Cevaplar.Org

CEVAT AKŞİT HOCAEFENDİ ‘DEN HATIRALAR–1

Muhterem Mustafa Cevat Akşit Hocaefendi ile daha önce yaptığımız mülakatta, kendisinin hatıralarını da almak istediğimizi belirtmiştik. Hocamızdan bir randevu daha aldık. Sayın Akşit, her zamanki rahatlık ve samimiyetiyle, Denizli ağzından da t


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2007-06-13 01:42:06

Muhterem Mustafa Cevat Akşit Hocaefendi ile daha önce yaptığımız mülakatta, kendisinin hatıralarını da almak istediğimizi belirtmiştik. Hocamızdan bir randevu daha aldık. Sayın Akşit, her zamanki rahatlık ve samimiyetiyle, Denizli ağzından da taviz vermeden konuştu. Sizlerle paylaşırken kendilerine bir kere daha teşekkürlerimizi arz ediyoruz. Hatıralara ara başlıklar koymayı tercih ettik. Salih Okur

İlim ehli bir sülale

-Bizim sülalemiz ilmi bakımdan Berika adlı eserin şarihi Hadimi hocaya bağlı. Benim dedem, onun oğlundan icazetli. Dedem hem şeyh, hem din âlimi. Dokuz tane çocuğu olmuş. Onlardan Mehmed Efendi var, süper birisi, 28 yaşında, sekiz yerden icazet almış. Dedem onu İstanbul’a göndermiş, kurra icazeti aldırmış, tasavvuf icazeti aldırmış.

Dedem, babamı da İstanbul’a göndermiş, hem İstanbul’dan, hem de Seydişehirli Abdullah Efendi’den tasavvuf icazeti aldırmış.

Ortaokula kayıt

Ben ilk olarak bir müddet köyde amcamdan okudum. Babam ben küçükken vefat etmiş, anam da dul bir kadın. Amcamın kız çocukları var, erkek evladı yok. “Bu benim oğlum, ben bunu hoca edecem” diye annemden istemiş. Anam da “olur hoca” demiş.

İlkokul müdürümüz beni çok severdi. Annemden gizli ortaokula kaydettirdi. Anam da ses çıkarmadı. Şehirde, Dr. Baha Akşit amcamın evinde bir odada kalıyorum. Ana kuzusuyuz, evden hiç dışarı çıkmamışız. Bir hafta ortaokula devam ettim. Öyle sıkıldım, öyle sıkıldım ki, hafta sonunu zor ettim. Hafta sonu köye dönücem, o zaman yol filan yok doğru dürüst, otobüs haftada bir gelir.

Cumartesi bir kamyonla köye geldim. Baktım anam bir ağlıyor, bir ağlıyor.. “Ana niye ağlıyorsun” diyorum, bir şey demiyor “seni vermem, seni vermem” diye ağlıyor. Kötü bir rüya görmüş. Zaten ben de garibim, yani gitmek istemiyorum. Böylece ortaokuldan ayrıldım.

İmam Hatip Dönemi

Sonra İmam Hatip’e kaydolmak istedim. Annem hayır demedi. Bir yorgan, bir tahta bavul.. At arabası ile gittik. Parkta yattık on gün, ev buluncaya kadar, para mı var?

Derken bir ev tuttuk. Okul müdürü de beni çok sevdi. Ortaokuldan sonra “ben İstanbul’a gideceğim” dedim. Takdirname alıyorum, hocalar çok seviyor. Müdür; “Gitme, ben seni evime alacağım, seni ben okutacağım” dedi. “Hayır, gideceğim” diye ısrar ettim. Kızdı bana “Geet lan geet” dedi. Isparta dili bu, “git” demezler, “geet lan geett” dedi.

Gurbette

Çıktık, geldik buraya. Burada okul müdürü Gürbüz Akbıyık “almam” dedi. Dedim “ben takdirname alıyorum”. “Burası sıradan bir okul değil ki, sen orada takdirname alabilirsin, orası palan pandıras bir okul” dedi. Bir türlü almıyor.

Sirkeci’de bir fırında fırın işçileri ile beraber yatıyorum. Para mı var, otele gidecek para nerde? On beş gün fırında, un çuvallarının arasında yattım. Garip, garib böyle. Yirmi dört saatte, bazen aç..

Daha sonra ilkokul öğretmenim, okul muaviniyle anlaştı, müdürden habersiz benim kaydımı yaptırdı. Sonra, Şehremini’de bir yurda koydular.

Tabii, Isparta’da hocalar bile saygı duyuyordu bize, takdirname alıyoz ya..

Buraya geldik, hoş geldin diyen yok, kimsin diyen yok..O zaman İstanbul İmam Hatip’te ilk talebeler Tayyar Altıkulaç, İsmail Karaçam vs. Mevlidhan hepsi..Mevlithan oldukları için, fötr şapkalar giyiyorlar, paltoları var, zenginler yani. Dairesi olan bile var, Mevlidhan oldukları için. Ben garib bir adamım, hoş geldin diyen yok..Bir koydu bana ama..sabahlara kadar ağlardım.

Derken Fransızcadan on aldım, hoca çok sevdi, Fizikten, Matematikten, Cebirden 10 filan derken arkadaşlar “beraber kalalım, beraber kalalım” demeye başladılar.

Prof. İsmail Karaçam’la Oda Arkadaşlığı

Meşhur bestekâr Zekai Dede’nin torunu Münir Dede vardı, o zat İsmail Karaçam arkadaşımıza bir caminin lojmanında oda vermiş, para da veriyor, yemeğini de veriyor. O da “beraber kalalım Akşit” dedi. O Burdurlu, ben Denizliliyim. Herkes teklif etti, onun yanına gittim ben..

Odadan rutubet akıyor, tuvalet için caminin tuvaletini kullanıyoruz. Yemeği de Münir amcanın evinde yiyoruz. Böyle işimiz iyi..

Orada Ethem amca vardı, emekli binbaşı. Mehmed Zahid Efendinin müridiymiş o..Ben o zaman çok mahcup bir delikanlıyım, Anadolu çocuğu, şöyle kimsenin yüzüne bakamıyorum…

O zaman da yakışıklıydım, hatta kızlar önüme geçerdi, kıpkırmızı olurdum. Ethem amca bu durumu gördüğü için beni çok severdi, ara sıra evine götürür, yemek yedirirdi. Beni bir defasında Hocaefendiye(M. Zahid Kotku) götürdü. Kalabalıktı, elini öptük.

Müezzinlik Sınavı

Ondan sonra müezzinlik imtihanına girdim. Yüz kişi içinde üçüncü oldum. Birinci Nazif Şahinoğlu(Prof.), ikinci İhsan Toksarı(şimdi milletvekili) üçüncü de ben..Nazif bey Karagümrük’te üç katlı lojmanı olan bir camiye imam oldu. İhsan Toksarı da lojmanlı bir camiye geldi keza- ki bunlar medrese okumuş, vaizlik yapan insanlar, lojman için imam oluyorlar.

Sıra bana geldi, Fatih Camii çıktı. Fatih camiinde de kaloriferli daire var, müezzinlere, imamlara. Üstelik geliri de çok. Bir Yasin okuyorsun, bir yıllık para alıyorsun.

Bir hücum oldu mevlithanlardan, hafızlardan. Eh, ben Mevlidhan değilim, hafız değilim, körpe, daha bıyığı terlememiş bir çocuğum. Müftü dedi ki; “amcana söyle oğlum, bakanlardan, milletvekillerinden çok baskı var bana, benden çıktı bu iş..”

Amcam da(Dr. Baha Akşit) o sırada DP grup başkanvekili. Ona telefon ettim. “Öyle şey mi olur? Tabii sen tayin olacaksın” falan dedi. Fakat o kadar forsuna rağmen, oraya ben tayin olamadım. Oraya gitseydim Mevlidhan olurdum, cerci bir hoca olur çıkardım, tahsili falan bırakırdım.

