibi. Bu yollardan içeri geçiş kesinlik kazandığı takdirde orucun bozulacağında yine ittifak vardır. Ancak iç kısma geçiş şüpheli durumlarda ise İmam Ebu Yusuf ve Muhammed'e (İmameyn) göre oruç bozulmaz, İmam-ı A'zam Hazretlerine göre ise oruç bozulur.

Görüldüğü gibi İmam-ı A'zam ile iki talebesi arasındaki ihtilâf esasta değil, keyfiyet üzerindedir. Yani içe nüfuz katiyet kazandığı zaman, onlara göre de oruç bozulmuş olmaktadır.

Bu genel kaideler ışığında iğne ve aşıları incelediğimizde şu durum ortaya çıkmaktadır: Çiçek aşısı gibi deri üzerinden yapılan aşı ve ilâçlamalar orucu bozmaz. Çünkü deri vücudun dış kısmını teşkil eder. Bunun dışında kalan iğne ve aşılar, genel olarak damardan, kaba etten ve deri altından yapılmaktadır. Her üç halde de ilâç verilmeksizin vücudun derinliğine batırılan iğnenin bir tarafı dışta kaldığı için, yalnız batırmakla oruç bozulmaz. Ancak içeri ilâç, su gibi maddeler enjekte edilirse oruç bozulur. Çünkü bu maddeler vücud içinde kararlaşıp yerleşir. Damardan verilen ilâçlar ise, doğrudan doğruya kana intikal eder. Oradan organlara dağılır. Kaba et ve deri altındaki ilâçlar da yine içeriye nüfuz etmiş sayılır. Bu itibarla vücuda ilâç zerketmek için yapılan aşı ve iğneler, orucu bozarlar. Ancak kefaret icap etmez. Yalnızca kaza kâfi gelir.

Önemli hastalığı olanlar, zaten oruçlarını bozabilirler. Bunlara oruçlu halde yapılan iğne ile oruçları bozulur. Sağlık durumları düzeldiğinde oruçlarını kazâ ederler. Bu gibi kimselerin mümkünse iğneyi geciktirerek iftardan sonra yaptırmaları daha iyidir.

*Vücuda dışardan kan almak, ilâç almak gibidir. Orucu bozar. Fakat kan vermek orucu bozmaz.

*Abdestte ağza su verip geri boşalttıktan sonra, arta kalan yaşlığın tükürük ile beraber yutulması orucu bozmaz.

*Dişlerin arasından çıkan kan, az olup tükürük içinde kaybolmakta ise bu kanın yutulması oruca zarar vermez. Ancak kan tükürüğe galebe çalacak çoğunlukta ise bunu yutmakla oruç bozulur.

7. Orucu bozup yalnız kazâyı gerektiren durumlar nelerdir?

*Yenilip içilmesi normal, alışılmış olmayan ve insan tabiatının meyletmediği şeylerin yenilip içilmesi orucu bozar ve sadece kazayı gerektirir. Taş, toprak, çiğ pirinç, çiğ hamur, un gibi insanların normalde yemediği şeyleri yemek orucu bozar ve sadece kazayı gerektirir.

*Henüz içi olmamış yeşil cevizi yemek. Veya bademi, fındığı ve kuru fıstığı kabuğuyla birlikte çiğnemeden yutmak.

*Arka yola fitil koymak, ilâç akıtmak.

*Burna ilâç çekmek.

*Kulağın içine yağ damlatmak.

*Boğaza huni ile bir şey akıtmak.

*Karında veya başta bulunan herhangi bir yaraya sürülen ilâcın vücuttan içeri nüfuz etmesi.

*Boğaza kaçan yağmur, kar veya doluyu istemeyerek yutmak.

*Abdest alırken boğazına veya burna su çekerken genzine hata ile suyun kaçması.

*İsteyerek boğazına veya burnuna duman çekmek. Sigara, anber gibi lezzet ve keyif verici bir duman olursa kefaret de gerekir.

*Ramazan günü zor kullanmak suretiyle yapılan cinsel ilişkiden dolayı, bu işe zorlanan kimseye sadece kaza gerekir, kefaret gerekmez. Zor kullanmak, can almak, bir organı kesmek veya bunlardan birine sebebiyet verecek şekilde dövmekle yapılan zorlamadır. Üzüntü ve acı verecek derecede olan dövmek veya sadece hapsetmek suretiyle yapılan bir zorlamadan dolayı Ramazan orucunu bozmak kaza ile birlikte kefareti de gerektirir.

*Uyurken boğazına birisi tarafından su dökülmek.

*Unutarak yiyip içtikten sonra, orucum bozuldu zannıyla bilerek yiyip içmek.

*Dişleri arasında kalan nohut tanesi kadar olan bir şeyi yemek.

*Kendi isteğiyle dışarı kusmak. Bu kusma ağız dolusundan az da olsa orucu bozar.

*Ağız dolusu kendiliğinden gelen veya isteyerek getirilen kusmuğu mideye çevirmek.

*Sahur vakti geçtiği halde, geçmedi zannıyla sahur yemek.

*Güneş battı, iftar oldu zannıyla oruç bozmak.

*Ramazan orucundan başka bir orucu bozmak. İsterse kasden olsun..

* Hanımını öpmek, okşamak, sarılma, v.s. sebebiyle erkekten ve kadından meninin gelmesi. Şehvetle sadece mezinin gelmesi ile oruç bozulmaz.

*Ramazan orucunu tutmaya niyet etmeden gündüz yiyip içmek de sadece kazâyı gerektirir. Kefaret icab etmez. Çünkü kefaret oruç tutmamanın değil, tutulan orucu bozmanın cezasıdır. Fakat böyle bir şey günahtır. Tevbe etmek gerekir.

*Başkasının tükürüğünü veya ağzından çıkan lokmasını yutmak veyahut kendisinin ağzından çıkarıp dışarıda biraz beklettiği lokmasını yemek.. İnsan tabiatı bu gibi hallerden iğreneceği için, sadece kazâ gerekir: Ancak insanın, sevdiklerinin tükürüğünü yutması kefareti de icab ettirir. Çünkü insan bundan lezzet alır.

*Ön veya arka yolların içine parmakla veya başka bir vasıta ile su yahut yağ gibi bir yaşlığın iletilmesi. Bu itibarla oruçlunun istinca (Büyük ve küçük abdestlerden sonra temizlik) yaparken dikkatli olması, elindeki yaşlığı ön ve arka mahallerin içine değdirmemesi şarttır.

*El ile meni getirmek (istimna' - mastürbasyon).

*Kan yutmak. Çoğunluğunu tükürük teşkil eden ağızdaki az kanı yutmak orucu bozmaz.

8. Orucu bozup hem kazâ hem de kefareti gerektiren durumlar nelerdir?

Ramazan ayında oruç tutarken aşağıda sayılacak hususlardan herhangi birini mecbur kalmadan, unutma durumu olmadan isteyerek yapan bir kimse için hem kazâ, hem de kefaret lâzım gelir:

*Cinsî münasebette bulunmak.

*Yemek, içmek veya ilâç kullanmak.

*Ağzına ihtiyarsız giren yağmur, dolu ve kar suyunu isteyerek yutmak.

*Tütün içmek, tütün veya benzeri bir tütsü maddesini yakıp dumanını içine çekmek. Enfiye çekmek.

*İçyağı, pastırma veya çiğ et yemek.

*Dişlerin arasında kalan susam veya buğday danesi kadar küçük bir şeyi yutmak orucu bozmaz. Fakat böyle bir şey dışardan alınıp yutulsa, orucu bozar ve kefaret de gerekir. Ancak böyle pek az bir şey ağza alınıp çiğnense oruca zarar vermez. Çünkü bu ağız içinde dağılır bir zerre haline gelir. Ancak bunun tadı boğaza giderse oruç bozulur.

Nohut büyüklüğünden az olup dişler arasında kalan bir şey, ağızdan çıkarılıp sonra yenirse orucu bozar. Ancak sahih olan görüşe göre kefaret gerekmez. Çünkü böyle bir şeyi yemek, olağan dışı bir iştir.

*Zevcesinin veya sevdiği bir kimsenin tükürüğünü, ağız suyunu yutmak. Bu saydığımız şeylerde, bedenin tedâvisi veya gıdalanması ve beslenmesi veyahut zevk ve lezzet alması vardır. Bu sebeple kazâ ile beraber kefâreti de gerektirir.

9. Fidye ne demektir?

Sürekli devam eden bir hastalıktan ya da yaşlılıktan dolayı oruç tutma imkânları olmayan kimselerin, tutmaları gereken her gün için bir fakiri doyurmalarına fidye denmektedir. Kefarette olduğu gibi, fidyede de, hem oruç tutması gereken kimse fidyeyle bu mükellefiyetten kurtulmuş, hem de toplumsal dayanışmanın önemli bir unsurunu teşkil eden fakirleri doyurma meselesi karşılanmış olmaktadır. Bu hususla ilgili olarak Kur'ân-ı Kerim'de şu ifadeleri görmekteyiz:

 “Oruç sayılı günlerdedir. Sizden her kim o günlerde hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde oruç tutar. Oruç tutamayanlara fidye gerekir. Fidye bir fakiri doyuracak miktardır. Her kim de, kendi hayrına olarak fidye miktarını artırırsa bu, kendisi hakkında elbette daha hayırlıdır. Bununla beraber, eğer işin gerçeğini bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.”

10. Kalb krizi, kalb ağrısı (angına) ve astım'ı olanlar oruç tutmalı mıdır?

Koroner kalb hastalıklarının yani kalbi besleyen damarlarla alakalı problemleri olanların oruç tutmalarının hastalıklarına za­rarı yoktur. Bu durumda uzun müddet te'sirli olan beta blokerler, kalsiyum kanal blokerleri ve nitratlar kullanılmalıdır.

Kalb krizi, kalb kasını besleyen koronej damarlardan birisi­nin, ani olarak tıkanma, daralma gibi sebeplerle yetersiz hale gelmesi neticesi, kalb kasının bir bölümünün ölmesi ile karakte-rize olan ciddî bir hastalık tablosudur. Ancak, kalb krizi gelme­den önce göğüs ağrıları ile karakterize, angına pektoris (kalb ağrısı) denen haberci bir hastalık tablosu ortaya çıkar. Ani bir krizde, şiddetli dayanılmaz ağrıda oruç açılabilir.

Astım, fasılalarla şiddetli nöbetler halinde gelen, öksürük, balgam çıkarma ve nefes darlığı ile kendisini gösteren bir hasta­lıktır. Astımda tahriş edici maddelere karşı solunum yolları çok hassastır ve ileri derecede daralma gösterir. Böylece astım krizi ortaya çıkar.

Astım hastalığı oruç tutmamak için bir bahane olamaz. Oruç astımlılara zarar vermez. Uzun müddet te'sirli olan ilaçlar kulla­nılmalıdır. Ani bir kriz esnasında ise oruç bozulabilir.

11. Krem, ruj, kan taşı, damla, viks, aşı, ciklet, macun ve esans gibi şeyler orucu bozar mı?

Kremler orucu bozmaz, enjeksiyon ise orucu bozar. Göz damlası orucu bozmaz. Kan aldırmak da orucu bozmaz.

Buruna sürülen katı ilaç orucu bozmaz, sıvı ilaç ise bozar.

Jöle, krem, deodorantlar da orucu bozmaz.

Traş olurken kanayan yere kan taşı sürmek orucu bozmaz.

Rujun oruca zararı yoktur. Fakat yenirse oruç bozulur. Kaza gerekir. Ruj yeme alışkanlığı olan oruçken ruj sürmemelidir.

Yağmur suyu istemeyerek de ağzımıza kaçsa oruç bozulur.

Hastanede test için kan verirken enjektörü sokmadan önce deriye alkol sürülmektedir ve çıkarttıktan sonra iğne deliğinin üzerine alkollü pamuk koyulmaktadır. Bunun oruca bir zararı yoktur.

Oruçlu iken kulaktan kulak damlası dökmekle oruç bozulur, göze damlatılan damla ise orucu bozmaz, fakat kulağa damlatılan damla orucu bozar. Bu farklılık damlanın mideye gitme farkından kaynaklanır.

Deriyi çizerek yapılan çiçek aşısı tentürdiyot gibi orucu bozmaz.

Vücuda viks ve başka merhem sürmek orucu bozmaz.

Astım tabletinin gazını teneffüs etmek aynen sigara dumanı gibi orucu bozar.

Şekerli veya şekersiz ciklet çiğnemek oruçlu için caiz değildir. Mekruh olduğunu söyleyenler de olsa çiğnememek gerekir.

Ağzı diş macunu ile fırçalamak mekruhtur. Macunsuz fırçalamakta mahzur yoktur. Bununla beraber ağza su kaçma ihtimaline binaen fırçalamamak gerekir. Macunlu fırçalamakla da oruç bozulmaz fakat mekruh olur. Fakat macun yutulur veya su ağza kaçarsa oruç bozulur, kaza gerekir.

Orucun aksamaması için hayzı ilaçla geciktirmek caizdir, fakat buna gerek yoktur.

Misk, gül ve gülsuyu koklamak oruçlu için mekruh değildir. Çiçek, esans koklamakla oruç bozulmaz, mekruh da değildir. (Esans gibi tabiî olmayan kokuların mekruh olduğu da söylenmiştir.)

Not: Ramazanla Alakalı En Çok Sorulan 11 Soru(1) için aşağıdaki linki tıklayınız:

http://www.cevaplar.org/index.php?khide=visible&sec=8&sec1=43&yazi_id=5208&menu=1

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

fetene, 2007-10-05 05:33:37

sa valla tv de yalan yanlış dini yorumlar yapılıyor çok mantıklı k.kerim eşiğnde cevaplarınız için allah razı olsun bu siteyi herkes okur da doğru bilgilere ulaşır inşallah

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

Ramazan DOĞAN, 2007-09-27 12:45:51

Samter sendromlu bir astım hastasıyım,aynı zamanda 1.sınıf öğretmeniyim astımdan başka bir hastalığım yok çok şükür ancak sınıf yorgunluğuna bağlı olarak açlıkla birlikte nefes almam ciddi şekilde zorloşıyor oysa ben normal günde dahi nefes açıcı kullanan biriyim,Ramazan oruçlarının tamamını belki 25 yıldır tutuyorum ve de büyük zevk ve keyif alıyorum(yaşım 36)ancak son zamanlarda Ramazan aylarında oruçla birlikte astımım ağırlaşıyor ve beni çok yoruyor.Şimdi internette sitelerin bir çoğunda astım spreylerinin orucu bozduğunu söylüyorlar ve bende buna bağlı olarak astım spreyini kullanmıyorum ancak iftar saatine 3-4 saat kaladan itibaren secde pozisyonunda nefesim sıkışık halde ,yarı astım krizi halinde idare ediyorum.Ancak rabbimin orucu müslümanlara farz kılarken benim gibi hastalara sadece solunum yolu ile alınan ve amacı sadece birazcık nefes aldırabilme olan ilaçlara razı olabileceğini düşünüyorum.İnşallah 12mikrogram dozluk ilaçla rahat bir oruç tutabilmek varken, beni ve benim gibi hastaları hayli sıkıntılı bir süreçle ve de bilgiyle sınırlandırmıyorsunuzdur.(İnşallah Zor durumlarda yalan söylemeye ruhsat veren Rabbim ,zor durumda ki oruçlu astımlıyada (meselesi 12 mcg spreyle sınırlı)bir doz ilaca razı olur inşallah,umut bizden gerisi rabbimden,selam ve dua ile..)

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

kübra, 2007-09-25 20:09:14

siteye cok beyendim mükemmel ve hakikaten ögretici olmuş Allah sizlerden razı olsun

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DİĞER YAZILAR

İLAHİ HUZURDA..

İLAHİ HUZURDA..

Soru: “Ve onların hepsi de kıyamet günü O’nun huzuruna tek başına gelecektir.”(Meryem, 1

Ey Rabbim! Beni yalnız bırakma! Sen Vârislerin en hayırlısısın.

Enbiya,89

GÜNÜN HADİSİ

Hastayı ziyaret edin, açı doyurun, esiri kurtarın.

Risayü'z-Salihin

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Donanmayı Haliç'e İndirdi.(22 Nisan 1453) *T.B.M.M. Açıldı.(23 Nisan 1920) *Yavuz Sultan Selim Padişah Oldu.( 25 Nisan 1512) *Çernobil Nükleer Faciası.(26 Nisan 1986) *Sultan II.Abdülhamid Han Tahttan İndirildi.(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI