RAMAZAN ÖNCESİ MEHMED AKİF’DEN BİR MÜHİM İKAZ
Merhum Akifimizin 1912 senesinde Sırat-ı Müstakim dergisinde, Ramazan öncesi yazdığı çok güzel bir yazının bir kısmını bugüne de aynen baktığı için arz ediyoruz:
Merhum Akifimizin 1912 senesinde Sırat-ı Müstakim dergisinde, Ramazan öncesi yazdığı çok güzel bir yazının bir kısmını bugüne de aynen baktığı için arz ediyoruz:
“Camiler efkâr-ı milleti tenvir için ne müsait yerlerdir! Ağzı düzgün bir zat, kürsüye çıkar da, Kur’an namına, Hadis namına hangi hakikati cemaate telkin edemez? İhtirasatının bir çoğunu cami kapısının dışında bırakarak temiz, âsûde bir kalb ile Allah’ın evine giren şu binlerce halktan niçin istifade etmemeli? Niçin onları cemiyet-i İslamiyye için daha müfid hale getirmemeli?
Yazıklar olsun ki, elimizdeki nimetlerden, vasıtalardan istifade etmenin hiç yolunu bilemiyoruz. Daha doğrusu bilerek, bilmeyerek o yolları kâmilen kapıyoruz?
İbadetlerimiz hemen hemen birer bidat şekline girmiş! Selâtin camilerinde Cuma namazı bir saate yakın sürüyor ki, mahfilde tilavet olunan Kur’an-ı Kerim ile asıl namazdan başkası için geçirilen zamanlar hederdir!
Anlarım: Ağzı düzgün hafızlar mahfile çıkarak kemal-i tertil ile Kur’an okurlar, zamanı gelip, sünnet kılındıktan sonra hatib manidar bir hutbe irad eder. Aradaki bidatlerin hazfinden kazanılacak zaman da bu suretle mevizeye kalmış olur.
Lakin mev’ize bermutad İsrailiyat olacaksa vazgeçtik! Cemaat-i Müslimine artık içtimaiyat lazım içtimaiyat! Şarkta, garpta, şimalde, cenupta ne kadar Müslüman varsa zillet içinde, sefalet içinde, esaret içinde yaşadığını; sefil bir milletin elinde kalan dinin kâbil değil i’la edilemeyeceğini bilmeyen, anlamayan, vaizi kürsüye yanaştırmamalı. Vaiz milletin mazisini bilmeli; cemaati istikbale hazırlamalı.
Hele hoca efendilerimiz hiç kürsilerin semtine uğramıyorlar. Göreceksiniz: Ramazan’da kürsiler şuradan, buradan koşup gelen, medrese, mektep görmemiş ümmi hocalar tarafından işgal olunacaktır.
Hocamız Halis Efendi hazretlerinden(şu anda Sayın Ali Bardakoğlu’ndan) niyaz ederiz: Ya bu kürsilere birer adam çıkarsınlar yahut bu ceheleyi cemaatin başına bela etmesinler. Doğrusu bu herifleri dinledikçe gençlerdeki dinsizlik modasını hemen hemen mazur göreceğim geliyor! Eğer dinin ne olduğunu bunlardan öğrenseydim, mutlaka İslam’ın en büyük düşmanı olurdum.
Camiler hakkında sözler dünyanın her tarafındaki camileri kendinde cem eden Hicaz hakkında evleviyetle vârid olur. Hicaz’ın bir Müslüman sergisi olduğunu, böyle bir sergi hiçbir millete olmadığını, bundan istifade etmemek kadar sersemlik tasavvur edilemeyeceğini ukalâmız pek çok söylemişlerse de, biz tekrarını faidesiz görmüyoruz. Hem de görmemeliyiz.
Bu gibi hakikatler, her gün herkes tarafından söylenmelidir. Meşrutiyetten, hürriyetten yalnız ötekine berikine ağız dolusu sövmek suretiyle mütelezziz olmamalıyız; yapılması elzem olduğu halde yapılamayan şeyleri yaptırıncaya kadar uğraşmalıyız.
İşte mevsim-i hac yaklaşıyor. Evladını, iyalini bırakıp birçok paralar, fedakârlıklar ihtiyarıyla dünyanın bir ucundan öbür ucuna kadar giden bu saf yürekli adamlara neler anlatılmaz, ne telkinatta bulunulmaz. Hiç olmazsa hacdan maksat ne olduğunu öğrenirler, birbirlerini tanırlar a. Ya bu az muvaffakiyet midir?
Va esefâ ki, hacılarımızın içinde “Medine’de Peygamber yatıyor; Kâbe’de Allah” diyenler bile var.
Zenginlerimizin bir kısmı hacca gitmez, bir kısmı bedel gönderir, bir kısmı da on onbeş kişi ile beraber gider. Bu sonrakilerin dört beş yüz lira sarf edip götürdüğü adamlar kimlerdir bilir misiniz? Mahallenin ihtiyar bekçisi, muhtar mütekaidi, merhum babasının azatlı kalfası gibi, hikmet-i haccı dünyada değil, ahirette bile anlayamayacak adamlar?
Be mübarek adam! Bunların yerine iki üç adam akıllı adam götürsen de Müslümanlar arasında bir tearüf, bir ittihad husulüne çalışsan olmaz mı?
Arapça, Acemce, Rusça, Tatarca konferanslar vermek, hutbeler îrad etmek; Mağrib-i Aksâ’dan gelen Arabı Hint’ten, Çinden, Sibirya’dan, Afgan’dan, buradan giden hüccac ile tanıştırmak; umumun musab olduğu içtimai hastalıkları ortaya koyarak buna elbirliği ile çare aramak ihmal olunacak iş midir?
Hükümet belki bu hususta bazı tedbirler düşünmüş, bazı adamlar bulup göndermiştir. Fakat zenginlerimiz de vazifelerini ifa etmelidir. Evet, “Musallidir, muttakidir, tütün bile içmez” diye mahallenin bekçisine elli lira verip bedel göndermekle bir şey olmaz. Mademki bir fedakârlıktır ihtiyar olunuyor, bari müfid olsun, demeli, ona göre adam bulunmalıdır.
Hayatını âlem-i İslam’ın saadetine vakfetmiş olan seyyah-ı şehir Abdürreşid İbrahim Efendi hazretleri geçen seneki hac için: “Bu seneki hac azıcık bir şeye benzedi” buyuruyorlardı. İnşallah bu şebahet gide gide ayniyet derecesine yükselir.
Ancak bu ümniyenin tahakkuku o hıtta-i mübarekeye mevsim-i hacda dediğimiz gibi adamların gitmesiyle yahut gönderilmesi ile kâbil olabilir. Yoksa validem senâkârınız da bu sene hacca gidiyor ki, ecri sırf kendisine ait kalacak, cemaate hiç hayrı dokunmayacaktır, zannederim.”
KAYNAK: Mehmed Akif Külliyatı-Cilt: 5- Haz: İsmail Hakkı Şengüler-Hikmet Neşriyat: İst–1990
Kelimeler:
Efkâr-ı milleti: Milletin fikirleri
Tenvir: Aydınlatma
Âsude: Huzurlu
Müfid: Faydalı
Hazf: Aradan çıkarma
Bermutad. Adet olduğu gibi
İ’la: Yükseltme
Evleviyetle: Öncelikle
Vârid: Geçerli
Ukalâmız: Akıllılarımız
İhtiyar: İradenin gereğini ortaya koyma, seçme, gösterme
Mütekaid: Emekli
Tearüf: Tanışma
İttihad: Birleşme
Hüccac: Hacılar
Musab: İsabet alma
Şebahet: Benzerlik
Ümniye: İstek, ümid
Hıtta-i mübareke: Mübarek topraklar
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
ebva türk, 2006-09-17 16:54:02
hepize teşekkür ederim ama diger ünlü insanların hayatlarından kesitler sunarsanız cok güzel olur
Bu yoruma katılıyor musunuz ?
DİĞER YAZILAR
NASIL BİR MAARİF?

Yıllardır ilmî ve fikrî çalışmalarım arasında memleketimizin mânevî, ahlâkî, derûnî
GENÇLERİ HEDONİZM ÇILGINLIĞINA İTENLER

Diyorlar ki: Dünyaya bir kere gelinir. Sonun başlangıcı yoktur. Gülün, eğlenin, bir yıldır
HİCRET VE HAREKET

Hicret, tâ ezelden ebede, âlem-i vücubdan âlem-i imkâna, daire-i ilimden daire-i kudrete, tâ
ORUÇ, ORUÇ BOZMAK VESAİRE

Ramazan ayının hususiyeti oruç. Orucun hususiyeti de kendisine ait meseleler. Başında; tutan tu
HEKİM VE FİLOZOF GÖZÜ İLE RAMAZAN

Hekim gözü ile Ramazan perhiz ayıdır. Bir çok hastalıklara karşı tıbbın tavsiye ettiği im
HÜZÜNLÜ BİR HAYVANAT BAHÇESİ GEZİSİ

“Paris'in büyük hayat sıtmasına tutulduktan sonra(1) yapmaya hiç vakit bulamayacağım bir zi
YİRMİNCİ ASRIN BAŞINDA ANADOLUDA PAZARIN NAMUSU

Fransız yazar Claude Farrare, Çanakkale’de bir köyde, 1900’şerin başında yaşadığı çok
BİZ DE RAHATSIZIZ

Elinize bir kalem alsanız ve siyasette, ticarete, sanatta, eğitimde en fazla isim yapmış insanla
"BANA KUR’AN YETER!”

Bana Kur'an yeter!" cilerden beni sevdiğini söyleyen biri, kendisi Hadisleri kabul etmeyerek doğr
MEALCİ KARDEŞLERİME KUR’AN’DAN MİSAFİRPERVERLİK DERSİ

Kur’an-ı Kerim, Arapça olarak indiğinden Kur’an’da geçen her kelimenin o günkü manaları
MEZHEPLERE TÂBİ OLMAYANLAR

Hak mezheblerde akıl ve mantığın tasdik etmediği hiçbir mes’ele yoktur. Çünkü onların n
- ‘KADİR GECESİ BİN AYDAN HAYIRLIDIR’ NE DEMEKTİR?
- İKİ PEYGAMBERİN DOĞUM GÜNLERİ
- “BİR ALLAHSIZA CEVAP”
- YEDİ YAŞIN ÖNEMİ
- DÜŞÜLEN MÜHİM BİR HATA
- YALANCININ MUMU
- BEN OLACAKTIM Kİİİİİ
- AĞIRLIĞINI DUYMAK
- SON ASIRDA TASAVVUFTA TECDİD YAPAN ÜÇ ŞAHSİYET
- KURBAN KESMEK KİMLERE VÂCİPTİR?
- KURBAN
- DİLİMİZE BİR ŞEY OLDU
- NERDE O ESKİ GÜNLER
- YALAN DOLAN SONRASI YAPILAN ASKERÎ DARBELER
- BAYRAMLA İLGİLİ SÜNNET VE ADABLAR
- BİR KOLERA SALGINI HATIRASI; NURİYE ABLA
- “GUSL-İ İÇTİMÂİ”
- İMANIN ÇİÇEĞİ RAMAZAN ORUCU
- EVLİYA
- BERAAT GECESİ İLE ALAKALI ÜÇ YANLIŞ MESELE
- ALLAH’IN AHLAKIYLA AHLAKLANANLAR
- ATEİST, DEİST ve BİLİME DİN GİBİ İNANANLARA SORULAR
- “OKUMADAN OLMAZ”
- İBRETLİ BİR HATIRA
- NAZIM HİKMET “MUHTEŞEM ÜSTÜ MUHTEŞEM BİR ŞAİRDİ!”
- NÂZIM HİKMET PUTU
- NAZIM HİKMET’E SAYGI
- BEDİÜZZAMAN FOBİSİ
- BAZI ORYANTALİSTLERİN VE ONLARIN TAKİPÇİLERİNİN DÜŞTÜĞÜ FAHİŞ HATALAR

Allah kendisinden başka ilah olmayandır. En güzel isimler O'na mahsustur.
Tâ Hâ, 8
GÜNÜN HADİSİ
Emin ve doğruluktan ayrılmayan ticaret ehli (ayette sırat-ı müstakim ashabı olarak zikredilen) peygamberler, sıddikler, şehidler ve salihlerle beraberdir.
Tirmizi, Büyu 4, (1209); İbnu Mace, Ticarat 1, (2139)
SON YORUMLAR
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
- Selamünaleyküm bu değerli yazınızdan dolayı Ahmets kardeşimizi tebrik edi...
- Vesîkalara göre, doğum târîhi 13.01.1889 (1 Kânûnisânî 1304), vefât t...
- Açıklayıcı ve net ifadelerle bilgi verdiğiniz ićin siteye teşekkür eder...
- Hocam açıklamalarınız için gerçekten yürekten teşekkürler Hep oyunlar...
- Az önce rast gele aldığım bir hadis kitabında rastgele açtığım bir sayf...
- Rabbimiz gani gani rahmet eylesin…...
- Yahudi propagandası için uydurulmuş yalan bir hikâyeyi bu güzel siteye yak...
TARİHTE BU HAFTA
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...