Mehmed Zahid Efendiyle Tanışma

Sonra müftü dedi ki; “Ya, senin hakkını yedik oğlum. Zeyrek’te bir camii var, Ümm-ü Gülsüm camii. Seni oraya gönderelim.” Ben o camiye müezzin oldum. Hocaefendi(M. Zahid Kotku) da orada imam idi. Bana “Sağda solda dolaşıp durma, seni bana emanet ettiler” dedi.

Yani, İstanbul’a gitmeye karşı içimde duyduğum ateş, Fatih camiinin olmayışı filan meğer hep ondanmış.

Tuttu elimden, beni özel evlat edindi. Yedirdi, içirdi. Çamaşırlarım evinde yıkanırdı. Evin oğluyum, ben hizmet ederim, onun yanından ayrılmam. Öylece biz orada görgü öğrendik. Evin ihtiyaçlarını dahi çarşı pazardan ben alırdım. Birebir eğitim gördüm. Beraber İhya okuduk, Ramuz okuduk. Hocaefendi okuttu, çok emek verdi. Hat dersine varıncaya kadar uğraştı benimle. Hattattı Hocaefendi aynı zamanda. Meşklerim var, inşallah bu Mebsut tercümesini bitirirsem, onları hatıra olarak yayınlayacağım.

Öyle günlerimiz geçti. Benim babam küçükken vefat ettiğinden o, benim babam gibiydi. Onun da erkek çocuğu olmadığından beni oğlu gibi severdi. Öyle bir samimi hava..Ama ona rağmen bir sene boyunca kendisinin yüzüne bakamamıştım, öyle mahcup bir çocuktum.

Bir ders

Bir gün pazardan bir şey getirdim. Tahta bir kapı vardı, ahşap bir evdi zaten. Çıkarken sallanıyordu. Valide hanımı anne biliyorum, o “git” derse esas anamın elini öpmeye gidiyorum. O demezse hiç gözüm görmüyor, o kadar bağlanmışım.

Ben giderken valide hanım gölge gibi kaçtı benden. Ben bunun onur meselesi yaptım. “ben kötü bir adamım demek ki, benden kaçıyor, ben onu anne biliyorum, o beni evlat kabul etmiyor..”

Kendi kendime verdim fileyi. Öyle bir üzüldüm, sabaha kadar uyuyamadım o gün.

Sabahleyin ezan okumaya çıktım. Bir başladım okumaya, yanık yanık, güzel de okuyorum. Neyse..Hocaefendi namaz kıldırdıktan sonra işrak vaktine kadar evrad okunurdu. Ondan sonra eve giderdik. Benim müezzinlik odam var, orada kalırdım. Bana “ benimle gel” dedi. İçeride büyük bir oda vardı ki, yetmiş kişi alırdı orası. Kanepenin ucunda valide hanım oturuyor, yani ben siluetini görüyorum..

Kanepenin bir tarafında Hocaefendi oturuyor. Ben de bir yere oturdum, hasır masır yok. “Şuradan Kur’an’ı al bakalım Mustafa” dedi. Aldım Kuran’ı. “Aç bakalım” dedi, açtım. Aç bakalım dedi, açtım. Aç bakalım dedikçe, açıyorum.

Hocaefendi çok sağlam hafızdı, tersine okurdu yani Kur’an’ı, öyle hafızdı. Mesela “şu ayet nerede?” dedin mi, “falan sayfanın, filan satırında” tak söyler, öyle hafızdı Hocaefendi.

 Biraz sonra, “dur” dedi, durdum. “On ikinci satırı oku” dedi.

Ayeti okudum, tabii mealini biliyom. “Peygamber'in hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır”(Ahzab: 53) “Dur” dedi, “tamam mı?”

“Tamam, efendim” dedim.

Bediüzzaman’ın elini öptüm

1952’lerde Isparta İmam Hatip’te okurken hocalarımız bizi sıraya sokar, Ulu Cami’ye getirirlerdi. Orada bir Nureddin Hoca vardı, hem güzel Kur’an okurdu, hem de kıvırcık saçı ve sakalı ile Namık Kemal’e benzerdi. Çok güzel de hutbe okurdu.

Bediüzzaman hazretleri de oraya Cuma’ya gelirdi. O zaman sıkı bir takipte değildi. Cumaları Ulu Cami’ye gelirdi. Hatta Ulu Caminin altında bir mahalle vardır, orada bir yerde kalırdı. O evin arka sokağında ben kaldım bir sene kadar, daha sonraları..

Biz o zaman küçüğüz tabii. Camiden çıktıktan sonra caminin önünde sıra olurdu herkes. Ben de o sıradaydım. Öyle bir elini öptüm yani..Zayıf, gür kaşlı, sarığı böyle yöresel sarık, beyaz bir sarık değil. Üzerindeki giysilerde yöresel idi. Çok kimseye elini öptürmezdi, çekerdi elini. Bir defa, küçük olduğumdan herhalde, öpebildim. Kendisini çok gördüm de, bir defa elini öpebildim.

Mehmed Zahid Efendiye Üstad Bediüzzaman’ın ziyareti

İki defa ziyaretine geldiğini Hocaefendi bana söylemişti. Mesele nasıl açılmıştı hatırlayamıyorum. Yalnız şunu söyledi Hocaefendi; “İki defa geldi, ziyaret etti ve şunu söyledi; “Ben Gümüşhanevi hazretlerinin Mecmuat-ül Ahzab’ını okuyorum. Beni sekiz defa zehirlediler, ama bu duaların sayesinde zehir bana tesir etmedi” dedi. Bunu ben bizzat Hocaefendi’den duydum.

Biz de Gümüşhanevi dergâhının adamıyız. Hocaefendi de oradan seçilmiş duaları okurdu sabah namazından sonra…

Ömer Nasuhi Bilmen Efendi

Ömer Nasuhi Bilmen benim hocam. İmam Hatip ve Yüksek İslam Enstitüsünde yedi sene okudum ben ondan. O, medresede okurken babamın oda arkadaşıymış. Dokuz sene aynı odada yatmışlar, kalkmışlar. Tokatlı Şakir Efendi’den ders almışlar. Hatta Emin Saraç hoca geldi, benim icazetimi gördü, babamın icazetini gördü ve babamın icazetini çok beğendi, götürdü “bunun fotokopisini çıkartacağım, ne güzel bir icazet yahu!” dedi. Fotokopiyi ciltletmiş olarak getirdi.

Ömer Nasuhi Bilmen 90 yaşlarında vefat etti. Gece her zaman saat ikide kalkar, sabaha kadar ibadet eder, tefsir yazar. Ömrü böyle geçmiş bir adam. İlimle haşır neşir ve hafızası da muazzam kuvvetli idi.

Ahmed Davudoğlu Hoca ve Cuma Namazı Meselesi

Ahmed Davudoğlu hocayı vefatından az bir zaman önce ziyaret etmiştim. Kendisi benim hocalarımdandır. Ondan da ders okumuştum. Mütevazı bir evde oturuyordu. Maddi durumu çok iyi değildi. Memur olarak ömrünü bitirdi.

Girdik, çok sevindi. Baktım, çok zor nefes alıyor. Dedim ki; “Hocam ya, Türkiye’de Cuma namazı kılınmaz” diyorlar. Biz de kitaplarda kılınabileceğini görüyoruz. Cuma namazı Müslümanların birleştiği yer, Onu da kaldırırsak, apartmandaki adamlar bile şimdi bir araya gelemiyor, nasıl olacak Müslümanlar bir araya gelecek” dedim.

Bir dua etti bana, bir dua etti. “Elhamdülillah, bir beni anlayan, yetiştirdiğim, bozulmamış bir talebem geldi” dedi.

Sonra Davudoğlu hoca şunları anlattı: “Bu konuda, bu lafları çıkaran Sadreddin hoca geldi buraya geldi. Sordum “niye kılınmaz hoca?” Dedi ki; “Türkiye Dar-ül Harp’tir, şöyledir, böyledir” dedi. Dedim ki; “Fransa’da Almanya’da Türk işçileri var. Orada kılınır mı?” “Orada kılınır” dedi. “Hoca” dedim “orada din ahkâmını mı uyguluyorlar, orada kılınır diyorsun, Türkiye’de kılınmaz diyorsun. Tezat değil mi bu?”

“Anlamam ben Türkiye’de kılınmaz, Türkiye’de kılınmaz” diye hiddetlendi, kızdı, terk etti evi.”

Ramuz el Ehadis ve Zahid-ül Kevseri

Bu Ramuz-ul Ehadis’i tercüme etmemize, ondan ders yapmamıza kızmış adamın biri. Arkadaşlarıyla beraber evime geldi. Bir varil de kitap getirmiş. “Ne diye bu uydurma hadislerle uğraştınız ömrünüze yazık ettiniz be hocam” dedi. “Güzel bir hocamızsınız, uğraşıyorsunuz ama ömrünüze yazık ettiniz.”

Ben ona misafir, ne diyeyim? “Peki, ne yapmalıydık?” dedim. “Mesela, Zahid-ül Kevseri’nin eserlerini gün yüzüne çıkarın hocam ya. Son devrin İslam âlimlerince müceddit kabul ediliyor adam, böyle güzel bir adam” falan dedi.

Dedim; “Siz Zahid-ül Kevseri’yi çok mu seviyorsunuz?” “Çok seviyorum” dedi. Sonra kitapları çantasından çıkardı, hep İbn-i Teymiyye’nin kitapları..Bende Zahid-ül Kevseri’nin İrgam-ül Merid adlı Arapça bir eseri var. O kitabı kitaplığımdan çıkardım, açtım.

Orada Kevseri; “İbn-i Teymiyye tasavvuf erbabına çatmakla başını kayaya çarpmış, helak olmuştur” diyor. Ayrıca; “Hayatımda kazandığım en büyük şeref, Gümüşhanevi dergâhından aldığım Ramuz icazetidir” diyor. Onun babası da Gümüşhanevi hazretlerinin halifelerindendir. Bunları okutunca; “Bırak bunu canım” dedi. Dedim ki; “Demin sen böyle diyordun, ne oldu?” Hiçbir şey diyemedi.,

Şimdi Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevi hazretleri âlim adam. Ramuz da, mesela “bu hadis zayıftır, buna uydurma derler, ama şu bakımdan uydurma değildir” falan der. Bilimsel yönteme uymuş yani.

Bunları kendisinin Ramuz Şerhi, Levami-ül Ukul’u tercüme ettiğimizde tek tek göstereceğiz inşallah..

Not: Devamı için aşağıdaki linkleri tıklayınız:

http://www.cevaplar.org/index.php?khide=visible&sec=10&sec1=45&yazi_id=5684&menu=1

 

http://www.cevaplar.org/index.php?khide=visible&sec=10&sec1=45&yazi_id=5688&menu=1

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

aysunserif kalas, 2009-08-26 12:44:38

allah razi olsun yorumlarinizi zevkle dinliyoruz bir yataganli olarak sizinle gurur duyuyoruz size sonsuz saygi sevgilerimizle selamlar

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

süleyman ağca, 2009-01-07 03:03:21

ben sizi daha onceleri kanal7 izliyordum dinliyordum sadece sohbetlerini senin bir hoca oldugunu biliyordum ama sizi nettv sabaha karşı seni izledim olun birde muhterem bir zatta vardı siz hoca degilmişsiniz çok degerli bir zatmışsınız eli öpülecek sizin pikirlerinden yararlanılacak çok degerli ilim prof. müşsunuz sizi tanıdım nemutlu bana siz konuştunuz ben agladım allahin selami sizin üzerine olsun hoşcakal sizi daha çok tv görmek isteriz

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

sultan polat, 2008-03-02 23:29:45

hocam annem programlarınızı severek izliyor,programlarınızın süresinin mümkünse daha uzun olmasını istiyor teşekkürler..

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

enes, 2007-12-17 08:10:01

harika örnek alınacak bir insan böyle zorluklara karşı okumuş derlermiş bir yerde okudum insan ilim öğrenmek için yola çıktımı allah dününceye kadar önünden ymiş bir şey daha var cevat hocamızın dediği gibi EZELDE ÇİZGİMİZDE BİRŞEY VARSA BU SADET EHLİNDENDİR

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

ibrahim, 2007-11-10 03:20:47

10.kasım.2007 cumartesi bugüngürcan camiinde Prof.Dr M.CEVAT AKŞİT hocamızın hadis dersi ve sohbet proğramı vardır tüm kardeşlerimiz davetlidir

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

İlker, 2007-11-09 07:52:15

Çok isabetli bir iş yapmışsınız. Allah razı olsun. Hocamızın Cumartesi günü Denizli'deki sohbetine tüm mümin kardeşlerimizi bekleriz.

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

ömer salih, 2007-11-06 00:08:00

zor zamanlarda yaşıyoruz.. bu zor zamanda böylesi üstadlara çok ıhtıyacımız var.Allah hayırlı uzun ömür versin ..adedlerını çoğaltsın inşallah ..derslerınden mustefıd olmayıda bızlere nasıp etsın ınşallah ..

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

gülistan, 2007-10-28 03:51:34

cevat hocam sizi çooooooook seviyoruz ben 15 yaşındayım ailemle sizi hiç kaçırmadan dinliyoruz inşşallah bir gün evimizde misafir olursunuz siz bediüzzamanın elini bir kere öptünüz ve hiç unutamadınız bende sizin elinizi öpeyim ömrümün sonuna kadar hiç unutamıyayım kanal 7 de yine bir proğramla karşımıza çıkmanızı istiyoruz allah sizi başımızdan eksik etmesin amin

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

Hasan Bulur, 2007-10-29 07:25:28

Sayın Hocam Allah sizden binlerce kez razı olsun. Allah ömrünüzü uzun etsin ki sizden daha çok istifade edelim.

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

gulsum, 2007-10-10 03:08:48

sn.cevat hocamız ailece sizi sevgi ve saygıyla takip etmeye çalışıyoruz,öyle çok şeyler öğrendik ve öğreniyoruz ki, çok tşk.ler..

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

Aliya, 2008-02-13 02:15:35

Allah, Cevat Akşit ve sizlerden razı olsun. İnşallah devamını da istiyoruz. Selametle...

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

Saniye, 2007-06-14 02:49:23

Cevat Hocam sizi çok seviyoruz. Ekranlarda daha sık görmek istiyoruz..

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DİĞER YAZILAR

Herhangi birinize ölüm gelip de: Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam! demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan harcayın

Münafikün, 10

GÜNÜN HADİSİ

“Âdemoğlu, kurban bayramı gününde kan akıtmaktan daha sevimli bir amelle Allâh’a yaklaşabilmiş değildir.

İ. Mâlik, Muvatta’, Kur’an 24; Tirmizî, Edâhî, 1; İbn-i Mâce, Edâhî, 3)

TARİHTE BU HAFTA

*Şair Muhammed İkbal'in vefatı(21 Nisan 1938) *TBMM'nin açılışı ve çocuk bayramı(23 Nisan 1920) *Osmanlı-Rus Harbi(24 Nisan 1877) *Hudeybiye Gazvesi(26 Nisan 628) *II.Abdülhamid'in tahttan indirilmesi(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI