Cevaplar.Org

RESULULLAH’IN HÂKİMİYET-İ MUTLAKASI

“Ben yaşadıkça Kur'an'ın bendesiyim. Ben Hz. Muhammed’in ayağının tozuyum. Biri benden bundan başkasını naklederse, Ondan da bizarım, o sözden de bizarım, şikâyetçiyim


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2006-10-24 13:44:22

"Ben yaşadıkça Kur'an'ın bendesiyim.
Ben Hz. Muhammed'in ayağının tozuyum.
Biri benden bundan başkasını naklederse,
Ondan da bizarım, o sözden de bizarım, şikâyetçiyim..." Hz. Mevlana

Hacimce küçük ama ihtiva ettiği analizler itibarıyla çok büyük olan "Sünühat" da "Kur'an'ın Hakimiyet-i Mutlakası" yazısında, Bediüzzaman hazretleri "İslam ümmetinin din ahkâmında gösterdiği lakaydlık ve ihmalin mühim bir sebebi olarak, zamanın geçmesi ile Kur'an'a şeffaf bir ayna olması gereken selefin eserlerinin "mukallitlerin hatası yüzünden paslanıp hicap" olmasını gösterir ve "Müçtehidinin kitapları vesile gibi, cam gibi Kur'an'ı göstermeli, yoksa vekil, gölge olmamalı" der.

Yani ona göre, bir İmam Gazali'nin eserlerine bakarken, bir mezhep imamının kitabını okurken, bir tefsiri mütalaa ederken "Kur'an nasıl ders vermiş" diye bakmak elzem..Nazarların devamlı Kitabullahı görmesi gerekiyor..

Aynı şekilde düşünürsek şunları da söylemek doğru olsa gerek; Asırlardır vahdet-i İslamiyeyi temin edemememizin mühim bir sebebi, Peygamber (ASM)'e şeffaf bir cam olması gereken âlimler, kanaat önderleri ve meşayıhın mana-yı harfi olarak bilinip sevilmeleri gerekirken, mana-yı ismi cihetiyle sevilmeleri ve sonuç itibarıyla yine mukallitlerin hatası yüzünden İnsanlığın İftihar Tablosuna perde ve hicap olmalarıdır.

Bir şeye karşı duyulan ilgi, sevgi onun zatından dolayı olursa mana-yı ismi, bağlı bulunduğu kaynaktan dolayı olursa mana-yı harfi cihetiyle sevgi ve ilgi söz konusu olmuş olur.

Mesela bazı kimselerin Hz. Ali'ye karşı mana-yı ismi cihetiyle sevgisi onları baş aşağı düşürmüştür. Allah kabul etmeyen, Resulullah'ı inkâr eden, İslam'dan yüz çeviren birinin Hz. Ali sevgisi bağlamından koparılmış bir sevgidir ve "sebeb-i hasarettir."

Ama bir de mana-yı harfi yönüyle Hz. Ali'yi ve evladını sevmeye gelince, yani onu Allah'ın muvahhid, muttaki, abid bir kulu, Nebi(SAV)'ın sünnetinin şaşmaz bir rehberi, İlim şehrinin kapısı, İslam celadetinin eşsiz bir kahramanı olarak sevmeye gelince, o dünyada ve ahirette hayır ve selametin bir kapısıdır.

Demek ki her şeyde olduğu gibi sevgide ölçü de çok mühim..Eskiden beri insanların imtihan olduğu bir husustur bu..Şimdi de çokça misalini görmek mümkün..Mesela birisi bir büyüğün halkasına giriyor, onun eserlerini okuyor, sohbetlerini dinliyor, verdiği evradu ezkarı uyguluyor. Ama bir de bakıyorsunuz ki, kişiyi Peygambere götürmesi gereken o zat bütün halleri, hareketleri, sözleri ile Nübüvvet semasının kamer-i müniri olan Efendiler Efendisi(SAV)'ne işaret edip dururken, o yolcu hedefe değil, parmağa bakıp bakıp duruyor..

Öyle olunca da o âlimden, üstaddan, önderden başka birini sevemiyor, kabul edemiyor, ehl-i iman kardeşleri ile geçinemiyor, hoşgörüsü kıt oluyor. Ve sonra da gurup taassubu ve niza çıkıyor..

Hâlbuki arkasından gittiğini söylediği zatlar "usve-i hasene(en güzel örnek) olan Aleyh-i ekmel-i tehaya(SAV)nın ayak izleri demek olan sünnetini takip ederek o kemalatı elde etmişlerdir. Ve bu yol kıyamete kadar apaçık bir yoldur. Hekim-ül Ümmeh Eşref Ali Tehanevi hazretleri bunu ne güzel ifade ediyor; "Bilin ki, velayetin ölçü ve mihengi şudur; insan zühd ü takvada, ibadet ve tecerrütte ne kadar ilerlerse, Allah Resulune(SAV) benzemesi o nispette artar. Çünkü velayet, nübüvvet kaynağından sulanır, o membadan beslenir."

Demek ki büyüklere sevgimizin ölçüsü onların velayet-i Ahmediyeye(ASM) ayna olmaları yönüyledir. Sünnet ne bitmez tükenmez bir zemzem, bir ab-ı hayat ki asırlardır bitmeden, tükenmeden örnek insan yetiştiriyor..

Mesela kendisine büyük bir sevgi ve saygı duyduğumuz bir Allah dostu, Peygamber sevdalısı biliyorum. Bir âlimden bizzat dinlemiştim. O zatı bir ziyaretinde, yemek sofrasında, çok büyük âlimlerin dahi bilmediği veya uygulayamadığı bir sünneti dahi, oradakilerin ruhu duymadan uyguladığını ve Yusuf İslam'ın aynı zatı ziyaretinde duygulanarak "Hocam, dikkat ettim, sizin her hareketiniz sünnet" diyerek ağladığını anlatmıştı..

Evet, sünnet-i Ahmedi(ASM) ve şehrah-ı peygamberi bir insanı ne kadar güzelleştiriyor, mükemmelleştiriyor, farklılaştırıyor.. Aynı şeyleri Allah dostlarının hayatını okurken, menkıbelerini dinlerken hep hatırda tutmalı, sözü dönüp dolaştırıp buraya getirmeli diye düşünüyorum..

Son olarak sözü hitam-ı misk olarak Bediüzzaman'a bırakalım; "Şimdi, gel, üstünde döneceğimiz her asra birer birer bakacağız. Bak, nasıl her asır, o şems-i hidâyetten aldıkları feyiz ile çiçek açmışlar; Ebû Hanife, Şâfiî, Bâyezid-i Bistâmî, Şâh-ı Geylânî, Şâh-ı Nakşibend, İmâm-ı Gazâlî, İmâm-ı Rabbânî gibi milyonlar münevver meyveler veriyor."

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Allah'ın ayetlerine küfredenler, peygamberleri haksız yere öldürenler ve insanlardan adaleti emredenleri öldürenler; işte onlara acıklı bir azabı müjdele.

AL-Ä° Ä°MRAN, 21.AYET

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Îmân altmış kadar şu'bedir. Hayâ da îmânın bir şu'besidir.

BUHARİ,KİTÂBÜ'L-ÎMÂN, EBU HUREYRE(r.a.)'dan

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Fatih Donanmayı Haliç'e İndirdi.(22 Nisan 1453) *T.B.M.M. Açıldı.(23 Nisan 1920) *Yavuz Sultan Selim Padişah Oldu.( 25 Nisan 1512) *Çernobil Nükleer Faciası.(26 Nisan 1986) *Sultan II.Abdülhamid Han Tahttan İndirildi.(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI